Dinin Protestanlaştırılması - rahle.org

Dinin Protestanlaştırılması - rahle.org

Dinin Protestanlaştırılması


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
Alper ÖZBECETEK tarafından yazıldı.

İslam'ın Protestanlaştırılması demek ise küresel kapitalist ekonomi ve dünyevileşmeye direnen tek kale olan İslam'ın reform adı altında içi boşaltılarak yenidünya düzenine entegre edilmeye çalışılmasıdır. İslam'ın Protestanlaştırılması demek ise küresel kapitalist ekonomi ve dünyevileşmeye direnen tek kale olan İslam'ın reform adı altında içi boşaltılarak yenidünya düzenine entegre edilmeye çalışılmasıdır.


 

Hıristiyanlık, Filistin bölgesinde doğmuş ve tek tanrı anlayışını esas alan evrensel bir dindir. Hıristiyan, Mesih'e bağlı demektir. Bu kelime, Yunanca "Hristos"tan gelir. İbranîcesi "Maşiah"dir, yağlanmış anlamını ifade eder. İncillerde "Hıris-tiyan", "Hıristiyanlık" gibi terimler yer almaz. Bu terimler, ilk defa Hz. İsa'dan 20-30 sene sonra Antakya'da kullanılmıştır (Resullerin işleri, XI, 26). Bugünkü Hıristiyanlık, İsa'nın havârîlerinin arasına sonradan giren Pavlus'un yorumları ile değişik bir hüviyet kazanmıştır. Pavlus, bugünkü Hıristiyanlığın kurucusu olarak bilinmektedir. Modern bilginlere göre günümüz Hıristiyanlığı, Hz. İsa'nın getirdiği nizamdan çok, Pav-lus'un yorumlarından ibarettir. Hatta denilebilir ki, sonraki yüzyıllar, dini inançlarını İncillerden çok, onun yorumlarına dayandırdılar. Pavlus'un telkinleri, Allah'ı değil, İsa Mesih'i ağırlık merkezi olarak almıştır. Ona göre İsa, sâdece bir insan değil, Tanrı'nın kudretiyle diriltilen bir kimse idi. (1)

Tarsus doğumlu Aziz Pavlus ile Anadolu'ya yayılmaya başlayan Hıristiyanlık kısa sürede putperest Roma'nın dikkatini çekti. Aziz Pavlus 44-57 yılları arasında toplam üç yolculuk yaptı ve bunların çoğu Anadolu'da geçti. Kudüs'e  yaptığı son yolculuğunda tutuklandı. Yargılanmak üzere Roma'ya götürüldü. 67 yılında da başı kesilerek öldürüldü. (2)

Aziz Pavlus'un öldürülmesi Hıristiyanlığın yayılmasını engelleyemedi. ilk Hıristiyanlar, toplumun en yoksul ve en ezilmiş kesimlerinin dahil olduğu bir kitle hareketi örgütlediler. Romalılar, Hıristiyanlığı "kölelerin ve kadınların hareketi" olarak suçlayarak Hıristiyanlara çok büyük zulümler yaptılar. Yıllarca bugünkü Kapadokya'da hala izlerini görebildiğimiz yeraltı şehirlerinde gizlice yaşamak zorunda kaldılar. Ancak Aziz Hıristiyanlığın tahrif edilme süreci yapılan zulümleri azaltmak maksadıyla Roma'nın da baskısıyla Hıristiyan din adamları tarafından devam ettirildi. Tahrif edilen Hıristiyanlık inanışı yüzyıllar geçtikçe ilahiyatçıları arasında derin anlaşmazlıklara sebep oldu ve M.S. 325 tarihine geldiğimizde Roma İmparatoru Konstantinus tarafından Hıristiyanlar arasındaki ayrılıkları gidermek için İznik Konsülü toplandı. İznik Konsülü Roma İmparatorluğu'nun resmen Hıristiyanlaşması açısından önemli adım olmuştur. M.S. 381 yılında ikinci kez toplanan İznik Konsülü ile de Ortodoksluk Doğu Roma'nın resmi dini olarak kabul edildi.

Roma İmparatoru Büyük Konstan-tin putperestlikten Hıristiyanlığa geçerek, mensupları asırlardır eziyet gören bu dinin hamisi rolünü üstlendi. İmparatorluğun idare merkezini İstanbul'a nakleden Konstantin ile aslında Hıristiyanlık Romalılaştı, hiçbir zaman Roma Hıristiyanlaşmadı.

4. ve 15. yüzyıllar arasında Katolik kilisesi, Ortaçağ'da gücünü sağlamlaştırdığında, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. "Kendisini akılla bağdaştıramayan kilise, ortaçağ boyunca bilim adamlarını aforoz, hatta ölüme mahkûm etti. Bu durum, Avrupa'da "dine" sığınanların "akla ve bilime", "akıl ve bilime" sığınanların ise "dine ve imana" düşman olmasına vesile oldu. "(3) İktidarı paylaşan Kilise ve Kral otoritesine karşı çıkanlar Engizisyon Mahkemelerinde türlü işkencelerden geçirildi. Hıristiyanlığı, üzerinde zulüm , işkence , sömürü vasıtası olarak gören ve sıkıntısını üzerinden atmayı düşünen ve bunun yolunu arayan Avrupa için ,1096 ve 1270 yılları arasında sayısı sekizi bulan Haçlı Seferleri sayesinde İslam Dünyasının muhteşem medeniyeti ile tanışılması bir uyanışa vesile oldu. "Ortaçağlardaki Avrupa algısının belirleyici özelliklerinden biri, bir din olarak İslam ile İslam kültürü ve medeniyeti arasında belirgin bir ayrımın yapılmasıdır. Buna göre bir din olarak İslam özünde sapık bir dini harekettir. Fakat müslümanların bilim, düşünce, kültür ve sanat alanlarında elde ettiği başarılar göz ardı edilemeyecek niteliktedir."(4) Gördüğü muhteşem medeniyet karşısında şaşkına dönen Avrupa kurtuluşu Yunan Antik çağ felsefesine dönüşte bulmuş ve süreç içerisinde ekonomik gücüde eline geçiren Burjuvanın da desteğiyle Kilise ve Kral otoritesine karşı Aydınlanma hareketini başlatmıştır. İşte tam bu noktada 16.yy.da Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketi'nin sonucunda Protestanlık doğmuştur (1529)

Protestanlık merkezi kilise otoritesine karşı, milli kiliseleri öne çıkartarak bu otoritenin merkezliğini Hıristiyan dininin hükümlerinde değişiklik yaparak parçalamaya yönelik bir harekettir. Batıda her ne kadar dini bir hareket olarak başlasa da sonuçlarına baktığımız zaman toplumsal ve siyasal her alanı etkilemiştir. Kapitalizm, liberalizm, laiklik emperyalizm, özgürlük ve eşitlik talepleri hep bu hareketin uzantılarıdır.

İslam'ın Protestanlaştırılması demek ise küresel kapitalist ekonomi ve dünyevileşmeye direnen tek kale olan İslam'ın reform adı altında içi boşaltılarak yenidünya düzenine entegre edilmeye çalışılmasıdır. "Amaç İslam'ı toplumsal, kamusal ve ekonomik alandan tasfiye edip Allah ile kul arasında olup biten bir din anlayışına indirgemektir. Kişi düzeyinde değeri ve işlevi yüksek ama kamusal alanda düzeyde ve ilişkilerde işlevi olmayan bir İslam anlayışının kabul ve yaygınlaştırılmasıdır." (5)

İslam topraklarında müslümanların yönetim ve algılayış probleminin olduğu ve bir değişimin şart olduğu aşikardır ama İslam düşmanı küresel güçlerin Müslümanların problemlerine İslam'dan cevap istemesi kabul edilemez bir durumdur. Çünkü Batı dünyasının derdi İslam'ın özüyledir. Müslümanların derdi ise tartışmasız ve kusursuz ilahi din olan İslam'ın algılanış ve uygulamada ki problemlerine çözüm arayışıdır. Eğer tartışılan zemin İslam'dan referanslarını almıyor veya kabul etmiyorsa arkasında mutlaka art niyetin olduğu muhakkaktır.

Protestanlık her ne kadar Batının tahrif ettiği Hıristiyanlığın bir mezhebi ise de İslam'ın Protestanlaştırılması ile kastedilen bu zihniyetin günümüzde Müslümanların üzerindeki etkilerini görebilmek ve İslam düşmanlarının gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlayabilmektir. İslam'ın çağdaş değerler ile çelişmediği, modern değerler ışığında yeniden gözden geçirilmesi gerektiği, çağa ayak uydurmak, İslam modernizemi, ılımlı İslam, kalp temizliği, şartlar bunu gerektiriyor gibi ifadelerle başlayan meşrulaştırma çabaları aslında gerçekleştirilmek istenilen yozlaşmanın başarıya ulaştığının resmidir.

Aslında reform kisvesi altında batının İslam'dan talebi şudur; hızla değişmekte olan çağdaş ve modern! dünyaya entegrasyon problemi yaşamaktasınız. Geçmiş atalarımızın da söylediği gibi faiz haram diyerek bugünkü geçerli kapitalist ekonomik sisteme, içki içmeyerek, zina etmeyerek modern! hayat tarzına, başörtüsüyle kadına bakış açınızla özgür! kadın anlayışına, ümmetçi anlayışınızla ulus devlet değerlerine ayak uyduramıyorsunuz. Üstüne üstlük bu değerlerinizi de değiştirilmesi mümkün olmayan unsurlar olarak görüyorsunuz. Önünüzde iki seçenek var ya dininizi çağdaş değerlerimizi! göz önünde tutarak tekrar gözden geçirir ya da bombalarımız ile biz sizi hizaya getiririz.

Sözümüzü Şemsettin Özdemir ile yapılan bir röportajdan alıntı ile bitirelim. Medine döneminin ilk yıllarında bir an için Mekke güçleri gelir ve Medine'yi kuşatır. O günün şartlarında bir küresel kuşatma yaşanır. Ahzab suresinde bu olay anlatılır. "Bu olay esnasında müslümanlardan bazıları umutsuzluğa düştü; hatta yürekleri ağızlarına geldi" diyor mealen Kur'an-ı Kerim; "Allah ve Rasulü hakkında zanda bulunmaya, şüphe etmeye başladılar". Birçok müminse yine Kur'an-ı Kerim'de ifade edildiği gibi "bu Allah ve Rasulünün bize vaat ettiğidir" dediler. Bu kuşatma olacaktı ve o gün müslümanlar samimi bir gayretle bu kuşatmadan kurtuldular.(6)

 


 

 

Kaynaklar

1.www.sevde.de/Dinler/Hiristiyanlik

2.Meydan Larousse

3.Zaman Gazetesi- 06 Haziran 2003 – Korkmaz Tağma

4.Zaman Gazetesi - 26 Şubat 2005 – İbrahim Kalın

5.Abdurrahman Arslan – Umran Dergisi – Ağustos 2002

6.Umran Dergisi – Ağustos 2002

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ