BAZI ÖNEMLİ MÜFESSİRLER VE ESERLERİ - rahle.org

BAZI ÖNEMLİ MÜFESSİRLER VE ESERLERİ - rahle.org

BAZI ÖNEMLİ MÜFESSİRLER VE ESERLERİ


Facebookta Paylaş
Tweetle

Hakan Erdem

İBN-İ KESİR (774/1372): TEFSİRU’L - KUR’ANİ’L - AZİM

Müfessir, fakih ve tarihçi olan Ebu'l-Fida İsmail b. Ömer, Şam'da doğmuş (701/1301). orada yetişmiş ve yine Şam’da vefat etmiştir. Zamanın alimlerinden, özellikle Ibn-i Teymiyye’den çok faydalanmıştır. Aralarında ibn Hacer el-Askalani gibi ünlülerin de bulunduğu birçok kişi kendisinden ders almıştır. Şafii mezhebine mensuptur.

"Tefsiru İbn Kesir" ya da " Tefsiru’l-Kur'ani'l-Azim" (Yüce Kuranın Tefsiri) adlarıyla bilinen 4 ve 5 cilt halinde basılan eseri meşhurdur. EserTürkçeye çevril­miştir. "Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri" adıyla 16 cilt halinde Çağrı Yayınlan arasında basılmıştır. Ağırlıklı olarak rivayet metoduna göre yazılmıştır. Eserin başlıca özellikleri şunlardır

a)    Sure içindeki ayetler belli gruplara ayrılarak tefsir edilmiştir.

b)     Hadis tenkit usullerine önem verilmiş, tarihi bilgiler genişçe işlenmiştir.

c)     Naklin yanı sıra akıl ve tenkit ölçülerine de baş vurulmuştur.

d)     Tefsirin sonunda Kur’an-ı Kerim'in faziletleriyle ilgili bir bölüm yer almak­tadır.

İBN-İ CERİR ET-TABERİ (310/922): CAMİU’L-BEYAN AN TEFSİRİ’L-KUR’AN

Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi küçük yaşta kendini ilme vermiş yedi yaşında, doğduğu Taberistan'dan Rey, Bağdat, Basra, Küfe ve Mısır'a giderek ilimde derinleşmiş ve nihayet Bağdat'ta vefat etmiştir.

Tarih, fıkıh ve tefsir ilimlerin yanı sıra diğer bilim dallarıyla meşgul olmuştur. Şafii mezhebinden olmasına rağmen, düşmanlıklarını kazandığı Hanbeliler tarafından Rafizilikle suçlanmıştır. " CamiuYBeyan an Tefsiru'l- Kuran" (Kur’an'ın Tefsirinde Kuşatıcı Açıklama) adlı 30 ciltlik tefsiri en mühim eserlerindendir. Nakli tefsirde tercih metodunu kullanan ilk müfessirlerdendir. Eserinde Kuran lafızlarını

kelime kelime ve ayet ayet ele almış ve bunları açıklamış bütün delilleri toplamış ve daha sonra onlardan tercih ettiğini göstermiştir. Tercih ve tenkit hususunda tevillere girişmiştir. Taberi’nin bu tefsiri, Hz. Peygamber (sav), sahabe, tabiun ve kendisine kadar gelen tefsir görüşlerini toplayan bir ansiklopedidir. Selefin görüşlerini incelemek isteyen araştırıcılar öncelikle bu esere müracaat ederler. Bu eser lügat, tarih, fıkıh, nahiv, kıraat, Islami ve cahili şiirler için bir kaynak teşkil eder. Nakli tefsirlerin en mükemmel misalini teşkil eden bu eser tefsir tarihinin başlangıcı ve (eski) tefsirler üzerinde araştırma yapacaklar için çok önemli bir başvuru kaynağıdır. Eser henüz Türkçeye çevrilmemiştir.

FAHREDDİN RAZİ (606/1209): MEFATİHU’L- ĞAYB (TEFSİRU KEBİR)

Müfessir, mütekellim, fakih ve filozof Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer Rey şehrinde doğmuştur. Aslen Taberistanlıdır. Soyu Kureyş kabilesine kadar uzan­maktadır. İlk tahsilini babasından aldıktan sonra devrin çeşitli bilginlerinden temel ve yardımcı ilimleri öğrenmiştir.

Derslerine çok sayıda alim ve öğrenci katılır, istifade ederlerdi. Evinden oku­luna giderken bineğinin çevresinde üç yüzden fazla öğrencinin yürüdüğü görülürdü. İcaz ve hitabette etkili olduğu için, yemekte iken kitap dışı geçen zamanlarına çok acıdığını söylemiştir. Hicri 606’da Herat’ta vefat eden Razi; tef­sir, fıkıh, felsefe, kelam, edebiyat, tıp, matematik ve tabiat ilimleriyle çok uğraşmış ve bunların hepsinde üstün bir varlık göstermiştir. Bu çalışmalanndan ve başarılarından dolayı kendisine "Şeyhu'l-lslam" lakabını vermişlerdir. Hakkında eserler yazılmış birçok araştırmaya konu olmuştur.

Tefsiru'l-Kebir adıyla tanınan "Mefatihu'l-Gayb" (Gaybın Anahtarları) adlı 8 ciltlik eseri önceki tefsirlerden farklı bir üslupla yazılmıştır. Razi bu tefsirini tamamlayamamış, tefsir, talebeleri tarafından tamamlanmıştır.

Tefsirde imam denilince Razi’nin tefsiri akla gelir. Tefsirde akli ilimlere geniş yer verilmiş, bu yüzden de itirazlara uğramıştır. Dirayet tefsir metodunun en 2 güzel örneklerinden biri olan bu tefsir alimler tarafından yeterince incelenmemiştir. Eser Türkçeye çevrilmiştir. Prof. Dr. Suat Yıldırım Hoca başkanlığında bir

                heyet tarafından çevrilen eser "Tefsir-i Kebir" adıyla 23 cilt halinde Akçağ

 Yayınlan arasında basılmıştır.

Tefsirin genel özellikleri:

 

1-    Yalnız Fatiha suresi bir cilt olacak kadar geniştir.

2-     Rivayet ve dirayet metotları birleştirilmiştir.

3-      Sure ve ayetler arasındaki münasebetler belirtilmiştir.

4-      Şafii fıkhı ağırlık kazanmıştır.

5-      Ahlak, felsefe, astronomi konuları geniş bir şekilde yer almıştır.

6-      Bazen de tasavvufi beyanlar yer almıştır.

Tefsir bünyesinde felsefe ve birtakım ilimlerle ilgili bilgileri ihtiva ettiği için "Tefsirden başka her şey var."denilmişse de bu haksız bir itham olmuştur. Tefsirinden başka 65 kadar eseri bulunmaktadır.

ALUSİ (1270/1853): RUHU’L- BEYAN

Müfessir ve müceddid olan Ebu's-Sena Şihabuddin Mahmud Bağdat'ta doğmuş, yine orada vefat etmiştir. Alusi Irak’ta Fırat nehir üzerinde bulunan bir adadır. Hülagu'nun Bağdat'ı istilası sırasında buraya sığınan zata ve ailesine Alusi denilmiştir. Daha sonra Bağdat'a gelmiş olan bu aileden birçok alim ve edebiyatçı çıkmıştır. Alusi babasından ve diğer alimlerden ders alıp yetişmiş, 13 yaşında ders vermeye ve eser telifine başlamıştır. Fıkıhta Şafii mezhebine uymuş, hatta Bağdat'ın bir süre Hanefi müftüsü olmuştur.

Müftülük, müderrislik ve vakıf faaliyetlerini gündüz yaparken, akşamlarını dost­larıyla sohbete ayırmış, daha sonra sabahlara kadar da eser yazım işleriyle uğraşmıştır.

Alusi’yi şöhrete kavuşturan eseri "Ruhu’l-Meani fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azim"(Yüce Kuranın Tefsirinde Manaların Ruhu) adındaki eseridir. 5 yılda yazımı tamamlanan bu eserde rivayet metoduna ağırlık verilmişse de dirayet usulleri ihmal edilmemiş, her iki metodu birleştiren bir çalışma uygulanmıştır. Bazı eserlerde de işari tefsir metoduna yönelmiştir. Tefsirin belli başlı özellikleri şöyledir:

1-    Ön sözde Kuran ve tefsir konularıyla ilgili bilgiler verilmiştir.

2-     Sureler ve ayet grupları arasındaki uyum belirtilmiş.

3-     Sure ve ayet faziletlerine dair haberler nakledilmiştir.

4-     Kıraat incelikleri, dil incelikleri ve edebi sanatlar belirtilmiştir.

5-    Bazı ayetlerin tefsin çok geniş işlenirken, önceki bir kısım müfessirlerin bazı görüşleri de eleştirilmiştir.

6-    Astronomi, tabiat ilimleri ve felsefe konularının tefsirlerde yer almasına karşı çıkılmışsa da yer yer anılan konulann işlendiği ve faydalı bilgiler verildiği gözlen­miştir.

7-      lşari nüktelerden sık sık söz edilmekle birlikte manasız tevillere ve saçma

 

anlayışlara gidilmemiştir.

8-      Eserini telifte Zemahşeri, Razi, Kadı Beydavi, Ebu Hayyan, Ebu's-Suud, Suyuti, Ibnu'l-Arabi, Ibn Teymiyye ve diğerlerinden yararlanmıştır.

SEYYİD KUTUP (1906/1966): Fİ ZILALİ’L-KUR’AN

1906 yılında Mısır'ın Asyut kentinde doğdu. İlkokulu bitirdiğinde Kur’an'ı baştan sona ezberlemişti. Orta ve lise tahsilini Ezher'de bitirdikten sonra yüksek tahsilini Kahire Üniversitesinin Daru'l-Ulum Fakültesinde yaptı. 1933 yılında buradan mezun olurken eğitim ve pedagoji bölümünden de bir sertifika aldı. 1941 yılında sosyoloji doktorası yapmak üzere devlet tarafından Amerika’ya gön­derildi. Amerika'da geçirdiği iki yılda günümüz doktrinlerini geniş olarak araştırıp inceledi.

1954 yılında askeri ihtilalle, Amerika'dayken tanıdığı Müslüman Kardeşler cemaatine üye olma suçundan on binlerce Müslümanla birlikte zindana atıldı.

Eserlerinin birçoğunda olduğu gibi bu tefsirinin de son yarısını hapiste yazdı.

Cemal Abdunnasır'dan özür dilmesi halinde affedileceği söylendiğinde, "Batıldan ve münafıklardan özür dileyerek alçalamam."diyerek bu teklifi reddetti ve yirmi dokuz ağustos 1966 yılında idam edilerek şehit oldu.

Seyyid Kutup asrımızın çöl haline gelen manevi yakıcılığı karşısında Kur'an'ın gölgesine sığınmış ve orada duyup yaşadıklarını kağıt üzerine aktararak bu değerli tefsiri meydana getirmiştir. Bu yüzden de ona "Kur'an’ın Gölgesinde" anlamına gelen "Fi Zılali'l-Kur’an" adını vermiştir. Eser tamamen dirayet tefsiridir. Şafii mezhebine bağlı olması nedeni ile tefsirde nadiren geçen fıkhi meseleler bu mezhep üzerine beyan edilmiştir. Bu çalışma araştırmacıların ve alimlerin takdirine mazhar olmuştur. Üslup yönünden fevkalade olup, sosyal meseleleri ayrıntılı olarak işlemiştir. Ön sözden sonra sure tefsirleri başlamış, ayetler gru­planmış, konuya göre başlıklar verilmiş, böylece sürükleyici ve akıcı bir özellik kazandırılmıştır.

EBU’L-ALA MEVDUDİ (1903-1979): TEFHİMU’L-KUR’AN

"Ümit ediyorum ki bu eseri okuyan kimseler derinlemesine olmasa bile yeter­li düzeyde bir Kuran bilgisine sahip olacaklardır."diyen Mevdudi (Kur'an’ın

Anlaşılması) anlamına gelen eserine 1942’de başlamış olup 5 senede Yusuf sure­sine gelmiş, 1948’de hapse girince kalanını da orada tamamlamıştır.

Yine Mevdudi'nin kendi ifadesi ile, temelde Arapça ve Islami bilgi edinmiş insanlann araştırmalarda yararlanabileceği bir tefsir olmaktan öte normal bir seviyede olmayan diğer insanlann da anlayabileceği bir tefsir olması isteğiyle ele alınmıştır. Bu yüzde tefsir ilmini ilgilendiren meselelerin münakaşasına girilme­miştir. Ayetler konularına göre paragraflar halinde alınmış, başına meal başlığı konmuştur.

Her surenin başında tercüme ve tefsire geçmeden giriş bölümünde surenin nüzul sebebi, o dönemin şartları, Islami davetin hangi merhalede olduğu vb. konular ele alınmıştır.

Açıklama (tefsir) bölümünde iki şeye dikkat etmiştin

1-    Okuyucunun kafasına takılabilecek, merak edebileceği hususları izah,

2-     Okuyucunun dikkatinden kaçmış, ancak bilmesi gereken hususların beyanı.

Mevdudi'nin eserini okurken kendisinin tavsiye ettiği metot şöyledir.

-Her surenin giriş bölümündeki kısım dikkatlice okunduktan sonra surenin tamamı okunurken giriş bölümündeki bilgiler hatırda tutulup göz önünde bulun­durulacak.

-Meal bölümü okunup, açıklama (tefsir) bölümü okunmadan ayetler anlaşılmaya çalışılacak.

-Bu işlemlerden sonra ayetleri bir de açıklama bölümü ile birlikte anlamaya çalışmak

Eserinden faydalanmak isteyen okurların dikkatine arz edilir.    

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ