KUR’AN’DA DEVLET OLGUSU - rahle.org

KUR’AN’DA DEVLET OLGUSU - rahle.org

KUR’AN’DA DEVLET OLGUSU


Facebookta Paylaş
Tweetle

Necmeddin IRMAK

Kur’an, kendisine ait üslup ve anlatım yapısından kaynaklanan gerekçelerle tabii olarak devlet kavramını bilinen anlamıyla kullanmaz.  Lakin bu durum, Kur’an’ın devlet kavramının özünü ve yapısını oluşturan unsurlarla ve iktidar konusuyla ilgilenmediği anlamına da gelmez.

Kur’an, öncelikle gönderildiği Hz. Peygamber’in (as), başta akrabaları olmak üzere herkesi Kur’an’la uyarması, onların kendi hallerini değiştirmeleri ve Allah’a kendi iradeleriyle bağlanmaları/teslimiyet için gönderilmiştir. Kur’an, kendi değer gerçekliğini, bizzat Hz. Peygamber (as) aracılığıyla pratiğe dönüştürmüştür.

Kur’an, ferde ve topluma dair belirlediği ve sunduğu ilkeler, örnek olaylar ve kavramlarla maksadını dile getirmektedir. Zaten Kur’an da gönderiliş amacını şöyle belirtmektedir:

“Doğrusu bu Kur’an en doğru yola götürür” (İsra:9)

Kur’an, canlı ve diri bir kitap olarak dinamizmiyle her an insana hitap etmek, anlaşılmak ve yaşanmak ister. Bu bağlamda Kur’an’ın oluşturmak istediği iman ve değer temelli toplumsal yapı onun esas hedeflerindendir. Bunun için Kur’an, insanı tevhit eksenli bir medeniyet inşasına davet ederken ayrıca onu, belirlediği değer merkezli temeller ve külli ilkeler üzerinden hareket etmeye çağırır. Bunun en güzel örneklerinden biri şu ayet-i kerimedir:

“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.” (3Al-i İmran, 110)

Diğer yandan Kur’ani değerler evrensellik vasfı taşır ve bu durum onun hedefiyle de ilişkilidir. Dolayısıyla böyle evrensel amacı olan Kur’an’ın ayetlerini siyaset biliminin de konusu yapmak ve siyasi bir okumayla anlamaya çalışmak, bununla birlikte Kur’an metnini sadece kendi tarihsel bağlamında değil, onunla bizim aramızdaki tarihsel uzaklığı aşıp, bugün için tam olarak ne anlama geldiğini ortaya koymağa çalışmak da bize düşen sorumluluktur.

Şüphesiz Kur’an’ın indiği dönem ve ortam itibariyle, Arap yarımadasında tam manasıyla ne bir devlet varlığından ne de bir devlet anlayışından söz edilebilir. Bu durum Kur’an’ın diline de yansır. Dolayısıyla O, bir şekli devlete değil devletin dayanması gereken temel esaslara vurgu yapar. Bu durum, Kuran’ın bir üst otorite/devlet talebinin varlığına da işaret eder.

Buna bağlı olarak Kur’an, devlet kelimesini hukuki bir kavramı ifade eder biçimde kullanmadığı gibi, modern anlamda bir devlet tanımı veya bir devlet teorisi de sunmaz. Söz konusu bu durum yani fert ve toplum hayatını kendi ilke ve değerleriyle şekillendirme iddiası, Kur’an’ın en temel ve evrensel özelliğidir. Buna binaen Kur’an’ın devlet ve yönetim olgusuyla ilgilenmesi, bu özelliğin tabii ve zaruri bir sonucudur ve gereğidir. Buradan hareketle Kur’an’ın bir devlet telakkisi olduğunu söylemek ve buna dair genel yaklaşımını tespit etmek mümkündür.

Burada Kur’an’da devlet olgusuna işaret eden ayetlere bakmak gerekir:

"De ki: Yâ Rabbî: beni, doğru bir girişle/girişten girdir ve doğru bir çıkışla/çıkıştan çıkar, bana kendi katından yardımcı bir kuvvet (iktidar, hükümet) ver." 17İsra, 80

Fahruddin er-Razi, ayetin tefsirinde Hz. Peygamber’in (a.s), Allah Teâlâ'dan, muhalif olanlara karşı, hüccet, güç ve kudret vermek suretiyle desteklemesini istediğini belirtir.

Yine Mevdudi de bu ayeti tefsir ederken der ki: “Yani, "Bu bozulmuş dünyayı ıslah edebilmem için ya bana bir güç ve yetki ver, ya da devletlerden birini benim yardımcım kıl." Çünkü sapıklığı, günahkârlığı kontrol etmek ve adaleti uygulamak için güç gerekir. Hasan Basri ve Katade de bu ayeti böyle tefsir etmişlerdir. Büyük müfessirlerden İbn Cerir ve İbn Kesir de bu görüştedir. Bu görüş Hz. Peygamber'in (s.a) bir hadisi ile de desteklenmektedir: "Allah Kur'an ile yok edilemeyen kötülükleri sultan (güç) ile yok eder." Bu, İslâm'a göre ıslah için siyasî gücün gerektiğinin bir delilidir. Çünkü sadece uyarı ve tebliğ islah için yeterli değildir. Bunun yanı sıra, Allah kendi dininin ikame edilmesi ve kanununun uygulanması için Peygamber'ine bizzat bu duayı öğrettiğine göre, güç sahibi olmayı istemek sadece helâl değil, aynı zamanda övülen bir harekettir.

"Evet... Biz resullerimizi, apaçık delillerle gönderdik. İnsanların ölçüyle (adaletle) hareket etmeleri için. Onlarla birlikte kitap ve mizan da indirdik. Bir de "demir"i (kılıç ve iktidar) indirdik ki, onun içinde şiddetli bir kuvvet ve insanlar için çok faydalar vardır." 57Hadîd, 25

“O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.” 61 Saf, 9

“…Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” 5 Maide, 44

“…Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.” 5 Maide, 45

“…Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.” 5 Maide, 46

“Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.” 2 Bakara, 193

“Allah’ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” 59 Haşr, 7

“Allah’a ve Resul’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra direncinizi yitirirsiniz kuvvetiniz kalmaz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” 8 Enfal, 46

“İşte bunun için sen (bütün insanlığı tevhide) çağır ve emrolunduğun gibi erdemli ve dürüst ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.” 42 Şura, 15

“Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.” 4 Nisa, 58

“Sizden Hayra çağıran, iyiliği emreden kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.” 3 Al-i İmran, 104

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan emir sahiplerine de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Peygamberine götürün, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman ediyorsanız bu hem hayırlı hem de sonuç alma bakımından daha güzeldir.” 4 Nisa, 59

“Onlar Rablerinin davetini kabul ederler ve canı gönülden namaz kılarlar. İşlerini aralarında danışarak/şura ile yürütürler.” 42 Şura, 38

“Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine uymayan kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.” 9 Tövbe, 12

“Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur. Doğrusu Rabbinin cezalandırması süratlidir. Şüphesiz O bağışlar merhamet eder.” 6 En’am, 165

“Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmek istenenlere lûtfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzünü, onlara mîras bırakmayı dilemedeydik.” 28 Kasas, 5

Ve bunlar gibi Kur’an’ın nice ayeti bize adaleti ikame etmek, barış ve huzuru sağlamak, hayra çağırıp iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir sorumluluğu gerçekleştirmek, zulme engel olmak, yeryüzü nimetlerinin sadece belli kesimlerin sahip olduğu bir güç haline gelmemesi için çalışmak, bu kesimlerin zulme dayalı egemenliklerini ortadan kaldırmak, küfrün önderleriyle savaşmak… gibi sorumlulukların ancak bir devlet yapısı ile veya en azından örgütlü bir toplum eliyle gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Aynı şekilde yeryüzünde fitne kalmayıp din yani egemenlik, yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadele etmek ve bunun için bağlanıp beslenen atlar hazırlamak yani bu mücadele için gerekli tüm hazırlıkları yapmak, Kur’an’ın Müslümanlardan istediği ve beklediği ve ancak bir devlet yapısıyla gerçekleşebilecek sorumluluklardır. Onun için Kur’an, bir devletin şekli ayrıntılarından bahsetmese de çok açık bir şekilde, ilke ve prensipleri ve niçin oluşturulması gerektiği belli toplumsal bir örgütlenmeden bahsetmektedir.

Öte yandan Kur’an’daki siyasi söylem, sadece istişare /şura, adalet, ıslah gibi kavram ve bu kavramlar etrafında gerçekleşen konuları içermemektedir. Aynı zamanda o, ceza hukukundan, aile hukukundan miras hukukuna, ekonomiden yönetime pek çok alanda genel veya ayrıntılı, doğrudan veya dolaylı teşri/yasamayı da içerir. Bu durum, Kur’an’ın sosyal hayatı şekillendirmesini göstermektedir. Dolayısıyla siyasi otorite ve devlet hususuna da işaret ettiği anlamına gelir.

Kur’an’ın devlet kavramını kullanmadığı, imamet ve hilafet gibi terimleri de organize bir devlet anlamına gelecek şekilde anlamlandırmadığına dolayısıyla Kur’an’da devletle ilgili aranacak şeylerde karşımıza çıkan durumun devleti bu günkü anlamıyla kavramsal olarak detaylı bir tanımlama yapmaya yetmeyeceğine yukarda işaret etmiştik. Bununla beraber Kur’an’ın kullandığı ve siyasi anlam ihtiva eden, yönetim ve devletle ilgili çeşitli kavramlar da bu konuda dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Zira Kur’an kavramlarının anlam dünyasını göz önüne aldığımızda bunlar içerisinde bizatihi siyasi anlama sahip pek çok kavramla beraber Kur’an tarafından siyasi anlam yüklenenlerin de bulunduğunu görebiliriz. Bunlardan bazıları şunlardır: halife, ulu-l emr, hüküm, velayet, mülk, emir, adalet/kıst, itaat, biat, imamet/önderlik, ümmet, veraset/varisler, emanet, şura…

Hâsılı Kur’an, Müslümanlara emri bil-maruf ve nehyi anil-münker sorumluluğunu yüklerken onu maddi ve manevi tüm imkân ve vesilelere dair bilgilendirir, yönlendirir ve terbiye eder. Devlet olgusu da bunların en başta gelenlerindendir. Bütün kavga da buradadır.

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ