Necmedddin IRMAK
Kur’an, Hz. Peygamber’i (as) beşir/müjdeleyici ve nezir/ uyarıcı olarak tavsif eder.
“Şüphesiz biz seni hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…” 2 Bakara, 119
“Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” 34 Sebe, 28
“(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 48 Fetih, 8
Bunun için Hz. Peygamber (as), Rabbimizin müjde ve sevinç içeren haberlerini yine vahyin diliyle bizlere ulaştırmıştır. İçeriği itibariyle Müslümanları hem dünyaya ve hem de ahirete dair müjdeler içeren pek çok ayet bulunmakla beraber doğrudan doğruya Hz. Peygamber’e (as) ‘müjdele/beşşir’ emir kipiyle olumlu ve olumsuz anlamda Kur’an’da pek çok yerde emredilmektedir. Bunlar:
“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele...” 2 Bakara, 25
“İçlerinden bir adama insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler, "Bu elbette apaçık bir sihirbazdır" dediler?” 10 Yunus, 2
“Mü'minlere kendileri için Allah'tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele.” 33 Ahzab, 47
“Tâğût’tan, ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah'a yönelenler için müjde vardır. O hâlde, kullarımı müjdele!” 39 Zümer, 17
“Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih. (Ey Muhammed!) Mü'minleri müjdele!” 61 Saf, 13
“Sen ancak Zikre (Kur'an'a) uyanı ve görmediği hâlde Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.” 36 Yasin, 11
Ayrıca ‘müminleri, muhsinleri, muhbitini/alçak gönüllüleri müjdele’ şeklinde genel anlamda müjdeler de bulunmaktadır.
Bununla beraber yine ‘müjdele’ emir kipiyle olmak üzere lakin uyarı ve alay içerikli ayetleri de görmekteyiz: bunlardan bazıları:
“… İnkârcılara, elem dolu bir azabı müjdele!” 9 tevbe 3
“… Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.” 9Tevbe, 34
“Ona ayetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele.” 31 Lokman, 7
“Kendisine Allah'ın ayetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!” 45 Casiye, 8
“Allah'ın ayetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.” 3 Al-i İmran, 21
Hadislerde Cennetle Müjdeleme
Tebşir/müjdeleme görevi gereği Hz. Peygamber (as), isim vermeksizin bütün Müslümanları “şöyle davrananlar, şunu yapanlar cennettedir” şeklinde genel bir ifade ile cennetle müjdelemiştir. Bunlardan bazılarını şöyle tasnif edebiliriz:
1-Hz. Peygamber’in (as) iman sahibi kişilerin cennete gireceğini beyan ettiği bazı hadisleri:
Ebu Hüreyre (ra), bir topluluk içinde Hz Peygamber (as) ile birlikte otururken O’nun çıkıp gittiğini görür ve O'nu aramaya koyulur, sonunda bir bahçede bulur. Hz. Peygamber (as) ona: "Şu iki ayakkabımı al, götür. Bu duvarın dışında, kalbiyle, samimi olarak inanıp, Allah'tan başka ilah olmadığına tanıklık eden kiminle karşılaşırsan, onu cennetle müjdele." diye buyurur. O da ilk önce Ömer (ra) ile karşılaşır ve Hz. Peygamber’in (as) dediğini yapar. Hz. Ömer sinirlenerek onun göğsüne vurur, o da oturağının üstüne düşer. Yerinden kalkar ve doğruca Rasulullah’ın(as) bulunduğu yere gelir. Ömer de onu takip eder. Hz. Peygamber (as), Ebu Hüreyre'ye: "Sana ne oldu, nedir bu halin?" diye sorar. O da olup biteni anlatır. Bunun üzerine Hz. Peygamber (as), Hz. Ömer' e, "Neden bunu yaptın?" deyince o da Ebu Hüreyre'yi kendisinin gönderip göndermediğini sorar. Hz. Peygamber' den (as) "evet" cevabım alan Hz. Ömer: "Sakın bunu yapma! Ben insanların sadece buna güvenmelerinden korkuyorum. Onları bırak çalışsınlar." der. Hz. Peygamber (as) da: "Onları serbest bırak, (amellerine devam etsinler)" buyurdu. Müslim
“Kim Allah'tan başka ilah olmadığını (kalben) bildiği halde ölürse cennete girer.” Müslim
“Bir adam, Hz. Peygamber’e (as) gelip ona: “Ey Allah'ın resulü! Cennet ile cehennemi gerekli kılıcı iki şey nedir?” diye sordu. Hz. Peygamber (as): “Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölen kimse cennete girer. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşarak ölen kimse ise cehenneme girer” buyurdu. Müslim
Ebu Zerr (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Peygamber (as)'e geldim. Üzerinde beyaz bir elbise olduğu halde uyuyordu. Dönüp geri gittim. Sonra yine geldim. Bir de baktım yine uyuyor. Dönüp geri döndüm. Sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı. Hemen yanına oturdum. Bana: “Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur' diyen ve ikrar üzerine ölen her kul mutlaka cennete girer” buyurdu. Ben; “Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?” diye sordum. Peygamber (as): “Evet, zina etse de, hırsızlık etse de” buyurdu. Ben tekrar: “Zina etse de, hırsızlık etse de öyle mi?” diye sordum. Peygamber (as): “Evet, zina etse de, hırsızlık etse de” buyurdu. Bu soru-cevap şekli üç defa tekrarlandı. Nihayet Peygamber (as) dördüncü de: “Ebu Zerr patlasa da, o kimse cennete girecektir” buyurdu. Buhârî, Müslim
2-İslamın esaslarını yerine getirenin cennetle müjdelenmesi:
Bir bedevi, Hz. Peygamber’e (as) gelip ona: “Ey Allah'ın resulü! Bana öyle bir amel göster ki, onu yaptığım zaman cennete gireyim” dedi. Resulullah (as): “Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayarak O'na kulluk etmen, farz olan namazı dosdoğru kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutman” buyurdu. Bedevi: “Nefsimi elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, ebediyen bunlara ne fazla bir şey yaparım ve ne de eksik bir şey bırakırım” dedi. Resulullah (as): “Cennetliklerden birisini görmek isteyen, işte şu adama baksın” buyurdu. Buhari, Müslim
Resulullah (as) bir yolculuk sırasında önüne bir bedevi çıkıp yularından tutmuş, sonra: “Ey Allah'ın resulü! Beni cennete yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak şeyi bana haber ver!” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (as) sustu. Sonra sahabilerine baktı. Daha sonra: “Doğrusu işler yolunda gitti ya da doğru olan gösterildi” buyurdu. Sonra da adama: “Nasıl demiştin?” diye sordu. O da, sorduğu şeyi tekrar etti. Daha sonra Hz. Peygamber (as): “Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayarak O'na kulluk etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen ve akrabalık bağını sürdürmendir. Artık deveyi bırak” buyurdu. Buhârî, Nesâî,
“Allah’tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz.” Tirmizî
3- Müslümanları sevmenin cennet vesilesi olduğunu belirtmesi:
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size bir şey göstereyim mi; onu yaparsanız birbirinizi seversiniz. Aranızda selamı yayın.” Müslim
4- Müminlerin imanına şahitlik ettiği kişinin cennetlik olacağının müjdelenmesi:
Hz. Peygamber (as) bir cenazeye uğrar. Orada bulunanlar, onun iyi bir insan olduğunu söyleyerek överler. Hz. Peygamber (as) da: "Vacip oldu" buyurur. Başka bir cenazeye uğradığında da yine insanlar, ölenin kötü biri olduğunu söylerler. Hz. Peygamber yine: "Vacip oldu" buyurur. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ne vacip oldu? Ey Allah'ın elçisi!" diye sorar. Hz. Peygamber (as): "Öncekini hayırla yâd ettiniz, ona cennet vacip oldu; sonrakini de kötü kişi olarak tanıttınız, ona da cehennem vacip oldu. Sizler, yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz." buyurdu. Buhari, Müslim
5- Müslümanları aldatmaktan ve onlara verilen nimeti kıskanmaktan sakınanın müjdelenmesi:
-Enes (ra) anlatıyor: "Bir gün Allah Resulü (as) ile beraber oturuyorduk. 'Şimdi cennet ehlinden bir adam gelecek.' dedi. Biraz sonra ayakkabılarını sol eline almış, sakalından abdest suyu damlayan bir adam çıkageldi. Ve bu vaka ayrı ayrı günlerde tam üç defa tekrar etti. Üçüncü seferinde Abdullah b. Amr, bu adamı takip etti ve "Ben babamla tartıştım. Üç gün eve girmemeye yemin ettim. Senin yanında üç gün kalabilir miyim.", dedi. Adam da kabul etti. Fakat bu üç gün zarfında farz ameller dışında başka bir amel yaptığını görmedi ve hatta bunu azımsadı. Nihayet Abdullah b. Amr, Sa'd b. Mâlik'e, Efendimiz‘in (as) kendisi hakkında verdiği müjdeyi anlattı. Bununla beraber farz ameller dışında fevkalade bir şey göremediğini, cennetle müjdelenmesinin sebebinin ne olabileceğini sordu. Sa'd, "Gördüğün gibi, benim amelim bu. Yalnız ben Müslümanlardan hiç kimseyi aldatmam ve Allah'ın ona verdiği bir şeyden dolayı da kıskanmam" deyince, "Abdullah işte budur seni cennete ulaştıran. Biz buna güç yetiremiyoruz." diyerek Sa'd b. Mâlik'in yanından ayrıldı. Ahmet b. Hanbel
6- Kişinin sevdikleriyle bir olacağı, ima yoluyla cennetlikleri sevenin de onlarla haşr olunacağının müjdelenmesi:
Ebu Zerr ile Allah Resulü arasında şöyle bir konuşma geçer: "Ya Resulallah! Bir adam bir kavmi seviyor, ama onlar gibi amel yapmaya gücü yetmiyor?" Hz. Peygamber: "Sen ya Eba Zerr, sevdiklerinle berabersin." Ebu Zerr: "Ben Allah ve Resulünü seviyorum." Bunu üzerine Hz. Peygamber: "Şüphesiz ki sen sevdiklerinle berabersin." diye buyurur. Ebu Zerr bu cevaptan sonra, aynı cümleyi birkaç defa tekrar etti, her seferinde aynı cevabı aldı." Ebu Davud
7- Tevekkül ehlinin cennetle müjdelenmesi:
Hz. Peygamber (as) şöyle buyurdu: “Bana (bütün) ümmetler gösterildi: Beraberinde küçük bir topluluk olan peygamber gördüm, yanında bir iki kişi olan peygamber gördüm, (yine) beraberinde hiç kimse olmayan peygamber de gördüm. Derken bana büyük bir karaltı/kalabalık gösterildi. Bunları, benim ümmetim zannettim” Bana: “Bunlar, Musa (as) ile onun kavmidir” denildi. Fakat bana: “Ufka bak!” denildi. “Baktım. Bir de ne göreyim, büyük bir karaltı/kalabalık.” Bana: “Diğer ufka bak” denildi. “Bir de baktım ki, büyük bir karaltı/kalabalık”. Bunun üzerine bana: “İşte bu, senin ümmetin. Onlarla birlikte cennete hesapsız ve azabsız bir şekilde yetmiş bin kişi girecek” denildi. Daha sonra Resulullah (as) kalkıp evine girdi. Bunun üzerine (oradaki) topluluk bu hesapsız ve azabsız bir şekilde cennete gireceklerin kimler olduğu hakkında söze daldılar. Bazılar: “Herhalde bunlar, Resulullah (as) ile sohbette bulunan kimselerdir” dediler. Bazıları da: “Herhalde bunlar, İslam geldikten sonra doğup da Allah'a şirk koşmayan kimselerdir” dediler. Ve buna benzer başka şeyler zikrettiler. Derken Resulullah (as) onların yanına çıkagelip: “Konuştuğunuz şeyler neydi?” buyurdu. Sahabiler, ne konuştuklarını ona anlattılar. Bunun üzerine Resulullah (as): “Onlar; rukye yapmayanlar ve yaptırmayanlar, herhangi bir şeyi uğursuzluğa yormayanlar ve Rablerine güvenip dayananlardır” buyurdu. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mıhsan ayağa kalkıp: “Allah'a dua et de beni de onlardan eylesin” dedi. Peygamber (as): “Sen onlardansın” buyurdu. Bunun üzerine bir adam da ayağa kalkıp: “Ey Allah'ın nebisi! Allah'a dua et de beni de onlardan eylesin” dedi. Hz. Peygamber (as): “Ukkâşe bu konuda seni geçti” buyurdu. Buhari
“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve tevekkül üzere)dir.” Müslim
8- ahlaki meziyetlerin cennet vesilesi olduğunun bildirilmesi:
“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iffet ve namusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” Buhârî
“Bana altı şey hakkında söz verin, ben de cennete gireceğinize kefil olayım; Konuştuğunuzda doğru konuşun; Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin; Emânet hususunda güvenilir olun; İffetinizi muhafaza edin; Gözlerinizi haramdan koruyun; Ellerinizi haramdan uzak tutun.” Ahmet b. Hanbel
“Kızma! Sana cennet verilsin!” Taberânî
“Şüphesiz ki doğruluk hayra/iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücur) sürükler. Fücur da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” Buhârî, Müslim
Siyahî bir kadın Allah Resulüne (as) gelerek, "Ben saralıyım, nöbetim geldiğinde açılıp-saçılıyorum Allah'a benim için dua etsen." dedi. Hz. Peygamber (as) da, "İstersen sabret, cennete gir; istersen dua edeyim Allah afiyet versin." diye tercihi kadına bıraktı. O, "Cennete girmek için sabredeceğim, fakat nöbetim geldiğinde açılmamam için dua et." dedi. Allah Resulü de ona dua etti. Buhari, Müslim
Hz. Peygamber (as) buyurdu ki: “Cennete girdim, (bir başka rivayette ‘rüyamda cenneti gördüm’) Kur’an okuyan birinin sesini duydum. Kim bu dedim. Bu Harise b. Numan dediler." Sonra Resulullah (as): "Bu iyiliğinin karşılığı, mükâfatıdır." dedi. Zira Harise b. Numan insanların içinde annesine karşı en çok iyilik eden idi." Ahmet b. Hanbel
9- Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat edenlerin cennetle müjdelenmesi:
Bir adam, ağzına gem vurulmuş bir deve ile geldi ve "Ya Resulullah! Şu deveyi Allah yolunda infak ediyorum." dedi. Resulullah (as) ise "Bunun karşılığında sana cennette yedi yüz tane gemi ağzına vurulmuş deve vardır." karşılığını verdi. Ahmet b. Hanbel
Siyahî bir adam Allah Resulüne (as) gelerek, "Ya Resulullah! Ben malı olmayan, çirkin kokulu, çirkin yüzlü siyah biriyim. Eğer şu düşmanlarla öldürülünceye dek savaşırsam benim yerim neresi?" diye sordu. Allah Resulü (as) "Cennet!.." buyurdu. O adam, öldürülünceye kadar savaştı. Sonra Nebi (as) onun başına geldi ve "Allah yüzünü beyaz, kokunu güzel, malını da çok yapsın." diye dua etti. Hâkim
Allah Resulü, Bedir günü: "Genişliği gökler ve yer kadar olan cennet için döğüşün" buyurdu. Umeyr b. Humam: "Ya Rasulallah, eni gökler ve yer genişliğinde mi?" diye şaşırarak sorunca, Resulullah (as) "evet" cevabını verdi. Umeyr: “bak, bak" (rıza ve taaccüp ifadesi) dedi. Resulullah (as): "Niye öyle dedin?" diye sorunca, Umeyr: "Ya Resulullah! O cennet ehlinden biri olma ümidiyle" dedi. Allah Resulü (as): "Sen cennet ehlindensin" müjdesini ona verdi. Bunun üzerine Umeyr, yanında taşıyıp yediği hurmaları üzerinden çıkardı. "Eğer şu hurmaları yiyecek kadar yaşarsam vallahi bu çok uzun bir hayat olur" diyerek onları yere attı, düşmanlarla savaşmaya daldı ve nihayet şehit oldu. Müslim
Hz. Peygamber (as) Ammar'ın baba ve anasına hitaben: "Ey Yasir Ailesi! Sabredin, sizin mekânınız cennettir." diye müjdeledi. Ahmet b. Hanbel
Uhud savaşına kadar Müslüman olmayan Useyrım, o gün Müslüman oluyor ve şehit oluncaya kadar savaşıyor. Hz. Peygambere (as) bu anlatılınca, "Muhakkak ki o, cennetliktir" buyuruyor. Ahmet b. Hanbel
10- Nasuh tevbenin ahiret kurtuluşuna vesile olduğunun müjdelenmesi
İşlediği günahtan dolayı recm cezası ile öldürülen Maiz’in yaptığı tevbeye binaen onun tevbesinin bazı rivayetlerde Medine halkından yetmiş kişiye, bazı rivayetlerde Medine halkının tümüne yeteceği Hz. Peygamber (as) tarafından bildirilmiştir. Yine bazı rivayetlerde de Allah Resulü (as) onun hakkında "Onu cennet nehirlerinin içinde yüzerken gördüm." diye buyuruyor. Müslim, Ebu Davud
Resulullah’a (as) Cüheyneli, zinadan hamile kalmış bir kadın geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben bir hadd cürmü işledim, cezasını bana tatbik et" dedi. Resulullah (sav) da kadının velisini çağırıp: "Buna iyi muamelede bulunun. Çocuğu doğurunca kadını bana getirin!" buyurdu. Velisi öyle yaptı. (Doğumdan sonra gelince) Resulullah (sav) kadının elbisesini üzerine bağlamalarını emretti. Sonra taşlamalarını söyledi ve taşlandı. Üzerine cenaze namazı kıldırdı. (Bunu gören) Hz. Ömer: "Bu zaniye kadına namaz mı kıldırıyorsun?" dedi. Efendimiz (as): "Bu öyle bir tevbe yaptı ki, onun tevbesi Medine ahalisinden yetmiş kişiye taksim edilseydi onların hepsini rahmete bandırırdı. Sen Allah için canını vermekten daha efdal bir amel biliyor musun?" diye cevap verdi. Müslim, Tirmizi
Hz. Peygamber’in (as) beşaret misyonu gereği daha pek çok konuda bizlere müjdeler verdiğini görürüz. Hatta nerdeyse bize ulaşan sahih sözlerinin tamamında ya doğrudan ya da dolaylı olarak bir müjdeleme illaki söz konusudur. Bu durumu görebilmek için hem Hz. Peygamber’in (as) ‘müjdeci’ vasfını iyi anlamak hem de müjdelenmeye olan muhtaçlığımızı ve müjde karşısındaki imani heyecanımızı diri tutmamız gerekir.
Bütün bunların dışında Hz. Peygamber (as), ashabından kimilerinin ismini vererek onları cennetle müjdelemiştir. Bunlardan kimisi hayatta iken, kimisi de vefatından sonra bu müjdeye muhatap olmuşlardır. Her ne kadar bu durum semiyyat ve gayb bahislerinden olup kelami tartışmalara sebep olmuşsa ve rivayetlere yapılan farklı değerlendirmeler de bulunmakta ise de Hz. Peygamber’in (as) kendisine iman eden ve ona İslam daveti yolunda destek veren bazı sahabileri isimlerini de zikrederek cennetle müjdelemiş olması sabittir.
İsimleri anılarak cennetle müjdelenen sahabe içinde meşhur olan on kişilik gruba “Aşere-i Mübeşşere” denmiştir. Bu sahabilerle ilgili rivayetler üzerine yapılan çalışmalarda pek çok farklı yoldan bize ulaşan hadislerin senet ve metin tenkitleri sonucu sahih oldukları yönünde yaklaşımlar dile getirilmiştir.(1) Bu rivayetlerde bir takım farklılıklar olmakla birlikte cennetle müjdelenen sahabiler şunlardır: Ebû Bekir es-Sıddık, Ömer ibnü’l-Hattab, Osman b. Affan, Ali b. Ebi Talib, Ebû Ubeyde ibnü’l-Cerrah, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydillah, Zübeyr ibnü’l-Avvam, Said b. Zeyd b. Amr ve Sa’d b. Ebi Vakkas (ra). Musned, Tirmizi
Cennetle müjdelenen bu Sahabiler, Tevbe suresi yüzüncü ayette bildirilen ‘es-sabıkun el- evvelun’ içerisinde yer almaktadırlar. Ayrıca Al-i İmran ve Enfal surelerindeki ilgili ayetler ve Hz. Peygamber’den (as) haklarında sadır olan müjdeli ifadelerle Bedir Ashabı içinde de bulunmaktadırlar. Fetih suresi on dokuzuncu ayette de kendilerinden razı olunduğu bildirilen Rıdvan beyatında hazır bulunmuşlardır. Müslümanlar da hem Hz. Peygamber'in müjdesinden hem de Kur'an'ın isim belirtmeden verdiği müjdelerden hareketle mutlak itikâdî bir hüküm olmamakla beraber "aşere-i mübeşşere"nin cennetlik oldukları kanaatine varmışlardır.
Konumuzla ilgili rivayetler üzerine yapılan değerlendirmelerde bu sahabiler ile birlikte başka sahibelerin de cennetle müjdelendiğini ve bu müjdelemenin onlara yönelik bir iltifat olduğunu görmekteyiz. Ayrıca bu müjdelemelerin, sahabeler arasında fazladan bir üstünlüğe işaret etmediğini de söyleyebiliriz. Bu sahabilerden bazıları şunlardır: Sabit b. Kays, Ukkaşe, Hatıb b. Ebi Belta’a, Abdullah b. Selam, Sad b. Muaz, Zeyd b. Harise, Cafer b. Ebu Talip, Abdullah b. Revaha, Bilal b. Rabah, Hz. Hasan ve Hüseyin, Hz. Peygamber’in (as) bazı zevceleri, kızı Fatıma, vd. (ra). (2)
‘Müjdeleyici’ olarak gönderilen Hz. Peygamber (as), Allah’ın kendisine bildirmesine dayanarak, malları ve canları ile kendisine destek olan, yurtlarından hicret eden, bu uğurda yaralanan veya şehid olan, ömürlerinin sonuna kadar da bu yoldan ayrılmayan bazı dostlarını daha dünyada iken cennetle müjdelemekle onlara iltifat etmiştir.
1. Salih Saraçoğlu, Cennetle Müjdelenen Sahabelerle İlgili Rivayetlerin Değerlendirilmesi
2. Yavuz Köktaş, Günümüz Hadis Tartışmaları