Recai BAHADIR
Yüce Rabbimize iman etmiş İslami bir dava bilincine sahip Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz ortamı ve bu günlere hangi süreçlerle geldiğimizi tahlil etmek, yapılması gerekenleri belirlemek için gereklidir. Ancak doğru bir tahlil sonrasında yapılması gerekenler belirlenebilir ve doğru bir strateji ile uygulanabilir. Ümmet bilincini önceleyen tevhidi İslami dönüşüm planlı ve örgütlü bir çalışma ile gerçekleşebilir.
Dünyada ve yaşadığımız bu ülkede iç ve dış faktörlerin etkisiyle İslami hedefleri olan yapıların bile dava bilinçlerinin zayıfladığını, toplum olarak ta İslam dışı düşünce ve hayat tarzlarına doğru sürüklendiğimizi hepimiz görmekteyiz.
İslami dava bilincini zayıflatan unsurları iki başlık altında toplarsak bunların ilki küresel/yerel İslam karşıtı güçlerin ortaya koydukları engelleme/sindirme/ saptırma/ uzaklaştırma çabaları olarak ifade edilebilir. İkinci başlık ise kendilerini İslami yapılar olarak ortaya koyan kişi, cemiyet, cemaat, tarikat gibi yapıların İslam’a yönelişi engelleyen tutumlarıdır.
Yerelde ( Bu ülkede), Kemalist rejim en zorba yöntemlerle insanları sindirmiş, İslam’ın en temel değerlerini bile yasaklamıştı. Olduğu gibi görünmek ve inandığı gibi yaşamak büyük bedellerin ödenmesini gerektiriyordu. Kemalizm; ikiyüzlülüğün yaygın olduğu, çoğunluğun birbirine rol yaptığı riyakâr bir toplumun oluşmasına yol açmıştı. Kemalist devrimlerle toplum hem bilgisizliğe mahkûm edilmiş hem de ikiyüzlü olmaya zorlanmıştı. Müslümanları aşağılamak ve insanların İslam’a teveccühünü kırmak için gerici, irticacı gibi yaftalar da sürekli gündemde tutulmaktaydı.
Mısır'da ihvan hareketi, Pakistan’da cemaati İslami dünya Müslümanlarını etkilemiş özellikle Seyyid Kutup ve Mevdudi gibi âlim ve dava adamlarının etkisiyle tüm dünyada İslami dava bilinci yüksek, Müslümanlar çoğalmaya başlamıştı. Türkiye'de tercüme eserlerin de etkisi ile 1970 ile 2000 yılları arasında İslam’a yöneliş noktasında bir ivme yakalanmış, her yaştan insanın, yaşadığı hayatı-sistemi sorgulayıp, İslami bir hayat yaşamak için okuyup araştırdığı, sorguladığı ve İslami değerleri için fedakârlıklar yaptıkları tevhidi bir arınma süreci yaşanmıştı.
İslam’a teveccühün artması, yerel ve küresel kafirleri daha sofistike yöntemlerle Müslümanlarla mücadele etmeye sevk etti.
Son yüzyıldaki teknolojik gelişmeler ile internetin yaygınlaşması ve 2000 yılı başlarında cep telefonlarında da internete erişimin başlaması ile dünya tarihinde tüm insanları kapsayan çok büyük bir değişim-dönüşüm yaşanmaya başladı.
Usule dayalı derinlikli bilginin değerinin azalıp toplama bilgi ve malumatın ön plana çıktığı, görünür olmayı -imajı- önceleyen, günaha erişimin kolay olduğu, oyun eğlence ve fuhşiyatı yaygınlaştıran ve doğallaştıran, aile bağlarını bile neredeyse yok edip tüm insanları bireyselleşmeye, azgınlaşmaya arzu ve isteklerine(heva) tapmaya çağıran çok farklı bir (sanal) dünya ile karşı karşıya kalındı. Bu sanal dünya tüm insanları özellikle de gençleri adeta büyüledi/hipnotize etti.
İnternetin yaygınlaşmaya ve insanları esir almaya başladığı son yirmi yıl ülke olarak çok hızlı bir zenginleşme döneminin de yaşandığı yıllar oldu. Zenginlikle şımaran bu toplum televizyon ve sanal dünyanın ayartıcı etkisi ile İslami duygu ve düşüncelerinin çoğunu iyice kaybetmeye başladı.
Yerel ve küresel kâfirlerin Müslümanları, İslam’dan ve Müslümanlardan soğutma ve uzaklaştırma yöntemlerinden biri de Müslümanları terörizm ile yaftalamak oldu. Her türlü aşağılama ve İslam’dan uzaklaştırma çabalarına rağmen İslam’a yönelip Müslümanların yanında durmaya çalışan müminlere terör yaftası son yıllarda en çok kullanılan yöntemlerden biri haline gelmiştir.
Dünyada İslam karşıtı güçlerin etkili yöntemlerinden biri de kâinat ve canlıların yaratılışı ile ilgili konularda teoriler üretip bunları tüm dünyaya mutlak hakikatlermiş gibi sürmeleridir. Günah işleye işleye imani anlamda zaten zayıflamış olan insanlar bilimin ortaya koyduğu açıklamaları sorgulayacak bir birikime de sahip olmadıklarından kolayca ateisme/deisme kaymaktadır.
İslam karşıtı güçlerin olanca çabasına rağmen fıtri olarak ya da ailesinin etkisi ile İslami bir hayat yaşamayı düşünen gençleri ise çok daha etkili saptırıcı/ İslam’dan uzaklaştırıcı yöntemler beklemektedir. Rasyonalist, modernist bir İslam anlayışını yaymaya çalışan yapılar ile sapkın birçok görüş ve uygulamanın bulunduğu şirke bulanmış cemaat ve tarikatlar.
İslam’a yönelmiş, ama derinlikli bir bilgiye sahip olmayan bu dindar gençleri İslam’dan uzaklaştırmak için medya her zaman olduğu gibi üzerine düşeni fazlasıyla yapar. Yayınladıkları aşağılık dizi ve filmlerle yaptıkları tahribat yetmiyormuş gibi bir de düzeysiz tartışma programlarıyla en uçuk görüşler gündeme getirilir, İslami izzet ve vakardan yoksun kişiler adeta horoz dövüşü gibi birbirleriyle tartıştırılarak aziz İslam bayağı bir din olarak gösterilmeye çalışılır. İslam adına toplumda ve gençlerde hiç bir karşılığı olmayan tarikatçı-tasavvufçu-modernist kişiler İslam’ı ve Müslümanları temsil ediyormuşçasına daima ekranlarda reklam edilir.
Listeyi uzatabileceğimiz daha birçok yol ile tüm İslam karşıtı güçler çalışmalarını sürdürmektedir. Bu yozlaşma, bozulma ve İslam’dan uzaklaşmanın/uzaklaştırmanın farkında olan İslami dava bilincine sahip yapıların öncelikleri neler olmalıdır?
Yerel ve küresel kâfirler ile İslami görünümlü yapıların, İslami mesajı bulandırmaya çalışan taktik ve yöntemlerine ancak bilgi bilinç ve basiretle karşı koyabiliriz. Usule dayalı düzenli bir okuma yapmadan İslami kimliğimizi muhafaza edemeyiz. Her gün yeni sorularla kafaları karıştırmaya çalışan şeytanlar, toplama bilgilerle alt edilemez. Ümmet sorumluluğunu taşıyan müminler olarak Rabbimizin kitabını içten ve düzenli olarak okumalı peygamberimizin hayatını, İslam karşıtı güçlere karşı verdiği mücadeleyi kavrama ve örnek edinme düşüncesi içerisinde okumalıyız.
Rabbimizin mesajını kavramış, kâfirlerin taktiklerinin farkında olan müminlerin ve İslami camiaların daha fazla fedakârlık ve çaba ortaya koymaları gerekmektedir. Sürekli kendi iç bünyelerinde Kuran okuyarak sonra tekrar okuyarak sonra tekrar okuyarak kendilerini avutmamaları, kavradıkları hakikatleri pratiğe geçirmenin gayretinde olmaları gerekmektedir. İslam karşıtı güçlerle açık bir mücadeleyi göze alamayan yapıların her hangi bir iddiası olamaz.
Bütün insanların özellikle gençlerin ruhsuz, nostaljik heyecandan yoksun bir İslami bilgilenmeden ziyade diri coşkun, kimlik ve aidiyet kazandıran İslami yapılara ve önderlere ihtiyacı var.
Allah'tan başka ilah yok diyerek can ciğer arkadaş ve kardeşleriyle yürümek, tekbirlerle İslam düşmanlarına korku salıp kimlik ve aidiyet kazanmak tüm Müslümanların özellikle de gençlerin yaşaması gereken duygulardır. Müslümanların bireyselleşme bataklığından kurtulup, Müslüman kardeşler olabilmeleri böyle ortamlarda yaşadıkları duygular ile olur. Heyecanını, coşkusunu, inancını bilgi ve basiretle harmanlayan yapılar insanlara yön verebilirler.
İslam’ı derinlemesine kavramış dünyayı okuyabilen şahsiyetli İslam âlimlerinin önderliğinde coşkun bir İslami hareket insanların üzerindeki ölü toprağını alabilir.
Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.(Secde suresi /24)
“Allah’ın yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde Ve insanların akın akın Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde; Rabbine hamd ederek şanının yüceliğini dile getir ve O’ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.” Nasr suresi 1-3