TESETTÜR - rahle.org

TESETTÜR - rahle.org

TESETTÜR


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Eslem Y. BIYIK

Es selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh 

Sevgili kardeşlerim; bunu sadece bir yazı olarak değil de benden size bir mektup olarak görmenizi isterim. 

Bendeniz, tesettürün zorlu yollarını iyi veya kötü bir şekilde aşabilmiş ve size buradan yazabilmek, yaşadıklarımı anlatabilmek şerefine nail olmuş bulunmaktayım Allah’a şükür. 

Önce klasik bir giriş olarak, konu başlığımızın sözlük anlamını belirteyim. Sözlük anlamı dediğimde aklınıza ilkokul birinci sınıfta bize aldırdıkları, ağaç kelimesi ile başlayan o sözlükler gelmesin. Rabbimin tabirini ancak onun kitabı açıklayabilir. 

Cilbab kelimesi örtü, üzere sarılan çarşaf olarak belirtilir Arapçada. Kur-an'ı Kerim’de ise Ahzab suresinde bakın nasıl belirtilmiş. 

“ Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üzerlerine cilbablarını alsınlar. Bu onların tanınmasını ve bundan dolayı incinmemelerini sağlar. Allah Gafurdur, Rahimdir” (59) 

‘Bundan dolayı incinmemeleri’ kısmı ‘rahatsız edilmemeleri’ anlamına da gelebilir. Lakin ayeti sağa yatırsak da sola yatırsak da bizim beynimiz ne mesaj alıyorsa kâfirlerin, müşriklerin de beyni aynı mesajı alıyor; şüpheniz olmasın. Çünkü o dönemlerde herkesçe bilinen bir mevzudur; kadınlara, kızlara hürmet gösterilmemesi, özeli, mahremi olmaması, ortalıkta istedikleri ya da zorlandıkları şekilde dolaştırılmaları. Bu ayetin Medine döneminde indiği göz önünde bulundurulursa, işler iyice çığırından çıkmış olmalı. 2000’li yıllarda olduğu gibi, 28 Şubat unutulduktan sonra olduğu gibi... 

Günümüzde uygulanan tesettür bizi dışarıdan tanınmayacak biçimde veya musibetlerden koruyacak biçimde mi sizce? Bence yakınından bile geçmiyor. Bırakın dikkat çekmeyen renklerle veya vücut hatlarımızı gizleyecek şekilde olmasını, biz artık mahrem yerlerimizi gizleyemez olduk. Ziynetlerimizi, sadece babalarımızın, kardeşlerimizin, eşlerimizin, amcalarımızın, dedelerimizin (…) görebileceklerini sokaklarda gösterir olduk. Özellikle tasarlanmış ‘’tesettür modası’’ diye satılan ama teberruc olanlarla sosyal medyada kendimizi paylaşır olduk. Allah'ın affına sığınırım. Peki, nedir bu teberruc? Dini olmayan bir platformda: 

-’süslü ve ihtişamlı bir şekilde kendisini gösteren, ortaya koyan’  olarak açıklamışlar. Bu kelime sadece İslami bir kavram değil zaten ama kullanıldığı yere göre dehşet anlamlara bürünebilir bir sözcük. 

Peki, ben burada tesettür-teberruc şeklinde bir karşılaştırma yaptım, neden? Bu bu sözlerim de izlediğim bir çizim videosundan oluşturduklarımdır (1). Videoda iki adet örtülü bayan çiziliyor. Birisi siyahlara büründürülmüş, sadece yüzü ve elleri açıkta bırakılmış bir kişi ve üzerinde tesettür yazılı; diğeri açık bayanların da giyebileceği kısa dar pantolon, zarif, süslü bir tişört ve boynunu gösterecek ince şallı bir kişi, bunda da teberruc yazılı. Şimdi gelelim iki resim arasındaki farka. Birinci resimde Nisa Suresi 24’ de geçen; 

Mümin kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar; ırzlarını korusunlar. Ziynet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünenler müstesna. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar.”

Kurallara uygun bir örtülülük görüyoruz ki bu tesettürdür. Şimdi ayetin Arapçasında geçen ‘hımar’ kelimesini size, yine tesettüre önem veren bir kardeşimizin yazısından aldığım bilgilerle açıklamak isterim (2). 

Hımar kelimesi –cilbab, burka, nikab gibi kelimelerden farklı olarak ‘baş’ anlamı içerdiği için daha açık anlamlı bir örtüdür. Bunu Türkçedeki -yemeni, yaşmak, yazma, tülbent ile başörtüsü arasındaki ufak fark gibi görebilirsiniz. 

Bir de  burada ‘yakalarına tutturmak’ kısmına dikkat çekmezsek olmaz. Dönemin hür kadınlarının kullandıkları başörtüsü baştan aşağı sarkan, süs işlevi de gören, yaka hizasındaki göğsü ve takıları örtmezdi. Bu bana bu dönemlerde de sıkça rastladığımız bir ‘boyun gösterme’ modasını yani ikinci resimdeki ‘şeffaf örtüleri’hatırlattı.  

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi: 

“Ebu Bekir’in kızı Esma, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına girdi. Esma’nın üzerinde şeffaf bir elbise vardı. 

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan yüzünü çevirdi ve: 

−‘Ey Esma! Bir kadın hayız görme çağına ulaştığında, ondan şu ve şu müstesna bir şeyin gözükmesi doğru olmaz! Buyurdu ve yüzü ile iki eline işaret etti.” 

Ebu Davud 4104 

 

Ayak ve el bileklerimiz, saç köklerimiz yahut saç tellerimiz, boynumuz gibi yerleri göstermemiz, peygamber efendimiz (s.a.v),  örtümüzden dış hatlarımızın bile belli olmasına bu denli karşıyken ne kadar doğru veya ne kadar kabul edilebilir? Bunu sizlerin tasarrufuna bırakıyorum.  

Son olarak kısaca kendi hikâyemden de bahsetmek istiyorum. Çok ilginç değil ama bu yazıları yazanı da bilin istedim.  

Tesettürle bürünmüş bir ailem var ve hep böylelerdi, elhamdülillah. Babamla planladığımız bir tarih vardı ve ben arkadaş çevremde birazcık sürü psikolojisi ile bu tarihten 1 sene önce 13 yaşında kapandım. Yine çevre ve etraf kaygısı ile az önce yerdiğim kadar kötü olmasa da, burada doğrusunu anlatmaya çalıştığım ve olmanızı istediğim tesettürde değildim. 16 yaşında bir yaz kampında beni çok etkileyen bir hocamız ve yirmili yaşlarda peçeli bir ablamız vardı. Allah onlardan razı olsun. Onlarla birlikte gerçek tesettürü gördüm ve o tarihten beri uygulamaya çalışıyorum inşallah. 

Bana yazma fırsatı veren Yakup Selen’e, hadislerde ve ayetlerde yardımcı olan anneme ve babam Ammar’a, son olarak esas yazıyı yazmam için doğru tesettürüme yardımcı olan Firuzan Hocama çok teşekkür ederim. Allah onlardan ve sizlerden Rahmetini esirgemesin. 

 

Dipnot 1= youtube/ melek kargın; tesettür-teberruc 

            2= google/ sarpbiryokus,blogspot 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ