Peygamberimizin hayatıyla ilgili bilgilerin bize ulaşması ve anlaşılmasında yardımcı olan kaynakları şöyle sıralayabiliriz.
A-Allah'ın kitabı Kuran-ı Kerim:
Resulullah'ın hayatına ait genel bilgileri anlamakta, mukaddes hayatın kısa dönemlerini kavramakta ilk dayanak Kurandır. Kuran Resulullah'ın hayatını uzun uzadıya anlatmaz. Ancak hayatının belli kesimlerini ve o an içinde insanların içinde bulundukları ruh halini ve olayın kendisini resmeder. Örneğin Bedr, Uhud, Hendek ve Huneyn savaşları hakkında inen ayetlerle, Resulullah’ın hanımı Zeyneb Bint-i Cahş ile evlenmesini anlatan ayetler gibi.
Bununla beraber bir de hadiselere ve olaylara açıklık getirir. Bu da bazen durumunda karışıklık bulunan konulara cevap vermek veya birtakım gizli şeyleri açığa vurmak ya da Müslümanların bakışını ibret ve öğüt yönüne çevirmek içindir. Örneğin İfk hadisesinde olan durumu açıklaması, Abdullah İbn Ubey'in Resulullah hakkında söyleyip de inkar ettiği sözlerin doğrulanması gibi .
Tüm bunlara rağmen Kuran bu olaylara uzun uzun ve tafsilatlı şekilde değinmez. Zira bu zaten Kur'an'ın üslubu olmadığı gibi, diğer peygamberlerin kıssalarında olan durum da bundan farklı değildir . Dolayısıyla siyret-i nebeviyyenin bilinip açıklanması için bize ışık tutan ikincil kaynak ise; Hadis-i Şeriflerdir.
B-Hz. Peygamberin Sahih Hadisleri:
Bu ikinci kaynak, sıdk (doğruluk ve emanet, güvenilirlik) leri tanınmış imamların derledikleri Kütüb-i S itte (altı kitap: Buhari ve Müslim’in Sahihleri, Ibn-i Ma- ce, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai'nin Sünenleri) ile İmam Malik’in Muvatta’sı ve İmam Ahmed’in Müsned'i gibi hadis kitaplarının ihtiva ettikleri hadislerdir.
Sayılan kaynaklar birinci kaynaktan daha geniş ve tafsilatlıdır. Ancak buradaki problem ise; bu kitaplar çeşitli bablardan oluşmuştur. Dolayısıyla siyreti anlatan veya açıklayan hadisler kitaplar içinde dağınık halde bulunmaktadır . Zira bu kaynaklar zaten fıkhi meselelere ışık tutmak açısından hazırlanmış eserlerdir.
Bununla beraber kaynakları hazırlayan imamlar siyeri göz önüne alarak hazırlamadıklarından bu yönleriyle bir eksiklik arz etmektedirler. Yine de Resulullah'ın hayatına ve mücadelesine ışık tutan yönleri olması açısından bizim için hayati önem taşımaktadır. Durum böyle olunca siyreti anlatıp açıklığa kavuşturmakta bize yardımcı olacak üçüncü bir kaynak ortaya çıkmaktadır;
C-Siynet Kitapları:
Siyret konuları sahabe devrinde rivayet yoluyla naklediliyordu. Yani sahabe-i kiram (r.a) siyret konularını kendilerinden sonra gelenlere, sözlü olarak naklediyorlardı. Her ne kadar onların arasında Resulullah’ın siyretine ve siyretinin incelikleriyle, tafsilatına özel önem gösterenler varsa da; hiçbiri siyerle ilgili bilgileri bir kitapta toplamayı veya onları bir araya getirmeyi düşünmemişlerdir.
Daha sonraları Resulullah’ın siyretini tam bir dikkatle tabiiler rivayet etmeyi üstlendiler. Çünkü onların çoğu, kendilerinde bulunan sıyret haberlerini derlemeye ve bunları sahifeler ve varakalar halinde toplamaya başladılar. Bunlardan Urve Bin ez-Zübeyr, Eban Bin Şıhab ez-Zühri’yi sayabiliriz. Ancak bunların yazdığı eserlerin tümü yok olup gitmiştir. Kalanlar ise dağınık bir şekildedir. Ki onların bir kısmını Taberi rivayet etmiştir. Diğer kısımlar da Vehb Bin Münebbıh'in yazdıklarından bir bölümdür.
Daha sonraları siyret konusunda kitap yazan yazarlar ortaya çıkmıştır. Onlardan Muhammed ibn ishak (öl. H. 152) önde gelmektedir. Sonraları başlarında Va- kıdi (öl. H.207) ve Tabakatü’l-Kübra adlı kitabın yazarı Muhammed Bin Sa'd (öl.H. 130)’ın bulunduğu bir nesil ortaya çıktı.
Araştırmacılar Muhammed ibn ishak'ın yazdığı kitabın o döneme kadar siyret konusunda yazılanların en güvenilirlerinden sayıldığı üzerinde ittrak. etmişlerdir.
ibn-i ishak'tan sonra ibn-i Hişam diye bilinen Ebu Muhammed Abdülmelik geldi .İbn-i ishak’ın eserinin üzerinden yarım asra yakın zaman geçtikten sonra ibn-i Hişam onun siyretini yeniden gözden geçirip bazı düzenlemeler yaptıktan sonra rivayet etmiştir. Bu durumda ibn-i Hışam’ın siyreti diye bilinen eser İbn-i ishak'ın Meğazi'sinden ibarettir.
Bunlardan sonra siyret konusunda kitap yazanlar birbirini izledi . Bir kısmı tümünü, bir kısmı ise siyretin belirli yönlerini sunmaya çalıştılar . isbehani'nin "Dela- ilü'n-Nübüvve" sinde, Tirmizi’nin "eş-Şemail" inde , ibn-i Kayyım ei-Cevziyye’nin Zadü'l-Mead’ında yaptığı gibi.