KUR’AN MÜJDELERİ/“Ya Buşra: Ey Müjde! - rahle.org

KUR’AN MÜJDELERİ/“Ya Buşra: Ey Müjde! - rahle.org

KUR’AN MÜJDELERİ/“Ya Buşra: Ey Müjde!


Facebookta Paylaş
Tweetle

Gazi ÇOBAN       

Müjde; ğaybden bir fısıltı gibidir, “umudunu kaybetme, bekle!” diye seslenen. Bekliyorsan, “ümid”; sensin. Müjdenin zamanı, ehemmiyetsiz. Bir insanı veya toplumu “yürüyen ölüler” yapmak isterseniz, “bekleyen/besleyen damarları”nı kesiverin, yeter. Kavm-i Semud’un, devenin bacaklarını kestiği gibi. İnsana aid hiçbir canlılık emaresi göstermeyecektir. (2)

Ümid varsa, müjde kapısı kapanmamıştır. Müjdenin bir türlü gelmeyişi, ümidinizi kaybetme mazeretiniz olamaz ki. Belki de hiç gelmeyecek., ama siz bunu asla bilemeyeceksiniz. Mühim de değil. Zira, burası size ait bir alan değil. Sizden beklenen, hem “ümid eden”, hem de “ümid kesilmeyen” olmanız. /Hz İbrahim as a oğulları Hz İsmail as ve Hz İshak as, ömrünün son demlerinde müjdelenmişti.

Hem “ümid eden”, hem de “ümid kesilmeyen…

Ümid kesilenlerdense kul, “unutulma azabı”na çarptırılmıştır. (3). Ümidi kaybetmekten daha büyük bir hüsran. /İblis a.l. ve Ebu Leheb gibi..İmtihan bitmeden, sınıftan çıkarılmak gibi…

Kim, kimi, neyle müjdeliyor?

Müjdeleyenin Rabbu-l’Alemin cc olması, müjdelenenin kim olduğundan ve neyle müjdelendiğinden daha mühim ve ciddidir. O cc müjdelediğinde, bütün dikkatler O’na teveccüh eder. Allah’ın cc müjdelediği bir konu, “en mühim haber ” vasfı kazanıverir. Göz, kulak ve kalb, başkasıyla ilgisini keser. O cc müjdelerse, en güzeliyle müjdeler. Bütün ni’metler O’nun iken, O’nun lütfedeceğinden daha güzeliyle kim müjdeleyebilir ki! Ve kim O’nun gibi va’dinde durabilir!

O cc müjdelediğinde bütün sesler kesilir, hareketler durur, kalbler akletme eylemine ara verir…

Sebeb/sonuç bağlantısı anlamını yitirir. /Hz İbrahim as ve eşinin müjdeye taaccubları,  bu minvalde tezekkür edilebilir.

“Korkma, dediler: biz sana alîm bir oğul tebşir ediyoruz. Beni mi, dedi: tebşir ettiniz? Bana ihtiyarlık gelib çatmışken, artık beni ne suretle tebşir edersiniz? Seni dediler: emri hakk ile tebşir ettik, onun için ümidi kesenlerden olma!”. 15/53-55

Gelin, Kitab-ı Kerim’in “müjde” içerikli ayetlerinden misaller üzerinde biraz tezekkür edelim:

“De ki: "Kim Cebrâil’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur’ân’ı daha önceki kitapları tasdik etmek, iman edenler için bir hidayet ve müjde olmak üzere, Allah’ın izniyle senin kalbine o indirmiştir.” 2/97

Vahy; bizatihi “müjdedir”.  İnsandan ümidin kesilmediğinin işareti..Hem bir lütf-i kerim. Varolmanın boyutlarını açan, “hiçliğin” karamsarlığından kurtaran bir nefes gibi..

“Ta, Sin, bunlar sana Kur'anın ve mübîn bir kitabın ayetleri, birer hidayet ve müjde olmak üzere o mü'minlere” 27/1-2

İman ediyorsanız, müjdeler olsun, Kur’an sizleri sırat-ı müstakime eriştireceğini va’dediyor.

Hakikatle kaim insan için, aramadan bulduğu rahmet hazinesidir, Kur’an.

Kur’an, “salih” amel eyleyenleri müjdeler;

“Haberiniz olsun ki bu Kur'an, insanları en doğru yola hidayet eder ve salih salih ameller yapan mü'minlere tebşir eyler ki kendilerine büyük bir ecir vardır.” 17/9

 

Müjde, salihler için. Salihata yönlendirmeyen “iman”ın, hayatiyetini devam ettirme kuvveti kalmayacaktır. Tufan günü gemide olmanın biricik şartı; salihlerden olmaktır. Hz Nuh’un as oğlu için “ğayr-i salih amel” ifadesi, “fasid” her bir eylemi ilzam ediyor.

 

2/25-18/2

Kur’an, sabredenleri müjdeliyor;

“Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!” 2/155

 Bacağın bağları yükü kaldıramayacağını hissettiğinde, El-Kayyum cc dan bir “destek”, terbiye olunmuş olarak ve yeniden doğrultur insanı..

Sabr ve takva, müjdeyi davet eder;

   “Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye/imdad eder.

ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı, yoksa nusrat ancak Allahdandır,  azîz o hakîm o” 3/125-126

   Melekler, hem bir müjde, hem de itmi’nan vesilesi. Allah’ın cc, kiminle beraber, hangi tarafta olduğunu kalbiniz bilsin diye. Zafer ve mağlubiyet, Allah’ın cc “takdiri”. O cc karşı konulmaz güç ve kudretiyle ve hikmetle hükmeder. Sizden beklenen; sabr ve takva..Bunları kuşandığınızda nişanlı nişanlı tam beşbin melek, kalblerinize muştu taşıyacak, emin olun!

 

“Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peşpeşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu 

 Ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve bununla kalbelirniz ıtmi'nan bulsun diye yapmıştı, yoksa nusrat Allahın kendindendir, hakıkat Allah azîzdir hakîmdir.” 8/9-10

 

Gerçi sabr ve takva birer sessiz dua olsa da, bunlarda zafiyet gösterecekseniz, bari kavli duadan da kesilmeyin. Bu kez Rabbimiz, “peşpeşe inen tam bin melek” ile müjdeliyor

Rusul-i Kiram as, mahza müjdedirler.

Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilâflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve hikmeti gönderdi ki, ihtilâf ettikleri konularda aralarında hükmetsin”2/ 213

Cenab-ı Hakk, kullarını, Rasulleri yoluyla ğaybden haberlere/hesab-ba’s vb/ muttali kılmakla, ni’metlere erdirmekte. Elhamdu lillahi Rabb-i!l Alemin.Peygamberler, cevabına asla ulaşılamayacak ve can alıcı soru ve sorunların çözümlerini ortaya koydular bi’iznillah. Hakikati aşikar kıldılar, evvel ve ahiri kuşatan bir “anlam dünyası” sundular. Daha mühim bir sevinç sebebi biliyor musunuz?

Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve herhalde onun huzuruna varacağınızı bilin! Sen müminleri müjdele!.” 2/223

Eşler arasında “mübaşeret”i, tebşir/müjde konusu olarak ele alıyor ayet.artık, Bundan böyle eşlerin birbirlerine davranışlarında “her konu”, “emaneti muhafaza” adı altında değerlendirilecektir. Dikkatli olasınız!

Din, hayatın her boyutunu kapsamakta, boşluk bırakmamakta. Hayatın her anını, takvanın bir konusu olarak görmekte. Kulları, duyarlı ve farkındalığı talep eden bir “amel dünyası”na davet etmekte.

Duasında hiçbir zaman mahrum ve bedbaht olmayan salih nebi, Hz Zekeriyya as,a Cenab-ı Hakk, müjdeyi, en güzel yerde/namazda veriyor, “melekler”den bir topluluğun şahidliğinde.  İsmi vahyle verilen(19/7), en güzel sıfatlarla bezenmiş, göz aydınlığı bir “nebi-Yahya as”;

 “Derken Melâike,  kendisine nida' ettiler, o kalkmış mihrabda namaz kılıyordu: Haberin olsun Allah sana Yahyayı müjdeliyor: Allahdan bir kelimeyi tasdik edecek, hem bir efendi, hem gayet zahid, ve bir Peygamber, salihînden” 3/39

Dua, “ihlas-ihlas” kokarsa, müjde de böye olur. O as, “temiz bir zürriyet” niyaz etmişti, kendisinden sonra insanlara “hidayet rehberi” olsun diye. 3/38 ve ihtiyarlığın çöktüğü demde gayesi; onunla hoşça vakit geçirmeden daha “müşerref”;

“Doğrusu ben arkamdan yerime geçecek akrabamdan ötürü endişeliyim. Eşim de kısır! Bana lütf-u kereminden öyle bir vâris nasib et ki bana da, Yâkub hanedanına da vâris olsun. Onu, razı olacağın bir insan eyle ya Rabbî!" 19/5-6

Kalbin taşıyamadığı “sevinç”, taşmak ister. Kitabını sağından alan kulların, etrafındakilere, “işte! Benim kitabım bu..” coşkusu, bunun tezahürü.( (Yüzler var ki, o gün parıl parıl,  Güler sevinir”  80/38-39)

“Kitabı sağ tarafından verilen: Alın, kitabımı okuyun; doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum, der.” 9/19-20)

Allah Teala, “şehadet adayları”na müjdeyi, şehidlerin dilinden vermekte. Lütf üstüne lütf.. Şehidler, karşılaştıkları karşısında coşkun sevinçlerini, geride kalan “kardeşleriyle” paylaşmayı can-ı gönülden arzuluyorlar. Rabbimiz, ayetle, onların kalbinde taşan sevinci, aşikar eyliyor;

“Allah yolunda katledilenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.

Allah’ın lütfundan ihsan ettiği nimetlere kavuşmaktan dolayı sevinç içindedirler. Arkalarından henüz kendilerine kavuşmayan müstakbel şehitlere, "kendilerine hiçbir korku olmayacağına ve üzüntü hissetmeyeceklerine" dair de müjde vermek isterler..” 3/169-171

Rüzgârlar, rahmetten önce gelen müjde

“Ve o, o Allahdır ki rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderir, nihayet bunlar o ağır ağır bulutlârı hafif bir şey gibi kaldırıb yüklendiklerinde bakarsın biz onları ölmüş bir memlekete sevketmişizdir derken ona su indirmişizdir de orada her türlüsünden ürün çıkarmışızdır, işte ölüleri böyle çıkaracağız, gerektir ki düşünür ıbret alırsınız.”7/57

 

Rüzgâr, rahmetin/yağmurun önünde bulutları müjdeliyor.

Yapraklar rüzgârla sallanmadan yağmuru bekleme!

Ve sen, sıkıntıyla sarsılmadan, terbiye olmadan dirilmeyi ümid etmemen gerektiğini bilesin diye..

Müjdenin en büyüğü; hem mü’min, hem muhacir ve hem de mücahidler için;

 

“İman edip hicret etmiş ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmiş kimseler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler ve işte muradına erenler onlardır.

Rab'leri, onları kendi katından bir rahmet, bir rıza ve bir cennetle müjdeler ki o cennette onlar için bitmez tükenmez nimetler vardır” 9/20-21

   Hatalarının tümünü kuşatacak bir “rahmet”, huzuruna kabul edecek bir “rıza” ve bitmeyen ni’metler yurdu “cennet”; müjde kavramının eşdeğeri karşılıklar…9/111 “Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur’an’da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış - veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.”

O tövbe edenler, o ibadet edenler, o hamd edenler, o oruç tutanlar(veya rıza-i Bari için sefer edenler), o rükû edenler, o secdeye kapananlar, iyilikleri yayanlar, kötülükleri önleyenler ve Allah’ın hudutlarını muhafaza eyleyenler yok mu? İşte o müminleri müjdele!” 9/112

Mü’mine ait sıfatların hepsi güzel, güzel sıfatlar sadece mü’minlere has, her sıfat için ayrı birer “müjde”. Müjdeler dizisi “tevbe” başlıyor; bu da bir “müjde”. Siz eksik olsanız da “tam” olarak karşılanacaksınız..

Her bir ayet, ardı kesilmeyen bir “müjde” ile nazil olmakta… mü’min olmanın “cennet kokulu sevinci”ni hayat-ı dünyada tadılmakta…

“Bir Sûre indirildi mi içlerinden biri çıkar «bu hanginizin imanını artırdı bakalım?» der, evet, imanı olanların imanını artırmıştır ve onlar müjdelenip duruyorlar.” 9/124

Müjde geldiği halde kör olmak da var. Görebilmek gerekiyor.

Müjdeyi anlamak, farkında olmak, doğru hükm vermek; müjde kadar büyük nimetler-geldiğinde kaçırmak da söz konusu. Kendisine kız çocuğu müjdesi verilen babaları anlatan sahne;

 

“Verilen müjdenin kötü te'siriyle kavminden gizleniyor, hakaret üzere onu tutacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Bak ne fena hükümler veriyorlar.

Hâlbuki onların birine dişi müjdelendiği vakit öfkesinden yüzü simsiyah oluyor” Nahl/58-59

Kendisine ayetler okunduğunda sırtını dönenler, nasıl bir müjdeyi kaçırdıklarını, ancak azabı gördüklerinde fark edebilecekler. O zaman da “azab müjdesi”, azabın üstüne bir kat daha azab katarak gelecek. Kâfir ve füccarın “azabla müjdesi”,  “ihtihza/ironi” bir anlam taşır. Bu; edebi bir sanattır. Müjde/sevinç ilişkisine ters olmakla beraber bu ifade, ateş azabının üzerine bir de“tahkir” azabı yükler.

Müjde, ancak iman edenleredir. Zira sevinç, sadece onların üzerine yağdırılır.

“o gün günahkârlara hiçbir müjde yoktur.” 25/22 ayetinin ifadesiyle günahkârlar, “hakiki müjdeden mahrumiyet azabı”na çarptırılmışlardır.

Azab müjdesine misal ayet;

“Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı müjdele!” 3/21-bkz:4/138-9/3,34-31/7-45/8-84/24

Ve müjdenin tahakkuku..

Rabbimiz va’dinde “hakk” bulduğumuz gündür, “hoş geldin, ey müjde!” diye şükr kelimelerinin dudaklara dizildiği..

Meleklerin, saf halinde gelip müjdeler döktüğü…

 

“Şüphesiz, ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da istikamet üzere, doğru yolda yürüyenler yok mu, işte onların yanına melekler inip: "Hiç endişe etmeyin, hiç üzülmeyin ve size vâd edilen cennetle sevinin!" derler.  7/30

……………..

FİHRİST

1- 12/19 “Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusuf'u görünce) «Müjde! İşte bir oğlan!» dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.”

Müjde sözcüğü Arapçada “derinin dış yüzeyi” anlamına gelen “beşera” sözcüğünden alınmıştır. Bir kimseye yüzünün derisinin yayılmasına yol açan sevindirici bir haber vermek anlamına gelmektedir. Bu anlam, insanın sevindiğinde suyun ağaçta yayılması gibi kanın da derinin içinde yayılmasından ortaya çıkmaktadır. Bu sözcük her ne kadar sevindirici haber anlamında olsa da, üzüntü verici haber anlamında ironi olarak da Kur’an’da kullanılmaktadır. 

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” 39/53

2- Doktorların hastalarına, ümitsiz haberler vermesini, “hasta hakları” yönüyle  de olsa doğru bulmuyorum. Yalan ve yanlışı konuşmadan da, öngörülerini nefslerinde saklamalı, ümide destek vermeliler.

3- “Allah: «Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun» der.” 20/126

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ