İMANDA KEVNİ AYETLER VE AKLIN KULLANILMASININ ÖNEMİ - rahle.org

İMANDA KEVNİ AYETLER VE AKLIN KULLANILMASININ ÖNEMİ - rahle.org

İMANDA KEVNİ AYETLER VE AKLIN KULLANILMASININ ÖNEMİ


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Muhammed TÜRKERİ

 

Bismillahirrahmanirrahim

AKIL/ADEMÎ YÖN VE ÖĞRENME

İnsanoğlu doğumunda ölümüne kadar hayatta sürekli olarak gözlem yapmaktadır. Kullandığı beş duyu organı, hisleri, tahminleri ve tahminlerinin sonuçları, istekleri, isteklerine giderken izlediği yollar insanoğlunun gözlem yapmasını teşvik eder, çoğu noktada ise zorunlu kılar. Bizler gözlem yapmak zorundayız, sebebi ise beyinin sürekli olarak çözümleme yapma ihtiyacından kaynaklanıyor. Gözlerimiz açıkken çevreden gelen ışıkları anlamlandırmaya, uyurken gün içinde yapılan eylemleri değerlendirmeye yatkın bir yapıdır "beyin".

Hayatımızın her anında beyinin bu denli çok çalışması ve bir puzzle gibi bütün parçalarını özenle birbirine uyumlu ve tamamlayıcı yerleştirmesi bazı soruları oluşturuyor.

Soru 1- Beynin bu denli çalışmasının önemi nedir?

Soru 2- Beyin ve vücut (Biyolojik olarak) bizim yönlendirmemiz olmadan birlikte sağlıklı bir öğrenme yapabilir mi?

Soru 3- Öğrenmenin bizim inandığımız değerler ile ilişkisi nedir?

Sorduğumuz bu sorunların temel mantığı akıl yapımız, dış dünya ve hâletiruhiyemiz arasındaki derin bağ.

Cevap 1- İnsan yapısı gereği öğrenir. Örneğin televizyonda kanal değiştirirken ekranda belirlen sayılar ile istediğimiz kanala gelip gelmediğimizi anlıyoruz. Ekranda belirlen sayıların anlamını öğretim hayatımız içinde almış oluyoruz. Bu bize ileride kullanacağımız bilginin sağlamlığını kontrol etmemiz için mücbir bir neden oluşturuyor.

Beyin sürekli bu kontrolü yaptığı için aslında bizlere sadece bilgiyi sistematik olarak aktarmak kalıyor. Eğer biz beyinin bu hızına yetişmez isek veya bu yönde bir gelişmeyi kökten hiç başlatmazsak inandığımız şeylerin sağlamlığı hiç şüphe yok ki sürekli bizi izleyip zayıf anımızı kollayan dünyanın insafına kalacaktır. İleride bu konuya ait tamamlayıcı bölümler okuyacağız.

Cevap 2- Bu soruyu cevaplamadan evvel konuya ait sağlık kavramını tanımlamalıyız. Sağlık sözlük anlamında; vücudun fiziksel ve psikolojik olarak uyum içinde, çalışması gerektiği gibi çalışmasına denir.

Peki, söz konusu sağlığın nasıl çalışması gerekmekte. Eğer biz beynimizi kontrol eder ve ruhumuz ile çalıştırır isek yani beşeri yönümüzü Âdem-î yönümüz ile kontrol altına alır isek; beyin mutlak anlamda sağlıklı çalışacak ve dünyaya gelme nedenini fark edip tek olan Allah' a yönelecektir. Bu durumda o kişi için söz konusu sağlık kavramı Allah' a yönelmek olacaktır.

Eğer kişi beynini dünyevi arzularına bırakır ve Âdemi yönünü içinde hapsederse dünyaya gelme nedenini unutacak ve sahip olduğu hayatın hep bir fazlasını isteyecektir. Ölüm bu kişinin kapısını çaldığı vakit ise elinde hiçbir şey olmadan, dünyaya gelme sebebini infaz edemeden bu dünyadan göçüp gitmiş olacaktır. İşte bu kişiler için söz konusu sağlık; sahip olmadığı ve Allah' tan sürekli isteyip durdukları bu dünya malına sahip olmaktır.

Söz konusu sağlığı bu noktada kavramış isek artık asıl soruya geçebiliriz.

...Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis kötülüğü emredicidir... (Yusuf 53)

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah´ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpleri yalnızca Allah´ın zikriyle mutmain olur. (Ra' d 28)

2. Ayet için Fahruddîn Er-Razî Mefatîhu'l-Gayb tefsirinde şunları aktarır;

"Varlıklar üç kısımdır: Tesir altında kalmayan, müessir olan varlıklar; müessir olmayan ama tesir altında kalan varlıklar ve her şeyde müessir olup, hiçbir tesir altında olmayan varlık. Hiçbir şeyden müteessir olmayan müessir varlık, ancak Hak Subhânehû ve Teâlâ’dır. Müessir olmayıp, müteessir olan varlıklar ise, cisimlerdir. Çünkü bunlar, çeşit çeşit sıfatları ve birbirine zıt tesirleri (etkileri) kabul eden varlıklardır. Bunların ancak, kabul etme hususiyeti vardır. Bazen müessir, bazen müteessir olan varlıklara gelince, bunlar rûhânî varlıklardır. Bu böyledir, çünkü bunlar, Hz. Allah´a yöneldikleri zaman, Onun meşîetinden, kudretinden, tekvininden ve İcadından feyezan eden tesirleri kabul etme durumuna gelirler. Cisimler âlemine yöneldikleri zaman ise, onlar üzerinde tasarrufta bulunmaya iştiyak duyarlar. Çünkü cisimler âlemini yöneten, ruhlar âlemidir.

Bunu iyice anladığın zaman, bil ki, kalp, ne zaman cisimler âlemini araştırmaya ve müşahede etmeye (seyre) yönelirse, o esnada bir daralma ve çarpıntı ile o cisimler âlemini ele geçirip, onda tasarrufta bulunma konusunda şiddetli bir temayül meydana getir. Ama kalp, Hz. Allah'ın azametini araştırmaya ve müşahedeye yöneldiği zaman ise, kalpte Samedanî nurlar ve ilahî ışıklar hâsıl olur. İşte kalp o zaman sükûna erer. Bundan dolayı Hak Teâlâ ;”Haberiniz olsun ki kalpler ancak zikrullah (Allah´ı anma) ile mutmain olur.” buyurmuştur."

Yine aynı nokta merkezinde Fahruddîn Er-Razî Mefatîhu'l-Gayb tefsirinde 1. Ayet için şunları söyler;

"Feylesoflar, "kötülükleri alabildiğine emreden nefs"in ne olduğu hususunda, değişik görüşler belirtmişlerdir. Âlimler şöyle demişlerdir: "İnsandaki nefis tek şey olup, pek çok sıfatı ve hali vardır. Binâenaleyh o nefis, ilahî âleme meylettiğinde "nefs-i mutmainne"; şehvet ve gazaba yöneldiğinde ise, nefs-i emmâre" (kötülüğü emreden nefis) olmuş olur. Ona nefs-i emmâre denmesi, mübalağa içindir. Bunun sebebi şudur: Nefis ilk başta maddi şeylere alışır, onlarda hoşlanır ve onlara âdeta âşık olur. Fakat mücerred (manevi) âlemi anlayıp, ona meyletmesi, bir nefis için nadir şeylerdendir. Binâenaleyh o nefis için maddi âlemden bu sıyrılış ve inkişâf, ömrü boyunca çok ender vakitlerde olur. Genel olan durum, nefsin maddî âleme meyletmesi olup, manevî âleme yükselmeye temayülü de nâdir olunca, pek yerinde olarak, bu nefiy için, "kötülükleri, olanca şiddetiyle emreden nefis" denilmiştir."

Bazı kimseler de, "nefs-i mutmainne"nin, nefs-i akliyye-i nutkiyye olduğunu söylemişler, şehvetli ve gazablı nefislerin îse, akıllı nefislerden başka olduğunu ileri sürmüşlerdir."

Bu iki ayet bize temelde iki şeyi tanıtmış oluyor. Birincisi Maddi âlem ikincisi İlahi âlem. Eğer bizler maddesel tanıma ve ilişkilendirme yaparsak varacağımız nokta mahlûkattan türevli bir yapı olacaktır. Bu yüzden öğrenme işlemini gerçekleştirirken sorgusuz olarak kabul ettiğimiz bazı noktalar olmalıdır ki; Maddi âlemden İlahi âleme imanımız oluşsun.

Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar. (Bakara 3) Ayet-i Kerime' de geçen "onlar gaybe inanırlar" ifadesi bizim sorgusuz olarak kabul ettiğimiz noktalardan bir tanesidir.

Sonuç olarak maddesel anlamda tek başına bir beyin-vücut çalışması insanı materyalist yapıda boğar ve İlahi âlemin varlığından haber olunmasını bırakın tam aksi yönde bir savunma yapacak konuma getirir.

Ebu-Hanife' ye göre dinin zorunluluğu Akıl varlığı ile doğrudan ilişkilidir. Bu bize olayı özetliyor aslında. Çünkü zamana bağlı olarak dünya değişiyor, dünyanın değişime ile doğru ve yanlışlar da değişiyor. Beyin ve Vücudun tek başına sentezlediği bilgi bize o anlık maddi bir doğruyu verir. Mutlak doğru yani hakikat için Sağlam bir akıl şarttır. Beyin ve Vücudun müşterek çalışması Akıl için olmazsa olmazdır.

Cevap 3- Bu soruyu da cevaplamadan evvel öğrenmenin mahiyeti nedir bir bakalım. İnsanlar yaşamları boyunca karşılaştıkları çeşitli durumlarla etkileşim içinde bulunurlar. Öğrenme bu etkileşim sonucu kişide oluşan kalıcı davranış değişmeleridir (Fidan ve Erden, 1998: 146-147). Bu demek oluyor ki öğrendiğimiz ne ise bu bizim davranışlarımıza yansıyor demektir. Sağlam bir iman için düşünce sistemlerinde en ufak bir çelişki ve uyumsuzluk olmamalıdır ki yüce Allah kuranın sağlamlığını yine şöyle açıklıyor;

Bu Kur'an, Allah' tandır, başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak o, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, âlemlerin Rabbindendir. (Yunus 37)

Bu yüzden öğrenme sürecinde bilginin alınması işlenmesi ve çıkarımda bulunulması aşamalarında yapılacak bir hata ileri ki süreçlerde mantıksal sorunlara meydan verebilir.

Asıl sorumuza gelecek olur isek; Öğrenmenin temelinde yatan davranış değişikliği aslında maddi âlem ile ilahi âlem arasında yapacağımız seçimde tabanda yatan karar verici merkez oluyor. İnsan bir hareketi rutin olarak tekrarladığı zaman bu bir refleks haline geliyor. Bir birey bir kaç defa bilinçli olarak namazı terk ederse kişi artık fiziksel olarak namazı terk etmeye meyilli olacaktır.

Şöyle bir parantez açmak istiyorum; Kişi Madde âleminde olduğundan sürekli olarak dünya hayatından kendisine bir davet halindedir. İlahi âlem içinde davetler olur bunlar; ezan, aklın dinlenilmesi, eş, dost olabilir lakin bunlar belir bir zamanlar için geçerli olmaktadır. Dünya hayatı insan için süreklidir hep onunladır. Bu yüzden İlahi âlemi araştırmak için, kendini mutlak doğrulara bağlamak için kayda değer bir çaba sarf etmelidir.( dip not – 1 )

Bu yüzden kişi öğrendiği şeylerin temelini sağlam kurmalı buna ek olarak öğrenmenin davranış ve bilgi/hüküm kısmını iyi kavramalıdır.

Çoğu zaman öğrenilen bilgiler, benimsenmediğinde terk ediliyor veya uygun kıvama getirilip, amaçtan saptırılıp benimseniyor. Buda ileride değişim yapılamayan köklü konulara denk gelince ya da bu konular kendilerine bir şekilde dokununca seçimlerini İlahi âlemi aramayı bırakmaktan yana yapıyorlar. Sağlam bir inancın altında sağlam bir öğrenim yatar, çünkü insan bilmez ise şüphe eder, eğer şüphe edip öğrenmez ise iman etmez/edemez. Allah bizleri İslam üzere ayakları sabit olan kimselerden eylesin.

KEVNİ AYETLER İLE İMANIN İLİŞKİSİ

Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı, renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). (Fatır 27)

Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz? (Secde 4)

Yukarıda bahsettiğimiz konular genel olarak imanın oluşma aşamaları ve sürdürülmesi üzerine idi. Bu kısımda ise doğru oluşan imanın sağlamlığını ve sürdürülebilirliğini kevni ayetler ile nasıl gerçekleştireceğimize bir göz atacağız.

Ayetin sözlük manası “açık alâmet, işâret, emâre, iz ve nişâne” demektir.

Yüce Allah ayetleri 2 türdür. Bunlar Kelamî ayetler ve Kevni ayetlerdir. Kelamî ayetler Allah-u Teâlâ’nın peygamberlerine vahiy yoluyla ilettiği emir ve yasaklardır. Kelamî ayetler kısaca yazılı metin olan Kuran' ı Kerim'dir.

Kevni ayet ise Kuran' ı Kerimde tüm evrensel yasaların konu edildiği veya açıklandığı yazılı metinlerdir. Evrenin toz zerresinden en büyük organizmasına kadar olan tüm varlıklar Allah'ın kelamında dile getirilmiş ve kevni ayetler oluşmuştur. Kevni ayetler aynı zamanda insanın imtihanı için yaratılmış evren içindeki her şeyi kapsar. Bir bakteriden galaksilere kadar, dağlardan kar tanesine kadar her şey Allah'ın kevni ayetleridir.

İmanın sürdürülebilirliği konusunda kişi kendini eğittikten sonra sağlamlaşması için adım atmalıdır. Beslenmeyen bir iman zayıflar( dip not - 1 ), en sonunda güçsüzleşir ve yıkılır. Bunun için kişinin hak ile batıl arasında sık sık gidip gelmesi kişide ilmi bir gelişim yok ise batıl ile sonlaması büyük ölçüde olacak olandır.

İmanı kuvvetlendirmenin de bir yolu da Yüce Allah'ın yazılı ayetlerin yanında yaratılış ile ilgili olan ayetleridir (Kevni ayetler). Bu ayetler İlahi âlem ile maddi âlem arasında aklımız ile mantıksal bağlantı kurabileceğimiz ayetlerdir. İnsan için maddeyi kavramak kolaydır. Çünkü temelinde madde yatar.

İnsan yaratılış kaynaklı sebep-sonuç ilişki kurarak sistemler mekanizmalarını oluşturur. Bulunduğumuz âlem sebep-sonuç âlemidir. Bu âlemin kuralı yüce Allah tarafından böyle dizayn edilmiştir. Bu nedenle insan sebep-sonuç ilişkisi kurabildiği noktalarda inanç olarak daha iyi, daha güçlü öğrenir ve tatbik eder. Çünkü onu haktan alıkoymaya çalışan nefsi de kendi silahı yanı madde ile vurulmuş olur.

NEDENSELLİK KONUSUNDA;

Gazali’ye göre dünyada ne olursa olsun, Allah’ın iradesiyle olmaktadır. Allah’ın iradesinin nasıl tecelli ettiğini ise şöyle açıklamaktadır: Allah, önce hikmetiyle etkileri olabilecek sebepler oluşturmaktadır. Allah’ın hikmetli kuralları, mutlak ilk düzeni ve her an ortaya çıkan ezeli işleri göstermektedir. Gazali, Allah’ın sebepliliğin temelini oluşturduğundan, yani sebeplerin sonuçlarını meydana getirdiğinden ve Allah’ın planı hangi aletle ilgili ise planı gerçekleştirmek için onu kullanacağından bahsetmektedir. İkinci aşamada Allah kıyamete kadar ne yok olacak, ne de değişecek sabit, değişmez, mutlak ve temel sebepler inşa eder. Bunlar yedi sema, yeryüzü, yıldızlar, semavi katmanlarıdır. Gazali, bu aşamayı bir birini takip eden mutlak sebeplerin, mutlak düzeni olarak isimlendirmektedir (Abrahamov, 2009: 121).

Dünya üzerinde ki ayetler incelenirken öğrenme sürecinde birey sağlıklı bir akıl sahibi olmalıdır. Aksi takdirde kişi mükemmel bir yapıda tesadüflüğü, sağlam bir konuda çelişkiyi, kolay bir yolda zorluğu görebilir.

Bunu çoğu materyalist olan bilim insanlarında, üniversite çağında ateizme kayan öğrencilerde, İslam dini ile istediği gibi yaşamayan ve deist olan bireylerde görebilirsiniz. Burada ki ortak nokta çeşitli baskılar neticesinde sağlam akıl yapısının bozulması ve sağlıklı öğrenmenin olmamasında kaynaklanan yanlış inançlardır.

ÖZET OLARAK

İman için öğrenilen şeyin sağlamlığı ve ilişkilendirilmesi çok büyük önem arz etmektedir. İnsanın sürekli olarak Hak ve batıl taraflarından gelen istekleri cevaplamasında da öğrenilen konuların sağlamlığı ile doğrudan ilişkilidir. Davranışa etki etmeyen bir öğrenme, öğrenme değil ezberlemedir.

İmanın önemli bir delili tatbiktir. Öğrenilen şey ne kadar kuvvetlisi ise davranışa etkisi o kadar kuvvetli olur. Öğrenmemizin kolay olduğu alanlardan bir tanesi yaratılmış olanlardır. İnsan maddesel yapıda Hakk'ı bulur ise imanında önemli bir ölçüde sağlamlık söz konusudur.

 

Kaynakça

KURAN' I KERİM MEFÂTÎU'L-GAYB – TEFS'İR-İ KEBÎR (Cilt 13, Ra'd suresi 27-28 Kalpler Allah' ı Anmakla Rahatlar,s449)

İMAN OLGUSUNUN MAHİYETİ VE HAKİKATİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRİLME

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/52085

DAVID HUME VE GAZALİ’DE NEDENSELLİK PROBLEMİ

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/181116

KENVİ AYETLER

http://kamus.ihya.org/bilgi.php?an=425&g=Dn8q

http://www.namazzamani.net

https://eodev.com/gorev/6038234

GAZALİ’NİN NEDENSELLİK TEORİSİ

https://docplayer.biz.tr/74816629-Gazali-nin-nedensellik-teorisi-binyamin-abrahamov-cev-yarddoc-dr-yasar-turkben.html

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/46952

KURANDA KEVNİ AYETLER

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/153906

SOSYAL BİLGİLER DERSİNDE ANLAMLANDIRMA STRATEJİLERİNİN YERİ VE ÖNEMİ

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/15731

TEMEL BOYUTLARIYLA OKUDUĞUNU KAVRAMA SÜRECİ

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/88317

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/%C3%82l-i%20%C4%B0mr%C3%A2n-suresi/300/7-ayet-tefsiri

EBÛ HANÎFE’NİN AKIL-VAHİY ANLAYIŞI

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/179678

STRESE CEVAP

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/39122

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ