Hikmet Sönmez
Şunu belirtelim ki bu yazının gayesi ‘fıkhî’ bir metin ortaya koymak değildir. Her geçen gün azaldığını müşahede ettiğimiz tesettür hassasiyetinin yeniden kazanılarak iffetin kuşanılmasına Rabbimizin lütfuyla bir nebze de olsa katkı sağlaması yazıyı amacına ulaştıracaktır. Öncelikle kıyafet adabımızın neşet ettiği kavramlara bir göz atalım.
A- İffet:
İnsanı maddi ve bedeni hazlara karşı aşırı düşkünlükten koruyan bir haslettir. El, ayak ve diğer âzâyı her türlü zarardan korur. Âzânın iffetli olması demek; meselâ gözün harama bakmaması ve kendisine yasak olan şeyleri terk etmesidir. Fakirin iffeti insanları rahatsız edip sadaka istememektir. (Bakara-273-274) Sözlükte haramdan uzak durma, helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınma anlamlarına gelir
B- Şehvet:
İffetin tersi olup dünyalık bir şeye karşı kalbin şiddetli meyil ve isteğidir. (Dünya malı - kadın - eğlence vb.)
C- Hayâ:
Allah (c.c.)'nin gadabını çekme endişesiyle emir ve nehiylere aykırı davranıştan kaçınmaktır. Sözlükte utanma, çekinme, tevbe, vazgeçme gibi anlamlar için kullanılır.
D- Edep:
Güzel huylara ve hallere sahip olma ve utanılacak hareketlerden sakınmaktır. Her konuda haddini bilip, sınırları gözetmektir.
E- Mahremiyet:
Yasaklılık haline denir. Haram, mahrem ve mahremiyet kelimeleri, dinî hükümlerle ilgili olarak yasak olan her şey için kullanılmıştır. Mahremiyet kelimesi insan vücudu için kullanıldığında cinsel dokunulmazlık anlamına gelir. Bu durumda mahremiyet, insan vücudundan bakılması, dokunulması ve hakkında konuşulması haram olan bölgeleriyle ilgili dokunulmazlık halidir.
Mahrem kelimesi, daha çok evlenmeleri ebediyen haram olan yakın akrabalar için kullanılır olmuştur. Bu yakın akrabalar arasındaki ebedi evlilik yasağına da “mahremiyet” ismi verilmiştir. “Nâmahrem” ise ebedi evlilik yasağı bulunmayan kadınlar ve erkekler için kullanılmıştır.
F- Tesettür: (Örtünme )
Erkek veya kadının şeran örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir.
(Avret Yeri: Bir kimsenin başkalarının bakması haram olan yeri olup örtmesi gereken yerdir.)
İslam’da örtünmenin en önemli amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinselliklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınmasının amacı kendileriyle beraber kadının iffetini korumak içindir. “Mü’min erkeklere söyle; gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.” (Nur -30)
Hicretten sonra uzunca bir süre (yedi, sekiz yıl) içinde parça parça indirilen Nur sûresinde iki ayet örtünme ve iffeti koruma vazifesi ile ilgili idi. Bu sûre iner inmez İslam kadınları başörtülerini, boyun ve gerdanlarını da örtecek şekilde bağladılar, on dört asır hiçbir âlim örtünme emrini farklı anlamadı; yüz, eller ve ayaklar dışında bütün vücudun, uygun giysilerle örtülmesinin farz olduğu hükmünde ittifak edildi (icmâ meydana geldi). Son birkaç asırda oryantalizm, sömürgecilik ve kültür istilası bazı Müslümanların kafalarını karıştırdı; kendi değerlerinin evrensellik veya geçerliğinden şüphe etmeye başladılar; bunları başka düşünce ve kültürlerin değerleriyle değiştirmenin zorunlu olduğuna inandılar; bunu yapabilmek için yine dine dayanmak gerektiğinden usule uygun olmayan, zorlamalara ve saptırmalara dayanan içtihatlara(!) kalkıştılar. Bu yeni, zorlama ve uyarlama (kitabına uydurma) amacına yönelik içtihatların son yirmi, otuz yıl içinde yöneldiği hedeflerden biri de örtünme oldu. Yeni yorumcular on dört asırlık uygulamayı, Kur'an âyetlerini, hadisleri, fıkıh âlimlerinin icmâını bir yana bırakarak önce "mademki, uygar dünya örtünmüyor; güzel ve doğru olan budur, biz de böyle yapmalıyız" fikrine geldiler, sonra bu fikri zorla uygulamaya koyanların işini kolaylaştırmak için mûteber olmayan okuma ve yorumlama yollarına saptılar.
İçinde yaşadığımız Türkiye’de örtünme konusunda özellikle son on yılda bambaşka bir sorunla karşı karşıyayız. Örtünmenin bir bedelinin olduğu 70’li ve 80’li yılların sıkıntılarını çok yakından yaşamış neslin hem kendilerini hem de çocuklarını olumsuz etkileyen bir sorun bu. Neredeyse örtünmeyenin kınandığı olgusu günümüzde olumlu bir gelişme gibi gözükse de tesettür anlayışının yozlaştırılarak aşındırıldığı önemli bir tehlikeyle karşı karşıya bıraktı bizi. Renkli başörtüler, başörtü – ayakkabı – çanta renk uyumları, gördüğünüzde maalesef ‘keşke örtünmeseydi’ dedirten vücut hatlarını ortaya çıkartan sözde tesettür kıyafetleri, kıyafeti bütünleyen albenili aksesuarlar vs.
İslam’ın kıyafet adabını temsil eden hiçbir kadının, tesettür adına vücut hatlarını teşhir edecek şekilde dar, hayâ dışı kışkırtmalara yol açacak şekilde güzelliğini ortaya dökecek renk ve şatafatta elbiseler giyerek mahremi olmayan erkekleri tahrik etmeye hakkı yoktur.
Özellikle çalışan kadının zihnine fısıldanan ‘özgürlük’ vesveseleri kıyafet adabında çözülmelere yol açtı. “Çalışıyorum, kazanıyorum, kıyafetimin sınırlarını ben belirlerim.” anlayışı iffetin yansıması tesettürü yavaş yavaş cinselliğin objesi modaya dönüştürdü. Ahlak ve edeb özgürlüğe, hayâ ve iffet ise cinselliğe kurban gitti. Aynı ortamda çalışan birbirlerine namahrem kadın ve erkek kıyafet ve tavırlarında bacı kardeş oldular. İş hayatının şartları neyi gerektiriyorsa giyim kuşam artık o oldu. Bir kez giyilen kıyafetin ikinci kez giyilmesi ‘edeb’e aykırı görüldü. Yeşil eteğe; yeşil çanta, yeşil ayakkabı ve tabi ki yeşil başörtü şart oldu. Kırmızı eteğe ise kırmızı çanta, kırmızı ayakkabı ve tabi ki kırmızı başörtü gerekirdi. Hele hele bir kişi ile maazallah aynı renk kıyafet giymişseniz buna kumarın tabiri olan ‘pişti olmak’ ifadesini kullanmak moda oldu.
Erkek ve Kadın Açısından İffeti Yeniden Kuşanmak
Cahiliye ahlakının Müslümanların zihnine kadar yaptığı kuşatmayı günümüzde tekrar iffeti kuşanarak aşabiliriz.
-
Tesettürün hakkını vermeliyiz. Tesettürde rol modelimiz İslam’ın çizdiği sınırlar olmalı, uzantısında ‘tesettür giyim’ olan modanın taşıyıcısı markalar değil. Vücut hatlarını belli eden, renkli cıvıl cıvıl kıyafetlerden adları ‘tesettür’ de olsa uzak durulmalıdır. Elbise, ayakkabı, çanta renk uyumu takıntısından Müslüman kadın kurtulmalıdır.
-
Sokağa çıkarken gösterdiğimiz tesettür hassasiyetimizi balkona ve bahçeye çıkarken de göstermeliyiz. Günlük hayatta tesettürümüz ne ise düğünde de tatil köyünde de o olmalı.
-
Müslüman erkek veya kadın karşı cinsine karşı konuşmaları ve iletişimine dikkat etmelidir. (İnternette mail veya sosyal paylaşım sitelerindeki yazışmalara dikkat edilmeli, mümkün mertebe uzak durulmalıdır.)
-
Dizilerde, kliplerde, ünlülerin kıyafetleriyle rol model olduğu sosyal medyada kendimizin ve çocuğumuzun kıyafet anlayışını etkileyen, tahrip eden örneklerden uzak durmalıyız.
-
Haremlik – selamlık uygulaması terk etmemeliyiz.
-
Özellikle erkek kardeşlerimiz, çalıştığı işletmelerdeki kadınlarla tokalaşmadan uzak durmaları, iş ortamı diyaloğu, telefon konuşmalarına azami hassasiyet göstermeliler.
-
Müslüman müteşebbis kadın – erkek çalışma ortamına çözüm bulmalıdır.