Diline hâkim olmak - rahle.org

Diline hâkim olmak - rahle.org

Diline hâkim olmak


Facebookta Paylaş
Tweetle

E.Yaren BIYIK

“Öldükten sonra geriye zayıf çocuklar bıraktıkları zaman, onlara bir kötülük gelmesinden korkanlar, başkaları için de öylece korksunlar. Allah’ın buyruklarına sakınsınlar ve doğru söz söylesinler” (Nisa, 9)

Dilin hâkimiyeti düşüncelerimizde, hal ve hareketlerimizde de olduğu gibi bize bağlıdır. Fiilen yaptığımız işler nasıl bizi yansıtıyor, insanların hakkımızda fikir edinmelerini sağlıyorsa, konuştuğumuz sözlerde bizim hakkımızda fikir edinmenin bir diğer yoludur. Fiillerimizden nasıl sorumluysak, söylediklerimizden, ağzımızdan çıkan sözlerden de sonuna kadar sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız.

Dil her ne kadar bir et parçası gibi görünse de, hakikatte varlıkta olan her şey onun tasarrufudur. Çünkü dil yokluktan da varlıktan da, olandan da olmayandan da konuşur. Sözler bize basit gelse de, dünyanın büyük bir bölümünü diller, sözler, düşünceler yönetir.

Dil kalbin aynasıdır. Ne düşünür, ne hissedersek sözlerimiz onlara bağlı olarak ortaya dökülür. İçimizden geçmeyen, düşüncemizde, hissiyatımızda var olmayan hiçbir şeyin ağzımızdan çıkacağını düşünmüyorum. Ama bu demek değil ki, aklımıza her geleni olup olmadık yerde söyleyelim. ‘içimizden geçeni yansıtır’ sözüyle kastettiğim bu değil. Dilin içimizdekileri yansıtması bir özelliği, yapısıdır şayet bunu yönetmek bizim elimizdedir. Hadisi şerifte buyrulduğu gibi; “Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır konuşsun ya da sussun.” (Hadis-i Şerif, Buharî, Edeb ).

Her sözün söylenecek zamanı ve yeri vardır. Hiçbiri içimizde kalmaya mahkûm edilmemelidir. Bununla beraber her sözün kendine has bir söyleme üslubu da bulunmaktadır. Bunların hiçbirini göz ardı etmeden söylediğimiz sözler ne başımıza çorap örer, ne de kuyruklu yılan gibi peşimizde dolanır. Oysaki her birimizin düşünmeden, zamansız bir sözü kendine ufak sorunlar çıkartmıştır diye varsayıyorum. ‘Allah’ı zikir, Hakk’a çağrı ve batıldan sakındırma vasfını taşımayan bütün sözler hiç şüphesiz insanın lehine değil aleyhinedir.( Et-Tac 5/183, Tirmizi Zühd 63)’ hadisinde, peygamberimiz (s.a) vasıflı sözler etmemiz gerektiğini vurgulamıştır.

Hani söyledik ya dünyanın büyük bir bölümünü sözler yönetir diye, iyi, akıllı, düşünülmüş sözler dünyayı yönetebilme yeteneğine sahipse, kötü, uydurulmuş, yalanlı, zorba sözler de dünyamızı cehenneme çevirebilecek yetidedir. Bu konuya girmişken şu özlü sözü göz ardı edemiyorum; ‘Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı’ değil midir?

Büyüklerimizin öğütlerinden sıkça duyduklarımız içinde ‘sözlerimize dikkat etme’ konusunun bulunduğunu reddecek olan var mıdır? Bizler genelde kötü sözden kaç, yalan söyleme, gıybet etme der ama bir olayda sinirimize hâkim olamayıp düşüncesizce sözler eder, bunları da sinirimize bağlamayı severiz (!)

Bunun doğruluğu tartışılır tabi ama ben genelde bu olaylar karşısında hissetmediğimizi söyleyemeyiz yargısıyla işlere bakmayı tercih ediyorum. Bu olaylarda aklımıza getirmemiz gereken ayetlerden biri de; ‘Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır. (İsra: 17/53)’ ayetidir.

Birde iyi söz demişken, milletçe çok sevdiğimiz ‘dedikodu olmasın ama…’ diye başlayıp devamında yarı dostça yarı nispetçe söylediğimiz sözlere de değinmek isterim. Kime sorsanız size dedikodu kötüdür, insanların arasına fitne sokar, insanların güvenini kırar der bunda hemfikiriz. Oysa bu cevabı verirken hangimiz bu dediklerimizi düşünerek dedikodudan kaçıyoruz? İnce ayrıntılarına baktığımız zaman birincide masumca eleştiriyle başlar belki, sonrası etrafa yayma, sonrası kıskançlık ve nispet, en sonunda olmayan şeylerden iftira atmaya gideceğini görürüz. Hem dinimizce yasaklanmış, hem insani olarak mantıksız, ahlaksız olan bu illetin nasıl olur da hepimiz kölesi oluruz? Hiç oturup düşündünüz mü, bunun önü kesilmezse ileride dünya nerelere varır diye?

Bir insanın dedikodusunu yapmak olsun, hakkında iftira atıp laf çıkarmak olsun, yüzüne hoşlanmayacağı şeyler söylemek olsun bunlar ne dinimizde ne insanlıkta hoşgörüyle karşılanan davranışlardır. Neden bir insanın manevi şahsiyetini rencide edelim? Kendimize yapılmasından hoşlanmayacağımızı neden bir başkasına yapalım? Oturup dürüstçe bu soruları bile cevaplasak hayatımızda bazı şeylerin yoluna gireceği garantidir.

 

Sonuca bağlamak gerekirse, konuşmak her birimize verilen yüklü bir nimettir. Düşücelerimizi ifade edebilmek olağanüstüdür fakat kullanabilen birine. Verilen nimetlerimizin hiçbirini kötüye kullanmayalım. Sözdür uçar gider deyip onu da hafife almayalım. Unutmayın sözlerimiz bizim hayatımıza yol çizer. Doğru konuşamayan birinden ne bir isteğiniz ne de bir beklentiniz olabilir. Kendimizi değersiz, umutsuz hissetmek istemiyorsak, sözlerimize de dikkat etmeli, değerimizi kendimiz elde etmeliyiz.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ