Ümit Uçar
Toplumun en çok gündeminde olmasıyla birlikte en çok anlam kaymasına uğrayan kavramlar sosyal içerikli kavramlardır. Bunu kimi zaman kullanılış itibariyle anlamının kaydığını gözlemlersiniz, kimi zaman da içeriğindeki tahrifat ile görebilirsiniz. Siyaset kavramı da içeriği sulandırılmış, tahrif edilmiş kavramlar arasındadır. Yazımızda siyaset davetiyle, davette siyaset oluşturma konularını kısaca anlamaya çalışacağız.
Siyaset ve Davet amaçları bakımından birbirine yakın anlamlar ifade etmektedir. Bununla birlikte Davet Siyaseti İslam’a çağrı olan emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker’in konusu, Siyasete Davet ise Politika’nın konusudur.
Siyasetin İslam filozofları tarafından tarifleri ise konumuzu açıklaması açısından oldukça manidardır. Örneğin İslam felsefesinin kurucularından sayılan Farabi, İhsau’l-Ulum adlı eserinde siyaseti; amacı itibariyle tarif etmektedir: “Siyaset; iyinin ne olduğunu erdemin ne olduğunu ortaya çıkarmaktır. Erdemler sayesinde insan mutluluğa ulaşır.” İslam’a Davetin temel hedefi de, İnsanların Kur’an ve Sünnet çerçevesinde, mutlu bir hayat yaşayabileceklerinin aktarılmasıdır. Kur’an ve Sünneti hayatımızda yeniden inşa etmek için, vahyi merkeze alan bir Takva Toplumu oluşacak, insanlar adil ve mutlu bir dünyaya kavuşmuş olacaklardır.
Bir diğer İslam âlimi Gazalî; Nizamu’l Amel adlı eserinde siyaseti bir sanat olarak gündemine alır. “Bir yönü dünyaya diğer yönü ahrete dönük bir yönetim sanatıdır” demek suretiyle tanımlar. Daveti de Dünya ve Ahiret mutluluğu kazanılması için insanlara ulaştırılan ilahi mesajlar olarak tarif ettiğimizde, Siyaset ve Davet’in temel dinamiklerinin aynı hedefe yöneldiğini görmüş oluruz.
Davet başlangıcı itibariyle bireyleri hedefler. Siyaset ise önceliğini Toplum’a yöneltir. Kelimenin kullanım amacı itibariyle baktığımızda: Siyaset ilmine; toplumsal bir davet çalışması demek olduğu sonucuna varabiliriz. Burada üzerimize düşen Davet Siyaseti oluştururken dikkat etmemiz gereken temel referanslardır.
1. Davet Siyaseti, Tevhid’in inşası ve Tağut’un reddi üzerine kurulmalıdır. İslam’ın hayata hâkim kılınmasını hedef edinen bir siyasal çalışma, temel dinamiklerini İslam’ın özü olan Tevhid’den almalıdır. Allah’tan başka tüm ilahları reddetmek suretiyle bir Davet Siyaseti belirlersek toplumsal konulardaki sözlerimizin yanlış mecralara çekilmesinin önünü kesmiş oluruz. Aksi bir durum söz konusu ise “bir gün siz bizim ilahlarımızın söylediklerini gündem edin, bir günde biz sizin ilahlarınızın sözlerini gündem edelim” pazarlığına oturulması söz konusu olacaktır. Oysa İslam (Allah’tan başka) tüm ilahların reddi ile söze başlar ve hiçbir pazarlığın söz konusu olmadığı bir dünya düzeni kurmayı hedefler.
2. Davet Siyaseti, devleti değil bireyi inşa etmekle işe başlar. Siyaset bir anlamıyla yönetim sanatı olmasından dolayı toplumu hedef edinir. Davet bireyi yönetme ve yönlendirme hedefindedir. Davet siyasetinde kişiliğin, ahlâkın, adabın, görgünün, takvanın, hayânın ve ibadetin yerleşmesi için belli bir merhaleden geçilmektedir. Bu davetçinin sabrı kuşanmış bir duruşa sahip olmasını gerekli kılar.
3. Davet Siyaseti belirli bir dönem yapılıp sonra terk edilecek bir yapıda değildir. Yetiştirilen ve belirli eğitimleri gören bireyler; görevler alarak davaya daha sıkı bağlanır ve davet edilen pozisyonundan çıkıp, davet eden pozisyonuna geçer. Bu merhaleci bir yapının gerekliliğini ortaya koyar ve davete geç cevap veriyor diye ilgilenilen bir kişiden vazgeçilmez. Bazı davetçilerin kendilerine belirledikleri siyasette iki yıl üst üste aynı halka ile oturmadıklarını görürsünüz, oysa İslam’ın rükünleri bir yılda içselleştirilebilseydi, Hz. Peygamber yanından hiç ayırmadığı sahabesi için sizin eğitiminiz bir yıldı, şimdi diğerleri gelsin derdi. Aksine eğitim kesintisiz bir şekilde devam etti.
4. Davet Siyaseti eritici değil eğitici olmalıdır. Vahyin aktarıldığı insanlar tek tip askeri düzen halinde aynı kafa yapısına sahip, birbirinin kopyası şeklinde değil, üretken zihinlerden oluşarak yol ve yöntem belirlemede ufuk açıcı bir kimlik sahibi olmalıdırlar. Kimi cemaatlerin insanları aynı potada eriterek aynı renk takke, aynı model bıyık, aynı tarz konuşma şeklinde insani fonksiyonlarını bile yerine getirirken farklılık oluşturmayacak bir şekle sokmaları İslamî bir model demek değildir. Böyle bir Davet, kişiliksiz ve karaktersiz kimlikler ortaya çıkaracaktır. Düşünme melekeleri öldürülmüş herkesin aynı yöne baktığı bir koyun sürüsü istenseydi, Peygamber (as) onca mücadeleye katlanmaz, o kadar uzun bir süre beklemez, devletin başına geçerek insanlardan nasıl olmaları gerektiğini söylerdi. Devletin kural ve kaidelerini koyar, uymayanları cezalandırıp davet siyaset modelini ortaya koyardı.
5. Davet Siyaseti ne kuru bir parti çalışması ne de ezberci bir cemaat çağrısıdır. Başından sonuna kadar Allah’ın hâkimiyetini dillendiren, çağrısını Allah’a ve Resulüne yapan bir çağrıdır. Partisel çalışmaların Tağutî sistemlerle olan birlikteliklerini göz önüne aldığımızda hedeflerini kendileri tarafından değil, belirli güç odakları tarafından belirlendiğini görmekteyiz. Partisel çalışmalarda ne sözün gücü hâkimdir, ne de aldığınız oy’un gücü… Devlet menfaatleri toplumun menfaatlerinden önde gelmesinden ve partinin oy kaybetme risklerinden dolayı İslam adına yola çıkan hiçbir parti Daveti sırtlanamamış ve topluma dini götürememiştir. Uluslararası cemaat olma iddiası ile yola çıkan ve dünyaya Türk bayrağını götüren camianın derdi de din değil bilakis dünya’dır. Onların silahları ile silahlanayım diyen nice cemaat, onların ahlâkları ile de ahlâklanmıştır. Orta-Doğu projesi olarak insanlara deklare edilen İslam coğrafyasının demokratikleşmesini sağlamak ve ılımlı İslam düşüncesi ile etliye sütlüye dokunmayan, ABD’nin ve Avrupa’nın çıkarlarını korumaya yemin etmiş bir düşüncenin İslam ile ilgisi olmadığı aşikardır.
6. Siyasî davet kendine mahsus bir dil ile insanların kanaatlerini etkilemek, kanaati oluşmamış olanları kanaat sahibi kılmak ve sonunda onları taraftarlar safına almak amacını taşır. Böyle yaklaşıldığında siyasetin sorun çözme sanatı olmaktan çok, yönlendirme özelliği ortaya çıkmaktadır. Siyaset sanatında kitleleri ikna etme becerisi önemlidir. Davette bireylere sunulan yaşam şeklinde tercih etme özgürlüğü tanınır. İster Tevhid, Takva, Adalet ve Özgürlük eksenli bir Ahiret yaşamını seçer, isterse de küfür merkezli bir Dünya görüşünü seçer.
7. Vahyin ilk taşıyıcıları olan davet önderleri, hayatlarına aktardıkları ayetler ile en büyük davetin yaşamak olduğunu öğretmişlerdir. Siyaset ise teori üreten bir çizgide politik çıkarların ve menfaatlerin yaşam şekline dönüştürüldüğü bir düzlemde yerini almaktadır. Bugünkü İslam âleminde davet ve siyaset ilişkileri, teori ile pratiğin çatışmasına neden olmuş ve netice itibariyle bizi sahabenin yaşanan İslam anlayışından ayırarak, teori üreten fakat yaşamdan uzak bir din telakisine sürüklemiştir.
Davetin siyasetini (yöntemini) belirleme sorumluluğumuz, yaşadığımız yüzyıla ışık tutmak anlamına gelmektedir. Bu sorumluluk önceliklerimizi belirlerken neyi merkeze koyduğumuzla eş değerdir. Eğer İslam’ı bireylerden topluma taşımayı önceliyorsak davet siyasetinden, her ne pahasına olursa olsun toplumu önceliyorsak Siyaset Davetinden söz etmemiz gerecektir. Biz nebevî metottan ve vahyin çizdiği davet siyasetinden öğreniyoruz ki, sağ elime güneşi, sol elime ayı versen ben bu davadan vazgeçmem düsturu ile Davet Siyaseti belirlemek esastır.