Kırık Cam Teorisi - rahle.org

Kırık Cam Teorisi - rahle.org

Kırık Cam Teorisi


Facebookta Paylaş
Tweetle

Necip ASLAN

 

Kırık cam teorisini bilir misiniz? ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri izledi. Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ve iki öğrencisi ‘sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dâhil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. “Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”

İnsan kendi içinde de birçok kırık camlar taşıyor. Varlığını pek sorgulamıyor, önemsiz gibi gözüküyor. Küçük gibi gözüken bu günahlar zamanla kişinin kapıları çerçeveleri indirmesine kapı aralıyor.

İnsanlar çoğu zaman fazla düşünmeden etrafında olup bitenleri tekrarlama eğilimi içinde hareket ediyorlar. Bir yerde bir yanlış yapıldığında onu tekrar edenler çoğalıyor ve zamanla önüne geçilemez bir hal alıyor.

İşlek bir caddede şeridin birini kapatır halde aracınızı park edin ve bekleyin. Zamanla arkanıza bir sürü aracın park ettiğini ve zamanla o şeridin bir otopark haline geldiğini göreceksiniz. Sokakta bir direğin dibine çöplerinizi bırakınız. Çöp kamyonu gelene kadar o direğin dibinin bir çöplük olduğuna şahit olacaksınız.

İnsanlar alışık olduğu durumlar dışında bir durumla karşılaştıklarında tutarlı harekette bulunamazlar. İnsanların alışık olmadıkları durumlarda muhakeme ederek hareket etmeleri fıtri bir özellik değildir. Kişinin hangi durumda nasıl davranacağı almış olduğu eğitimle yakından ilgilidir.

Kişi kırmızı ışıkta geçilmemesi gerektiğini öğrenmişse, gecenin bir yarısı kimsenin olmadığı bir ortamda dahi kırmızı ışıkta geçmeyecektir. O anda muhakeme edip şu an geçmemde bir sakınca yoktur muhakemesini yürüterek kırmızı ışıkta geçme eylemini gerçekleştirmeyecektir. Artık o, kişi için alışık olduğu bir durum haline gelmiştir.

İnsanların çoğu yaptıkları eylemlerde muhakeme etme ve doğruyu bulmaya çalışma eğiliminden daha ziyade ortaya konulmuş örneklere bakarak onları taklit etme eğilimindedirler. Bir kişi ortaya kötü bir örneklik koyduğunda onun ardından gelenler olacaktır. Buna vurgu yapmak ve bunu engellemek içindir ki Peygamber Efendimiz (as): “Çoğu zaman bir günahkar, başkalarının da uyduğu bir günah çığırı açar onunla amel edildiği müddetçe o günahın getireceği kötülükler kendisine yazılmaya devam eder.” (Müslim ve Nesaî) diyerek kötü bir örneklik ortaya koymanın büyük bir vebal olduğunu vurgulamıştır.

İnsanlar için doğruların, ALLAH (cc) tarafından gönderilmiş bu sınırların, aşılmaması bir çok defa vurgulanmıştır. “Açık da olsa, gizli de olsa günahlardan sakının!” (En’am, 120)

İnsan günah işlediğinde ne olur? “İnsan günah işleyince, kalbinde bir siyah nokta belirir. Tövbe ile hemen onu silmezse, o nokta kalbinde öylece kalır. Sonra ikinci bir günah işlerse, kalbinde bir nokta daha belirir.” (İbn Mace) Günahlara devam ettikçe kalbi kararır.

İnsan günah işlediğinde bir kusur ettiğinde pişmanlık duymalı, bir daha işlememe eğilimi içinde olmalıdır. İnsan günah işlemeyi alışkanlık haline getirmemelidir. İşlemiş olduğu günahları açığa vurmamalıdır. Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (as) şöyle buyurdu:

İşlediği günahları açığa vuranlar dışında, ümmetimin tamamı affedilmiştir. Bir adamın gece kötü bir iş yapıp, Allah onu örttüğü halde, sabahleyin kalkıp: Ey falan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım, demesi açık günahlardandır. Oysa o kişi, Rabbi kendisinin kötülüğünü örttüğü halde geceyi geçirmişti. Fakat o Allah’ın örttüğünü açarak sabahlıyor.” (Buhari ve Müslim)

Toplu olarak ya da açıktan günah işleyenlere karşı doğruyu söyleyen, onları iyiliğe çağıran bir topluluğun olması şüphesiz ki bu tür eylemlerin azalmasını ve zamanla bitmesini sağlayacaktır. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran, 104) O yüzden alenen işlenen yanlışlıkları düzeltmeye çalışmak, tepkisiz kalmamak üzerimizde bir yükümlülüktür.

Allah’ın Rasûlü zekât-sadaka, cihad, iyiliği emir kötülükten nehiy, malayaniyi terk etme gibi konularda sorumsuz davrananlara da öfkelenmiştir.

Geçerli bir mazereti olmadığı halde Tebük Gazvesine katılmayan bu konuda gevşek davranan sahabelere uygulanan boykot, yanlışa karşı tepkisiz kalınmamasının güzel bir örneğidir. 50 gün boyunca bu üç sahabe ile kimse konuşmamıştı. Allah (cc) bu üç sahabeyi affettiğine dair ayetin nazil olmasının ardından ilişkiler normale dönmüştü.

Hz. Peygamber (sa) cemaate mazeretsiz gelmeyenlere ve mescitleri temiz tutmayıp kirletenlere öfkelenmiştir. İbadet ruhuna aykırı düşen davranışları gösteren birisine “Sen, Allah ve Rasûlü’ne eziyet ettin.” buyurmuştur.  Cemaatle namaz kılmayanlar için ise öfkesini şöyle dile getirmiştir: “Allah’a yemin olsun ki, şimdi, bir adamı imam tayin ettikten sonra şu namaza gelmeyenlerin evlerine tek tek gidip evlerini yakasım geliyor.” diyerek tepkisini dile getirmiştir. (Buharî)

Temizleyelim içimizdeki ve çevremizdeki cam kırıklarını. Yapmaya alıştığımız kötülükler kalplerimizin kararmasına neden olmasın. Birbirimize öğüt verelim, düşünerek hareket edelim. Fark ettiğimiz de ilk cam kırığını tövbe edelim, uyaralım birbirimizi.

 

 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ