KUR’AN KISSALARINDA AİLE İLİŞKİLERİ - rahle.org

KUR’AN KISSALARINDA AİLE İLİŞKİLERİ - rahle.org

KUR’AN KISSALARINDA AİLE İLİŞKİLERİ


Facebookta Paylaş
Tweetle

Samimi bir kalp ve tevazu ile yaklaştığınızda Kuran kıssaları İslami faaliyetlerin nasıllığından tutun da günlük hayatımıza kadar karşılaşılan hemen her duruma uygun bir çözüm önerisi sunmaktadır. Bu yazımızda kuran kıssalarında bahsedilen aile ilişkilerine değineceğiz.

Yaşadığımız çağ küfrün topyekûn aileye savaş açtığı zorlu bir dönem. Kendi bozuk anlayışlarını dizilerle, filmlerle, kitaplarla özendirmeye ve artık dayatmaya başladılar. Evi bir sığınak olmaktan çıkarıp bir çatışma alanı haline getirmeye çalışıyorlar.

İş hayatı, eğitim hayatı, eğlence anlayışı aile yok sayılarak planlanıyor, düzenleniyor. Kadın ve erkek çatışması, kuşak çatışması gibi uydurulmuş savaşlarla aileyi zehirliyor.

Rabbimiz “Ey îman edenler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşden koruyun ki onun yakacağı insanla taşdır. (O ateşin) üzerinde iri gövdeli, sert tabiatlı melekler vardır (me'murdur) ki onlar Allah’ın kendilerine emretdiği şeylere asla isyan etmezler. Neye de me'mur edilirlerse yaparlar. (Tahrim-6)” buyuruyor. Peki, kıssalar ne diyor bize buyurun birlikte bakalım. (Allah ondan razı olsun Elmalılı Hamdi Yazır mealini kullanmaya gayret ettim bu yazıda. Ben kendime söyleyeyim siz kendinize anlayın)

“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! Diye seslendi.”. “Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.”. “(Nihayet) "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cudi (dağının) üzerine yerleşti. Ve: "O zalimler topluluğunun canı cehenneme!" denildi.”. “Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.". “Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.”. “Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!” (Hud -47).

Aile kan bağı olan fertlerin oluşturduğu bir topluluk olmaktan daha fazlasıdır. En sevdiğinim kişilerden oluşan gruptur aile. Her koşulda yanınızda olacağını bildiğim kişilerdir bunlar. Her koşulda yanında olacağım kişiler.

Aile din bağı olan kimseler arasındadır.

Aile fertlerimizle bütün konuşmalarım sıcak ve samimi bir üslup ile olmalıdır. Sevgimi kelimelerimle, hareketlerimle belli etmeliyim.

Aile fertlerimiz ile olan konuşmalarım hem kalbe hem akla hitap etmelidir.

Dolaysız, net cümleler kurmalıyım. Anlamasını beklemek, ima etmek yerine istediğimi uygun bir üslupla söylemeli ve sorularına da aynı şekilde cevap vermeliyim.

“Allah, inkâr edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikâhları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: ‘Ateşe diğer girenlerle birlikte girin!’ denildi.” (Tahrîm-10)

(Âdem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. (Araf-23)

Bir vakıt o beni ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti belki size ondan bir yalın getiririm, yâhud üzerinde bir kılağuz bulurum(Taha-10)

Hani bir vakıt Musâ, ehline demişti: ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yâhud bir yalın şu'le alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız (Neml-7)

Eşlerin birliktelikleri sudan bahanelerle bozulamaz. Bunu hem kendim yapmalı hem de çocuklarıma öğretmeliyim. Birbirimiz için cennet vesilesi olduğumuz gibi imtihan vesilesiyiz de.

İbadetleri eşim ve çocuklarımla cemaat halinde yapma azami gayret göstermeliyim.

Baba eşlerinin ve çocuklarının güvenliğini –gerek fiziksel, gerek psikolojik, gerek ekonomik- öncelemelidir.

Beraber yapılamayacak işler de var. Aileme bunu söylemeli öğretmeliyim.

Söylemin doğruluğunu söyleyen kişinin eşi veya çocuklarının yapıp yapmadıklarıyla ölçme basitliğine düşmemeliyim.

            Hem onlara Âdemin iki oğlunun kıssasını hakkıyle oku, hani ikisi birer yakınlık takdim ettiler de birinden kabul edildi diğerinden edilmedi «seni mutlak öldürürüm» dedi, öbürü yok dedi: Allah ancak müttekılerden kabul buyurur. Kasem ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben rabbülâlemîn olan Allahdan korkarım. Ben isterim ki sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenüb varasın da o ateşe lâyıklardan olasın, zalimlerin cezası işte budur(5/27-29)

Kardeşlerime karşı tavrım böyle olmalıdır. Aile üyeleri arasında davet ve eğitim de en çok zorlanacağım kişiler onlar olacak. Kız veya erkek kardeşlerim abi ya da ablam emanettir.

Musa (avdetinde) dedi ki: «Ey Harun, bunların sapdıklarını gördüğün zaman bana tâbi olmandan seni men eden ne idi? Sen benim emrime isyan mı etdin»?(Harun) dedi: «Ey anamın oğlu, sakalımı, başımı tutma. Hakikat, ben senin: — Isrâîl oğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın, diyeceğinden korkdum». (Taha-92-94)

Musa, kavmine öfkeli, kederli döndüğü zaman dedi ki: «Size bırakdığım şu makaamımda arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyib) acele etdiniz ha»? (Tevrat) levhaları (nı) bırakıverib kardeşinin başından tutdu, onu kendine doğru çekiyordu. (Harun) «Anam oğlu», dedi, bu kavm (bu adamlar) beni cidden zaîf gördüler (hırpaladılar). Az kaldı ki beni öldüreceklerdi. Sen de bana düşmanları sevindirecek hareketde bulunma böyle. Beni zâlimler gürûhiyle beraber, tutma».(Araf-150)

Kardeşim/abim daha etkin-güçlü bir konumda olabilir. Fakat bu onun yanlış yapmasına mani değildir. Onu eğitirken kalbine yönelik sıcak-samimi bir üslup benimsemem gerekir.

Öfkeme hâkim olmalıyım.

Aile fertleri ile asla başkalarının olduğu bir yerde tartışmamalıyım.

Hani Lukman, oğluna — o ona öğüd verirken — (şöyle) demişdi: «Oğulcağızım, Allaha ortak koşma. Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür». Biz insana ana ve babasını tavsiye etdik. Onun anası kendisini za'f üstüne za'f ile taşımışdır. Sütden ayrılması da iki yıl (sürmüşdür). «Bana ve ana ve babana şükret. Dönüşün ancak banadır» (dedik). Eğer onlar sence ilimde (yeri) olmadık her hangi bir şey'i bana eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa kendilerine itaat etme. Onlarla dünyâda iyi geçin. Bana dönenlerin yoluna uy. Nihayet dönüşünüz ancak banadır. (O vakit) ben de size ne yapıyordunuz, haber veririm. «Oğulcağızım, hakıykat (yapdığın iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi kadar olsa dahi, bir kaya içinde, ya göklerde, yahud yerin içinde (gizlenmiş) olsa bile Allah onu getirir, (meydana çıkarır ve hesabını görür). Çünkü Allah lâtıyfdir, hakkıyle haberdârdır». «Oğulcağızım, namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten vaz geçirmiye çalış. Sana (bu emir ve nehiy sebebiyle) isaabet eden şeylere katlan. Çünkü bunlar kat'î suretde farz edilen umurdandır». «İnsanlardan (kibirlenib) yüzünü çevirme. Yer (yüzün) de şımarık yürüme. Zîrâ Allah her kibir taslayanı, kendini beğenib öğüneni sevmez». (Lokman-13- 18)

Nasıl olsa biliyordur dememeli, güzel bir üslup ile basit zannettiğim konuları da dile getirmeliyim.

Üslup aile içi iletişimde içerik kadar önemlidir. Konuşmanın sadece başında değil her aşamasında sevgiyle yüklü bir dil kullanmalıyım. 

Okul başarısı, kazanç, sosyal statü ahlaktan önemli değildir. Çocuklarım için vurgu sürekli ahlaka olmalıdır.

Oğlumdan da damadımdan da aynı şeyleri istemeliyim. Kızıma da gelinime de aynı öğüdü vermeliyim.

Artık o (oğul İbrahim’in) yanında koşmak çağına erince (babası) «Oğulcağızım, dedi, ben seni rüyamda boğazlıyorum görüyorum. Bak artık ne düşünürsün». (Oğlu) dedi: «Babacığım, sana edilen emir ne ise yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın».(Saffat-102)

İstişare etmek sadece fikir sormak değildir. Haklı gerekçeleri duyduğumda tavrımı buna göre değiştirmeli, düzenlemeliyim.

İstişare etmeyi öğretmek için uygun yaş 18 değildir. İstişare benlik oluşumu, sorumluluk duygusunun gelişimi, birey olma-Halife olma bilincinin ortaya çıkmasıdır. Karar verip sonuçlarına katlanmadır.

İstişare sonucunda yerine getiremeyeceğim tavsiyeler olabilir. Ekonomik gücüm yetmiyordur. Başka haklı mazeretlerim vardır. Bu durumda onlara niçin yapmadığımı da açıklamalıyım.

İstişare her konuda olabilir. Bunun için sadece dönüm noktası oluşturacak durumlar gerekmez.

Ey bizim Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını senin kutsal mâbedinin yanında, ekin bitmez bir vâdide yerleştirdim. Ey bizim Rabbimiz! Namazı gereğince kılsınlar diye böyle yaptım. Ya Rabbî! Artık insanların bir kısmının gönüllerini onlara doğru yönelt, onları her türlü ürünlerden rızıklandır ki Sana şükretsinler.(İbrahim-37)

Farzlar veya haramlar konusunda gevşeklik, kıyamama, erteleme eşim ve evlatlarımın aleyhinedir. İyilik değil kötülüktür.

Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. (Bakara-127)

Cemaat olmak. İbadetleri beraber yapma ile aile de başlar. Aileden başlayarak yayılır. Başkalarına tavsiye verip ailemi ihmal eden, cehenneme koşan insanları engellemeye çalışırken eşimi-çocuklarımı-ana-babamı unutan ahmaklardan olmayayım.

Bir vakit Yuusuf, babasına: «Babacığım, demişdi, gerçek ben rü'yâda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde edicilerdir». (Yusuf-4)

Çocuklarım bana rüyalarını anlatıyorlar mı? Her şeyi benimle paylaşacak kadar beni kendilerine yakın görüyorlar mı? Beni dinler diye eminler mi?

Çocuklarım için ilk akla gelen merci nen miyim? “Söylersem onda kalır, kimseye anlatmaz” Güvenini kazandım mı?

Çocuklarla iletişimim işten gelince 10-15 dakika süren bir hesap sorma süreci değil de hayatın sonuna kadar devam edecek bir dertleşme, muhabbet, istişare, paylaşım haline gelmeli.

Ben eve dönmeyi evdekiler benim dönmemi bekliyor olmalı her gün sonunda. Bu durum elbette ki kendimi ve hane halkını böyle yetiştirmem-eğitmem sayesinde ortaya çıkar.

Bir de diğer taraftan bakalım; en son ne zaman babama koştum? Babamla dertleştim. O’na baba olmanın lezzetini tattırdım?

(Babası Ya'kub) dedi ki:, «Oğulcağızım, rü'yânı biraderlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır».  «Rabbin seni öylece (rü'yâda gördüğün gibi) beğenib seçecek, sana rü'yâ ta'bîrine âid bilgi verecek, sana karşı da, Ya'kub haanedânına karşı da ni'metlerini — daha evvelden ataların İbrâhîme ve Ishaaka tamamladığı gibi — tamamlayacakdır. Şübhesiz ki Rabbin her şey'i bilendir, tam hüküm ve hikmet saahibidir».(Yusuf-5-6)

Çocuklar arasında sevgi tesis etmek benim görevim. Asla ayrımcılık yapmayacağımı bilmeliler.

Muhabbetin Allah’tan, nifakın Şeytan’dan olduğunu bilmeliyim ki asıl düşmanı kaçırmayayım. Haklı veya haksız olduklarında kardeşliğe devam edebilmelerini sağlamalıyım.

Her soruyu cevaplamalıyım. Cevabını söylemeyeceksem de bunu söylemeliyim. Bildiğimi, bilmediğimi, söyleyemeyeceğimi açık ve net olarak söylemeliyim.

Hani onlar (o kardeşler) şöyle demişlerdi: «Yuusufla biraderi babasının yanında muhakkak bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz. (birbirimizi destekleyen kuvvetli) bir cemâatiz. Babamız her halde açık bir yanlışlık içindedir». (Yusuf-8)

Benim çocuğum yapmaz dememeliyim. Gördüm ki Hz. Âdemin oğlu da, Hz. Nuh’un eşi ve oğlu da yapıyor.

Kalabalık olmak haklı olmak manasına gelmez, çoğunluğa uymak her zaman doğru değildir. Çocuklarımın kalabalık-grup-cemaat ortamlarında kişiliğini korumaya devam edebilmesi için onlara nasıl bir eğitim vermem gerektiğini düşündüğüm gibi bireycilikten uzak kalmaları için yapmam gerekenleri de planlamalıyım. Bu ilkeler de eğitimin parçasıdır.

Sevgimi gösterme, paylaştırma hususunda dikkatli davranmalı, büyüğün küçüğü, kızın erkeği, birinin diğerini kıskanacağı/üzüleceği ortamlar oluşturmamalıyım.

            «Yuusufu öldürün. Yahud onu (uzak ve ıssız) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalınız size münhasır olsun ve siz ondan sonra Saalih bir zümre olasınız». İçlerinden bir sözcü: «Yuusufu öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın da bir yolcu kaafilesinden biri onu (yetik olarak) alsın. Eğer (mutlakaa) yapacaksanız (bari böyle yapın)» dedi. (Yusuf-9-10)

İki bakış açısı ile de yaklaşabiliriz bu ayetlere. Şartların zorlamasıyla, toplum baskısıyla kardeşlerine davranışlarını belirleyemezsin. Hak’ka taraf olmalıyım. Yusuf’u kuyuya atamazsınız demeliyim.

Ya da kardeşimi korumak, onunla beraber yürümek, dost olmak benim öncelikli görevimdir. Her halinden haberdar olmalı, her derdine çözüm aramalıyım, birbirimize cennet vesilesi olmalıyız. Bu yüzden “öldüremezsiniz” diyemediysem de hayatta kalmasını sağlamalıyım.

Bunun üzerine "Ey babamız! Yusuf'un iyiliğini istediğimiz halde, onu niçin bize emniyet etmiyorsun? Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin oynasın, biz onu herhalde koruruz" dediler. Beni, dedi: onu götürmeniz her halde mahzun eder ve korkarım ki onu kurt yer de haberiniz olmaz (Yusuf-11-13)

Batılı tasvir körpe dimağları zehirler. Ağzımdan çıkana dikkat etmeliyim. Benin niyetim karşıdakinin ne anlayacağının garantisi değildir. İster şaka olsun ister gerçek. Kötülüğü tasvir etmekle-anlatmakla çok zaman harcamamalıyım.

«Ey babamız, dediler, hakıykaten biz gitdik. Yarış edecekdik. Yuusufu da eşyamızın yanına bırakmışdık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş! Biz doğru söyleyenler olsak da (biliyoruz ki) sen bize inanıcı değilsin». Bir de gömleğinin üzerinde yalan bir kan getirdiler, yok, dedi: nefisleriniz sizi aldatmış bir işe sevk etmiş, artık bir sabrı cemîl ve Allahdır ancak yardımına sığınılacak, söylediklerinize karşı. (Yusuf-17-18)

Babalık biyolojik olmakla sınırlı değil. Öz veya üvey, kendi çocuklarıma veya yeğenlerime, apartmandaki çocuklara yönelik bir davranış tarzıdır. Babalık bir üsluptur her ihtiyacı olana karşı. Âlim veya cahil olmakla, zenginlikle-fakirlikle alakalı değildir.

Sorumlu hissetme ilgilidir babalık. Bana ne diyememektir. İlerisini düşünmektir ki bu nedenle basiret ve feraset gerektirir. (Hazreti Zekeriya’nın hazreti Meryem’i yetiştirmesi veya Hazreti Şuayb’ın Hazreti Musa’yı yetiştirmesi gibi. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" derdi. O da "Bu, Allah katından" diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Âli İmran-37) Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi (Kasas-25)

Yusuf’u aramamasında ki hikmetlerden biri de budur sanırım. Bulsa ne yapacaktı? Yusuf’u ne kadar daha koruyacak diğer çocuklarına nasıl davranacak?

Onu satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: «Bunun makaamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahud onu evlâd ediniriz», işte Yuusufu böylece arz (-ı Mısır) da yerleşdirdik ve ona rü'yâların ta'bîrini öğretdik. Allah emrinde (haakim ve) gaalibdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. (Yusuf-21)

Kimi bilir bulamaz, kimi bulur bilemez demişler ya karşılaşacağım herkesin kıymetini bilmeye hazır olmalıyım.

Derken hânesinde bulunduğu hanım bunun nefsinden kam almak istedi ve kapıları kilidledi, haydi seninim dedi, o, Allaha sığınırım, dedi: doğrusu o benim Efendim, bana güzel baktı, hakıkat bu ki, zalimler felâh bulmaz (Yusuf-23)

Aile imtihandır. Zor imtihandır. Sevdiklerine karşı çıkmak gerekir bazen. Hata yapmalarına engel olmak. Sevginin gereğidir bu da.

(Ya'kub) dedi: «Ben onu size inanır mıyım? Meğerki daha evvel kardeşi (Yuusufu) inandığım gibi ola. Allah en hayırlı koruyucudur. O, esirgeyicilerin de esirgeyicisidir». (Yusuf-64)

İnsan unutur. Hatırlatma gerekir sık sık kendine çeki düzen vermesi için. Hem iyilikleri hem hataları. İnsanın unutması gerekir bazen de. Unutmuş gibi yapmam gerekir. 

Dedi: ihtimali yok onu sizinle beraber göndermem, tâ ki bana hepiniz ihata edilmedikçe onu behamehal getireceğinize dâir Allahdan bir mîsak veresiniz, vaktâ ki misaklarını verdiler, dedi ki: Allah söylediklerimize karşı vekil. 66 Ey yavrularım! Dedi: bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin, maamafih ne yapsam sizden hiç bir şeyde Allahın takdirini def'edemem, huküm ancak Allahındır, ben ona tevekkül kıldım ve hep ona tevekkül etmelidir onun için bütün mütevekkiller. (Yusuf-67)

Desteksiz bırakmamalıyım sevdiklerimi. Ama destek olmadan ayakta duramayacak, bağımlı hale de getirmemeliyim. Bu destek bazen bilgi bazen motivasyon bazen de taktik olmalı. İhtiyaca göre.

Vaktaki onlar (Mısıra), babalarının kendilerine emretdiği vech ile girdiler. Bu, Allah’ın (kazaasından) hiç bir şey'i onlardan gidermedi. Sâdece Ya'kubun nefsindeki dileği meydana çıkarmış oldu. Şübhe yok ki (Ya'kub), kendisini (vahy ile) öğretdiğimiz için, bir ılîm saahibi idi. Ancak insanların çoğu (sırrı kaderi) bilmezler. (Yusuf-68)

Merhamettir babalık. Yaşını fark edemez baba çocuklarının. Cennetten çıkma bir hediyedir bu çocuk için. Babamın evindeki rahatlık bundandır. Çocukluğuma geri dönme hissi buradan gelir.

(Biraderler) Yuusufun huzuruna girince o, kardeşini kendi yanına aldı: «Ben senin hakîkî kardeşinim. Onların (geçmişde hakkımızda) yapmış olduklarına tasalanma» dedi. (Yusuf-69)

Muhabbet uyarıyı başta yapmamdır sonda değil. Kısa bir an bile üzmemektir kardeşimi. İnceliktir kardeşlik. Hassasiyettir. Rikkattir.

«Ey azîz, dediler, hakıykat bunun ihtiyar bir babası var. Binâen'aleyh onun yerine (bizden) birimizi alıkoy. Seni muhakkak iyilik edenlerden görüyoruz». (Yusuf-78)

Her iyinin kötü davranışları olabilir. Her kötünün de iyi davranışları. İşi yargılamalıyım kişiyi değil.

Kardeşlik geçmişimin karanlık olması yeni bir başlangıç için engel değildir.

(Ya'kub da): «Ben (taşan) kederimi, mahzunluğumu yalınız Allaha şikâyet ediyorum. Ben Allah tarafından sizin bilmeyeceğiniz (nice) şeyleri de biliyorum» dedi. «Oğullarım, gidin, Yuusufla kardeşinden (bütün duygularınızla) bir haber arayın. Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Zîrâ hakıykat şudur ki kâfirler güruhundan başkası Allahın rahmetinden ümidini kesmez». Bunun üzerine (Ya'kubun oğulları tekrar Mısıra gidib Yuusufun) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: «Ey azîz, bizi de, ailemizi de darlık basdı. Pek ehemmiyyetsiz bir sermâye ile geldik. Bize yine tam ölçek ver. Hakkımızda ayrıca lütufkârlık da et. Zîrâ Allah lûtufkârları mükâfatlandırır». (Yuusuf şöyle) dedi: «Siz (henüz) câhil kimseler iken Yuusufa ve kardeşine neler yapdığınız) biliyor musunuz»? «A, sen, sen, saahi Yuusuf musun?» dediler. O da: «Ben, dedi, Yuusufum. Bu da kardeşim. Allah bize (selâmet ve kerametle) lûtfetdi. Zîrâ hakıykat şudur ki: Kim (Allahdan) korkar, (belâlara) katlanırsa her halde Allah iyi hareket edenlerin mükâfatını zaayi etmez». (Kardeşleri:) “Allah'a yemîn olsun, muhakkak ki Allah, seni bize üstün kıldı; hâlbuki şübhesiz (biz) elbette hatâ eden kimseler olmuştuk” dediler. Yusuf: "Bugün azarlanacak değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. Bu gömleğimi götürün, babamın yüzüne sürün, görmeğe başlar; bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin" dedi. (Yusuf-86- 93)

Aile affetmektir. Baba, anne evlat fark etmeden. Başa kakmamamdır. Ne yaparsan yapayım dönüp geleceğim kapıdır. Açılacağından emin olduğum. Baba evinin baban öldükten sonra bile sana huzur ve güven vermesi bu yüzdendir.

Dediler, ey bizim şefkatli pederimiz, bizim için günahlarımızı istiğfar ediver, bizler hakıkaten büyük günah işlemiştik. Dedi ki: "Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Yusuf-97-98)

Doğru işi yapmak önemlidir de doğru zamanda yapmakta önemlidir.

Vakta ki Yusüfün yanına vardılar, ebeveynini kucakladı, yanına aldı ve buyurun, dedi: Mısıra inşallah emn-ü istirahatle girin. (Yusuf-99)

Dizinde, kucağında sallanarak büyütüldüğüm, öpüldüğüm, koklandığım ana babama sıkı sarıl. Onlar utanır söyleyemez bana düşer bu iş. Sevdiğimi zaten biliyorlar denemez söyleyip göstermedikçe.

"Bir zaman o babasına dedi ki: 'Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?" "Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola hidâyet edip çıkarayım." "Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu." "Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum." (Meryem-42-45)

Babamla konuşma aklına değil gönlünedir. Anlayacağı şekildedir. Sevgi doludur.

Babamla konuşma farklıdır. Benin herkesten faklı yollar bulmam gerekir ona ulaşmak için. Affınıza sığınarak söylüyorum “evin danasından öküz olmaz” denir bizim oralarda işte bu yüzden senin büyüdüğünü fark edemeyen birini ikna etmeye çalışacaksam sabırlı olmalıyım.

"Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."(Meryem-32)

Anne babama nasıl davranırsam çocuklarım da bana öyle davranır. Benim çocuklarına davranışından bağımsız olarak.

Hazreti İsa ve Veysel Karani örnekliği ne güzeldir. Annem gönlünün efendisi… Surat asmam, şımarıklık yapmam, yanında ağlamam… Annem

Her gün ziyaret etsem, arasam, yanımda tutsam da yetmez.

O ikiden biri: «Babacığım, dedi, onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle kullandıklarının en hayırlısı şübhesiz ki o kuvvetli, emîn (adamdır)».(Kasas-26)

Kızlar ve babaları… Çok özel bir bağ ikisi arasındaki.

Kızımın öneri ve eleştirilerine açık olmalıyım ki kızım beninle konuşmaktan, istişare etmekten çekinmesin. Korkulan değil sevilen, beraber eğlenilen, hataları söylenebilen bir tarzım olmalı.

Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; rabbimiz, duamı kabul et!  Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla!"(İbrahim-40-41)

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ