LUT (A.S) VE KAVMİ - rahle.org

LUT (A.S) VE KAVMİ - rahle.org

LUT (A.S) VE KAVMİ


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Yakup SELEN

 

Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz." Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! Demelerinden başka bir şey olmadı. Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu! (7/ 80–84)

 

Topluma tebliğde Küfrü tanımlamak gerekir. İnsanlar küfrün, şirkin, zulmün içerisinde yaşamaya alışıp bu durumu fark etmez hale gelirler. İslam’ın Zulüm olarak adlandırdığı şeyler ile Küfrün zulüm anlayışı birbirinden farklıdır.

Zulmü tanımlamak davetçiyi nefsi olarak eğitir. Yapılan işe buğz etmesini, uzak durmasını sağlar.

Zulmü tanımlamak zalimi göstermek manasına gelir. Bu da zalim kişi veya sistemle safların ayrılmasını sağlar.

Zulmü tanımlamak mazlumlar için bir toplanma çağrısıdır. Mazlumlara, münib olanlara yol göstermek demektir. Fıtratları bozulmamış insanları bize yönlendirir.

 Peygamber/davetçi eşi-çocuğu olmak hidayet için tek sebep değildir. Din kardeşliği kan bağıyla alakalı değildir.

Alay küfür cephesinin sıkça başvurduğu yöntemlerdendir. Davetçi ve ekibi kendini buna hazırlamalıdır.

Soru üslubu iletişimde verimli bir tekniktir. Muhatap cevabını kendi bulduğu sorulara daha kolay, hızlı ve içten inanacaktır.

 

Elçilerimiz Lût'a gelince, (Lût) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da "Bu, çetin bir gündür" dedi. Lût'un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lût): "Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!" dedi. Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin. (Lût:) Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim! Dedi.(Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi? Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık. (O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir. (11/77–83)

 

Aczin itirafı nefsi eğitmenin yollarından biridir. Ruhen yükselmeyi, Allah’a yaklaşmayı sağlar. Kibri istiğnayı engeller.

Alternatif sunmadan her hangi bir şeyi yasaklamak muhataplarımızda boşluk oluşturur. Yerine bir şey koyamayacağı alışkanlığı bırakmak istemez. Bu kişisel zaaflarında toplumsal ahlaksızlarda ticarette insan ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken bir konudur.

Küfürden uzak olmak fakat kâfirlerin içerisinde yaşamak Hz. Lut’un imtihanlarından. Her daim diri olmak gibi bir zorluğu getiriyor. Müslümanların içerisinde olmak imtihanı kolaylaştırır.

Bilgi ve taktik desteği ferdi eğitim çalışmalarımızın önemli bir parçasıdır. “Yapa yapa öğrenir, bizde bu zorlukları yaşadık” gibi anlamsız eziyet kardeşlerimizi gereksiz yere yormaktadır. Ne istediğimizi, niçin istediğimizi ve nasıl yapacağını açık bir dille ifade ederek davet ve eğitim çalışmalarımızda verimi artırmalıyız.

 

"Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız." "(Fakat Lût'un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik."Melek olan elçiler Lût ailesine gelince, Lût onlara: "Hakikaten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi. Dediler ki: "Bilakis, biz sana, onların şüphe etmekte oldukları şeyi (azabı ve helâkı) getirdik. Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz. Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin." Ona (Lût'a) şu hükmümüzü vahyettik: "Sabaha çıkarlarken mutlaka onların ardı kesilmiş olacaktır." Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiler. (Lût) onlara "Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın; Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin!" dedi. "Biz seni, el âlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik?" dediler. (Lût:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi. (Resulüm!) Hayatın hakkı için onlar, sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. Güneş doğarken onları o korkunç ses yakaladı. Böylece ülkelerinin üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır. Onlar hâla gözler önünde duran bir yol üzerindedirler. Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret vardır. (15/59–77)

 

Zulmü veya küfrü açıkça dile getirmek geri dönüşü olmayan bir yola girmektir. Şeytanın taktiğidir. Islah olma umudunu kaybettirmeye çalışmasıdır şeytanın.

Özgürlük yalanıyla günah işleme rahatlığını isteyenlere karşı dikkatli olunmalıdır. Kimse kimseye karışmasın, herkes dilediğince yaşasın anlayışına İslam izin vermez. Davet ve eğitim çalışmaları kâfirlerin-cahillerin değer yargılarıyla sürdürülemez. Hanifleri yüceltip peygamberi yalanlayan Mekke müşrikleri de kendi değerlerine karışılmamasını istiyorlardı. 

 

Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın! Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim! Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapa geldiklerinden (vebalinden) kurtar. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu). Sonra diğerlerini helâk ettik. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü! Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler. Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. (26/160–175)

 

Diğer peygamberlerde olduğu gibi Kendini tanımlama, ücret istememe ve Allah’ın rabliğinden bahsetmekle başlar topluma tebliğ.

Soru üslubu ile toplumun veya bireyin yaptığı zulüm ve ahlaksızlar dile getirilir.

Net olmak toplu tebliğde sert olmak manasına gelmez.

Sürgün, tehdit, alay ve işkence hak davanın savunucuları için kaçınılmazdır. Küfür cephesi kendileri için önemli saydıkları şeylerin davetçi için de önemli olduğunu sanır.

 

Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik.) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız? (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz! Kavminin cevabı sadece: "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar (bizim yaptıklarımızdan) uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik. Onların üzerlerine müthiş bir yağmur indirdik. Bu sebeple, uyarılan (fakat aldırmayan) ların yağmuru ne kötü olmuştur! (27/54–66)

 

Davetçiye düşen tebliğdir. Hidayet Allah’ın takdiridir. Bazen hangi usul, üslup olursa olsun muhataba ulaşamayabiliriz. Hiç duymamışlar-görmemişler gibi yaşantılarına devam ederler. Söylediklerimiz etkili olmaz. İlgisizlikleri, vurdumduymazlıkları aşılamaz. Yeni yollar bulamadığımızda yeni insanlar/hedefler bulmaya hazır olmalıyız.

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkâr edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." Bunun üzerine Lût ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık, ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o, ahirette salih olanlardandır. Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı ‘çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz." "Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir" demek oldu. Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et." Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular." Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır." Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır." "Şüphesiz biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azab indireceğiz." Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır. (29/25–35)

 

Davet ve eğitim bir planlı, organize bir iştir. Verilen sorumlulukları yerine getirmeyi, hesap vermeyi, hesap sormayı gerektirir.

Kimliğimizi açık ve net ifade etmek, inandığımız gibi düşünmek ve yaşamak gerekir. Hz. İbrahim’e hemen iman etmesi Hz. Lut’un bize örnekliğidir.

Günlük hayata müdahale peygamberlerin tamamında vardır. Din bireysel, düşünsel, belli zamanlarda yaşanan bir olgu değildir. İnananlardan davranış değişikliği bekler. İş yerinde farklı evde farklı Müslüman istemez.

İslami faaliyetler ahlaki sorunlardan bahseder. Bunları açık ve net ifade eder. Fakat davet bir ahlak savaşı değildir. Sivrisinekle değil bataklıkla uğraşır.    

Ahmed KALKAN hocanın “kavram tefsirinde Hz. Lût ile ilgili şunlar da bulunmaktadır; (http://www.ahmedkalkan.com.tr/kavram-tefsiri/item/278-lut-a-s-ve-homoseksuel-kavmi.html)

1. Sığınacak Bir Kale; “(Lût) Keşke benim size karşı (savunacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim!” dedi.; “Lût, doğrusu dedi, ben sizin bu işinize buğzedenlerdenim.”; “(Ey Lût) ‘Biz seni halkın işine karışmaktan men etmemiş miydik’ dediler.”; "...Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın, çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış’ dediler.”; “Onlar şöyle dediler: Ey Lût, bu dâvâdan vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürülenlerden olacaksın.”

İyiliğin emri ve kötülüğün nehyinde aslolan; bunlara karşı olunduğunun belirtilmesi ve kalple, dille ve imkân/güç varsa elle bu karşı koyuşun gösterilmesidir. Her şartta bir mü’min bu karşı duruşunu belirtmek durumundadır. Zira bunun ötesinde bir hardal tanesi kadar bile iman olmadığı Rasûlullah tarafından bildirilmiştir. Bizlerden münkeri mutlaka ortadan kaldırmamız değil, öncelikle ona karşı mücâdele etmemiz, kulluk borcu olarak istenmiştir. Zira münkerin ortadan kaldırılmasında bizim dışımızdaki faktörlerin de etkileri vardır. Ve onu engelleyemediğimiz zamanlar da olacaktır. Ancak aslolan ona karşı koyuşumuzdur. Bu alanda sonuçla değil; duruş ve tavır geliştirmekle sorumluyuz.

Ancak her mü’min gibi rasullerin kalbinden de, münkeri tamamen ortadan kaldırmak arzusu geçer. Ve elde imkânların bulunmasını arzular. Bu açıdan iyiliğin emri ve kötülüğün yasaklanmasında sonuç açısından ideal noktaya "güç" ile ulaşılabilmektedir. Adâletin, güçle desteklenmesinden daha güzel ne olabilir? "Biz, Kitap (adâletin teorik malzemesi) ile mîzânı/ölçüyü indirdik. Biz demiri (onun uygulanmasında gerekli olan gücü) de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır."2846 Ve güç kullanarak kötülüğün yasaklanmasının mümkün olduğu zeminlerde bunun hemen uygulanması, hem aklın hem de vahyin gereğidir.

Farz olan bir şeyin yerine getirilmesi için gerekli olan şeyler de farzdır. Bu yüzden kötünün önüne set çekmek için günün gereklerini tedârik etmek da farzdır. Kalbinde küfre ve menhiyyâta buğz dahi kalmayan kişilerin dinî durumlarını tekrar kontrol etmeleri öncelikli bir görevdir.

“Allah Lût’a (a.s.) rahmetini bol kılsın; aslında o, çok muhkem bir kaleye (Allah’a) sığınmıştı.”

“(Lût şöyle duâ etti:) ‘Rabbim! Bozgunculara karşı bana yardım et."; "Rabbim! Beni ve âilemi, onların yapageldikleri kötülüklerden kurtar."

"Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık."

2. “Arkanıza Bakmayın!”; "Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de arkasına bakmasın, gitmeniz istenen yere gidin!"

Hayr da şer de, önemli karar ve faaliyetlerin icrâ ânı olarak geceleri kullanır. O geceler hem nûrun hem de zulmün en kesif icraatlarına şâhit olmuşlardır. Gecenin bereketi ve farklılığından nasibini alamamış kişi ve hareketler berekete ulaşamazlar.

“Şüphesiz gece nâşiesi (kalkışı, neşesi), tam bir âhenge/uyuma ve sağlam bir söze/kırâate daha elverişlidir.”

Arkana bakma! Nûh gibi fıtratının sıcaklığıyla bataklıkta bıraktığın yakınlarına meyledebilirsin. Bu seni bilgin olmayan konuda duâ etmeye ve câhilî davranışa itebilir. Ya da Allah'ın azâbı o denli şiddetlidir ki, değil onu yaşamak, onu bir başka obje üzerinde izlemek bile insanın ruh halini etkileyip bozabilir. Mü’min bir gözün ve gönlün ona şâhit olması bile istenmemektedir.

3. Peygamber Karısı veya Akrabası Olmak İnsanı Kurtarmaz: “Allah inkâr edenler hakkında Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hıyânet ettiler. Kocaları Allah'tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): ‘Haydi, girenlerle beraber siz de ateşe girin!’ denildi.”

Bu âyette iki peygamber karısının, kocalarına inanmamakla kalmayıp ayrıca onları son derece üzdükleri anlatılmaktadır. Bu kadınların hıyânetleri küfürleri idi. Dinde ihânetlerinden dolayı peygamber kocaları, onları Allah'ın azâbından kurtaramamıştı ve onlar da öteki suçlular gibi ateşe atılmışlardı.

Kişiyi kurtaran, kendi imanı ve amelidir.

Kişinin kendi imanı ve sâlih ameli, yani takvâsı olmadıktan sonra, herhangi bir sâlih insana, âlime veya peygambere akraba olmanın bir yararı olmaz. Bu husus, Kur'ân'ın birçok yerinde yinelenir. Meselâ Hûd Sûresinde anlatıldığı üzere peygamber oğlu olmak, Nuh'un kâfir oğlunu azaptan kurtaramamıştı. "Nûh Rabbine seslendi: 'Rabbim, dedi, oğlum benim âilemdendir. Senin sözün elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin!' (Allah Teâlâ): 'Ey Nûh, dedi, o senin ailenden değildir. O, yaramaz iş yaptı. Bilmediğin bir şeyi Benden isteme. Sana câhillerden olmamanı öğütlerim!"

Peygamber karısı olmak, Nûh'un ve Lût'un karılarına yarar sağlamadığı gibi, kâfir karısı olmak da Firavun'un karısına zarar vermemiş; tam tersine, o şartlar içinde inanması, kendisini Allah katında daha da yüceltmiştir. "Allah iman edenler hakkında da Firavun'un karısını misâl verdi. O: 'Rabbim, bana katında, cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar ve beni o zâlimler topluluğundan kurtar!' demişti.”

4- Livâta Fiilinin Çirkinliği

a- Lût kavminin işlediği livata fiili, çok çirkin bir ameldir. Bu fiili işleyenler, hem dünyada hem de âhirette azâbı hak ederler. Çünkü bu ameli işleyenler, hasta/mikroplu kişilerdir, her toplumu bozarlar. Toplumu böyle kişilerden temizlemek gerekir. Bunlar hayvanlardan daha beterdirler. Onun için, Allah (c.c) böyle yapan kişileri hem dünyada hem âhirette büyük azapla tehdit etmiştir.

b- Lût kavminin yaptığı çirkin fiilin hem yapana hem yapılana sağlık yönünden büyük zararı vardır. Ayrıca yapan ve yapılan için büyük bir utanç kaynağıdır ve ikisinin arasında düşmanlık meydana getirir.

c- Bu çirkin amelin işlenmesiyle kadın, erkek tarafından terkedildiği için kadınlar büyük zarar görür ve toplum bozulur.

d- Lût (a.s.) kavminin yaptığı çirkin fiil, neslin azalmasına sebep olur. Onun için Allah (c.c.), bu fiili yapan kavmi cezâ olarak helâk etmiş ve dünyadan tamamen kaldırmıştır. Ayrıca kıyâmet gününde de onlara büyük bir azap vardır.

5- Misâfire İkram; Bu kıssa, misafirin güzel bir şekilde ağırlanması, ikramda kusur edilmemesi ve her türlü eziyetlerden korunması gerektiğini gösterir. Lût (a.s.), evindeki misafirleri livata yapmak için götürmek isteyen kimselere, kızlarını onların liderleriyle evlendirme teklifinde bulunarak misafir olan melekleri korumak istemiştir.

Lût (a.s.), sakalsız ve bıyıksız güzel gençler sûretinde gelen melekler kapısını çaldıklarında, kavminin fuhuş yapmak için onları almaya geleceğini, onların yüzünden başına büyük bir problem geleceğini bildiği halde, misafirleri geri çevirmedi ve onları korumak için elinden geleni yaptı.

Lût (a.s.)’un bu davranışı, bizim için büyük bir örnektir. Eve gelen misafire ikram etmek ve onu korumak için elden geleni yapmak gerekir. Rasûlullah (s.a.s.), bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’a (c.c.) ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin!”

Burada ve daha başka yerlerde Kur’an, tek başına sadece Sodomî (eşcinsellik) hastalığının Allah’ın gazâbını insanların üzerine çekmeye yetecek iğrenç bir günah olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden, bu tür suçların kökünü kazıyıp ortadan kaldırmanın, Peygamberin örnekliğindeki İslâm devletinin bir görevi olduğunun ve bu suçu işleyen kimselerin cezalandırılması gerektiğini öğreniyoruz.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ