Ferdi Tebliğ - rahle.org

Ferdi Tebliğ - rahle.org

Ferdi Tebliğ


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
Yakup Yılmaz tarafından yazıldı.

Sıcak ve yumuşak davranmak net olmamıza engel olmamalı aksine onların cehenneme gitmelerinden duyduğumuz korkuyu endişeyi dile getirerek davetimize devam etmeliyiz ... Yakın çevremizle olan tebliğ çalışmalarında uzun sürecek bir mücadeleye hazır olmalıyız. Ayrıca sosyal münasebetlerimizi kesmemeli buna neden olacak üslup ve yöntemlerden kaçınmalıyız. Sıcak ve yumuşak davranmak net olmamıza engel olmamalı aksine onların cehenneme gitmelerinden duyduğumuz korkuyu endişeyi dile getirerek davetimize devam etmeliyiz ... Yakın çevremizle olan tebliğ çalışmalarında uzun sürecek bir mücadeleye hazır olmalıyız. Ayrıca sosyal münasebetlerimizi kesmemeli buna neden olacak üslup ve yöntemlerden kaçınmalıyız.


 

"And olsun ki peygamberlerin kıssalarında aklı olanlar için ibretler vardır. O, uydurulan bir söz değildir. Fakat kendinden önceki kitapları tasdik eden, inanan kavme her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir." (Yusuf)

Önceki sayımızda toplu tebliğ konusunu işlemiş, birebir konuşmanın mümkün olmadığı ortamlarda yapılan "insanlara dini anlatma veya dini hatırlatacak davranışlarda bulunma işi" topluma tebliğdir demiştik.

Bu sayımızda ise peygamberlerin birebir konuşmanın mümkün olduğu ortamlarda yaptığı tebliğ faaliyetlerinden çıkarabildiğimiz başlıkları inceleyeceğiz. Ferdi tebliğ küçük grupların muhatap alındığı, soru-cevap usulünün uygulanabildiği ortamlarda yapılan tebliğ çalışmalarını da içine alır.

Ferdi tebliğde muhatabın özellikleri göz önüne alınmalı davet buna göre şekillenmelidir. Şöyle ki:

[011.042- 043] Gemi, içindeki yolcularla birlikte dağ gibi dalgalar arasında akıyor, yol alıyordu. O sırada Nuh, bir kenarda duran oğluna «Yavrum, bizimle birlikte gemiye bin, kâfirler arasında kalma» diye seslendi. Oğlu «Beni sulardan koruyacak bir dağa sığınacağım» dedi. Nuh, ona «Bugün Allah'ın emrinden kurtaracak hiçbir güç yoktur, sadece O'nun esirgedikleri kurtulabilir» dedi. Tam bu sırada aralarına bir dalga girdi de Nuh'un oğlu boğulanların arasına katıldı.

[006.074] Hani İbrahim, babası Azer'e dedi ki; «Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Ben gerçekten gerek senin ve gerekse kavminin açık bir sapıklık içinde olduğunuzu görüyorum. [019.042 048] Hani babasına dedi ki; «Ey babacığım, niye işitemeyen, göremeyen ve sana hiçbir yararı olmayan putlara tapıyorsun.» Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim, geldi bana, ne olur bana tabi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım. Ey babacığım, sakın şeytana kul olma; çünkü o, rahmeti bol olan Allah'a baş kaldırmıştır. Ey babacığım, senin Allah'tan gelecek bir azaba çarptırılarak şeytanın dostu olacağından korkuyorum. Babası, ona «Ey İbrahim, sen benim taptığım tanrılara sırt mı çeviriyorsun? Eğer bu tutumundan vazgeçmezsen seni taşa tutarak öldürürüm, uzun bir süre yanımdan uzaklaş» dedi. İbrahim, babasına dedi ki; «Esenlik dilerim sana. Senin adına Rabbimden af dileyeceğim, hiç kuşkusuz benim Rabbim lütufkârdır.» Sizleri, Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlarla baş başa bırakarak bir yana çekiliyor ve Allah'a yalvarıyorum. Umuyorum ki, Rabbi'me yalvarırsam kötü olmaktan kurtulurum.

Yakın çevremizle olan tebliğ çalışmalarında uzun sürecek bir mücadeleye hazır olmalıyız. Ayrıca sosyal münasebetlerimizi kesmemeli buna neden olacak üslup ve yöntemlerden kaçınmalıyız. Hz. İbrahim(as) ve babası ile konuşması veya Hz. Nuh (as) oğlu ile konuşma şekli bu durumu bize öğreten güzel örneklerdir. Sıcak ve yumuşak davranmak net olmamıza engel olmamalı aksine onların cehenneme gitmelerinden duyduğumuz korkuyu endişeyi dile getirerek davetimize devam etmeliyiz. Her iki peygamberinde sonunda takındıkları tavır, iman etmemişlerse onlarla ilişkilerimizin müslümanlarla olduğu gibi olamayacağını göstermektedir. Hz. Nuh'a oğlu için o senin ailenden değildir denilmesi veya İbrahim (as) hicret etmesi bunun örneğidir.( Ana babaya küfrü emretmedikçe itaat ve onların ihtiyaçlarını yerine getirmede göstereceğimiz hassasiyet iman etmeseler bile gösterilmesi gereken bir tavır, Allah'ın bir emridir.)

[026.018  022] Firavun dedi ki: «Biz seni çocukken yanımıza alarak büyütmedik mi? Ömrünün birçok yılını aramızda geçirmedin mi?» Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.» Musa dedi ki: «O suçu işlediğim sırada ben henüz doğru yolu bulmuş değildim.» Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı. O' nimet diye başıma kaktığın şeye İsrail oğullarını köleleştirmenin sonucudur.

Yakın çevremiz bizi iyi tanıdığından önceden yapmış olabileceğiz bazı hataları bize karşı kullanmak isteyebilir, bu durumda Hz. Musa (as) ile firavun arasındaki konuşmaya bakarak nasıl davranmamız gerektiğini öğrenebiliriz. Hataları inkâr ya da kendimizi haklı çıkarmak yerine davetimize zarar vermiyor ise gündemin değiştirilmesine izin vermeden tebliğe devam etmek gerekir.

[020.095 098] Bunun üzerine Musa «Ey Samiri, peki senin amacın neydi?» dedi. Samiri dedi ki; «Ben onların görmediklerini gördüm. Bana gelen ilahi elçinin ayak izlerinden avucumu doldurarak onu erimiş altın külçesinin bulunduğu potaya attım. Böyle yapmamın iyi olacağı içime doğdu. Musa ona dedi ki: «Çekil karşımdan» Sen hayatı boyunca insanlara 'Bana değmeyin' demeye mahkûm oldun. Ayrıca asla yakanı kurtaramayacağın başka bir cezan daha vardır. Şimdi tapmaya devam ettiğin ilahının başına neler geleceğini gör. Onu ateşte eriteceğiz, sonra da parçalarını denize atacağız. Aslında sizin ilahınız, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır. O'nun bilgisi her şeyi kapsamı içine almıştır.

Hz. Musa (as) ile Samiri arasındaki konuşmada İslam toplumuna zarar veren kişiler ile nasıl bir ilişkimiz olması gerektiğini bize göstermektedir. Cemaatin İslam üzere kalmasını sağlamak için gösterilmesi geren dikkat ve ciddiyetin yanında mazeretini dinledikten sonra Samiri'ye ceza verilmesi de Hz. Musa'nın adaletini gösterir örnektir.

[012.036 037] İki genç, onunla birlikte hapse girmişlerdi. Bunlardan biri «Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm» dedi. Öbürü de dedi ki; «Rüyamda başımın üzerinde bir somun ekmek taşıdığımı gördüm, onu kuşlar yiyorlardı. Bu rüyalarımızın ne anlama geldiklerini bize anlat. Çünkü biz senin iyiliksever bir adam olduğunu görüyoruz.» Yusuf dedi ki; «Payınıza ayrılan yemek, henüz önünüze gelmeden önce onun ne olduğunu size bildirebilirim. Bu önsezi bana Allah'ın öğrettiği bilgilerdendir. Ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden milletin dininden çıktım.»

[012.038 040] Onun yerine atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un dinlerine bağlandım. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmak bize yakışmaz. Bu inanç Allah'ın, gerek bize ve gerekse tüm insanlara yönelik bir lütufudur Fakat insanların çoğu Allah'a şükretmezler. Ey hapishane arkadaşlarım, çok sayıda ilaha inanmak mı, yoksa ezici iradeli tek Allah'a inanmak mı daha iyidir? Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız düzmece ilahlar, ya sizin ya da atalarınızın taktığı birtakım boş, içeriksiz adlardan başka bir şey değildirler. Allah onlara hiçbir güç vermiş değildir. Egemenlik sadece Allah'ın tekelindedir. O yalnız kendisine kulluk sunmanızı emretmiştir. Dosdoğru din, işte budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyor.

Sürekli bir davette bulunamayacağımız kişilerle konuşurken içerik ve üslubumuzun nasıl olması gerektiğini ise Hz. Yusuf (as) ve zindan arkadaşlarının arasında geçen konuşmalara bakarak öğrenmeliyiz. Kendimizi, davetimizi ve küfrü tanımlarken dürüst ve net olmak bize zarar verecek olsa bile hakkı söylemek muhatabın neyi kabul veya red ettiğini tam anlamıyla anlamasını sağlayacaktır. Bizler Allah'ın dinini nasıl anlatırsak anlatalım hidayeti veren Allah olduğu için metot olarak kuran kıssalarının örnekliğini seçmek Allah'ın bizlere gösterdiği yolu seçmektir.

Muhataplarına sorular sorarak gerçeğe kendi kendilerine ulaşmalarını sağlamaya çalışan Hz. Yusuf(as) zindandaki arkadaşlarının sorularını cevaplamadan önce onlara dinin temellerini  Allah'ın varlığını, birliğini, Ahiret gününü, kural koyma dolayısıyla yönetme gücünün sadece Allah'ta olduğunu- anlatmış, kendisinin de böyle inandığını gizlememiştir.

[012.050   051] Hükümdar dedi ki: «Onu bana getirin.» Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) «Efendine (Rabbine) dön de ona soruver: «Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.» (Hükümdar topladığı o kadınlara:) «Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?» dedi. Onlar: «Allah için, hâşâ» dediler. «Biz ondan hiç bir kötülük görmedik.» Aziz (Vezir) in de karısı dedi ki: «İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.»

Hz. Yusuf'un (as) kral ve çevresindekilerle ferdi tebliğe başlamadan önce kendisine atılan iftirayı ortaya çıkarması da davetçinin şahsı ile alakalı şüphelerin ortadan kaldırılarak muhatapların güvenlerinin sağlanmasına yönelik bir çalışma olarak bize yol göstermektedir. Hz. Musa ile arasındaki fark davanın doğruluğuna zarar verecek ithamlara cevap vermektir.

[020.043 044] «İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunmaktadır.» Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o öğüt alıp-düşünür ya da içi titrer-kokar.»

[079.017 019] Firavun'a git; çünkü o, çok azmıştır. De ki: temizlenmeye meylin var mı senin. Rabbine giden yolu göstereyim de O'ndan korkasın.

Muhatabın sosyal mevkisi, ekonomik gücü kendini büyük görmesine sebep olabileceğinden Allah-u Teâlâ'nın Hz. Musa'ya öğrettiği gibi yumuşak bir üslup kullanmaya özen göstermeliyiz. Ayrıca muhatabın anlayabileceği bir dil ve seviyede konuşarak davetin kalplerde ve kafalarda bir yer bulmasına çalışmalıyız.

Ferdi tebliğde bir başlık etrafında konuşmak muhatabın konuyu daha iyi hatırlamasına yol açar. Örneğin seninle Ahiret günü hakkında konuşalım dediğimiz birisi bizi gördüğünde bu konuyu da hatırlar. Ferdi tebliğde sürecin önemli bir faktör olduğu değişik müslümanlardan farklı zamanlarda İslamı dinleyen bir kişinin bu birikimin etkisi ile küçük bir olay sonrasında hidayeti bulabileceği hatırlanmalıdır. Ben kaç kere anlattım bir sonuç alamadım diye düşünülmemelidir.

Etkili iletişim uygulamalarından haberdar olmamız, beden dilini iyi kullanmamız, davet içeriğini öncelikle bizim iyi özümsememiz ve sürekli dua etmemiz ferdi tebliğde unutmamamız gereken başlıklardır.

Muhatabın içinde bulunduğu zorluklar açlık, hastalık ve diğer sorunlar davetin dinlenmesinde- anlaşılmasında engeldir. Bu nedenle elimizden geldiğince bu sorunları aşmasına yardım etmeli fakat İslamı kabul etmesini şarta bağlamamalıyız.

Topluma tebliğde olduğu gibi ücretimizin yalnızca Allah'a ait olduğu ondan herhangi bir dünyevi karşılık beklemediğimiz de ifade edilmelidir.

Kendi ailemiz, yakın çevremiz, komşularımız ihmal edilmemeli en çok bu kişilerle ilgilenirken şunu da unutmamalıyız: bir kişinin bizim vesilemiz ile hidayeti bulmuş olması üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ