RÜKÛ - rahle.org

RÜKÛ - rahle.org

RÜKÛ


Facebookta Paylaş
Tweetle

Yakup SELEN

Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle beraber siz de rükû edin. (2/43)

Sizin dostunuz ancak Allah, O’nun Peygamberi, bir de Allah’a tam boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir. (5/55)

Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize daha başka kulluk vazifelerinizi yerine getirin ve hayırlı ameller yapın ki kurtuluşa eresiniz. (22/77)

 Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar / O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar

Eğilmektir.

Rükû; kıraati bilerek, anlayarak, isteyerek kabul ettiğini ifade etmektir. Nefsini küçültmektir. Allah’ın iktidarının kabulüdür.

Ben bana ne yapacağımın söylenilmesinden hoşlanmam demenin, egonun, kibrin, kişisel ilkelerin yeniden oluşturulması, düzenlenmesidir rükû.

Senin dediğin gibi olsun demektir, siz buyurun demektir, neyse önemli değil demektir, görmezden gelmektir hayattaki karşılığı.

Sıkça şöyle gelir aklıma; rükû zihinle, secde kalp ile alakalıdır. Rükû Allah’ın Rabbliğinin, secde Allah’ın ilahlığının kabulünün ifadesidir.

Değişmektir rükû. Rutinden kurtulmaktır. Süregiden bu koşturmacayı fark etmektir. Yavaşlamaktır bir bakıma. Bile isteye yapmaktır her şeyi. Hayatın kontrolünü ele almaktır. Alışkanlıkların kölesi olmaktan kurtulmaktır. İnatçılığını, yobazlığını, kabalığını, korkaklığını “Bu benim tarzım.” diye savunan sürdüren kişiler var. Değişmeye kapalılar. Değişmekten korkuyorlar. Rükû böyle bir değişim işte. Kıyamın, kıraatin kesilmesi.

Bir de her şeyi devirmeye hazır insanlar var. Her şeye muhalif. Sürekli eksiği, kusuru gören, eleştiren. Durmadan bıkmadan eleştiren. Önce kendisinin devrilmesi gerektiğinden bihaber.

Dik durmaktır rükû. Allah'tan başkasına eğilmeyeceğim demektir. İnsan-halife olma onurudur. Haysiyettir rükû, şereftir. Patron, müdür, yönetici, ast-üst, lider, şeyh, başkan bilumum hiyerarşik kalıpların sorgulanmasıdır.

Namazı eda edende devirme düşüncesi öyle ağır basar ki kendinde beşer vasfı mahiyetinde duran ne varsa ve ondan ne kadar varsa dik durmasına meydan vermez. İnsanlaşma özlemi beşeriyetin belini büker. Buna rükû denilir. Rükûya varan rahmetli olmakla rahmeti taşımak arasındaki rabıtanın farkına varır. Beşerden insana doğru seyreden baş rükûya varmışken bir bulut gibi yükselip secdeye yağar. İsmet ÖZEL

Kafanı vura vura O’nun kapısını çalmaktır rükû. Geldim Ya Rab demektir. Hatalarımın, kusurlarımın, eksiklerimin farkına vardım. Pişmanım, vazgeçtim, tevbedeyim işte affetmen için eğiliyorum merhametinin önünde Sen’den başka kimsem yok duruşudur.

Aceleci yalapşap bir eğilme değildir. Eğilmenin farkına varacak kadar durmak gerekir. Sübhane rabbiyel azim bir kere, üç kere, beş kere… Allah Resulunün dediği gibi; bütün azaların sakin/durgun haldedir. Beden de zihin de eğildiğinin farkındadır.

Sırtın dümdüz. Üzerinde pişmanlıkların, hataların, tembelliklerin, günahların ağırlığıyla. Ellerin dizlerinde.

Varlık nedenini hatırlamadır, yaratılış amacını. Aklını, kalbini, iradesini bilemesi, kulluk için yaratıldığını hatırlamasıdır.

Şeytanın pratiklerinin, anlayışlarının, hilelerinin farkına varmaktır. Ne zaman eğilmesi gerektiğini bilmektir.

Rükû rızadır. O’ndan gelen her şeye razı olmaktır. Allah’tan gelen rahmetle o rahmetin ağırlığıyla eğilmektir.

Yeniden doğrulmak. Yiğit düştüğü yerden kalkar demiş atalar. Tevbeyle eğilen, af dileyen haydi bismillah der gibi doğrulur rükudan. Yüklerini bırakmış, bağlarından kurtulmuştur. Heyecan içinde bir doğruluştur bu. Hamd ederiz bu hâle. Semi Allahu limen Hamideh. Rabbena ve lekel Hamd.

sübhane rabbiyel azim / "büyük olan Allah her türlü kusur ve eksiklikten uzaktır"

 

Sözlükte “eğilmek” anlamına gelen rükû kelimesi, fıkıh terimi olarak namazda kıraatin tamamlanmasından sonra baş ve sırt düz bir yüzey oluşturacak ve eller dizlere ulaşacak biçimde öne doğru eğilmeyi ifade eder. Allah’ın yüceliği karşısında kulun âcizliğini ve tevazusunu belirten bu eğilme namazın rükünlerinden ve farzlarındandır.

Hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerden rükû sırasında baş ve sırtın düz bir yüzey oluşturacak şekilde eğilmesi, normal mesafede açılmış el parmaklarıyla diz kapaklarının kavranması, baldır ve uyluk kemiklerinin dik durması, kadınların dizlerini biraz bükmesi, erkeklerin dirseklerini kollarla böğür arasında hafif boşluk meydana gelecek biçimde kıvırması ve bu durumun vücutta bir sükûnet hissedilinceye kadar devam etmesi gerektiği anlaşılmaktadır (Buhârî, “Eẕân”, 120-127; Müslim, “Ṣalât”, 21-25, 193-196, 240; Tirmizî, “Ṣalât”, 76-83; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 116, 142-148; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 16-17).

Kıyamdan rükû haline geçerken “Allāhüekber” denilmesi âlimlerin çoğunluğuna göre sünnettir. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde bu esnada namaza başlangıç tekbirinde olduğu gibi elleri kaldırmak da sünnet kabul edilmiştir. Rükû sırasında Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih eden cümleleri söylemenin (tesbih) dinen tasvip edildiği, Kur’an okumanın ise mekruh olduğu hususunda fakihler fikir birliği içindedir.

Cemaatle kılınan namazlarda rükûdan doğrulurken imam “semiallahü li-men hamideh” dedikten sonra cemaat “rabbenâ leke’l-hamd” der. Tek başına namaz kılan kimse ise her iki cümleyi sırasıyla kendisi söyler. (Https://islamansiklopedisi.org.tr/ruku)

Namazın sünnetleri

       Rükûya varırken tekbir almak, yani Allahüekber demek.

       Rükûda üç kere "Sübhâne rabbiye'l-azîm" demek.

       Rükûdan doğrulurken "Semiallahü limen hamideh" demek (tesmî‘). Bunu imam ve tek başına namaz kılan söyler; imama uyan kişi söylemez.

       "Semiallahü limen hamideh" dedikten sonra, "Rabbenâ leke'l-hamd" veya "Allahümme rabbenâ leke'l-hamd" demek (tahmîd). Bunu tek başına namaz kılan ve imama uyanlar söyler. İmam da söyleyebilir (Ebû Hanîfe'ye göre imam söylemez).

       Tek başına namaz kılan kişi, tesmî‘ ve tahmîdi gizli yapar. İmam ise tesmîi sesli söyler. Tahmîd her durumda sessiz okunur. Ancak kalabalık cemaatte imamın sesi arkalardan duyulmuyorsa ortalardan bir kişi, imamın tekbirlerini yüksek sesle tekrarladığı gibi tahmîdi de yüksek sesle okur.

       Erkeklerin, rükû durumunda dizlerini dik ve arkalarını düz tutmaları, dizlerini elleriyle kavramaları, dizlerini tutarken ellerini açık bulundurmaları gerekir. Kadınlar ise ellerini dizleri üzerine koyarlar, dizlerini tutmaz ve parmaklarını ayrık bulundurmazlar. Dizlerini bükük ve arkalarını meyilli bulundururlar.

       Rükûda başını aşağı, yukarı eğmeyip doğru tutmak gerekir.

       Rükûdan doğrulup dik durmak (kavme). Bunun ta‘dîl-i erkânın bir parçası olma ihtimaline binaen vâcip olduğu da söylenmektedir.

       Rükûdan doğruluşta (rükû kavmesinde), bayram tekbirlerinin arasında elleri yana salıvermek (irsâl). https://webdosya.diyanet.gov.tr/DiyanetAnasayfa/UserFiles/DiniBilgiler/ilmihal_cilt_1.pdf

Namazda kavme ve celsenin hükmü nedir, ne kadar beklemek gerekir?

Kavme; namazda rükûdan kalkarken, secdeye gitmeden önce iyice doğrulmak ve en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyecek kadar ayakta durmak; celse ise namazda iki secde arası en az bir kere “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyecek kadar oturmaktır. Hanefilere göre celse ve kavme, vaciptir. Yanılarak terk edilirse sehiv secdesi yapmak gerekir. Bilerek terk edilirse tahrimen mekruhtur, namazın iade edilmesi gerekir. İmam Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel’e göre ise celse ve kavme farzdır, bilerek terk edilirse namaz bozulur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 149, 157; İbn Kudâme, el-Muğnî, II, 423; Nevevî, Ravda, II, 356-357).

Ebû Hureyre(r.a.) şöyle anlatmaktadır: “Hz. Peygamber bir gün mescide girdi, peşinden de bir adam gelerek namaz kıldı. Sonra gelip Hz. Peygamber’i selamladı. O da selamını aldı ve ‘dön ve namazını yeniden kıl’ dedi. Bu durum üç kez tekrar etti, sonuncusunda şöyle buyurdu: ‘Namaz kılacağın zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan bildiğin kolay gelen bir yeri oku, sonra rükûya eğil ve uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar rükûda kal. Daha sonra rükûdan kalk ve iyice doğrul. Sonra secdeye git ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar kal. Daha sonra iyice yerleşinceye kadar otur, sonra tekrar secdeye kapan ve orada uzuvların yerleşip rahatlayıncaya kadar bekle. Bütün namazlarında böyle yap.” (Buhârî, Ezan, 95)

https://www.diyanethaber.com.tr/images/upload/Diyanet_Fetvalar_PDF_01022019.pdf




Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ