Kadın ve rikkat - rahle.org

Kadın ve rikkat - rahle.org

Kadın ve rikkat


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Hacer KURT

“Ve sen en güzel bir ahlaka sahipsin”68/4

Ahlak; tarih boyunca hem Batı hem de İslam düşünürleri tarafından temel kabul edilen konu olmuştur. Bunun sonucunda ahlakın dört temel fazileti olarak; hikmet, şecaat, iffet, adalet kavramları üzerinde durulmuştur. Bizim için konuyu önemli kılan hayatımızın her alanında her konu için yapacağımız temel değerlendirme olarak Kuran’a uygunluktur. Kuran’ı Kerim’e baktığımızda da temelini oluşturan ve çoğunlukta bulunan ayetlerin ahlak ağırlıklı olduğunu devamında ise sırayla itikadiyyât, ibadât, muamelât ve ukûbât ile ilgili ayetlerden oluştuğunu görürüz. Ve aslına bakılırsa Kur’an’ın asıl mesajları da, konular bir piramit olarak düşünüldüğünde, piramidin neredeyse tamamını oluşturan alt katmanlarında saklıdır.

İbn Miskeveyh bu dört temel faziletin unsurlarını hikmet, şecaat, rikkat ve adalet olarak sıralamıştır. Burada bir farktan söz etmek çok mümkün değil. Çünkü temelde iffet ve rikkat birbirinden çok farklı şeyler değil. Aksine birbirini tamamlayıcı kavramlar. Önemli olan bunların temel ahlaki özelliklerin başında gelmesi. Tüm bunların yanında “rikkat” kavramını farklı kılan en temel özelliği hayatı kolaylaştırıcı yönü diyebiliriz.

Rikkat birden fazla vasfı kapsayan çok anlamlı bir kelime. Duyarlılık, nezaket, nezahet, merhamet, incelik, yufka yüreklilik gibi güzelliklerden oluşan bir kavramlar bütünü. Bu yüzden müslüman bir kimlik için öncelikli sıfatların başında geliyor. Buna rağmen günümüzde rikkat sahibi olmak, taşınan temel bir vasıf olmanın yerine nadir rastlanan değerli bir özellik olarak bulunuyor. Hâlbuki her gün okuduğumuz Kur’an’ın bize gösterdiği en önemli ahlaki değerlerden birisi.

Öyleyse önemli olan doğru bir okuma. Ve bunun değerlendirilmesi de hayata yansıtılmasıyla doğru orantılı. “Okuma zihnî hayatı uyandırmalı, yerini almamalı onun. Başkalarının hazırladığı bir bal değil hakikat, onu kitap sayfalarından toplayamayız, kafamızın ve gönlümüzün iç hamleleri ile fethedebiliriz ancak.”

Böyle bir konunun eksikliğinden bahsederken belli bir sınıflandırma içinde konuşmak kaçınılmaz. Bu sınıflandırmada belki de en rahat ele alınabilecek grup ise kadınlardır. Çünkü kadınlar bu eksiklik noktasında çoğu zaman mağdur taraf olabildiği gibi zaman zaman özne konumunda da olabilmektedirler. Mağdur oldukları alanlar çoğunlukta. Bu her zaman içinde bulundukları ev, zorunlu kaldıkları toplu taşıma araçları, hayatlarının büyük bir bölümünü geçirdikleri okul, bir kısmı için iş yerleri, çoğu için sosyal hayat, camiler, hatta içinde bulundukları İslami hareketlerin organizasyonları, sohbet çalışmaları..

“İnsanın en büyük vasfı; burnunun ucundakini görmezden gelebilmesidir.” En temel yanılgımızdan birisi de bu. Ve en basit konularda ortaya çıkabilir. Mesela başkalarına tüm özverimizle dini tebliğ ederken evdeki eşimize annemize kardeşimize anlatmaya sabrımız yetmiyor. Hatta bazen önemsemiyoruz, küçümsüyoruz, görmezden geliyoruz.. En yakınlarımıza karşı sevgiden şüphe etmeyeceğimize göre buradaki temel sorun duyarlılığımızda. Nezaket sadece yabancılara gösterilecek, arkadaşlarımızı memnun edecek, bize saygınlık kazandıracak bir sıfat olmamalı.

Duyarlılık, merhamet, nezaket dışarıdan eve girerken çıkarıp astığımız bir kıyafet yerine evin içinde daha da değer kazanmalı. Peygamber efendimizi örnek alarak kuracağımız bir aile yaşantısının en önemli yapı taşlarından birisidir rikkat. O’nun eşleriyle, kızlarıyla ilişkilerine baktığımızda her zaman nezaket ve merhamet içinde olduğunu görürüz.

Kadınlar için belki de en büyük eksiklik iletişim konusundaki duyarsızlıktır. Dışarıdaki kadın “hanımefendi” iken evdeki kadın çoğu zaman hitap etmeye bile değmiyor. Konuşmalar buyurgan, emredici, kırıcı oluyor. Söyleyeceği bir şeyi dinlemek büyük bir külfet, fikirlerine karşılık cevap alaycı bir gülümse.. Oysaki Müslüman zarif konuşmalı (İsra23), yumuşak dilli olmalı (Taha44), nazik konuşmalı (İsra53), kibar konuşmalı (Bakara83).

Bir zaman sonra bu davranışlar o kadar yerleşiyor ki artık yapanı rahatsız etmemekle birlikte karşısındakini her bir adımda daha da değersiz hissettiriyor. Ama şu ayetin ışığında ailesini kuran birisi için bunun imkânsız olması gerekir. “Erkekler kadınların koruyucusu ve yöneticisidir; şu sebeple ki Allah insanların bir kısmını diğerlerinden üstün yaratmıştır...” Koruyucu ve yönetici olarak çevrilen kelime ‘kavvam’dır. Peki, nedir kavvam, nasıl olur koruyuculuk ve yöneticilik? Peygamber efendimizin şu hadisi konuyu yeterince açıklığa kavuşturuyor. Diyor ki : “Bir kavmin efendisi, onun hizmetçisidir” Bu ahlak üzere olan birisinden başka tüm konuların yanısıra nezaketsizlik de beklenemez.

Bir Anne-Öğretmen olarak kadın çocuklarına rikkat eğitimi vermediğinde bunu önemsemediğinde de başka türlü sorunlar yaşıyor-yaşatıyor. Ders başarısından başka hiçbir şeyi önemsemeyen, iyi okul, iyi öğretmen, maddiyat merkezli hayat kıskacından kendini, eşini ve çocuklarını kurtaramayan anne duyarsız gençlerin yetişmesine neden oluyor. Anne babasında veya kocasında gördüğü şikâyetçi olduğu; kabalığın, duyarsızlığın, şahsiyet-karakter zaaflarının çocuklarında da ortaya çıkmasında rol oynadığından habersiz oluyor.

Eşyaya verdiği önemi, dizi izlemeyi, dinlediği müzikleri, başkaları hakkında konuşmayı çocuklarına öğrettiğinin farkında olmayan kadınlar ne yazık ki bu durumu daha da kötüleştiriyorlar.

Eşini ve çocuklarını cihada, sohbete, camiye, cemaate gitmeleri için zorlamak yerine başka şeylerle meşgul ettiğinde bunun zararını ilk önce kendisinin göreceğini, Ahirette bunun hesabının sorulacağını unutan Müslüman kadınlarımız Hz. Hatice’yi, Hz. Asiye’yi, Hz. Fatıma’yı bir an önce hatırlamalılar.

Evinden dışarı çıkıp okula, işe, alışverişe giden bir kadın toplumda da duyarsızlıklarla karşılaşabiliyor. İlk olarak bir toplu taşıma aracına biniyor diyelim. Bu zaten şehir hayatındaki en kötü mecburiyetlerden birisi. Çünkü otobüslerde, metrolarda, minibüslerde hiç hayır yok hep ehveni şer. Kalabalık, sıkışıklık genel bir rahatsızlık. Ama kadınlar için daha özelde karşılaşılan sorunlar da var. Bunlar kötü niyetten kaynaklanan sorunlar olabildiği gibi çoğu zaman duyarsızlıktan kaynaklanıyor. Mesela bacaklarını açarak otururken iki büklüm köşeye sıkışmış kadını farkedememek gibi bir duyarsızlık. Ayakta zor durumda bulunan kadına yer vermemek gibi. Ya da biraz nezaket gösterip rahatsız etmemek için elini kolunu koyacağı yere dikkat etmemek gibi.. Bunlar tabi ki başından beri bahsettiğimiz rikkat sahibi olamamanın etkileri. Ancak insanı daha da yaralayan müslüman olarak bunlara dikkat etmemek. Birbiriyle karıştırmanın çok kolay olduğu şu kelime işin özünü anlatıyor aslında. Dikkat. Rikkat sahibi olabilmek için dikkatli olmalıyız. Her zaman, her alanda, her konu için.

Güç bela otobüsten inen kadın namaz vaktini geçirmemek için bir camiye girdi diyelim. Ok işaretlerini takip ederek ulaştığı, onun için ayrılmış kısım yine bir duyarsızlığın göstergesi. Burası genellikle küçük, sıkışık, paravanlarla ayrıldığı için kafes görünümünde bir yerden ibaret oluyor. Bu en iyi imkân. Daha kötüsü aşağı doğru inen merdivenlerle ulaşılan yerler. Ya da sıkışık ve yüksek merdivenlerle çıkılan üst katlar ki bu yaşlılar için imkânsız. Kadınlar için ayrılan bölümde caminin içinde hissetmek çok zor. Camideki en önemli olgu cemaat olmak iken, kadınların bu cemaatten sayılması mümkün değil, daha kötüsü kimsenin de umrunda değil. Hâlbuki peygamber efendimiz camiye gelmeye teşvik ederken kadın erkek gibi bir ayrım gözetmeden tüm müslümanları davet etmişti. Şimdi ise cami kadınların mecbur kalmadıkça gitmesinin gereksiz olduğu yerler olarak görülüyor. İşte bunun tezahürü olarak hatta bu düşüncenin canlı ifadesi olarak da kadınlar için ayrılan kısımlara bakmak yetiyor. Bunun öncesinde abdest almak da büyük bir sıkıntı. Oysa müslümanlar ince düşünceli insanlardır. Öyle olmalı.. İslam devleti gibi bir ideali olan insan bu devlette evler nasıl olacak diye de düşünebilmeli. Sadece bu değil, ilk önce bu değil ama bu da... Cami gibi, müslümanlar için toplumdaki temel bir yapıda böylesi düşüncesizlikler yer bulamamalı. Bunlar dert edinilmediği için kadınlar umumi tuvaletlerde abdest almak zorunda kalıyor. Şadırvan gibi bir imkânın yanında, para vererek; bin bir zorlukla pis bir ortamda.

Gitmek istediği yere; okul veya iş yerine ulaştı diyelim. Bu alanlardaki müslüman çevre konumuzun özünü teşkil ediyor. Çünkü asıl duyarlılık beklediğimiz rikkat sahibi olmasını umduğumuz, eksikliğine üzüldüğümüz kesim bu. Burada da bir ifrat tefrit meselesi sözkonusu. Bu ya kadını yok saymak ya da ona erkek gibi davranmak şeklinde oluyor. Bir taraftan bir selam almak bile takva eksikliği olarak görülürken, diğer taraftan sanki buna bir protesto gibi laçka muhabbetler gelişiyor. Hâlbuki rikkatli davranmak iffet ile zıt düşecek bir davranış asla değildir. Tam aksine bu ikisi iç içe, beraber bulunur. Burada rikkat eksikliğinin öznesi kadınlar da olabiliyor. Bu yanlış algı çoğu zaman sünnet olan selamı vermemize/almamıza, ihtiyacı olana yardım etmemize, engel oluyor. Oysa önemli olan duyarlılık alanını kendi sınırlarımız içinde çevrelemek değil, Allah’ın sınırlarına uygun biçimde genişletmektir.

Tüm bunların dışında hem ilmini hem maneviyatını geliştirmek üzere bir sohbete katılmak istedi diyelim. Bu alanda da kadınlar birçok yönden rikkat sıkıntısı ile karşılaşabiliyor. En temelde bir sohbette bulunma isteklerini çoğu zaman karşılayamıyorlar. Çünkü davetiyelerde en altta küçük puntoyla yazılmış bir “Bayanlara yer ayrılmamıştır” yazısı görüyorlar. Buna salt duyarsızlık demek tabiki de haksızlık olur. Ama bu da bir eksikliğin göstergesidir ve sıkıntı yaratmaktadır. Görmezden gelmenin başka ve biraz daha kırıcı bir versiyonu. Bu rikkatin ötesinde daha temel bir problem olabilir ama biraz daha duyarlılıkla bazı çözümler de bulunabilir. Önemli olan değer vermek, çözüm aramak, nezaket göstermek. Çünkü bu yok sayma İslamın özünde olan bir durum değil.

Bunun yanında cemaatlerin eğitim çalışmalarında, organizasyonlarında, kadınlara daha az veya hiç yer vermiyor olmaları da kadınlar açısında problem teşkil ediyor. Biz biliyoruz ki Peygamber efendimiz din eğitiminde kadınlara önem vermiş, talepleri üzerine onlara özel bir vakit ayırmış, sorularını cevaplamış, sorunlarına çözümler sunmuştur. Bu en temelde bir gerekliliğin yanı sıra peygamber efendimizin duyarlılığını da öyle güzel gösteriyor ki. Onlara sadece belirli bir vakit ayırması bile baştan aşağı bir duyarlılık göstergesi. Bunun başka yolları da olabilirdi ama o en nazik şekliyle çözüm buldu. Zaten temelde örnek almamız gerek de bu değil mi?

Bunları göz ardı etmeden gerekirse baştan bir düzenlemeyle rikkat sahibi olmayı işlerimizin merkezine almalı ona göre hareket etmeliyiz. Hayatımızda, ailemizde, toplumumuzda, cemaatimizde rikkatli olabilmenin gayretini göstermeliyiz. Bu çaba büyük ölçüde sorunlarımızın çözümü olacaktır. Çünkü görüyoruz ki şu anda ilişkilerimizdeki sorunların en temel sebebini bu eksiklik teşkil etmektedir.

 

 “Onlarda sizin için, Allah’ı ve ahireti umanlar için güzel bir örnek vardır; kim yüzçevirirse, Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, her türlü hamde layık olan ancak O’dur.”

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ