Davet (Kavram) - rahle.org

Davet (Kavram) - rahle.org

Davet (Kavram)


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
Üsve Furkan tarafından yazıldı.

Bütün peygamberlerin, Allah'tan aldıkları emirleri, insanların gönüllerine ilmek ilmek işlemeye çalışırken, kullandıkları ilahi yöntemi ifade eden bir kavramdır. Bütün peygamberlerin, Allah'tan aldıkları emirleri, insanların gönüllerine ilmek ilmek işlemeye çalışırken, kullandıkları ilahi yöntemi ifade eden bir kavramdır.


 

Bu sayımızdaki kavramımız, İslam dininin olmazsa olmazlarından bir kavram. Hatta bu kavram Allah'ın bütün peygamberlerine ve müntesiplerine yüklemiş olduğu görevi ifade eder. Hz. Adem'den günümüze kadar süren tevhid-şirk mücadelesinin tarihidir. Allah'ın mesajının, o zamandaki muhataplarına ve sonraki nesillere intikali hep böyle olagelmiştir. Bütün peygamberlerin, Allah'tan aldıkları emirleri, insanların gönüllerine ilmek ilmek işlemeye çalışırken, kullandıkları ilahi yöntemi ifade eden bir kavramdır. Peygamberlerin varisleri olan inananların peygamberi görevleri arasındaki durumu da ifade eder.

Kelimenin sözlük anlamı; de'ave fiilinden masdar olup, masdarının gelişine ve beraberinde bulunduğu harf-i cerre "çağırdı, bağırdı, nida etti, isimlendirdi, sevk etti, gelmesini istedi, dua veya bedduada bulundu, söz verdi, birisini yemek veya ziyafete çağırdı" manalarına gelmektedir. Buradan isim olarak da'vet de, "çağrı, nida, da'va, verilen söz, ahd-ü peyman, yemin, ziyafet" manaları taşımaktadır. Ayrıca masdar "bina-ı mera" olarak da kullanılmaktadır. Kur'anı kerimde ise "yardım ve mağfiret dilemek, ibadet etmek, dua etmek, yalvarmak ve bir işe sevk etmek, teşvik etmek, yardım istemek" gibi manalara gelir" (A. ÖNKAL; Rasulul-lah'ın İslam'a Davet Metodu.s,3)

Istılahta davet, daha ziyade İslam'a ve Allah'a izafesiyle, İslam dinini insanlara anlatarak benimsetmek ve tatbikini sağlamaktır. İslam'ın şümulüne giren her konuda davet geçerlidir; dünyaya müteallik işlerde de , ahireti ilgilendiren konularda da söz konusudur. İslam'a girip bağlananına, müslüman gibi görünen münafığına, İslamı kabul etmeyen ehl-i kitaba ve müşriklere yani her sınıftan insan, davetin muhatabıdır (age).

Bütün peygamberler Allah'tan aldıkları o güzel nuru bize Onunla (davetle) ulaştırdılar. Hz. Peygamber (sav) bizleri, onunla O'na çağırdı. Peygamberi görevi üstlenenler, omuzlarında bu yükü hissedenler, davetle başlarını belaya soktular, bile bile. Ashab-ı kiram, Allah'ın ve elçisinin davetini duyulmadık bir yer bırakmamak için dünyayı adımladılar karış karış; yaşlarına, hastalıklarına, yorgunluklarına, eşlerine, işlerine dönüp bakmadan. Ardlarına hiç bakmadılar; hep önlerine, ileriye, daha ileriye o'nun için baktılar. Hep ileriye bakmalarının nedeni, sadece, O idi. Ne dünya malı, mülkü, ne de başka bir şey içindi. Öyle olsaydı, dünyalık bir sevgi onları durdurur ve yeryüzüne kazıklarını diktirtirdi. O zaman İstanbul'da Eyyüp Sultan diye bir yer olmazdı, mesela. Durmadılar.

K.Kerimde davet, müslümanın kaçınılmaz görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır. Gücü, bilgisi ve konumu nispetinde ayrı ayrı her müslüman, üzerine düşen kadarıyla davet vazifesini yerine getirmekten mesûldür

"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız. " (Âli İmrân; 3/110)

"Sizden öyle bir cemâat bulunsun ki (onlar herkesi) hayra davet etsin, iyiliği emredip kötülükten sakındırsın. " (Ali İmrân, 3/104).

Hz. Peygamber (s.as) Efendimiz de: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu, imanın en zayıfıdır. " (Müslim, İman, 78).

Allah rasulü (sav) her hal ve şeriatta müslümanın Allah'ın kullarını kötülükten uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymaması gerektiğini vurgulamaktadır. Hatta öyle zamanlar olur ki, davetin, artık mümkün olmadığı yerlerde bile, kalben teslimiyetin önüne geçmek ve direnmek için en son safha olan kalpten buğzun elden bırakılmamasını tavsiye etmiştir. Çünkü o safhadan sonra pisliklerden nefret duygusu da kaybedildiğinde, artık fert de tehlikededir. Bu son safha, elden bir şey gelmediğinde mü'minin, kalbini sırat'ı müstakimde tutup, Allah'ın dininde her halükarda kalmak için kendine davetidir.

Görüldüğü gibi, davet her müs-lümanın yeryüzünde fitne kalkıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar yapmakla yükümlü olduğu ilahi bir görevdir. Yeryüzünde bütün kötülüklerin ortadan kalkması için elzemdir davet. Yapılmadığında ise ilahi belalara düçar olunacaktır, hem de yeryüzü fesada uğrayacak ve yaşanılmaz bir hale gelecektir.

Bu konuda Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur: "İsrâiloğulları arasında zulüm yaygınlaştığı zaman onlardan biri, diğerini bir günah işlerken görür ve önce o işten sakındırırdı. Fakat ertesi günü, o adamla oturup kalkabilmek, yiyip içebilmek (menfaat sağlamak) için gördüğü kötülükten sakındırmazdı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak onları birbirine düşürdü ve haklarında: İsrâiloğulları'ndan olup da küfredenlere Dâvûd'un da, Meryem oğlu İsa'nın da diliyle lânet olunmuştur. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi. Onlar, işledikleri herhangi bir fenalıktan birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta devam ettikleri (o hâl) ne kötü idi! (el-Mâide, 5/78-79) âyetlerini indirdi. Evet, siz de, ya zalime engel olursunuz ve onu hakka çekersiniz; ya da bu durum sizin başınıza da gelir. " (İbn Mâce, Fiten, 20; Tirmizî, Tefsîru Sûrati'l-Mâide, 7)

Davet bir müslümanın hayatını anlamlı kılan ve kuşatan, Rabb'in rızasının kazanma yolunda önemli bir kilometre taşı olarak yer almaktadır. Davet, davet edildiğimiz nurun anlamını ortaya koymaktadır. Peygamberler, Salihler, şehitler…bu nurun anlamını, en güzel bir şekilde ortaya koymuşlardır davet ederek. Davet;onurlu bir yola,:günahlardan arınmaya:sonsuzluğa Allah'a, onun güzel yoluna önce kendimizi, sonra bütün insanlığı çağırmaktır. Aynı zamanda Rabbimizin Çağrısına uyarak O'nun rızasına ve bizim için hazırlamış olduğu cennet nimetlerine gidişin adıdır, davet.

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ