Gözümün nuru NAMAZ" (Hz. Peygamber (sav)) - rahle.org

Gözümün nuru NAMAZ" (Hz. Peygamber (sav)) - rahle.org

Gözümün nuru NAMAZ" (Hz. Peygamber (sav))


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

 
Musab Bican tarafından yazıldı.

Namaz, kulun, Allah karşısında acizliğini kabullenip, Allah karşısında eğilmek ve af dileyip yalvarmasıdır. Çok onurlu bir şekilde yaratılmış olan insan, Allah'tan başkasına eğilmez. ... Rasulullah (sav) hayatta iken namaz üzerinde o kadar ısrarla duruluyor ki, o günün münafık yapılı insanları bile hem de her gün camiye gelerek namaz kılıyorlardı. ... Namaz, kulun, Allah karşısında acizliğini kabullenip, Allah karşısında eğilmek ve af dileyip yalvarmasıdır. Çok onurlu bir şekilde yaratılmış olan insan, Allah'tan başkasına eğilmez. ... Rasulullah (sav) hayatta iken namaz üzerinde o kadar ısrarla duruluyor ki, o günün münafık yapılı insanları bile hem de her gün camiye gelerek namaz kılıyorlardı. ...


 

Namaz, bir randevu, bir büyük buluşma, Peygamberin(sav) deyimiyle; bir mîraç... Şu meşakkatli dünya hayatının sıkıntılarından bir an sıyrılıp, Yaratan'la (cc) baş başa olma, Rahmân ve Rahîm olana(cc), Vâsiun Alîm olana(cc), Vedûd (cc) olana iltica edip rahatlama ve ferahlanma: "Erihnâ Yâ Bilâl" Gaye, hedef şuurda mirâç, bedensel namaz ise araç!...

Namaza kul ayakta başlar. Yeryüzünün en kuvvetli,iradeli varlığı olarak.

Tekbir getirir,eliyle bütün dünya işlerini geriye iter. Rabb'iyle randevusu vardır çünkü. Dünya işini düşünemez. Ardından secdeye kapanır. Yeryüzünün en kuvvetli varlığı Allah'a secde eder. Rabb'iyle en yakın olduğu andır.

"Kulun Allah'a en yakın olduğu an, secdede bulunduğu zamandır."(1)

Namaz, kulun, Allah karşısında acizliğini kabullenip, Allah karşısında eğilmek ve af dileyip yalvarmasıdır. Çok onurlu bir şekilde yaratılmış olan insan, Allah'tan başkasına eğilmez.

Namazın Arapça adı salât'-dır. Salât'ın sözlük anlamı dua, niyaz ve rahmettir. Dînî terimdeki anlamı ise (günde beş vakit olmak üzere) Namaz, tekbir ile başlayan, arasında rükû, secde, ve kuûd gibi özel hareketleri ve özel duaları (oku-maları) bulunan ve selâm ile biten bir ibâdettir. Dua ve yalvarma anlamı ağır bastığı için bu ibadete salât denmiştir.

Beş vakit olarak namaz, hicretten bir buçuk sene önce Mekke-i Mükerreme'de Mirac-da farz kılınmıştır. Enes b. Mâlik'ten rivâyete göre özet olarak şöyle demiştir:

"Hz. Peygamber (s.a.s)'e İsrâ gecesi, namaz elli vakit olarak farz kılındı. Sonra azaltıldı ve beş vakte düşürüldü. Sonra şöyle seslenildi: Ey Muhammed, şüphesiz bizim nezdimizdeki söz bir değişikliğe uğramaz. Senin için bu beş vakit namaz, elli vakit namazın karşılığıdır" (Buhâri, Salat, 76, Enbiya, 5; Müslim, İman, 263; Ahmed b. Hanbel, V,122,143).

Her güzel amele on katı ecir verileceği şu ayetle sabittir: "Kim bir iyilik yaparsa, ona bunun on katı ecir vardır" (el Enam, 6/160; ayrıca bk. en-Neml, 27/89; el-Kasas, 28/84). Beş vakit namaz farz kılınmadan önce, Hz. Peygamber'in ibadet tarzı Cenâb-ı Hakk'ın yaratıklarını düşünmek, Allah'ın yüceliğini tefekkür etmek şeklinde idi. Sabah ve akşam ikişer rekat hâlinde namaz kıldığı da nakledilir. Daha önceki ümmetlerin de namaz ibadeti vardır. Kur'an-ı Kerim'de Lokman aleyhisselâm'ın oğluna namazı emretmesi (Lokman, 31/17), Hz. İbrahim'in Hicaz'ın güvenliği için dua ederken namazdan söz etmesi (İbrâhim,14/37), Yüce Allâh'ın, Tur dağında ilk vahiy sırasında Hz. Mûsa'dan namaz kılmasını istemesi (Tahâ, 20/14) örnek verilebilir.

Yüce Mevlâmız Kur'an-ı Keriminde şöyle buyurur:

"(Resûlüm) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak namaz, hayasızlıktan ve kötü ahlâktan alıkor." (Ankebût: 45)

"Şüphesiz namaz, mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur." (Nisa: 103)

"(Ey Resûlüm) de ki, sizin (kulluk ve) duanız olmasa Rabbim size ne diye kıymet ve değer versin?" (Furkan:77)

Sevgili Peygamberimiz de bir hadis'i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Namaz dinin direğidir. Onu terk eden şüphesiz din'i yıkmış olur."(2)

İki cihan güneşi (s.) diğer bir hadis'i şeriflerinde şöyle buyururlar:

"Bir kulun kıyamet gününde hesabı ilk önce sorulacak ameli namazıdır. Eğer namazı tam ve dürüst çıkarsa felah bulmuş ve kazanmıştır, kurtuluşa ermiştir. Eğer namazı düzgün çıkmazsa (eksik çıkarsa) kaybetmiş ve zararlı çıkmıştır.3

Diğer bir hadis'i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

"Kulun kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazıdır. Eğer onu tamamlamışsa onun için "Tamdır" diye yazılır. Eğer tamamlamamışsa Allah  meleklerine şöyle buyurur: "Bakın bakalım, kulumun farzlarını tamamlayacağınız nafile ibadetinden bir şey bulacak mısınız?" sonra zekat da öyledir, sonra diğer ameller de bu şekilde ele alınır."(4)

Bir bedevi ile ilgili olarak rivayet edilen hadis-i şerifte efendimiz(sav) şöyle buyurdu:

"Bir gün bir gecede farz olan namazlar beştir" Bedevî; "Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?" diye sorunca, Allah'ın Râsulu şöyle cevap verdi:

"Hayır kendiliğinden nafile olarak kılarsan bu müstesnadır". Bunun üzerine bedevî: "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, bundan ne fazla ne de eksik kılarım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurdu: "Eğer doğru söylüyorsa bu adam kurtulmuştur" (Buhârî, İmân, 34, Şehâdât, 26; Müslim, İmân, 8,10,15,17,18; Ebû Dâvûd, Salât, 1).

Peygamberimiz (as) "Eğer siz, benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar, az gülerdiniz." buyururken, az kıldığımız namazımız için de "Göz aydınlığım, gözümün nuru"buyuruyor.

Ebû Abdullah Huzeyfe bin Yemânî hazretleri anlatıyor:

"Bir gece Hz. Peygamber (sav) ile namaz kıldım. Râsûl-i Ekrem, Bakara suresini okumaya başladı. (İçimden) Yüz ayet okuduktan sonra rükû eder, dedim. Yüz ayeti geçti sonra, bu sureyi bir rekatta okumak suretiyle namaz kılacaktır, dedim, devam etti. Rüku edecek dedim etmedi; Sûre-i Nisâ'ya başladı. Onu da okudu, sonra Âli İmran'a başladı. Onu da okuyup bitirdi. Ağır ağır okuyordu. Tesbihi ihtiva eden ayetler gelince tesbih eder, dileği içeren ayetleri okuyunca dilekte bulunur. İstiâzeyi (sığınmayı) ihtiva eden ayetler geçerse istiâze ederdi.

Sonra rükû etti. "Sübhâne Rabbiyel azıym" (Ulu Rabbim, Seni noksanlıklardan tenzih ederim) dedi. Rükûu da aşağı yukarı kıyamı kadar oldu. Sonra: "Semiallâhü limen hamideh, Rabbenâ lekel hamd" (Allah-ü Teâlâ kendisine hamd edeni işitir, ey Rabbimiz! Hamd ancak sanadır.) dedi ve kalktı. Aşağı yukarı rükûda durduğu kadar kıyamda da durdu. Sonra secdeye vardı: "Sübhâne Rabbiyel A'lâ" (Yüce Rabbimi noksan sıfatlardan tenzih ederim)dedi. Secdesini de aşağı yukarı kıyamda durduğu kadar uzattı.(5)

Eslem kabîlesinden Kâ'b'ın oğlu Rabîa şöyle anlatıyor:

"Bir seferde Hz. Peygamber (s.) ile gecelemiştim. O'na abdest suyunu ve ihtiyacı olan şeyleri getirerek hizmet ettim. (Bu hizmetimden memnun olan) Hazreti Peygamber (s.) bana:

- İste! dedi.

- Cennette senin yanında (arkadaşın, refikin) olmak istiyorum, dedim.

- Başka bir şey istesen? dedi.

- Ben sadece bunu istiyorum. (başka bir şey istemem) deyince,

- Öyleyse çok secde etmekle (çok namaz kılmakla) kendin için bana yardımcı ol, buyurdu.(6)

Rasulullah (s.a.v.) hayatta iken namaz üzerinde o kadar ısrarla duruluyor ki, o günün münafık yapılı insanları bile hem de her gün camiye gelerek namaz kılıyorlardı. Hiç bir kitapta namaz kılmadığından bahsedilen bir sahabe duydunuz mu? Rasulullah'a kızan, içki içen, zina eden, iftira eden, hırsızlık yapan sahabe olmuş ama namaz kılmayanı olmamıştır.

Hz. Câbir (ra)'in anlattığına göre, Râsülullah (sav)'in şöyle söylediğini işitmiştir;

 "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır." (Müslim, İman 134, (82); Ebu Dâvud, Sünnet 15, Tirmizî, İman 9)

Hz. Büreyde (ra) anlatıyor:

"Râsülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer." (Tirmizî, İman 9, Nesâî, Salât 8, İbnu Mâce, Salât 77)

Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor:

"Râsülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürledi." (Tirmizî, İman 9)

Namaz konusunda çocuklar için bile şöyle buyurmaktadır:

Resülullah'a bundan (namazın çocuğa ne zaman emredileceğinden) sorulmuştu:

"Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin"

buyurdu. Bir başka rivayette:

"Çocuklarınıza yedi yaşında namaz kılmalarını emredin, on yaşına girince bundan dolayı dövün ve o yaşta yataklarını ayırın" (Ebû Dâvûd Salât, 26; Ahmed b. Hanbel, II, 180, 187).

Namaz insan hayatını düzene sokar. İnsanı günde beş defa Allah'ın huzuruna götürdüğünden dolayı insanın günde kendisini beş defa hesaba çekmesini, nefs muhasebesi yapmasını sağlar.

Yine Rasulullah efendimiz birgün ashâbıyla otururken şöyle buyurmuşlardır:

-"Ne dersiniz? Birinizin kapısı önünde bir nehir bulunup da o kimse o nehirde günde beş defa yıkanırsa, bedeninde kirden bir şey kalır mı? Ashap:

- Hayır, hiçbir kiri kalmaz, diye cevap verdiler. Efendimiz:

- İşte beş vakit namaz da buna benzer. Allah-ü Teâlâ, namaz sayesinde günahları siler, buyurdular."(7)

"Bir kimse hakkıyla abdest alırsa, tırnağının altlarına varıncaya kadar her taraftan günahları dökülür."(8)

Diğer bir hadis'i şeriflerinde de şöyle buyururlar:

"Size bir şey tavsiye edeyim mi ki, onunla Allah günahlarınızı mahveder (siler) ve derecelerinizi yükseltir?

Ashab:

"Evet Ya Rasûlallah, buyurunuz." dediler. Resûlü Ekrem Efendimiz şöyle buyurdular:

"Zorluk zamanlarda güzelce abdest almak, uzak yerlerden camiye gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra ikinci namazı beklemek. İşte emrolunan bağlılık budur."(9)

***

Hz. Enes (ra) anlatıyor:

"Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek:

"Ey Allah'ın Rasülü, dedi, ben bir hadd (suçu) işledim, cezasını tatbik et!"

Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama (bir şey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Resülullah'la birlikte o da namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve:

"Ey Allah'ın Rasülü! dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah'ın Kitabını tatbik et!"

Efendimiz:

"Sen bizimle birlikte namazını eda etmedin mi?" diye sordu. Adam:

"Evet!" dedi. Efendimiz:

"Öyleyse git. Zîra Allah, senin günahını affetti" veya -hadd'ini affetti" dedi. (Buhârî, Hudud 17; Müslim, Tevbe 44, 45)

***

İmam Mâlik (ra)'e ulaştığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:

"İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Muvatta, Tahâret 36, İbnu Mâce, Tahâret 4)

Bir ayet-i kerimede de şöyle buyurulur:

"Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindi vakitlerinde) ve geceye yakın vakitlerde (akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde) gereği üzere namazı dosdoğru kıl. Şu bir gerçektir ki, bu hasenat (beş vakit namazın sevabı) günahları siler, yok eder. Bu, ibretle düşünenlere bir nasihattir." (Hud: 114)

Allah-ü Teâlâ Hazretleri Kur'an-ı keriminde şöyle buyuruyor:

"Muhakkak ki ben kendim Allah'ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana kulluk ve ibadet et ve beni anmak, zikretmek için namaz kıl." (Tâ Hâ: 14)

Kendisinin günde beş defa Allah'ın huzuruna çıktığına inanan bir kul her türlü kötülüklerden uzak durur. İşte bundan dolayı yüce Rabbimiz Ankebut Suresi 45. ayette "Namaz insanı her türlü kötülüklerden alı koyar." buyurur. Bu ayetin mefhumu muhalifi ise, sizi kötülüklerden alıkoymayan namaz; namaz değildir.

Rabb'imiz, Ahzab suresi 21. ayette; bizim için en güzel biricik örneğin Allâh'ın Rasulü olduğunu belirtmektedir. Bu sebeple ibadetlerin ve ibadetler içerisinde yeri ve önemi hâssaten vurgulanan namazın bütün inceliklerini Peygamber Efendimizden ve O' nun, "gökteki yıldızlar" olarak nitelediği biricik ashabından öğrenmek durumundayız. Peygamberimizle sahabeleri mescitlerde namaz için nasıl toplanıyorlardı? Namaza nasıl düşkünlerdi ve başkalarını namaza nasıl teşvik ediyorlardı? Namaz içindeki rükünleri yerine getirirken neler hissediyorlardı? İmanlarının güçlenmesine vesile olan amelleri yapmak, ve şartlarını gözeterek namazlarını ikame etmek için dünyevi meşgalelerini nasıl terk ediyorlardı?

Hz. Huzeyfe (ra) anlatıyor:

"Resülullah (sav)'ı herhangi bir şey üzecek olursa namaz kılardı." (Ebu Dâvud, Salât 312, Nesâî, Mevâkît 46)

***

Muğîre İbnu Şu'be (ra) anlatıyor:

"Râsulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayakları kabarıncaya kadar geceleri kalkıp namaz kılardı. Kendisine: "Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar hırpalıyorsun?)" denildi. .

"Şükredici bir kul olmayayım mı?" cevabını verdi." (Buharî, Teheccüd 16, Müslim, Sıfatu'1-Münâfikîn 79, Tirmizî, Salât 304, Nesâi, Kıyamu'l-Leyl 17)

***

Hz. Bilal (ra) anlatıyor: "Râsulullah (sav) buyurdular ki:

"Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan salihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık (vesîlesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefarettir, bedenden hastalığı kovucudur." (Tirmizî, Da'avât 112)

***

Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor:

 "Râsulullah (sav) buyurdular ki: "Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan ve hanımını da uyandıran, hanımı imtina ettiği taktirde yüzüne su döken kula rahmetini bol kılsın. Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, kocası imtina edince yüzüne su döken kadına da rahmetini bol kılsın." Ebu Dâvud, Salât 307, (1308); Nesâî, Kıyamu'l-Leyl 5, 3, 205).

***

Yine Ebu Davud'da Abdullah İbnu Habeşî anlatıyor: "Râsulullah (sav)'a: "Hangi amel efdaldir? " diye sorulmuştu: Şu cevabı verdi:

"Kıyamı uzun olan." (Ebu Dâvud, Salât 313)

***

Fadl İbnu'l-Abbâs (ra) anlatıyor: "Resülullah (as) buyurdular ki:

"Namaz ikişer ikişer kılınır. Her iki rek'atte bir teşehhüd vardır. Namazda huşu duyulur (tazarrüda bulunulur), temeskün (tezellül) izhâr edilir. Ellerini kaldırırsın." Şöyle de dedi: "Ellerini, içleri kendi yüzüne dönük olarak Rabbine kaldırır; isteklerini (ısrarla tekrarla söyleyerek) istersin:

Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya Rabbi!.. Kim bunu yapmazsa namazı eksiktir." (Tirmizî, Salât 283)

***

Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor:

"Râsulullah (as) sabah oluncaya kadar namazda bir ayeti tekrarlayıp durdu. O ayet şudur: "Eğer sen onlara azab edersen onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen muhakkak ki sen azizsin, hakimsin" (Maide 118).

***

Hz. Ebu Zerr (ra) anlatıyor:

"Râsulullah (sav) buyurdular ki: "Allah, kula namazda sağa sola iltifat etmedikçe rahmetiyle yaklaşmaya devam eder. İltifat etti mi ondan yüz çevirir. "  (Ebu Dâvud, Salât 165, Nesâî, Sehv 10)

***

 

İbnu Ömer (ra) anlatıyor:

"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazın ilk vaktinde Allah'ın rızası vardır. Son vaktinde de affı vardır." (Tirmizî Salât 127)

***

Ümmü Ferve (ra, Resülullah'a biat edenlerden biri idi) anlatıyor:

"Resülullah (sav)'a, "Hangi amel efdaldir?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi:

"İlk vaktinde kılınan namaz!" (Ebu Dâvud, Salât 9, Tirmizî, Salât 127, Müslim, İman 137, Buhârî, Mevâkît)

***

Ebu Osman anlatıyor:

"Bir defasında Selman (ra) ile bir ağacın altında oturuyorduk. Selman ağaçtan kuru bir dal alıp salladı. Dalın yaprakları döküldü. Bana:

–Ebu Osman, niçin böyle yaptığımı bana sormayacak mısın? dedi.

–Niçin yapıyorsun? dedim.

–Râsulullah da bana böyle yapmıştı. Şöyle ki: Bir keresinde birlikte bir ağacın altında iken ağaçtan kuru bir dal alıp salladı. Dalın yaprakları döküldü. Bana:

–Selman, niçin böyle yaptığımı bana sormayacak mısın? buyurdu.

–Niçin yapıyorsun? dedim.

Râsulullah:

–Bir müslüman güzelce abdest alarak beş vakit namazı kılarsa şu yapraklar döküldüğü gibi onun da hataları dökülür" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür" (Hud: 114)

***

Âmir (ra) anlatıyor:

"Babam Sa'd ile Nebi'nin (sav) bir grup arkadaşından şu hikayeyi dinlemiştim: "Peygamberimiz zamanında iki erkek kardeş vardı. Biri diğerinden daha değerliydi. Değerli olanı öldü. Diğeri bir müddet (kırk gün) yaşadıktan sonra vefat etti. Allah Râsulû'ne, önce ölenin diğerinden daha üstün olduğundan söz edilince Resul–i Ekrem:

–Öteki (sonra ölen) namaz kılmıyor muydu? diye sordu.

–Evet, kılıyordu, dediler.

–Nereden bileceksin, belki onun namazı kendisini daha yüce mertebelere yükseltmiştir, dedikten sonra şunları söyledi:

–Namaz herhangi bir adamın kapısı önünden akan bir çaya benzer, adam her gün beş defa o çaya girerek yıkanırsa onun üzerinde kirden bir eser kaldığını görebilir misiniz?

***

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:

"Kudaa kabilesinin Beliyy boyuna mensup iki zat, Râsulullah'ın sağlığında birlikte İslam'a girmişler, bilahare birisi şehid düşmüş diğeri bir sene daha yaşayıp öyle ölmüştü. Talha b. Ubeydullah: "Rüyamda, sonra ölenin şehid düşenden daha önce cennete girdiğini görerek buna şaştım" diye anlatmıştı. Sabah olunca ben veya bir başkası Talha'nın bu rüyasını Rasulullah'a söyledik.

Rasul–i Ekrem:

–O, şehid düşenden sonra Ramazan orucunu tutmadı mı? Bir senede altı bin şu kadar rekat namaz kılmadı mı? O halde ikisi arasında gökle yer arası kadar fark vardır) buyurdu.

 


 

1 Müslim Salât / 42 H. no: 482

2 İhya ü ulûmi'd-Din c.1 / 399 Beyhakî Hazreti Ömer'den (Bedir y.)

3 - Riyazü's-Salihîn tercemesi c.2 / 398 Tirmizi, Ebu Hüreyre r.a.den rivayet etmiştir.

4 Feyzü'l-Kadir c.3 / 96, Ramûzu'l-Ehâdîs c.1 / 158

5 Riyazü's-Salihîn tercemesi c.1 s.138 Müslim

6- Müslim Salât bab 43

7 a.g.e. c.2 / 373 Buhârî,Müslim

8 a.g.e. c.2 / 263 Müslim

9 a.g.e. c.2 / 366 Müslim

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ