Editörden..
Elhamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn. Ve’s-salâtu ve’s
selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashabihi ecma’în.
Uzun bir süredir biz Müslümanlar, anne-babasını kaybetmiş ve şehrin dört bir yanına dağılmış şaşkın ve hafif ürkek çocuklar gibiyiz… Ne yapacağımızı tam olarak bilmiyoruz, bilenlerimiz ise ancak kendini kurtaracak kadarını biliyor…
Kimimiz her gün üşüyor, kimimiz her gün aç, kimimiz ise her gün eziliyor, hırpalanıyor, hatta boğazlanıyor… Doğrusu böylesi bir manzarayı görüp de kayıtsız kalanlar ancak caniler ya da benciller olabilir! Göremeyenler ise ya yeteri kadar bakmıyor yahut bakmalarına müsaade edilmiyor demektir. Oysa Müslüman halkların her biri ile ilgili hemen her gün bir yoksulluk-fakirlik, zulüm-işkence, ölüm-cinayet ve hicret-iltica üzerine haber okumak veya duymak mümkün: Doğu Türkistan, Çeçenistan, Irak, Yemen, Bangladeş, Filipinler, Keşmir, Filistin, Afganistan, Suriye, Nijer, Nijerya, Etiyopya, Somali, Cezayir, Burkina Faso, Eritre, Tayland, Mali, Pakistan, Fildişi Sahili, Sudan ve diğerleri...
Bazıları sorunun ancak “diplomatik görüşmeler” yoluyla çözüleceğine inanıyor, bazısı sadece dua etmekle yetiniyor, bazısının ise hiçbir şekilde umurunda bile değil… Bize göre sorunun çözümünde 3 mühim yöntem var: Cihad, İnfak ve Talim-Tedris.
Birincisi, en hızlı ve en kestirme olanı; bunu, hastayı bıçak altına alıp ameliyat etmeye benzetebiliriz: Riskli, hastayı masada da bırakabilir, ama iyi bir cerah ve iyi donanımlı bir hastanede iyileştirme imkanı da artacaktır... İkincisi, en kolay ve en hafif olanı; bunu da, hastanın yarasına sürekli bir pansuman yapmaya benzetebiliriz: Zahmeti çok değil, hem pratik hem fazla beceri de istemiyor; ancak hastayı bu şekilde iyileştirmek mümkün değil, belki acısını hafifletebiliriz, o kadar... Üçüncüsü ise en uzun, meşakkatli ve fakat en köklü olanı; bunu, hastayı ilaç yoluyla düzenli bir tedavi sürecine almaya benzetebiliriz: Bakıcıyı bıktırabilir, zira hastanın tüm kaprisi ve cahilliklerini o çekecek, ama sonunda Allah’ın izniyle iyileşme olacaktır, belki çok yavaş ilerleyecek ama sonunda olacaktır...
Neticede biz hiçbir yöntemi diğerinden ayırmıyoruz ve tümüne de tam destek veriyoruz. İçimizden nice mücahitler, yardımsever gönüllüler ve davetçi-öğreticilerin çıkması da bundandır; çıkmaya da devam edecek inşaallah…
Nihayet elinizdeki şu dergiyle talim-tedris yoluna azamî ölçüde katkı yapmayı amaçlamaktayız. Davamız ise Hasan el-Benna’nın yıllar önce dile getirdiği şu söz üzeredir: “Gayemiz Allah, Önderimiz Resulullah, Anayasamız Kur’an.”
Bu dönem emr-i bi’l ma’ruf’u gündemimize taşıdık. Yazılarımız genel itibariyle bu konu üzerinedir… Bir sonraki sayıda görüşmek duasıyla, ALLAH’a emanet olun.
es-selâmu aleykum ve rahmetullahi… Y. Emre KIRMIZILI