MUKADDİME - rahle.org

MUKADDİME - rahle.org

MUKADDİME


Facebookta Paylaş
Tweetle

Mukaddime

Bir toplumun mensupları birbirlerine karşı haklarını koruma, sınırlarını muhafaza etme boyutunda bir ilişki yaşamaya başlamışlarsa ,bu noktadan itibaren toplum idealize olma boyutundan yozlaşma yönüne sapmış demektir.

Selam ile...

Hayatımızın ana çatısını, varlığımızın gayesini “Allah’a kulluk” oluşturmaktadır. Bu kulluğun özel bir gereği ise “O’nun yeryüzündeki halifesi' olunmasıdır. “Misyonumu nedir?” sorusunun cevabı bu tanımlama tarafından ifade edilmektedir. “Hedef ve misyonumuz nedir?” sorularının cevapları da bu amacın gerçekleşmesi içinde saklıdır. Ancak hedef ve misyon sorularına verilecek cevapla yola çıkıştan bahsetmek bir yanılgıyı ve —muhtemelen sapmayı getireceğinden, kulluk serüvenimiz içerisinde hedef ve misyona dair izdüşümlerin olabileceğini belirtmek yeterli olacaktır.

içinde yaşadığımız zeminin ürettiği problemleri yukarda sunulun bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Problem ve çözüm uzayının (âleminin) ve öncesinde çözümün arandığı asal uzayın (âlemin) kaynaklarına yönelip, bütünlük içerisinde konuya yaklaşılmalıdır. Bu bütüncülük ve varoluş gayesi bazen problemi görüntüler uzayında (âleminde) öylece bırakmayı gerektirebilir Hudeybiye’de olduğu gibi. Bu sayede görünen sebeplere karşı, bilinen teslimiyetin ve hikmetin ışığında, her halükarda reaksiyoner tavrı değil, gerektiğinde reaksiyoner eylemi, gerektiğinde aksiyoner eylemsizliği çözüm olarak görmek mümkün olur.

 

Yaşadığımız ortamda, kimi hakların hak sahibinden alınması şeklinde tezahür eden birçok vakıa var. Kiminin çocukluk yıllan, kiminin emeği, kiminin etnik var oluşu, kiminin cinsiyeti etrafında odaklanan birçok mesele var. Bir kişinin sahip olduğu problemler sınıflandırıldığında, her bir sınıfa dâhil edilebilecek problemlere sahip binlerce kişi bulunabilecektir. Ne var ki ortak problem uzayını (âlemini) var oluş âlemi olarak görenler, o problemin çözüm ve başarı uzayının (âleminin) vücud bulduğu üst uzaydan (âlemden) daha öteye gidemeyeceklerdir ki burada bu üst uzay (âlem) “dünyevi hayat” uzayı (âlemi)’dir. Yani problemlerin çözümünü bu dünyada arayanların başarı uzayı (cennetleri) bu dünya olacaktır.

Ali Bulaç’ın da belirttiği gibi Batı toplumu sınıfçı bir toplumdur, İslam toplumu ise varlığını ve rengini sınıf kavramı üzerine kurmaz. Batı düşüncesi bir sistemi anlamak için, önce onu atomize edermi , sınıflarına ayırır ki kendi düşünce evreninde incelediği konuyu anlayabilsin. Nesneyi parçalayabildiği kadar küçük parçalara ayırmak zorunda hisseder kendini; işçi ya da patron, beyaz ya da mavi yakalı, beyaz ya da siyah ırk, kadın ya da erkek, yetişkin ya da çocuk, komünist ya da kapitalist, ataerkil ya da feminist, seküler ya da dindar, aydınlanmacı/ modernist ya da gerici, vs. Bu tanımlar bir taraftan sınıflandırmaların da iki kutuplu algılama ihtiyacının tezahürleri olduğunun göstergesidir.

Ibn-i Haldun’un dediği gibi “mağluplar galipleri her alanda taklit ederler. Bunun sonucu olarak mağluplarda başkalarına karşı bir ukde-i nefsiye, yani kompleks oluşur. Bu kompleks de, refleks halinde davranışlarımıza akseder ve onları belirler. Bu davranışlar genellikle üstün görülen toplundan taklit şeklinde kendisini gösterir. Galipler de bunu pekiştirmeye gayret ederlerdi” Bu yaklaşım nedeniyledir ki İslam dünyasında, son yüzyılın buhranlarından çıkmak isteyen Müslümanlardan bazılarının, meselenin çözümünü gayri ihtiyari olarak “batı kültürü” etkisinde geliştirmeleri, bir beşeri eğilim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında her beşeri eğilimimizin doğru/sahih kaynaklı olduğunu söylemek de mümkün olmayacaktır.

Hakim cahiliye kültürünün etkisinde varlık zemini aramanın ve onun kavramsal dünyasıyla İslam’ı anlama gayretlerinin İslam’ı kendi varoluşsal/vahyi düzleminden kopardığını unutmamak gerekmektedir. Çünkü her iki sistem de varlık alemine kendi bakış açısıyla bakmaktadırlar . Seküler bir kültür ve ahlaka sahip birisi hiçbir zaman İslam’ın infak anlayışını anlamayacak, kazandığını boşu boşuna miskinlere

verilmesi olarak görecektir. Kadının kocasına itaatini hele bu itaatin “Kunût” yani “baskı altında, zorlamak, isteksiz ve baştan savmacı değil, aksine isteyerek, benimseyerek, gönüllü ve arzulu bir şekilde gösterilen itaat (4)” şeklinde olmasına ve kocası istemedi diye sokağa çıkmayışına da), misafir kabul etmeyişine, ona isyan etmeyişine ve onu hayatında öncelemesine anlam veremeyecektir.

İslam toplumunda denge modeli eşitlik değildir. Denge “adalet” üzerine kurulmuştur. Zaman zaman adaleti eşitlik sağlasa da, bu her zaman mümkün olmayacaktır: sözgelimi kadın ve erkeğin mirastan paylarının eşit olmaması gibi. Adalet içerisinde hikmeti de barındıran bir vasfa sahip. Bu nedenle adaletin tanımlanması toplumun sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bir toplumda adaletin nirengi noktası kaymışsa , o toplumda anarşi başlayacak demektir. Aynı şekilde adaletin nirengisini tutan noktanın kim olduğu da önemlidir. İslam adaletin kaynağını her şeyin sahibi olana verir ve adaletin (ve hakların) dağıtımında O’nu esas alır : el-Adil (adaletli) olanı.

Adalet İslam’ın uygulanmasıdır. Dayandıkları mesnetleri ve meşruiyetleri İlahi olmayan anlayış ve sistemlerin adil olmaları beklenemezdin.

Adalet kişinin ve kurumların günlük hayatının organize edilmesinde ve diğer insanlar ve kurulularla olan ilişkilerinde belirleyicidir. Bir yaşam tarzı olarak benimsenmeli; kişi, zaman ve mekânlarla sınırlanmamalıdır.

Bireyler, kendi istekleriyle adaletin yerini bulması için çalışmalı, adaletin tesisine -lehlerine veya aleyhlerine de olsa gayret göstermeli, bu dünyada kalan hakkın ahirette tahsil edileceğinin bilincinde ve korkusunda olmalıdırlar.

İslam toplumunda kadın ve erkeğin haklarını ve birbirlerine karşı durumlarını bir adalet çerçevesinde tanımlayan Allah’tır, bir hikmet çerçevesinde bunu deklere etmiştir ve O kullarına haksızlık etmez.

Modern cahiliye kendinden olmayan, “öteki” olarak gördüğü medeniyetleri yozlaştırarak kendisine dönüştürürken, çalışma zemini ve başarı ölçütü olarak toplumun iki kesimine bakmaktadır: Gençler ve Kadınlardı. 

Dergimizin bu sayıdaki kapak konusunu “kadın” olarak belirledik. Bu konudaki temel yaklaşımımız kadınların 21. yüzyıl Türkiye’sindeki problemleri ve onlara karşı sunmamız gereken çözümler değil, Allah’a kulluk ve O’ııun yoluna davet sürecindeki kadınlarımıza düşen rolü belirlemek şeklindedir. Çünkü Rasim Özdenören’in betimlediği gibi gayr-i İslami sistemlerin ürettiği problemlere, gayr-i İslami zeminle beraber İslami çözüm üretmek bizi yolumuzdan uzaklaştıracaktır. İslam’a, çağın problemlerini gidererek mevcut zemini yaşanılır kılan bir kurtarıcı olarak değil, “Dine Allah'ın emri olduğu için ve sırf bunun için inanmak asal bir usul meselesidir.”1151 Mesela “mevcut ortamda nasıl başörtülü yaşanır?” sorusuna cevap aramaktansa, Sebebi Vücudumuz Allah dilediği için tesettürüne sarılan ve yüzü “insanlar ne der?” sorusu yerine “Rabbim bu halimden razı mı?” sorusuna dönük bir kadının “Allah’a davet sürecinde rolünü” anlamanın gayretinde olacağız.

İslam’ın haram olmayanları ile modern batı kültürünü barıştırma arayışında değiliz. İler ne kadar bu cümlemiz modern cahiliyyenin tasniflendirmesine kolaylık sağlasa da (16), konunun onlara göre değil, kendi kavramsal dünyamıza göre incelenmesi gerekmektedir. “Takva Toplumu” modeli içerisinde kadının rolü önem kazanmaktadır. Bu nedenle “başörtülü kadın tatilini hangi tatil köyünde yapabilir?” ya da “çalışıp üreten başörtülü kadına patronu bana muhtaçsın, verdiğimle yetinmelisin sefihliğini gösterirse ne yapılması lazım gelir?” konularını dikkate almıyor, tasnif dışı tutuyoruz.

Özünde kadının kendisine varoluş adına katma değeri ekonomik alanda değil davet içerisinde topluma yaptığı katkıda görmesi gerektiğini ifade etmek gerekir. İnsan yapıp ededurduğu şeyleri beyhude yapmak istemez. Her bir hareketinin kendisine menfaat sağlamasını bekler. Bu menfaat bazen yatacak yer, yiyecek ekmek olur, bazen toplumda kazanılan bir statü, bazen değer verilen insandan alınan bir taltif olur. İslam bu eğilime Rabb’ın rızasının altını çizerek yön verir(17). Her Müslüman’ın amellerindeki temel motivasyon kaynağı olan bu ilke, kadın konusunda daha da önem kazanmaktadır. Çünkü İslam yaşanılan dünyada olan bitene ilk elden müdahaleyi erkeğe sorumluluk olarak verirken, kadın hep gizli kahraman olarak geride ama etkili olarak varlığının gereğini yerine getirmekte, yükümlülüklerinin ödülü tamamen ahirete kalmaktadır.

Allah Rasulü’nün hanımlara yönelik “Ey müslüman hanımlar! İliç bir komşu hanım, bir koyun paçası bile olsa, komşusuna vereceğini küçük görmesin.”) hitabı bu takva ortamının atmosferini betimlemektedir adeta. Bu Takva Toplumunun mensupları “Allah’a kulluğumu nasıl yapabilirim? Rasulü örnekliğini nasıl hayatımda hakim kılabilirim?” sorularının cevabım ararlar. Bu nedenle de birbirlerine karşı haklarını koruma refleksinden uzak dururlar. İçlerinden birinin elde ettiği/kullandığı bir nimet ya da hak diğerlerini harekete geçirmez. Bir toplumun mensupları birbirlerine karşı haklarını koruma, sınırlarını muhafaza etme boyutunda bir ilişki yaşamaya başlamışlarsa, bu noktadan itibaren toplum idealize olma boyutundan yozlaşma yönüne sapmış demektir. Çünkü artık kolektif bir toplumun (cemaatin) yerini bir koalisyon topluluğu almıştır.

Karşılıklı saygı ve gönülden itaatin hakim olduğu ve toplumun bir modeli olan ailede de ilişkilerin, söz konusu boyuta gelmesiyle, bu insanlar birbirileriyle uğraşıp, sükun bulamadıklarından cahiliye topluluğunu İslam’a dönüştürme irade, imkan ve gücü bulmakta zorlanacaklardır.

Takva Toplumunun bir üyesi olan aile ve kadın varlığı karşılıklı rollerin idrak edilmesi ve ortak dava yolunda, birlikte, herkesin üzerine düşeni yerli yerinde yapmasını gerektirmektedir.

Bu cemaatin üyeleri “Hepiniz çobansınız Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz Amir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz ” hitabınca kendi rolünü en iyi yapmanın gayretinde olacaklardır.

Takva Toplumu kapsamındaki “Kadınlar; kadınlar ve çocuklar düzleminde çalışma yapacaklardır, erkeklerle girişim yapan alanlarda, kadınlar mümkün oranda geride duracak, erkekler kavvam olmanın gereği kamusal alanda çalışma yükümlülüğünü üstlenecektik anlayışımız günümüzde önem kazanmaktadır.

 

 

(1)          Ali Bulaç , “Sınıf ve siyaset”,24 Mayıs 2006, Zaman, bkz. www.Rahle.Org site Makale No: 12655             

(2)          Abdullah Eğilmez, Pos t/Modernleşme Süreci Üzerine ve Konumlanma, Rahle, Sayı 10, Ağustos 2001, bkz. www.Rahle.Org site Makale No: 6

(3)          Aktaran Mustafa Özcan, “Beyaz adamın yükü”, Yeni Asya 01.06.2003, bkz. www.Rahle.Org site Makale No: 12666

(4)          Seyyid Kutup, Fizilal —il Kuran, Nisa 34 Tefsiri , www.Rahle.Org site Kaynakça No: 1905

(5)          Buhârî, Nikâh, 116, kaynak : Şâmil İslam Ansiklopedisi, Aile Maddesi,, www.Rahle.Otg site Kaynakça No: 9416

(6)          Hadis-i Şerif: “Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir kimseyi içeri alamaz.” Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 73; Tirmizî, Savm 64; İbni Mâce, Sıyâm 53.” kaynak : Riyazu's Salihin , www.Rahlc.Otg site Kaynakça No: 14421

(7)          Hadis-i Şerif: “İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim”, İbn Mâce, nikâh 4; Müsned IV/381, VI/76, V/228, kaynak : Alim İslam Ansiklopedisi, www.Rahlc.Org site Kaynakça No: 13180, Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” Tirmizî, Radâ' 10, kaynak : Riyazu's Salihin , www.Rahlc.Org site Kaynakça No: 14421

(8)          burkan Aydıner , Köprü Dergisi, Kış 2003, "Medeniyet-i Sefahat" ve "Medeniyet-i Fazilet"in Mukayesesi, bkz. www.Rahlc.Org site Makale No: 12667

(9)          'İnsanlaşma kadınla başlar' h 11 p : / / www.ozgurpolitika.com/2001 /11 /05/hab50.htmI, “Bir ülkenin kalkınması kadınla başlar" www.bianet.org/2005/10/03/68079.hlm, “Yaşam kadınla başlar”, www.ozgurpolitikaorg/2001/06/28/indcx.html , “İyi malzemedir kadınlar siyaset için...” http:// www.vatanim.com.tr/root.vatan? exec=yazardetay&sid=&Newsid=76684&Categoryid=4& wid=4

(10)        (004.058) İliç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmetti ğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.

(004.135) Ey müminler, kendinizin, anababanızın ve akrabalarınızın aleyhinde bile olsa, adalete sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz. Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar. Allah kendilerine herkesten daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak doğruluktan sapmayınız. Eğer kaypaklık eder, ya da şahitlik yapmaktan kaçınırsanız, kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

(005.008) Ey müminler, her davranışınızda Allah'ı sıkı sıkıya gözeten ve adalete bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz, takvaya en yakın tutum budur. Allah'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

(016.090) Allah size adaleti, iyiliği, akrabalara yardım etmeyi emreder. Çirkin davranışları ve iğrençlikleri yasaklar. Sözünü tutasınız diye O, size öğüt verir.

(11)        Elmalık M. 11. Yazır, I lak Dini Kur’an Dili, Nisa 34 Tefsi-ri

(12)        Seyyid Kutup, Fizilal -il Kuran, Nisa 34 Tefsiri , www.Rahle.Qrg site Kaynakça No: 1905

(13)        Nisa: 34“Allah'ın erkekleri, kadınlardan üstün yaratmış olması ve erkeklerin mali harcamaları karşılamaları gerekçesi ile erkekler kadınları yönetmeye yetkilidirler. Buna göre iyi kadınlar, saygılı (gönülden itaatkar) olanlar ve kocalarının yokluğunda Allah'ın korunmasını emrettiği mahremiyetleri koruyanlardır...”

(14)        "Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez." (Kehf Suresi, 149)

(15)        Rasim ÖZDENÖREN, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, İz Yayıncılık

(16)        Cheryl Benard, Civil democratic İslam, partners, resources, and stratcgies, RAND Co. (Rahle/Dosyalar/ Kitap/Batı Düşüncesi), bkz. Abdullah Eğilmez, “Modem Cahiliyyenin bir yüzü: Yumuşak Güç”, Rahlc.Org Bülten Haziran 2005, www.Rahle.Org site Makale No: 440

(17)        Ali İmran 15 “De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi: O da, sakınanlar için, ebedî olan ve kıyılarından ırmaklar akan, içinde tertemiz eşler bulunan bahçelerdir vc Allah'ın sizden râzı oluşudur. Allah, kullarını görür”.

(18)        Buhârî, Hibe 1, Edeb 30; Müslim, Zekât 90. Aynca bk. Tirmizî, Vclâ 6. kaynak : Riyazu’s Salihin

(19)        Buhârî, Cum'a 11, İstikrâz 20, İtk 17,19, Vcsâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27. kaynak : Riyazu’s Salihin, www.Rahle.Org site Kaynakça No: 14421

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ