SAADET ASRI / EĞİTİMİN BAŞLANGICI - rahle.org

SAADET ASRI / EĞİTİMİN BAŞLANGICI - rahle.org

SAADET ASRI / EĞİTİMİN BAŞLANGICI


Facebookta Paylaş
Tweetle



Necmeddin Irmak

İslam toplumunun oluşum sürecinin ilk ve en önemli evresi olan Saadet As­rı, vahyin iniş ortamı üzerine inşa olunması hasebiyle Müslümanlar için daima farklı bir anlam taşımıştır. Taşıdığı bu farklı anlamın sebebi, tarih boyunca Müslü­manların kendilerini hep bu devre nispet etmelerinde, ölçülerini hep bu devir­den almalarında yatmaktadır. Bu devrin vazgeçilmez unsuru olan, devrin şekillen­mesinin temel niteliklerini belirleyen vahiy -Kuran- kendisine iman edenlerin ha­yatındaki misyonunu da şöyle belirlemiştir:

"Elif, lam, mim. Üzerinde hiçbir şüphe olmayan bu kitap, Allah’a karşı sorum­luluklarının bilincinde olanlara -muttakilere- bir rehberdir." ( 2/1,2)

Yine bu devrin, Müslümanların bütün hayatları için bir başvuru kaynağı ve mutlak referans olması onların akidelerinin de gereğidir. Zira bu akideyi, mutlak iman ve itaat ile yükümlü olduğumuz kitabımız Kuran belirler: "And olsun ki Re- sulullah’ta sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü ümit edenler ve Allah'ı çokça zikre­denler için güzel bir örneklik vardır." (33/21)

"Hayır! Rabbine yemin olsun ki onlar -müminler- aralarında anlaşmazlığa düş­tükleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkın­tı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (4/65)

"Aralarında hükmetmek üzere Allah ve O’nun Resulüne çağrıldıkları zaman müminlerin sözü ancak; "Dinledik ve itaat ettik." demeleridir. Asıl kurtuluşa eren­ler bunlardır." (24/51)

Söz konusu iki temel unsurun -kitap ve resul- üzerlerinde hayata geçtiği üçün­cü bir unsur daha vardı ki bu unsur sahabedir ve İslam'ın var ve gerçek bir hayat kaynağı olduğunun göstergesidir. Zira ifade edilen Saadet Asrının ütopik -haya- li/gerçekleşmesi mümkün olmayan- bir dönem olmadığının, aslında bütün yönle­riyle insanlık tarihi içerisinde bir yer işgal ettiğinin, insan üstü varlıkların değil ak­sine yaratılışına konulan bütün özellikleriyle beden ve ruhtan müteşekkil insanla­rın yaşadığı gerçek bir hayat olduğunun en güzel göstergesi olmuştur sahabe nes­li.

 

Kitap ve sünnetin pratik eğitiminden geçen sahabe nesli için kitapta şu ifade­leri buluruz:

"Muhacirve Ensar'ın ilklerine, önde gelenlerine ve birde iyilic/doğrulukta on­lara tabi olanlara gelince, Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah'tan razı oldular da -Allah- onlar için içlerinde yerleşip sonsuza kadar yaşayacakları ırmakların ça­ğıldadığı cennetler hazırlamıştır, işte bu en büyük kurtuluştur." ( 9/100)

"O mallar, yurtlarından çıkarılan, mallarını terk eden Muhacirlerin fakirlerinin- dir. Onlar, Allah’ın lutfunu ve rızasını isterler. Allah ve resulüne yardım ederler. İş­te onlar sadakat örneği verenlerdir. Onardan önce Medine'yi yurt ve iman evi edinen kimseler kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı kalplerinde kıskançlık duymazlar. Muhtaç da olsalar, Muhacir kardeşlerini kendile­rine tercih ederler. Kimler nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar umdukları­na kavuşanlardır." (59/8-9)

Ayrıca üçüncü unsurun -sahabe neslinin- klasik anlamıyla terbiyesi hususunda ve bu terbiyenin usulünü, ne olduğunu ortaya koyması ile aiakalı da kitapta şöyle buyurulur:

"Nitekim size ayetlerimizi okuması, sizi arındırması, vahiy ve hikmeti bildirme­si ve bilmediklerinizi öğretmesi için içinizden bir elçi gönderdik.' (2/151)

"Allah, ayetlerini onlara okumak, onları arındırmak ve onlara ilahı kelamı ve hikmeti öğretmek için içlerinden bir elçi göndererek müminlere lütufta bulun­muştur; halbuki daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı." (3/164)

".... o halde siz ey basiret sahipleri, iman edenler! Allah'a karşı sorumluluğunu­zun uilincınde oiun.

Allah, size gerçekten bir uyarıcı -zikir, kitap- indirmiştir.

Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir elçi -göndermiştir- kı iman edip salih amel işleyenleri zifiri karanlıktan aydınlığa çıkarabilsin..." (65/10, I I)

Bu ifadelerden anlaşılan odur ki Peygamberimiz (sav) kendi ashabını terbiye ederken her halükarda pratik, yaşayan, canlı bir yöntem uygulamıştır. Uygulanan bu yöntem insan fıtratına en uygun ve en tesirli bir yöntem olmuştur. Sahabeyi daha önceden bulundukları aşağıların aşağısı ‘esfel-i safilin' bir konumdan ‘ahsen-i takvim’ en güzel şekildeki Allah’ın razı olduğu bir konuma getirmiştir.    

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ