Hz. AİŞE VALİDEMİZ - rahle.org

Hz. AİŞE VALİDEMİZ - rahle.org

Hz. AİŞE VALİDEMİZ


Facebookta Paylaş
Tweetle

Selma YILMAZ

 

"(Ey Allah'ın Resulü!) İnsanların hangisi size daha sevgilidir?""Aişe!" buyurdular.

Hz. Aişe’nin Babası Hz. Ebubekir annesi ise ümmü ruman lakaplı Zeyneb’dir. Çocuğu olmamasına rağmen yeğeni Abdullah’a atfen ümmü Abdullah diye de söylenmiştir. Hz. Aişe Peygamber efendimize risalet gelmesinden dört yıl sonra Mekke’de doğmuştur.

Bazı rivayetler Hz. Aişe’nin küçük yaşta evlendiğini bildirse de genel görüş Onaltı yaşlarında evlendiğidir. Hz. Aişe önce Cubeyr b. Mut’im ile nişanlanmıştı. Hz. Hatice’nin vefatından sonra Havle b. Hâkim Hz. Peygamberi, Hz. Aişe ile evlenmeye teşvik etmiş, Resulullah’ın da onaylaması üzerine Hz. Aişe’nin annesine durumu bildirmiştir. Hz. Ebubekir’e(r.a) durum bildirildiğinde ben onu Cubeyr ile nişanladım sözümden dönemem demesi evlilik olayının ertelenmesine neden olmuştur. Daha sonra Cubeyrin ailem İslam’a girer korkusu ile nişandan vazgeçmesi üzerine Hz. Aişe ile Peygamber efendimiz Mekke’de nişanlanmıştır.

Hicretten bir yıl sonra Mekke’den getirilen Hz. Aişe Medine ye gelince hastalanmış ve iyileşmesinden sonra düğün yapılmıştır. Hz. Aişe’nin ilim hayatı belirgin bir önem taşır. İlk üç halife döneminde verdiği fetvalar olmuştur. Timizi’de bazı zor meselelerin çözümünde sahabenin Hz. Aişc’ye başvurdukları belirtilmiştir.

 Hz. Hatice’den sonra Aişe; hanımlarından en çok sevileni oldu. O’nun Aişe ye olan sevgisi umumun hanımlarına olan sevgisinden çok farklıydı. O’na Aişe den daha çok huzur ve sükûnet veren safıyye, Cüveyriye ve Zeyneb b. Cahş gibi daha genç ve güzel hanımları vardı. Hz. Aişe: Peygamber efendimizin vaktini hanımları arasında eşit böldüğünü ve “Ey Allah’ım, hu sahip olduklarımla ilgili benim b 'öliqiim; o halde senin malik oldukların hakkında beni mesul tutma bende mesul olmayayım dedi.

Hz. Peygamberin Aişe validemiz dışındaki bütün hanımları evlendiklerinde dul idi. Fakat hepsi ile saadet ve sükûn dolu bir hayat yaşadılar. Dünya ikametgâhı olmayanın ikametgâhıdır ve mülkü olmayanında mülküdür bu aklı olmayan ve mal biriktiren içindir. Peygamber efendimiz “Ey Allah'ım bana fakir bir insan hayatı ver beni fakir olarak öldür ve beni fakirler He hayret.” Hz. Aişe niçin böyle dua ediyorsun ey Allah’ın Resulü diye sorunca şöyle cevapladı: çünkü onlar cennete zenginlerden kırk yıl önce girecekler, Ey Aişe fakir bir insanı geri çevirme verebileceğinin hepsini ver yarım hurma olsa bile eğer fakirleri sever onları yanma yaklaştırırsan Allah’ta seni kıyamet günü kendi yanına yaklaştırır.

Hz. Hatice’den sonra Aişe; hanımlarından en çok sevileni oldu. O’nun Aişe ye olan sevgisi umumun hanımlarına olan sevgisinden çok farklıydı. O’na Aişe den daha çok huzur ve sükûnet veren safiyye, Cüveyriye ve Zeyneb b. Cahş gibi daha genç ve güzel hanımları vardı. Hz. Aişe: Peygamber efendimizin vaktini hanımları arasında eşit böldüğünü ve “Ey Allah'ım, bu sahip olduklarımla ilgili benim bolüyüm; o halde senin malik oldukların hakkında beni mesul tutma bende mesul olmayıyım" dedi.

Burada anlatılan Peygamberimizin bütün zevceleri her ne kadar Allah korkusu ile dolu iselerse de önce insandılar ve insan tabiatına aşılanmış beşeri zaaflardan uzak olamayacaklarının ifadesidir. Hz. Peygamberin aile hayatında hanımları ile ne bir münakaşaya nede bir azarlama ve kötü davranışa raslanmamaktadir.

Eşleri arasında bir rekabet ve yarış olduğunu O’nunla daha çok kalabilmek için nasıl çabaladıklarını Hz. Aişe şöyle anlatır: Bir sefere Resullah ile birlikte ben ve Hafsa’da katılmıştık. Gece olunca Peygamber kendi devesini Aişe’nin devesinin yanına sürer onunla sohbet ederdi. Bu şekilde yolculuk devam ederken Hafsa Aişe’ye develerini değiştirmeyi teklif etti oda kabullendi. Geceleyin peygamber Aişe’nin devesini görerek Hafsa’mn yanına geldi. Hafsa’nın planını anlayan Aişe peygamberin yanına gelmemesi üzerine ayaklarını yılan yuvası olarak bilinen izhir otlarının arasına sokarak “ Ya Rabbi beni ısırması için yılan veya akrep gönder ki ben Resulullah’a bir şey söylemeye muktedir olmayayım diye dua etti.

Yine bir gün Aişe ve Hafsa Hz. Safiyye’ye: Biz Hz. Peygamberin yanında senden daha fazla üstünlüğe sahibiz. Biz hem eşleriyiz hem de O’nunla yakın akrabalığımız var dediler. Bu sözler Hz. Safiyye’yi gücendirdi ve onları Resulullah’a şikâyet etti. Bunun üzerine Peygamber “ onlara neden sh£ nasıl benden daha değerli olabiliyorsunuz? Benim kocam Muhammed (as.) babam 1 lanın (a.) amcamda Musa (a) demedin buyurdu.

Peygamberimizin hanımların zayıf ve hassas tabiatlarını nasıl nazarı dikkate aldığı aşağıdaki hadiseden de anlaşılmaktadır: Bir defasında hanımları onunla birlikte seyahate çıkmışlardı. Sürücüsü develeri hızlı sürmeye başladı. Rasül şöyle dedi: “dikkat et bunlar cam bardak gibidir"

 

Peygamberimiz Hz. Aişe’nin kendisi ile yarış etmesini istedi koştukları zaman Aişe genç ve zayıf olduğundan öne geçti ve yarışı kazandı. Birkaç yıl sonra Hz. Aişe büyüyüp ağırlaşınca yine yarıştılar ve Hz. Muhammed(as.) yarışı kazandı. Ve hesaplarının şimdi tam olduğunu söyledi.

Hz. Aişe ile Peygamberimiz arasında derin bir muhabbet vardı. Bu duruma Hz. Aişe’nin fiziki cazibesi veya zerafetinden daha çok zekâsı ve maharetliliği neden olmuştur. Peygamberimizden pek çok şey öğrenen I Iz. Aişe gelecek nesillerdeki Kur’ani bilgilerin yayılmasında çok yardımcı olmuştur.

Bir defasında Hz. Muhammed(a.s) Hz. Aişe’ye kendisine ne zaman kızgın olduğunu bildiğini söyledi Aişe validemiz nasıl diye sorunca benimle iyi olduğun zaman Muhammed’in Rabbinden diye yalvarıyorsun, bana karşı asabi olduğun zamanda İbrahim’in rabbi hakkı için öyle değildir dersin adımı anmazsın. Aişe derki: bende evet ya Resulullah vallahi öyledir. Fakat ben asabi halde yalnız sizin adınızı bırakırım, sevginizse gönlümde yaşar diye arzetti.

Peygamberden ne gördüyse onu kavrayıp yaşayan Hz. Aişe’nin diğer mübarek zevcelerinden farklarından biri de sadece ()’nun yarımdayken vahiy gelmeye devam etmiş diğer hanımlarının odalarında iken vahiy gelmemiştir.

Dokuz yıl boyunca vahyin ışığı ile aydınlan a n hanesinde Peygamberden İslam eğitimi almıştır.

Hz. Aişe ensab ilmine ve Arap edebiyatı kültürüne büyük ölçüde aşina bir babanın kızı olarak yetişmiştir. Hz.

Aişe Peygamberin kendine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. Aişe şayet bana katılmak istersen dünyevi şeylerden bir yolcunun azığı kadar azıklan. Zenginlerle oturmaktan kaçın ve yamayana kadar bir elbiseye eski deme"

Birisi Aişe’ye sordu: Peygamber evde nasıl yaşar. Aişe şöyle dedi:

O yere oturur, yerde yer ve derdi ki: “ben kölenin yediği gibi yerim ve oturduğu gibi otururum, çünkü ben Allah'ın kölesiyim."

Hz. Aişe’ye atılmış bir iftira olayı Resulullah’ın aile hayatını doğruda etkilemiştir. Kur’an-ı kerim olayın bir iftira olduğunu ve dedikodusunun yapılmamasını açıkça ifade etmiştir. Hadis kaynaklarının Hz. Aişe’ye dayanarak verdikleri haberi şöyle anlatıyor: Resulullah bir sefere çıkmak istediği zaman hanımları arasında kur’a çeker hangisinin kur’ası çıkarsa onu yanında götürürdü. Bu sefer kur’a da Hz. Aişe’nin ismi çıkmıştı. Nihayet savaş bitti. Dönüşte ordu bir yere konaklamıştı. Hz. Aişe’de ihtiyacım gidermek için dışarı çıktı bu arada kendisine ait gerdanlığı kaybetmiş bu nedenle onu ararken geç kalmıştı. Geri geldiğinde konaklama yerinde kimseyi bulamayınca beklemeye başlamış ve bir süre sonrada uyuya kalmıştı. Ordunun arkasından gelen unutulanları toplamaya memur saffan b. Muttal bir karartı görmüş ve yanına yaklaştıktan sonra kendisine deveye binmesini işaret etmiş, kendisi

de önde yürüyerek yola koyulmuşlardır. Öğlen sıcağında konak yerinde bulunan kafileye yetişmişlerdir. Hz. Aişe hakkında çirkin iftirayı atan Abdullah b. Selül olmuştur. Hz. Aişe Medine’ye döndüğünde bir ay hastalanmıştı. Meğer bu sırada halk arasında ashab-ı ifk’in iftiraları dolaşıyormuş. Nebinin Hz. Aişe’nin önceki hastalıklarında gösterdiği şefkati bu has] talığında göstermeyişidir. Bundan tamamen habersiz olan Hz. Aişe hastalandığı bir durumda nihayet hastalığı biraz iyileşmişti. Bir gece Mistah’ın annesi ile kazaya hacet yerimiz olan “Menası” tarafına çıkmıştım. Buraya ancak gece den geceye çıkardık. Bu adet, evimizin yanında Ebu Ruhm’iın kızı ve Mistah’ın annesi (Selma) ile kazayı hacet mahalline yönelip giderken onun ayağı takılmış ve düşmüştü. Araplar arasında felaket zamanında söylenmesi adet olan “düşmanım helak olsun” duası yerine Selma kadın: “Mistah helak olsun!” diye oğluna beddua etti. Ben kadına: ne fena söyledin, bedirde hazır bulunan bir kişiye nasıl beddua edersin dedim” bunun üzerine kadın bana: “hele şu saf tazeye! Ortada dönen iftiraları duymadın mı? Dedi.” Bana iftiracıların bühtan ve iftiralarını anlattı. Artık hastalığımın üzerine bir hastalık daha yüklendi. Evine geldiğinde Resulullah tan anne ve babasının evine gitmek üzere izin istedi. Gayesi hadiseyi bizzat anne ve babasından enine boyuna öğrenmek ve araştırmak içindi. Hz. Aişe annesi Ümmü Humana bu ne biçim söylentidir? Dedim. O da kızım kendini üzme kendini ve sıhhatini düşün dedi. O gece babamın evinde yattım. Hz. Aişe sabaha kadar gözümün yaşım dinmedi ve uyku girmedi dedi. Çünkü bu olayda çirkin bir iftira ve kötü bir eylem vardı. Daha sonra peygamber, babasının evinde oturduğu bir sırada anne-babasının işiteceği bir şekilde onunla konuştu. Ve ondan bir şeyler söylemesini, eğer bir günaha bulaşmışsa tevbe etmesini, Allah’tan bağışlanma talebinde bulunmasını istedi.

Hz. Aişe bu söze çok öfkelenmişti. Kendisini açıkça temize çıkarmaya yanaşmadı. Allah’ın kendini temize çıkaracağına güveni tamdı. Aynı yerde peygamber’e vahiy gelmeye başladı. Vahyin gelişi bitince yüzü parladı ve yüksek bir sesle Aişe’yi müjdeledi. Sonrada ayetleri okudu: (Nur. 11-13) O ağır iftirayı ortaya atanlar, sizden bir gruptur. Bu olayı kendin f için kötü bir şey sanmayınız Tersine o sizin için iyidir. O grubun içi nete bulunan herkes payına düşen günahın cezasını görecektir. Suçun büyük bölümünü omuzlarında taşıyan o grubun elebaşısı ise büyük bir azaba çarpıtılacaktır. O iftirayı işittiğinizde erkek kadın bütün mü'minlerin, kendileri hakkında hüsnü-zan besleyerek, özlerine leke kondurmaya yanaşmayarak "Bu apaçık bir iftiradır» demeleri gerekmez miydi? Bu konuda dört şahit göstermeleri gerekmez miydi? Mademki, bu şahitleri gösteremediler,

0 halde onlar Allah katında yalancıların ta kendileridirler.

Hz. Aişe Resulullah ile birlikte dokuz yıl ömür sürdü. Son günlerinde Resulullah diğer hanımlarından izin alarak onun odasında kaldı. Hicretin 57. yılında 66 yaşında vefat eden Hz. Aişe vasiyeti üzerine geceleyin cennet-ül Baki mezarlığına defnedildi.

Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtıı vesselam bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince halimi anladı ve:

"Kıskandın mı yoksa?" dedi. Ben de:

"Evet! Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar?” dedim. Aleyhissalâtu vesselam:

"Sana yine şeytanın gelmiş olmalı" dedi. Ben:

"Benimle şeytan mı var?" dedim.

"Şeytanı olmayan kimse yoktur" dedi.

"Seninle de var mı?" dedim

"Evet, Ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da müslüman oldu!" buyurdu."(l)

Yine Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Safiyye radiyallahu anha gibi güzeI yemek yapanı görmedim. (Bir defasında) Resulullah aleyhissalâtu vesselam benim odamda iken, Safiyye ona yemek yapıp (göndermişti). Çok şiddetli bir kıskançlık hissettim. Öyle ki beni bir titreme sardı. (Gidip) kabını kırdım, sonra da pişman oldum ve:

"Ey Allah'ın Resulü dedim, yaptığım bu hareketin kefâreti nedir?”

"Tabağa aynıyla tabak, yemeğe misliyle yemek!" buyurdular!'(2)

Anır Ibnu'1-As radiyallahu anhüma anlatıyor: "Resulu ilah aleyhissalâtu vesselam'a sordum:

"(Ey Allah'ın Resulü!) insanların hangisi sizce daha sevgilidir?"

"Aişe!" buyurdular.

"Ya erkeklerden?" dedim.

"Babası!" buyurdular.

"Sonra kim?" dedim.

"Ömer!" buyurdular ve başka bazı erkekler saydılar!'

Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: ""Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hanımlarından hiçbirine, Hz. Hatice radiyallahu anha'ya karşı duyduğum kıskançlığı hiç duymadım. Halbuki onu hiç görmüşlüğüm de yok. Ancak, Aleyhissalâtu vesselam onun yâdını çok yapardı. Ne zaman bir koyun kesip parçalara ayırsa Hatice'nin dostlarına da gönderirdi. Bazen ona: "Sanki dünyada Hatice'den başka kadın yok!" derdim de bana: "(Onun gibisi var mıydı, o şöyleydi, o böyleydi..! (Öbür kadınlar beni çocuktan mahrum ederken) benim çocuklarım ondan oldu" diye karşılık verirdi. (Hz. Aişe derki: İçinden " Bir daha Hatice hakkında kötü söz söylemeyeceğim" dedim)."

Hz. Aişe devamla der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam, Hatice'den üç yıl sonra benimle evlendi."(3).

Hz. Aişe radiyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana:

"Ey Aişe! İşte Cebrail! Sana selâm ediyor!" dedi. Ben de:

"Ve aleyhisselâmu ve rahmetullahi ve berekâtuhu!” dedim. Resulullah benim görmediğimi görürdü. "(4)

Hz. Ebu Musa radiyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Ashabı bizlere her ne zaman bir hadis müşkilat arzedecek olsa, hemen Hz. Aişe'ye sorardık, o bize bu hususda mutlaka bir bilgi sunardı." (5)

Müslüman kadın evinde, sokakta İslami harekette nasıl olmalıdır? Vb. pek çok sorunun cevabı Hz. Aişe’nin örnek şahsiyetinde bulunmaktadır. Peygamber efendimizin eğitiminde geçen onca sene sonunda Müslüman hanımların ve erkeklerin sorularını getirebildikleri kadar bilgili ve savaşlarda efendimizin yanında bulunacak kadar cesur ve sabırlı.

Dipnotlar

1             Müslim, Münafıktın 70, (2815); Ncsai, İştctü'n-Nisa 4,(7, 72).

2             Kbu Davıul, Büyii 91, (3568); Ncsai, İşrclu'ıı-Nisa 4,(7,71).

3             Buhari, Menakıbıı'l-Knsar 20, Nikâh 108, Kdcb 73,Tevhid 32; Müslim, Fezailu’s-Sahabe 73, 74, 77, 78, (2434, 2435, 2436, 2437); Tirmizi, Menakıb, (3885, 3886).

4             Buhari, Fezailu'l-Ashab 30, Bed'ül-I laik 6, Kdcb 11,

İsti'z.an 16,19; Müslim, Fezailu's-Sahabe 91, (2447); Ebu Davud, Edeb 166, (5232); Tirmizi, Menakıb, (3876); Nesai, İşretu'n-Nisa 3, (7, 69).

5             Tirmizi, Menakıb, (3877).

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ