RİKKAT EĞİTİMİ
Bilgin Bozkurt
Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik. (İnsan Suresi 2,3)
İnsan aslı itibarıyla kendi haline bırakıldığında hayvani tarafı ağır basacak olan bir varlık. Ama Rabbimiz ona yolunu göstererek (Rahman 2) ve beyanı öğreterek (Rahman 3-4) doğru yolunu göstermiştir. Kurulan düzenekte iyi olmak, iyiliğe yönelmek ekstra çabalara gereksinim duymaktadır. Oysa insan kendini bıraktığında içgüdüler, diğer bir deyişle nefs’i emmarenin kontrolünde yaşar. Bu yüzden iyiliğin yolları zorlu, kötülüğün yolları ise kolaydır:
Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak. Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik. Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yemek yedirmektir, yakınlığı olan bir yetime. Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. (Beled 8-17)
Hay bin Yakzan’da hikayeleşen teorinin aksine insan doğaya bırakıldığında ve hayvanlarla birlikte büyüdüğünde (geçtiğimiz son iki yüzyılda birkaç örneği yaşanmıştır) neredeyse tamamen içinde büyüdüğü hayvanlar gibi davranan bireyler ortaya çıkmıştır. Bu insanlar insanları hayvanlardan ayıran zeki tavırlar sergilemek yerine tamamen hayvani davranışlar ortaya koymuşlardır. Bulunmalarının ardından tekrar medeni hayata kazandırılmaya çalışılan bu kişilerin zekâ yaşları tüm çabalara rağmen küçük bir çocuğun zekâsından öteye geçmemiştir. Ortaya çıkan bu durum aslında insanın medeni hayat içinde ve zekâ olarak ilerlemiş varlıklar içerisinde kaldığında, beyan ve örneklik aracılığıyla gerçekleşen tecrübe aktarımıyla öğrenip kendisini geliştirdiğini göstermiştir.
Yazımızın konusu Rikkat eğitimi olduğu için öncelikle Rikkatin ne olduğuna bakalım:
Rikkat: İncelik, naziklik, merhamet ve acımayla hareket etmektir. Merhametin kendisi değil merhametli ve nazik bir davranış olduğunun altını çizmek isteriz, çünkü Rikkat’i merhamete eşitlemek onu anlamamızı engelleyebilir.
İnce, zarif ve merhamet dolu davranışlar iki türlü ortaya çıkabilir. İçgüdüsel olarak veya öğrenilmiş eylemler olarak. İçgüdüsel olanlar bir annenin yavrusuna olan hislerinde kendini gösterebilir. Oysa bizim bu yazıda ilgilendiğimiz içgüdüsel olmayan, yani sadece yavrumuza değil, topluma, hayvanlara ve hatta bitkilere bile gösterilen Rikkat’dir.
İçgüdülerden kaynaklanmayan Rikkat, fıtrat anlamında insanda bulunan fakat onu besleyecek tecrübe aktarımı olmadığı müddetçe ortaya çıkamayan bir meziyettir. Dolayısıyla burada da işaret ettiğimiz gibi Rikkat eğitiminde örnekliğin rolü çok büyüktür. Dolayısıyla anne ve babadan Rikkati görmeyen, okulda merhametle, nezaketle karılmış olmayan bir eğitim ve ortamda yetişen çocukların neden merhametsiz, bencil ve kaba oldukları hakkında şikâyet etmemek gerekir.
Fakat burada dikkatleri çekmek istediğimiz nokta şu ki; insan ve içinde bulunduğu hayata bütüncül bakmayan bir bakış açısı tutarlı ve sürdürülebilir sonuçlar doğurmayacaktır. Bu sebeple çocuklarımıza merhameti öğrettiğimiz kadar adaleti de, nezaketi öğrettiğimiz kadar gerekli durumda “Hayır!” demeyi de öğretmeliyiz. Yapmamız gereken, onları dengeli ve tutarlı bireyler olarak büyütmektir. Bu kendimiz için de böyledir. Hayatta nazik, ince ve merhametli insanlar olduğumuz kadar, haksızlık karşısında dik durabilen aktif insanlar olmayı da hedeflemeliyiz. Ama Cananımız Peygamberimizin bize öğrettiği gibi, dik dururken, mücadele ederken bile bir Zarafetle durmalıyız. Bizler O’nun örnekliğinde gördüğümüz gibi, kurban hayvanının bile gözlerini kapatan, başını okşayan onu sakinleştiren ve güzel davranan bir ümmetiz.
Rikkat her ne kadar kendini konuşmada ve davranışta ortaya koysa da geçek rikkatin mecrası kalptir. Ama Kalp rikkati öğrenmediyse ona bunu öğretmek için önce bir takım ekstra çabalar gerekir. Aynen irade göstererek, sabrederek zikre devam ettiğinizde kalbin zikri öğrenmesi gibi içinizden gelmese bile nazik ve zarif konuşmalara, merhametli davranışlara devam ettiğinizde kalbiniz bunları öğrenmeye ve alışmaya başlar. Hatta kalpler bunu sadece çocukken değil büyükken de öğrenmeye ehildir. Birçok insanın İslami ortamlara girdikten sonra davranışlarının ve sözlerinin zarifleştiği, daha merhametli bir insan haline geldiği tecrübe edilmiş bir gerçektir. Çünkü İnsan kalbi tıpkı 5 duyu musluğundan dolan bir kap gibi neyi çok tecrübe ederse onunla dolmakta, onun rengine boyanmaktadır. Önceleri sırf ortam böyle diye sözlerine ve davranışlarına dikkat eden bireyin kalbi zamanla bu yeni hali benimsemeye başlayacaktır. Bunun tersi de geçerlidir. İslami ortamların fanusundaki bireylerin, kaba saba, küfredilerek konuşulan ortamlara girdiklerinde yozlaşmaya başlamaları da bizi şaşırtmayan bir gerçektir. Zira kalp kabının suyunu temiz tutacak kadar iyilik (Kuran, ilim, Salihlerle beraber olma, Salih Amel) beslemesi olmazsa elbette kalbin suyu da kirlenmeye başlayacaktır.
Rikkatin eğitimi iki türlü gerçekleşebilir:
-
Yukarıda anlatılan yöntemle, aileden başlayarak tüm ortamlarda bireyin rikkati örnekleyebileceği ortamlar oluşturmak. Aile içerisinde anne ve babanın ve kardeşler arasındaki ilişkinin Rikkatle boyanmış olması gerekir. Günümüzde sadece öğretim yuvaları haline gelmiş ve eğitimin çok güdük kaldığı okulların ürettiği nesli hepimiz üzülerek izliyoruz. Çocukta görmek istediğimiz güzel davranışları, okul ortamında hakim tutum haline getirmeden nesillerimizin bunları öğrenmesini ummak boş bir hayaldir. Zira aile bilinçli bir şekilde çocuğunu güzel yetiştirse bile okuldaki hâkim sıkıntılı ortam çocuğun kazanımlarını yaralayabilmektedir. Ebeveyniler çocuklarına kibarlığı ve kimsenin hakkına tecavüz etmemeyi öğretirken okul ortamındaki kaba saba büyütülmüş çocuğun ona küfretmesi, onu darp etmesi ailenin tüm çabalarını baltalamaktadır. Zira çocuğun bu okul zorbasına karşı onun gibi davranmaktan başka çaresi kalmamakta ve okul ortamı insani değerlerin değil hayvani mücadelenin ortamına dönüşmektedir. Yani okul ortamları da davranış eğitiminin bir tamamlayıcısı olmak zorundadır.
Dindar insanların bir araya gelmesinden müteşekkil olan cemaatlerde bile, nezaket ve merhamet konusunda bilinç geliştirilmemişse maalesef cemaatin asıl mayası olan kardeşlik bağı zarar görmektedir. Cemaat içindeki tecrübesi ne olursa olsun hiçbir bireyin diğerine karşı hafife alıcı, kaba, buyurgan ve kibirli davranması kabul edilemez.
Bu eğitim yönteminde asıl hedef, yayılmasını istediğimiz güzel tutumları, ki burada bahis konusu Rikkattir, ortamlara hakim hale getirmektir. Bu yüzden her ortamın yönetenleri en başta kendileri olmak üzere tavırlarına dikkat etmeli ve ortamlarına güzel tutumları hakim kılacak önlemleri almalıdırlar.
-
Bireyin Rikkatli olmasının ikinci yolu ise bilinçli/şuurlu olarak olabildiğince devamlı bir iç dinginliği sağlamasıdır. Bu bireyin kendi içindeki yolculuğu ile ilgilidir. 1. Yöntem daha çok eğitme tabanlı iken ikincisi ise kişinin manevi gelişimi sırasındaki keşiflerini içselleştirerek ulaştığı bir ‘hal’dir. Fakat bu konu manevi gelişime girdiğinden dolayı ayrı bir şekilde ele alınması gerekir.
Peki, Rikkat başlığı altında ele alındığında eğitimin ana başlıkları neler olmalıdır:
Şüphesi ki Rikkatin kendini ortaya koyduğu en büyük araç konuşmak/beyandır. Konuşmada şefkat ve merhamet, incelik ve nezaket kendini güzel bir diksiyonla, vücut dilini iyi kullanarak ve gözlerin birbirine bakarak kalpten kalbe bir yol kurduğu bir iletişimle ortaya koyar. Zarafet ve incelikle söylenmiş sözler, kalplere tesir eder ve Allah’ın izniyle sonuçları güzel olur:
Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. (O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir. Kötü sözün durumu da, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer. (İbrahim Suresi 24-26)
Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)
Cananımız Efendimiz ’in konuşma şekliyle ilgili şu örnekler söylemek istediğimizi daha güzel açıklamamıza yardım edecektir:
Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan). (Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800)
Rikkatin üzerimizde görüneceği ikinci mecra ise davranışlarımızdır.
Elbette Kuran güzel davranış örnekleriyle doludur. Dahası ‘Alemlere rahmet olarak gönderilen’ ve “Ben lânet okumak için değil, âlemlere rahmet olmak için gönderildim.” Diyen Cananımız Peygamberimizin hayatı şefkat, merhamet ve zarafetin ete kemiğe bürünmüş bir halidir.
Kendisini taşlayanlara kıyamaması, bir çocuğun bile O’nu parmağından tutup götürebilmesi, yavrularını emziren bir köpek için 10 bin kişilik ordunun yönünü değiştirmesi, en sevdiklerini öldürenlere bile af nazarıyla yaklaşması, gönderdiği ordulara emirlerini verirken kadınlara, çocuklara, din adamlarına ve ağaçlara zarar vermeyin demesi… İşte bizim örneğimiz, işte bizim Cananımız Peygamberimiz.
Görünen o ki dillerimiz çok konuşsa da anlatıp durduğumuz kitabın ve o kitabı bize yaşantısıyla da öğreten Peygamberimizin nefesini içimize çekip doldurmadıkça bedeviyetten kurtulmak mümkün olmayacaktır.
Mevla’mız! Sen Hallerimizi düzelt, bizi şefkat ve merhametine gark eyle. Bize yollarını öğret, merhametinle eğriyi doğrudan ayıracak bir bilinç bahşet (Amin).
Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat! (Neml Suresi 19)