Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır - rahle.org

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır - rahle.org

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
İlyas Şahin tarafından yazıldı.

"Hak Dini Kur'ân Dili"ni yazarken hemen bütün tefsir kitaplarını tetkik etmiş, 1300 sene zarfında İslâm ulemasının Kur'ân üzerindeki düşüncelerini, tetkiklerini okumuş, ve bunları hamur ederek böyle muazzam bir ilmî eseri vücuda getirmiştir "Hak Dini Kur'ân Dili"ni yazarken hemen bütün tefsir kitaplarını tetkik etmiş, 1300 sene zarfında İslâm ulemasının Kur'ân üzerindeki düşüncelerini, tetkiklerini okumuş, ve bunları hamur ederek böyle muazzam bir ilmî eseri vücuda getirmiştir


Muhammed Hamdi Efendi, 1878'de Antalya'nın Elmalı ilçesinde doğdu. Burdur'un Gölhisar kazasına bağlı Yazır köyünden olan babası Numan Efendi, Elmalı Şeriyye Mahkemesi'nde başkâtipti. Annesi Fatma Hanım, Elmalı ulemasından Mehmet Efendi'nin kızıdır.

İlk ve orta öğrenimini ve  hâfızlığını  Elmalı'da tamamlayan Hamdi Efendi, tahsil için İstanbul'a gitti ve Ayasofya Medresesi'ne yerleşti. (1895) Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin derslerine devam ederek icâzet aldı. Hocası ile kendisinin adları aynı olduğu için hocasına "Büyük Hamdi" kendisine de "Küçük Hamdi" denilmiştir.

Osmanlı medrese eğitiminde, icâzet sahibi olmak, eğitimin önemli bir aşamasını teşkil etmekteydi. 1905'de girdiği "Ruûs" imtihanından başarıyla çıkarak, Beyazıd dersiâmı oldu. Ardından da Mekteb-i Nüvvabi birincilikle bitirerek kadılık ünvanı elde etti. Bu yıllarda ayrıca kendi kendine Riyaziye, Felsefe, Edebiyat ve Musiki öğ-rendi. Gerçekten Hamdi Yazır, üstün yeteneklere, konular üzerinde yürüttüğü muhakeme gücüne, dehâ çapında bir zekâya sahip olmanın yanı sıra, güzel sanatlardan şiire, dini musikiye ve hüsnü hatta karşı da büyük bir istek ve kâbiliyet sahibidir.

Kur'an-ı Kerim'i güzel bir sesle âhenk içinde okumak ve çeşitli makamlar arasındaki farkı anlamak; farkın nereden kaynaklandığını bilmek hususunda da ayrıca gayret sarf ettiğini kaynaklardan öğrenmekteyiz.

(Merhum Dayım Hamdi Yazır, Tebliğ, Dr. Fatma Paksüt, E. Hamdi Y. Semp., TDV Yay. 1991, S 6.)

Beyazıd Medresesi'ndeki iki yıllık dersiâmlık görevinden sonra II. Meşrutiyet'in ilk meclisine Antalya mebusu olarak girdi. Bu yıllarda mebusluk göreviyle birlikte çeşitli medreselerde dersler vermeye devam etti. Bilahare mebusluktan ayrılarak Şeyhülislamlık Mektûbî Kalemi'nde (Yazı İşleri Müdürlüğü) görev aldı. Mekteb-i Nüvvab ve Mekteb-i Kudât'ta fıkıh; Medresetü'l- Müte-hassısîn'de usûl-i fıkıh; Süleymaniye Medresesi'nde mantık; Mülkiye Mektebi'nde vakıf hukuku dersleri okuttu. 1915-1917 yıllarında Huzur derslerine "muhatap" olarak katıldı. Bu dersler Ramazan aylarında verilir, padişah konuşmaları dinleyerek bilgi edinirdi. 1918'de Şeyhülislamlık bünyesinde kurulan Darü'l- Hikmeti'l-İslamiyye âzâlığına, bir süre sonra da bu müessesenin başkanlığına tâyin edildi. 15 Eylül 1919'da Ayân Meclisi üyeliğine getirilirken, ilmi rütbesi de Süleymaniye Medresesi Müderrisliğine yükseltildi. Israrlar üzerine Damat Ferit Paşa kabinelerinde Evkaf nâzırı olarak görev aldı. Bu görevleri sırasında Osmanlı nişanı ile ödüllendirildi.(İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Yay, Elmalılı Hamdi Yazır Mad.)

Hiç kuşkusuz Elmalılı Muhammed Hamdi'nin en meşhur eseri, yazılmaya başlandığı tarih itibariyle aradan üç çeyrek asır geçmesine rağmen Türkçe tefsirler arasında hâlâ en önde gelen tefsir çalışması olan "Hak Dini Kur'ân Dili" adlı eseridir. Elmalılı, bu muazzam tefsiri on sene zarfında vücuda getirmiştir. Bunu yazarken hemen hemen bütün tefsir kitaplarını tetkik etmiş, bin üç yüz küsur sene zarfında İslâm ulemasının Kur'ân üzerindeki düşüncelerini, tetkiklerini okumuş, incelemiş ve kendisi de bu yazılanlar üzerinde uzun süre mütâlaalarda bulunmuş ve bunları hamur ederek böyle muazzam bir ilmî eseri vücuda getirmiştir. Bu muhteşem eserin yazılış serüveni ise şöyle gerçekleşmiştir:

Cumhuriyetin daha ilk senelerinde TBMM tarafından Kur'ân'ın Türkçeye tercüme edilmesine ve tefsirinin yaptırılmasına karar verilir. Bu vazifenin kime verileceği hususunda uzun münakaşalar cereyan eder; Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görevli olan Ahmed Hamdi Akseki'nin ve dostlarının tensip ve ısrarlarıyla "Meal" yazma görevi şair Mehmed Âkif'e, tefsirin de Hamdi Efendiye (Küçük Hamdi) yaptırılması uygun görülür. Mukaveleler yapılır ve Âkif Meal'i, "Küçük Hamdi" ise tefsiri yazmaya başlar.

Türkiye'de din-siyaset ilişkileri noktasında seküler içerikli bazı gelişmeler üzerine Mehmed Âkif, meal yazma işinden vazgeçtiğini taraflara bildirir ve tek taraflı olarak mukaveleyi fesh eder. Şair Âkif'in meal yazmayı sürdürüp DİB'e vermekten vazgeçmesi üzerine, DİB tarafından tefsirin yanı sıra meali de yazma görevi Elmalılı Muhammed Hamdi'ye teklif edilir. Hamdi Efendi de Âkif'in başlangıçta öne sürdüğü gerekçeleri bahane ederek Kur'ân'ın layığı vechile tercüme edileceğine kani olmadığı için yapılan bu teklifi kabul etmez. Yine bu süreçte İstanbul'da Kur'ân'ın Türkçe okutulması noktasında bazı girişimlerin olması Hamdi Efendiyi de fazlasıyla rahatsız eder. Fakat yapılan uzun görüşmelerden sonra tercüme yerine yine "meal" yazma işini de -biraz da zorunluluktan dolayı- Hamdi Efendi üstlenir.

Tefsirle birlikte meali de yazmaya başlayan Hamdi Efendi, ayet meallerini yazarken Kur'ân'ın ifade tarzına aynen riayet eder; ayetlerin cümle oluşumuna ve kurallarına hiç dokunmaz; ifadeleri Türkçe şive ve üsluba göre değiştirmez. Yalnızca her Arapça kelime yerine Türkçesini vermekle yetinir.

Elmalılı'nın bu çabası ve gayreti gerçekten takdire değer bir eylemdir. Çünkü "Türkçe Kur'ân Projesi" noktasında beklentisi olanların Elmalılı'nın yaptığı bu meal çalışmasıyla beklentileri dumura uğramıştır.

Elmalılı'nın en önemli eserlerinden biri de Fransızca'dan çevirip pek çok not ilâve ederek zenginleştirdiği "Metalib ve Mezahib" adlı eserdir. Özelikle de baş kısmına eklediği 40 sayfa civarındaki önsöz Kelâm ve felsefe itibariyle bir şahaserdir. Mülkiye Mektebi'nde öğrencilere okutmak üzere hazırladığı "İrşâdü'l-Ahlâh fi Ahkâmi'l-Evkaf" başlıklı eseri ise 1911 yılında neşredilmiştir. Ayrıca, yayınlanmamış bazı eserleri de bulunmaktadır.

Elmalılı Muhammed Hamdi'nin bu eserlerinin yanı sıra başta "Sırat-ı Müstakîm-Sebilürreşad" olmak üzere "Beyanülhak" gibi dönemin önde gelen neşir organlarında pek çok makalesi yayımlanmıştır.

Yaşadığı dönemde "Küçük Hamdi" namıyla maruf ve meşhur olan bu büyük mütefekkirimiz yazdığı makalelerde "İslâm ümmetinin içtimai vicdanını kaybetmesinin büyük felâketlere sebeb olacağını, müslümanları Avrupalılaştırmanın bir hata olduğunu ve kurtuluşun Avrupa'yı içimizde eritip kendi değerlerimizi korumakla mümkün olabileceğini yazılarında ısrarla belirtmiştir. Ona göre Batı'nın değerlerinden değil, ilminden faydalanmak gerekir. Çünkü insanlar ancak İslâmî esaslara bağlı kalmakla mutlu olabilirler. Esasen insanlık kendi türünü devam ettirebilmek için bir gün mutlaka İslâmiyeti benimsemeye mecbur kalacak ve gelecekte İslâm dini daha iyi anlaşılıp uygulanacaktır. (Y. Ş. Yavuz, "Elmalılı Muhammed Hamdi", TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XI, İstanbul 1995, S. 58)"

Tetkik ettiği her hangi bir meseleyi derinleştirmekten, ne kadar mümkünse incelemekten zevk alırdı. En zor meseleler onun keyfini getirirdi. Alelâde meseleler üzerinde durmazdı. Daha ziyade fikir ve muhakemeye dayalı meselelerle meşgul olmak isterdi. Nakilciliği pek sevmezdi. Okuduklarını dimağında hamur ederek yeni bir şekilde ortaya koymaya çalışırdı. Düşündüklerini istediği gibi anlatamadığı kanaatinde idi. O, Mustafa Asım gibi bir lisan, Mustafa Sabri gibi bir kalem isterdi. Yüksek meseleleri herkesin anlayamayacağını da tabiî addederdi. Zekâsı çok yüksekti, anlayışı çok kuvvetli idi... (Eşref Edib, "İslâm Alemi İçin Büyük Bir Ziya", İslâm-Türk Ansiklopedisi Muhitü'l-Maarif Mecmuası, I/36, (15 Haziran 1942), S. 2)"

Elmalılı Muhammed Hamdi'nin Sultan Abdülhamid'in hal fetvasını yazmasına gelince:

Bu büyük âlim ve mütefekkirin ismi mevzubahis olunca, ya da muazzam eseri "Hak Dini Kur'ân Dili" adlı tefsirden konu açılınca merhum Elmalılı Sultan Abdülhamid'in hal fetvasını yazmaktan dolayı şiddetle tenkid edilir.

Şehremini Nuri Efendi'nin sonradan yaptığı açıklamada; "Fetvayı kaleme almadıkları takdirde Abdülhamid'in öldürüsleceğini, eğer kaleme alırlarsa yalnızca tahttan indirileceğine" dair İttihat ve Terakki'den tehdit aldıklarını belirtmesi de yine üzerinde dikkatlice düşünülmesi gereken bir başka husustur.(*)

Elmalılı Hamdi Efendi, 1942'de ahirete intikal etti. Kabri, Sahrây-ı Cedid mezarlığındadır

 


 

 

*Fahri Güven-Milli Gazete

Eserleri

1) "Hak Dini Kur'an Dili" tefsiri

2) İrşadü'l-Ahlâf fi Ahkâmil- Evkaf

3) Hz. Muhammed'in Dini İslam

4) Metalib ve Mezahib

 

5) İstintâcî ve İstikrâî Mantık

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ