Dili korumak imanı ve amelleri korumaktır - rahle.org

Dili korumak imanı ve amelleri korumaktır - rahle.org

Dili korumak imanı ve amelleri korumaktır


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Mehmet Bozkurt

“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf, 18)

Allah’ın güzel ahlakı tamamlamak üzere peygamber göndermesi ve peygamberin yüce bir ahlak üzere olduğunu beyan etmesi, İslam’ın ahlaka verdiği ehemmiyeti göstermektedir. Allah Resulü (sav) güzel ahlak üzere olmak için dualar etmiş, sahabeleri de bu konuda uyarmış ve tavsiyelerde bulunmuştur. İnsanın dışa yansıyan tüm hal ve hareketleri, kendisinin ahlaki yapısının bir göstergesi olup kalbin dışa vurmasıdır. Bu konuda İmam Gazali şöyle demektedir:

“Kalbde yer eden her meziyet, azalar vasıtasıyla kendini gösterir, diğer bir ifadeyle kişinin hareketleri, mutlak surette kalbde yerleşik olan ahlâka uygun olarak cereyan eder”1

Güzel ahlaklı olabilmek, hayırlı olmak ve Allah resulünün en çok sevdiği kişilerden olabilmek için mutlak surette dilimize sahip olmamız gerekiyor. Dil, vücudumuzda küçük bir organ olmasına rağmen diğer organlarımıza nazaran kullanım ve etki alanı açısından daha geniş ve kapsamlı bir işleve sahiptir. Bu nedenle “dil” Allah’ın insanlara verdiği en büyük ve en önemli nimetlerinden biridir. Doğru kullanılması ve korunabilmesi halinde insana rahmet olup cennete götürebilirken, ifsadı halinde ise azap olup cehenneme götürebilir.

Dilin afeti çoktur, belası büyüktür. Büyüklerimizin söylediği “Dilin kemiği yoktur” sözünde olduğu gibi dil, çok hızlı değişen bir yapıya sahip olduğundan isyan etmeye en kolay yönelen organımızdır. Saniyeler içerisinde bir doğruyu yalan, bir yalanı ise doğru olarak telaffuz edebildiğinden kolaylıkla istediği tarafa yönelebilir. Bu nedenle şeytanın insanları aldatmada en çok kullandığı organımızdır.

Şehadeti, tebliği, istiğfarı, tesbihi, tekbiri, zikri, ezanı vb. birçok güzel amelleri dilimiz ile ancak yerine getirebiliriz. Yine Allah ve Resulüne olan övgüler, insanı helak edecek her türlü küfür sözleri, hayatımızı zehirleyen koğuculuk, yalan, gıybet, iftira, övünme, alay etme dil aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bir kimsenin imanına ve küfrüne dile getirdiği ifadelerine bakarak karar verilebilir. İnsan için dil, kimi zaman bir rahmet kimi zaman ise tam bir musibet ve bela olur. Cennet bahçelerinden bir bahçe... Cehennem çukurlarından bir çukur…

Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:

- Ey Allah'ın Resûlü! Hangi Müslüman en üstündür? Diye sordum.

- "Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını verdi.2

Yukarıdaki hadis-i şerifte güvenilir, güzel ahlaklı, faziletli, iyi Müslüman olmanın ölçüsünü Allah Resulü, dili ve eliyle kimseye zarar vermemek olarak belirtmektedir. Hadiste dilin elden önce zikredilmesi ise ayrı önem arz etmektedir. Çünkü el ile zarar vermek kolay olmadığı gibi mümkünde olmayabilir. Dil ile Müslümanlara zarar vermek herkes için çok kolay ve çok kullanılan bir yöntemdir. Bu nedenle dil ile zarar vermenin üzerinde önemle durulmuştur. Zararın etkisi açısından atalarımız bununla ilgili “El yarası onulur, dil yarası onulmaz.” demişlerdir.

Allah resulü (sav) dilin hayra yönlendirmesi ve kötülüklerden uzak tutulması hususunda Müslümanları uyarmıştır. Allah Resulü (sav) uyarılarından bazıları şöyledir:

"Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki budu arasındaki (üreme) organını koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm."3

"Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin, doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider".4

"Kul, Allah'ın hoşnut olduğu bir sözü önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onun derecesini yüceltir. Yine bir kul Allah'ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu bu sözü sebebiyle cehennemin dibine atar."5

Dilin hal ve hareketleri kalbi doğrudan etkiler. Dilin kötü sözler söylemesi kalbi karartırken, hayırlı sözler söylemesi ise kalbi aydınlatır. Dil kötülükte daim olursa kalp de eğri olur ve hakikati bulmakta zorlanır. Dilin afetlerin çok olması, dilden kaynaklı bela ve musibetlerinde çok olması demektir. Müslüman kendisini dilinden dolayı gelebilecek bela ve musibetlere karşı korumak durumundadır. Bu da ancak dilin kötülüklerden arınması ile mümkün olur. İnsanın başına olmadık işler açan dili, bela ve musibet üreten değil, hayır üreten bir organ haline getirmek için dilin afetlerini iyice öğrenip onu terbiye etmek zorundayız.

Boş ve Fuzuli Konuşmak

"Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler." ( Kasas, 55)

"Mü'minler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler." (Mü'minûn, 3)

Dilin dikkat edilmesi gereken afetlerinden biri de boş ve gereksiz yere konuşmaktır. Dili yalandan, gıybetten ve başkalarına zarar veren sözlerden korumak elzemdir. Bu da ancak boş ve gereksiz yere konuşmamakla mümkündür. Boş ve gereksiz yere konuşmanın önüne geçebilmek için öncelikle kişinin kendisini ilgilendirmeyen sözleri işittiklerinde, boş ve faydasız şeylerle karşılaştıklarında yüz çevirmeleri ve aynı zamanda şer ortamlarından uzak durmaları gerekir.

Eskiler, ‘Dilin kemiği yok’ diyerek, insanın ağzına gelenleri konuşmaması noktasında uyarmaktadırlar. Âlimler de, eğer bir insanın kalbinde darlık ve üzüntü, vücudunda bitkinlik, rızkında eksiklik olursa; bilsin ki bu malayani ve yersiz konuşmalarından olmuştur demektedirler. Çok konuşmak; imana zarar verir, çok hata yaptırır, sırları ifşa eder, ayıpları ortaya çıkarır, emanete hıyanet ettirir, kardeşliği zedeler, insanın kadrini ve kıymetini düşürür. Peygamber efendimiz (sav) Allah’ı anmaksızın çok konuşmamayı emretmiş olup Allah’ın zikri dışında çok söz söylemenin ise kalbi katılaştıracağını beyan etmiştir. Yine Peygamber efendimiz (sav) boş ve fuzuli konuşma hususunda şöyle buyurmaktadır.

"Allah'a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun."6

Herkes her konuda çok fazla konuşabilir, dilediği gibi yorum yapabilir fakat mü’min bir kimse bunu yapamaz. Çünkü Onun bir özelliği vardır ve bu özellik ona Rahmandan gelmiştir. Mü’min bir kişi boş ve faydasız şeylerden uzak kalmak zorundadır.

Gıybet etmek

Gıybet, bir kişin arkasından iyi veya kötü hoşlanmayacağı şekilde konuşmak, çekiştirmektir. Gerek bir kelime, gerekse bir cümle olsun gıybet İslam’ın yasaklarındandır. İmam Gazali Kimya-yı Saadet isimli eserinde gıybet hakkında şunları söyler:

‘Bir kimsenin arkasından doğru olsa bile duyduğu zaman üzülecek şekilde konuşmaktır. Eğer yalan söylüyorsa, iftira ve buhtan olur. Bir kimsenin kusuru olarak söylediği her şey gıybet olur. Gerek bedeninde, gerek soyunda, gerek elbisesinde, gerek hayvanında, gerek yerinde ve gerek diğer işlerinde olsun’7

Gıybet, dil aracılığı ile insanın yüklenebileceği en büyük günahlardan birisidir. Dilin doğru bir şekilde korunamaması ve bir ağız disiplininin olmaması, insanı büyük sorumluluklarla karşı karşıya getirmektedir. Bir damla zehrin, bir bardak suyu zehirli yapması gibi gıybette hayatı aynı şekilde zehirlemektedir. Bir keresinde Hz Aişe, Hz Safiyye hakkında Peygamberimize (sav) bir şey söylemiş, Peygamberimiz (sav) Hz Aişeye çok kötü bir söz söylediğini ve bu söz denize karışsa suyunu bozacağını beyan etmiştir.8

"Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette bundan tiksinirsiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir." Hucurât , 12

Allah(cc), adabı muaşeret kurallarının dile getirildiği Hucurât suresinde dilin afetlerinden olan gıybeti, iman edenlere hitaben ‘ölmüş olan kardeşinin etini yemek’ olarak takdim etmektedir. Gıybetin, ölü kardeşinin etini yemek gibi canavarca bir davranışa benzetilmesi dini ve akli olarak gıybetin çok çirkin bir huy olduğuna işaret etmektedir. Bir toplumda gıybetin çok olması, huzur ve güvenin ortamının kaybolmasına, orada fitne ve fesat tohumlarının kökleşmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle İslam, hayatın her alanında huzur ve saadeti sağlamak için bir takım yasaklar getirmektedir. Gıybette yine İslam’ın toplumda huzur ve güvenin sağlanmasına yönelik getirdiği yasaklardan biridir.

"Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur." İsrâ, 36

Müslüman gıybet  dinlemenin haram olduğunu bilmeli, gıybeti duyması halinde onu reddetmeli, bunu yapamayacak ise veya sözü dinlenilmeyecek ise imkân bulması halinde o meclisi terk etmelidir. Müslüman sağlıklı bir ağız disiplinine sahip olabilmek için dilin afetlerinden korunmak durumundadır.

Boş ve fuzuli konuşmak, gıybet etmek, yalan konuşmak, fuhuş sözler konuşmak, gereksiz itiraz ve tartışmalarda bulunmak, heva ve hevesine göre konuşmak, övmek, yersiz sorular sormak, lanet etmek, eğlence ve alaya almak, sır tutmamak gibi dilin afetlerine karşı sürekli bir mücadele içerisinde olmak gerekmektedir.

İslami Davette Dilin Önemi

Müslüman davet yaparken diline çok dikkat etmelidir. Daveti sade ve anlaşılır bir şekilde ifade etmeli, sözlerin davetin dışında başka konulara kaymamasına ve muhatabın dikkatinin dağılmamasına çok dikkat etmelidir.

De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” Yusuf, 108

DİPNOTLAR

 

  1. Gazzâlî, İhyâ, thk. Abdullah el-Hâlidî, Beyrut t.y., III, 77

  2. Buhârî, Îmân 4, 5, Rikak 26; Müslim, Îmân 64, 65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 2; Tirimizî, Kıyâmet 52, Îmân 12; Nesâî, Îmân 8, 9, 11

  3. Buhârî, Rikak 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61.

  4. Buhârî, Rikak  23; Müslim, Zühd 49, 50

  5. Buhârî, Rikak 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 10; İbni Mâce, Fiten 12

  6. Buhârî, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Îmân 74, Lukata 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50

  7. A.g.e İmam Gazali, Kimyayı Saadet II. Cilt s.530

  8. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Kıyâmet 51

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ