Hz Fatıma el-Zehra’yı (r.a) Anlamak - rahle.org

Hz Fatıma el-Zehra’yı (r.a) Anlamak - rahle.org

Hz Fatıma el-Zehra’yı (r.a) Anlamak


Facebookta Paylaş
Tweetle

Mehmet ARA

Fatıma'yı (r.a) bilmek, O'nu anlamak ve örnekleğine tabi olmak işte bu 'yükseliş'in anahtarı olduğu için önemlidir.

İnsanlık tarihindeki en büyük kadın şahsiyetlerden biri olan Hz Fatıma’nın (r.a) üstün kişiliği, lıadis-i şeriflerdeki (*) beyanların yanısıra İslam ve insanlık tarihini derinden etkileyen hayatıyla da herkesin kabulüdür. O’nun Efendimiz’in (s.a.v) kızı ve neslinin devamı olmasının yanısıra müslüman kadının en büyük bir örneği olması yönüyle de bizler için önemi tartışılmazdır. Bu yazı Hz Fatıma’yı (r.a) anlamak üzerinde yoğunlaşacaktır.

Peki Hz Fatıma’yı (r.a) anlamanın pratik olarak ne getirisi olacaktır? Bu çağda Müslümanlar belki de tarihin hiçbir dönemindeki kadar kimlik bunalımına düşmediler. Bunun sebe Mehmet bi şeytan ve taraftarlarının, ellerindeARA ki global araçların tamamını pervasızca kullanarak, her türlü ‘değer’i ve

‘hürmet’i kirletip yok etmelerine karşı koyacak üstün ‘irade’ye sahip olunamamasıdır. Muhakkak ki bu irade ‘bilgi’ ve ‘hikmet’ ekseninde ‘ruhun yükselişi’ ile mümkündür; yoksa maddi gelişim ile bu irade sağlanamaz. Fatıma’yı (r.a) bilmek, O’nu anlamak ve örnekleğine tabi olmak işte bu ‘yükseliş’in anahtarı olduğu için önemlidir (Özellikle kadınların toplumların ihyasında anahtar rol oynadığı hatırlanmalıdır). Kadını ruhuyla ve bedeniyle sömürüp tüketimi kamçılayan bir ‘meta’ya dönüştüren

(pazarlama, reklam, sinema, sanat vb. sektörler) ve bununla yetinmeyip yine aynı kadım, Batı tüketim kültü­rünün, ‘tüketim aygıt’ı haline getire­rek para, altın ve doyumsuzluğun egemenliğinde ‘ruhsuz’, ‘konfor’ ve ‘sözde estetik kölesi’ bir yaratığa dö­nüştüren modern çağa karşı, Hz Fatıma (r.a) insan ruhunun en ‘yüce’si ve ‘zarifi olarak karşı koyar ve kadını yücclmeğe ve bu meta ha­linden varlığın en yüce mertebesine yükselmeğe çağırır.

O’nun lıayatı renkli hikayelerle, din­leyenleri hayrete düşürecek olaylarla dolu değildir. Aksine oldukça ‘sade’ ve bir o kadar da ‘gösterişsiz’dir. Bel­ki de O’nun önemi ve etkisi bu sade­likte gizlidir. Dünya ziynetine düş­künlük Fatıma’da ‘aşk’ ile eriyip tii kenmiştir. O’nun çeyizinin, mihriniıı ve düğününün sadeliği bunun en meşhur ve güzel örneğidir (Kendine öngörülen 400 gümüş dirhemi fazla bulmuş ve bana mihir olarak İslam ümmetinin mahşerde affı yeter deyip düğün yemeği için mihıini bağışla­mıştır). Peygamberin (s.a.v) evinde, O’nun ciğerparesi olarak büyümüş o terbiye ve o ahlakı en derin boyutuy­la yaşamıştır. Efendimizle aralarında geçen aşağıdaki olay bu eğitime veri­lebilecek en çarpıcı örneklerden biri­dir:

Hz Fatıma’nın (r.a) çok uzun zaman değirmen çevirmekten elleri rahatsızlanmış ve Efendimize getirilen esirlerden bir hizmetçi almak için babasının yanına gitmişti. O’nu bulamayınca durumu Hz Aişc (r.a) annemize anlattı. Hz Aişe (r.a), Efendimize (s.a.v) Fatıma’nın (r.a) isteğini bildirdi. Olayı aktaran Hz Ali (r.a) der ki; bunun üzerine Nebi (s.a.v) bize geldi. O’nu görünce kalkmak istedim “Rahatınızı bozmayın” dedi ve aramıza oturarak dedi ki;

“İyi dinleyin! Size, sizin benden istediğiniz esir hizmetçiden daha hayırlı bir şey öğreteyim mi? Gece yatağa girdiğinizde otuz üç defa ‘Allahu ekber’, ‘Subhanallah’ ve ‘Elhamdullillah’ dersiniz. Bu yolda zikir, size hizmetçiden daha hayırlıdır!”

O, daha çok küçük yaşlardan itibaren, İslam davetini yüklenmiş olan babasının karşılaştığı sıkıntıları en yakından görüp, yaşamıştı. Tüm sosyal ve psikolojik baskıların ilk hedefinde olan ailenin ferdiydi O. Bu zorluk ve sıkıntıların yanında annesini de küçük yaşta kaybetti. Babasını müşriklerin eziyet ve hakaretleriyle mücadele ederken görüyor, O’na yapılan eziyetler sonrasında babasına ilk yardım edenlerden oluyordu. O’nu böylece koruyup gözetmesi sebebiyle ‘babasının annesi’ lakabını alacaktır, Evet peygamberi öylesine sevmiş, öylesine özümsemiştir ki artık diğer varlık ‘yok’ olmuştur gözünde. Dünya mal ve serveti güzel evler, süsler ve takılar, dünyevi konum ve ihtiraslar yok olmuştur. Yalnız Hakk’a kul olmak ve Elçisi’ne itaat kal iniştir.

Hayatındaki bu sadeliğe rağmen ruhundaki üstünlük, babasına olan sevgisi ve O’nun sevgisiyle Alemlerin Rabbine yönelen inancının bütünleşmesiyle oluşmuştu. Efendimizi (s.a.v) hasta yatağındayken ziyarete geldiğinde Efendimizin (s.a.v) ölüm vaktinin çok yakın olduğunu söylemesiyle ağlayan Hz Fatıma hemen akabindeki bana ilkin ailemden sen kavuşacaksın sözüyle gülmeye başlaması hadisesi bu bağın gücünü göstermektedir.

Hz Fatıma’nın etkisi Hz Ali (r.a), Hz Masan (r.a), Hz Hüseyin(r.a) ve Hz Zeyneb(r.a) gibi bir ailenin sahibi olmasıyla ölçülebilinir. Bu ailenin İslam tarihindeki derin izleri onları yetiştiren bu

büyük eş ve annenin tesirinin hülasasıdır. Peygamberin abasının altına alıp ‘beytim’ dediği ailedir bu. İlmin kapısı Hz Ali(r.a), sabrın ve barışın efendisi Hz Hasan(r.a), zulme başkaldırı, direniş ve şehadetin önderi Hz Hüseyin (r.a) ve en önemlisi Hz Zeyneb (r.a) gibi bir kız evladı yetiştirmiş olmasıdır. Öyle ki abisinin şehadetinden sonra esir düşüp teşhir edilerek götürüldüğü Yezidin sarayında, annesinin diliyle hakkı haykırmıştır. O belki de Hz Fatıma’nın (r.a) ne derece büyük bir anne olduğunun en parlak isbatıdır. Kevser suresinde Efendimiz’e (s.a.v) “ebter” diyenlere Allah bu tertemiz nesil ile cevap vermiş, onların neslini kuruturken Efendimiz’in (s.a.v) neslini Hz Fatıma’nın (r.a) çocukları üzerinden çoğaltmıştır.

Zulüm yeniden en çirkin yüzüyle hakim yeryüzüne, kara gölgesinin düşmediği tek karış İslam toprağı kalmadı. Maddi ve manevi kuşatılmışlığımızı aşmak zulmün karşısında 1 ‘atıma (r.a) ve O’nun yetiştirdiği evlatları gibi durmak ile mümkün olacaktır. Rabbimiz hepimize Efendimiz’in bu temiz neslinin bilincini kuşanmayı nasip etsin.

* “Fatıma cennetteki kadınların efendisidir.” (Ebu Said I Iudri’den rivayet olunmuştur.) “Fatıma benden ayrılmış bir parçadır. Onu hoşnut eden her şey beni memnun eder.

Ona eza veren her şey de beni ezalandırır.” (Misver b. Mahreme’den rivayet olunmuştur.)

“Fatıma ismetimi muhafaza etmiş bir kadındır. Allah kendisini ve zürriyetini Cehenneme haram kılmıştır.” (İbn Mesud’dan rivayet edilmiştir.)

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ