Gençliğin Davetteki Rolü - rahle.org

Gençliğin Davetteki Rolü - rahle.org

Gençliğin Davetteki Rolü


Facebookta Paylaş
Tweetle

Ahmet YILMAZ

 

Toplumda kurtuluşun yollarını arayarak, kendi kimliği ile barışık, kendi değerlerini özümsemiş ve onları hayata hâkim kılmaya çalışacak toplulukların ortaya çıkarılması gerekmektedir

Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakîkaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık. (Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.”[KEHF 13-14]

Her alanda hızlı bir değişimin yaşandığı, yeni yeni gelişmelerin olduğu, bu değişim ve gelişmeleri takip etmenin bile güçleştiği bir dönemde yazıyoruz. Dünyanın her bir köşesinin sömürgeleştirildiği ya da sömürgeliştirilmeye çalışıldığı; özelde de İslam dünyasının hem sömürgeleştirilip hem de işgal edilmeye çalışıldığı bir dünyada12, topraklar daha öncede işgal edilmişti. Önce haçlı orduları, sonra Moğollar tarafından istila edilmişti. O istilalarda sadece ordular gelir savaşır ve yenilince giderlerdi. 20. yy.da istilalar sadece askeri alanda olmadı. Askerle birlikte kültürel alanda, eğitim alanında ve dünyevi yaşam şekillerini de getirdiler. Yani sadece topraklarımızı işgal etmediler; aynı zamanda, beyinlerimizi, ruhlarımızı ve yaşam biçimimizi, hayatın her alanım istila ettiler. Yani sömürgecilik çok farklıydı. Ve bundan kurtulmak sadece askeri başarılar kazanmakla mümkün olmuyordu. Çünkü hanlılar topraklarımızı bırakıp gittiklerinde, onlar gibi düşünen, onlar gibi yaşayan ve düşmanın ortaya koyduğu onlar adına uygulayacak adı Ömer, Haşan, Ali vs. olan birçok sömürge valisi bırakmışlardı. Ve batının yaşam değerlerini ban adına bunlar dayatıyorlardı. Önce bu uşak zihniyetli kişilere karşı mücadele verilmesi gerekliydi. Hala bu sömürge valileri iş başındalar. Toplumları ban ile uyumlu hale getirebilmek için ellerinden gelen her türlü çabayı göstermektedirler.

Böyle bir toplumda bundan kurtulmanın yolları arayarak, kendi kimliği ile barışık, kendi değerlerini özümsemiş ve onları hayata hâkim kılmaya çalışacak toplulukların ortaya çıkarılması gerekmektedir. Buda eğitim ile gerçekleşecektir. Oysaki bu gün İslam dünyasındaki eğitim kurulularının büyük çoğunluğunun müfredat bizi sömürgeleştirenler tarafından programlanmıştır. Dini eğitimin (her ne kadar eğitim, din ve din dışı diye ayrılmasa da) verildiği kurumlar batıdaki oryantalizm üzerine eğitim veren enstitülere benzemektedir. Bunun haricinde olan medreseler ise ya işlevsizleştirilmekte y da ders programlarına hanlılar tarafından müdahale edilmektedir.

Yaşadığımız dünyayı, özellikle İslam dünyasını genel hatlarıyla tasvir ettikten sonra şimdi asıl konumumuza gençliğin davetteki rolü’ne geçebiliriz. Davet: kişinin inandığı değerleri önce kendi hayatına hâkim kılmaya çalışarak diğer insanları bu değerlere çağırmasıdır. Yaşadığı, inandığı güzellikleri diğer kişilere de ulaştırmasıdır. Bu anlamda davet her mü’min ferdin vazifesidir. Genç olması ihtiyar olması bir şey değiştirmez. Biz burada sadece davette gençlerin rolü üzerinde duracağız.

Gençlik, bireyin en hareketli, en dinamik değişime en açık olduğu, herhangi bir fikri düşünceyi ve yaşam tarzım benimsediği dönemdir. Bütün dünyada büyük değişimleri yapanlar gençliğin enerji ve dinamizminden faydalanmakta, onlara her ideolojiyi dayatabilmektedir. Gençlerin bazı şeyleri kabul etmeleri ya da reddetmeleri çok kolaydır. Batılı yaşam değerleri içimize hep gençler üzerinden sokulmaya çalışılmaktadır. Batık ideolojiler, düşünceler ve moda önce gençler arasında taraftar bulmaktadır. Mesela; bizde Jöntürkler hep gençlerden oluşmaktaydı. Rusya’da Bolşevik ihtilalini yapanlar ve 1990’da yıkanlarda gençler, Kıbrıs’ta Türkiye’yi istemeyenler de gençler. Endonezya’da 304yıllık Suharto iktidarım devirenler de öğrenciler. Örnek olumlu ya da olumsuz yanlarıyla çoğaltılabilir. Bunlar gösteriyor ki gençliğin dinamizminden, hareketliliğinden ve değişime açık olmasından iyi ya da kötü yönde faydalanılabilir. Biz burada gençliğin, özellikle orta öğrenim seviyesindeki gençliğin davetteki rolü üzerinde durmak istiyoruz.

Bundan en fazla etkilenenler kuşkusuz gençlerimiz. Ban kültürünün moda adına, teknoloji adına, ilerleme adına içimize soktuğu ahlaksızlıklar en çok gençlerimiz etkilemekte, zaten sağlam bir dini eğitim almayan, iyi bir eğitim verilmeyen gençlerimiz bilinç ve şuurdan yoksun oldukları için batıdan gelen her şeye kapılarını açmış durumdalar. Okullar bir anlamda batı kültürünün verildiği yerler. Batının yüce, üstün, erişilemez hedef olarak gösterildiği yerler. Sokaklar ha keza. Televizyonuyla, sinemasıyla, tiyatrosuyla her şeyiyle gençliğe dayatılmaya çalışılıyor. Bu durumda biz Müslümanlar ne yapabiliriz? Gençlerimiz ne yapabilir? Kendimizi bu batılılaşma bombardımanından nasıl kurtarabiliriz? İnsanları İslam’ın hakikatine nasıl davet edebiliriz? Biz müslüman gençler olarak ne yapabiliriz? Konumumuz ne olmalıdır? Kendimizi hiçbir zaman küçük görmeden (fazla büyük de görmeden), şunu hiçbir zaman unutmayalım ki tarihte bütün hareketler önce az sayıda az kişinin gayretleriyle, çabalarıyla başlamıştır. Konumumuzu, yerimizi, zamanımızı ve şartlarımızı iyi tespit ederek önümüze hedefler koyarak amacımız doğrultusunda yürümek için, büyük hedefler değil, aşabileceğimiz hedefler koymalıyız. Onu aştıktan sonra durmadan yeni hedeflerin ardından gidilmelidir. Ama her seferinde doğru hedeflerle, mutlak hedefe yani Allah’ın rızasına doğru yürümek gerekir. İnsanları da bu mutlak hedefe doğru yöneltmek genç davetçinin en büyük arzusu olması gerekir.

İnsanları bir şeye davet etmek için önce ona kendimiz inanmalı ve yaşamalıyız ki, başkalarını davet edebilelim. Gençliği davette rol alabilmesi için davet ettiği şeyi bilmesi gerekir. Bugün dinimizi biz gençler nasıl öğrenebiliriz ve insanların, hele hele öğrencilerin ilgilerinin bu kadar çeşitlendiği, dikkatlerinin dağıldığı bir zamanda ilgi ve dikkatlerini nasıl dine çevireceğiz? Genç davetçi bulunduğu ortamda neler yapmalı, nasıl bir tavır takınmalıdır? Davetçi hangi konumda olursa olsun bilgisiyle  görgüsüyle ahlakıyla tavırlarıyla örnek bir kişi olmalıdır. Davet ettiği hakikatleri ahlakıyla göstermelidir. Öğrencilerin dünyaya ayıracakları zaman diğer kişilerden daha fazladır. Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olan bir öğrenci okumaya önem verecektir.

Pekala, ne okuyacak? Öncelikle, davet ettiği kulluk kitabım tekrar tekrar anlamaya çalışacak, sonra davetçilerin efendisi peygamberimizin hadislerini ve hayatını okuyacak ki olaylardan ders alsın. Bunlar; Kur’an, sünnet, siyer, İslam tarihi, genç davetçinin vazgeçilmezleri olması gerekir. Sonra dini kültürünü arttıracak, yaşadığı dünyayı tanıyacak ve yaşadığı dünyaya Müslümanca bakmasını sağlayacak ve bu yaşamasında istikamet üzere ve istikrarlı bir hayat sürmesine yardımcı olacak, nefis terbiyesine yönelik eserlere yönelmelidir. Genç davetçinin aklından çıkarmaması gereken iki şeyde istikamet ve istikrardır. Çünkü istikamet üzere ve istikrarlı bir hayata ömür boyu sürdürmek zordur. Onun için “en büyük keramet istikamet üzere olmaktır.” denilmiştir. Yine peygamber (s.a.v) efendimiz; en faziletli amel az da olsa devamlı olanıdır.,demiştir. İstikrar ve istikamet üzere hayat sürmek ömür boyu bu yolunu hayır üzere devam ettirmek davetçinin şiarı olmalıdır.

Davet yolu, güllerle, çiçeklerle dolu bir yol değildir. Çoğu zaman büyük zorluklar sıkıntılarla dolu bir yoldur. Davetçi tarih okurken, peygamberimizin hayatım okurken, hikaye okur gibi, masal okur gibi okumamalıdır. Kendisini de sıkıntılara ve zorluklara hazırlamalıdır ki sonra yılgınlığa düşmesin.

Genç davetçi bulunduğu her konumda örnek olmalıdır. Çünkü davet örnek olmak demektir. Davet etmeye başladık mı bütün gözler artık bizim üzerimizdedir. Herkes bizi gözler, yaptığımız bir hata hemen dine imar edilir. Onun için davetçi bir kere davetine başladık mı ahlakına, tavırlarına dikkat etmelidir. Sınıfında belki dersleri en iyi öğrenci olmayabilir. Ama dinini en iyi bilen, en ahlaklı, en dürüst, bütün olumlu özellikleri üzerinde toplayan olumsuz özelliklerin ise kendisinden uzak olduğu örnek bir öğrenci olmalıdır. Mekke döneminde peygamberimize inanan insanların büyük çoğunluğu gençlerdi. Ve İslam gençlerin omzunda yükseldi. Bu gençler Mekke’nin en karakterli gençleriydi.

Kendimizi bu toplumun kokuşmuş ahlakından kurtardığımız gibi, toplumu da kurtaracağız. Bunun için elimizden ne geliyorsa o gayreti göstermek zorundayız. Bazen çok bilgili olmak, çok dürüst olmak ile insanlara özellikle öğrencilere ulaşma da yeterli olmuyor.

Çok sık rastlanan bir soru şudur: “Öğrenci arkadaşlarla irtibat kuramıyoruz, iletişim kuramıyoruz, dikkat ve ilgilerini çekemiyoruz. Bunları nasıl başarabiliriz?” ya da “öğrenciler, gençler eskisi gibi değil, ne yapalım, olmuyor”. Bu gibi yakınmalar karşısında, baştan yapılan şu kabulü ikrar etmek gerekir: “Davet zorlu bir mücadeledir”; Sabır gerektirir, uzun gayret gerektirir, ama sonunda mutlaka meyvesini verir. Bıkıp yılgınlık göstermek, tembellik göstermek çözüm değildir. Biz sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz, kenara çekilmek ya da mutlak sonuç almakla değil. Gençlerle iletişim kurmaya gayret göstereceğiz. Davet ettiğimiz gencin ilgilerini ve beklentilerini öğrenip ona göre yaklaşacağız. Bu anlamda okullara çok farklı yerlerden öğrenci geldiği için, genç davetçi kendini çok yönlü olarak yetiştirmelidir. Diğer yandan davetçinin herkesin ilgi ve beklentilerini hele ki gayri meşru taleplerin karşılanması  cevaplandırılması zorunlu değildir.

Biz sabırla, inatla ve gayretle sınıflarımızdaki, okulumuzdaki her bir öğrenciye davetimizi ulaştırmak zorundayız. Davetçi bu bilinçle yetişmelidir. Bunun için her tür fedakarlığa hazır olmalıdır. Öğrencilere peygamberimizin hayatına dair ya da dinimize dair kitaplar okutmaya, onlara nasihat etmeye, hangi durumda olursa olsun onlara yardımcı olmaya, batıl olan her şeyin kötülüklerinden uzak tutmaya çalışmalı, bunları yaparken de yumuşak huyluluğu, hakkaniyeti ve adaleti elden bırakmamalıdır.

Sonuç olarak davetçi bütün yaptıklarını Allah için yaptığım ve mükafatım da yalnızca Allah’tan beklemelisi gerektiğinin farkında olmalıdır. Dünyevi beklentilerle davet olmaz. Bizim gençler olarak, değişen dünyada değişimi ve gündemi mutlak takip etmemiz, bunun yanında davetteki muhatabımıza dinimizi anlatırken, dünyaya bakarken laik bir bakış açısıyla değil, İslami bir bakış açısıyla nasıl bakılacağım öğrenmemiz gerekir. Gündemi takip ederken günlük politika ve magazinin içinde boğulmadan kendi gündemimizi oluşturmalıyız. Yaşadığımız çağın bilincine varıp dinimizin hangi durumda olursa olsun yaşanabileceğini ve dünyaya yeniden huzur, adalet ve barış getirecek yegâne nizamın İslam olduğunun anlatılması ve bu dini her yere yayma, fitne ve fesad’ı yeryüzünden silme davetçi gencin en büyük ideali bu olmalıdır. İnsanlığın mutluluğu ancak İslam'la sağlanabilir, dünyaya adaleti ancak dinamizm sahibi davetçiler getirebilir. Müslümanlar gençlerini yarınlara bu bilinçle ve birikimle hazırlamalıdırlar.

İslam’ın yolunda olan gençler, zamanın, mekânın ve kendinin farkında olursa ve gayret gösterirlerse dünyadaki bütün dengeleri değiştirebilecek güçtedir. Çünkü inanıyoruz ki inancın önünde hiçbir güç duramaz. Gençlerimiz davette etkin bir rol almak istiyorlarsa önce Müslümanın vasıflarıyla vasıflanmak ve üzerindeki bütün olumsuzlukları atması atmakdır. Bizler bilgili, birikimli, ahlaklı, sabırlı, yumuşak huylu, zorluklar karşısında yılmayan, kararlarında dirayetti, Allah için yapmayacağı fedakârlık olmayan her zaman Allah yolunda mücadeleye hazır iyi birer mü’min kullar olmak zorundayız.

Samimiyet ve gayretle çalışmak bizden, başarı ise Allah’tandır.

 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ