İKTİDAR, ADALET VE SİYASET - rahle.org

İKTİDAR, ADALET VE SİYASET - rahle.org

İKTİDAR, ADALET VE SİYASET


Facebookta Paylaş
Tweetle


Ebrar Pınar


Adalet nedir? Ağaçlara su vermek.

Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil.

Siyaset… Başlangıcı ideolojilerin savaşı, sonu ise iktidar ve koltuk kavgası... Her ne kadar fikirlerin düellosu gibi görünse de, hırs ve yükselme arzusunun esaretinde gladyatör dövüşleri.

Ellerine kan bulaşmadan öldürenler siyasetçiler, iktidar sahipleri, kanun koyucular, hapsetmeden özgürlükleri kısıtlayanlar. Emperyalizm politikasıyla halkını başka ülkelere asker üniformasıyla musallat eden suretbazlar.¹ İdeolojilerle gelişip iktidarla semiren oy pusulası avcıları.

-kabul edenler, etmeyenler

-kabul edilmiştir

Repliği ile halkın topyekun kaderini çizmek iddiasıyla el kaldırıp indirenler. Fildişi kulelerinde halkın refah seviyesinin yüksekliğinden dem vuran pervasız çığırtkanlar.

İktidar sahipleri tarih boyunca bu kadar duyarsız, pervasız ve zalim miydi peki?

İnsan ne zaman inandı, inandığı gibi yaşadı ve gerçek iktidar sahibinin Allah olduğuna teslimiyet gösterdi, o zaman adil hükümdarlar, zulme boyun eğmeyen ve “kral çıplak” (iktidar sahiplerinin yanlış politikalarını eleştirebilen) diyebilen bir halk vücut buldu.

Yaratılıştan gelen adalet ve iyiliğe meyilli fıtratını tahrif eden, şeytanla işbirliği yaparak kendini iflasa sürükleyecek bir ticarete girişenlerse yönetirken de yönetilirken de zulmü siyaset edindiler.

İktidar sahibi Ömer halkına sorduğunda; “Bir hata yaptığımı görseniz ne yapardınız?” Halkı kılıcını çekerek; “Seni kılıcımızla düzeltiriz” diyordu. Bu yürekli insanlar tarihin tozlu sayfalarında mı kaldı?

Ömer’den çok sonra başa geçen zalim hükümdara halktan yürekli bir zat; “Ömer senin gibi halkına zulmetmezdi, sense halkını zulüm altında inletiyorsun” dediğinde; “Ömer’in Ebu Hureyre gibi halkı vardı, siz Ebu Hureyre oldunuz da biz Ömer olmadık mı?”şeklinde manidar bir cevap vermişti zalim hükümdar.

İşte problemin asıl kaynağı… “Nasıl iseniz öyle yönetilirsiniz” diyordu nebevî hitap? Sahi nasıldık biz?

Önce güvenilir insan olmayı unuttuk. Sonra adaletimizden şüphe duyulur oldu. Elimizin altındaki ailemize, çalışanlarımıza, akraba efradımıza, düşküne karşı nasıl yöneticilerdik? Onların hukukunu gözetirken neyi önceledik? Ne diyordu Ali Ural“Tek Kelimelik Sözlük” adlı kitabında?

“Ah güven! Bir ömür taş taşınan kale! Yükselmesi ne zor, Yerle bir olması ne kolay! Ah güven! Hayatın gözü Beni Şeybe kapısında, Arıyor kaybolan hakemini!”

Hakem olabilmektir esasen siyasetçi olmak. Bir taşı yerine koymak için neredeyse kavimler arasında savaş çıkacakken orta yolu bulabilecek güvenilir bir hakem olabilmektir. İnsan aklının almayacağı ve kabul edemeyeceği bir iddia ile -Mirac’a çıkma iddiası ilegeldiğinde; “O söylediyse doğrudur” güvenini ve inancını temin etmiş olmaktır. İmam olmaktır yönetici olmak. Halkından yüksekte olmak değil, sadece onlardan bir adım önde olmaktır. Halkının üzerine basarak yükselmek değildir. Onlarla omuz omuza olmaktır. Adil olabilmek ve halkı içinde adaleti tesis edebilmektir.

Evet adalet… ne diyordu Mevlana?

“Adalet nedir?

Ağaçlara su vermek.

Zulüm nedir?

Dikeni sulamak.

Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil.

Zulüm nedir?

Bir şeyi yerinde kullanmamak, ait olmadığı yere koymaktır.”

Dikeni suladık yıllarca çöle döndü topraklarımız. İnsansızlık, insaniyetsizlik çölüne... Zulüm semirdi sayemizde, zalim hükümdarlar semirdi ve dikenlerin gürleştiği dünyamızda faydalı tohumların toprağı yararak başını kaldırması bile mümkün olmadı. Adalet arayışımız mahşere kaldı. Hâlbuki zulme karşı sessiz kalan dilsiz şeytandı.

Dipnot:

1. Kukla oynatanlara verilen bir isim.

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ