Elif. Lam. Mim.
Söküp çıkaranlara,
Hemen çekip alanlara,
Yüzüp gidenlere,
Yarışıp geçenlere, derken işi düzenleyenler ve Nefesleriyle (güp güp) ses çıkararak koşan (at) ara,
Ateş çıkaranlara ,
Sabahleyin akın edenlere,
Toz koparanlara,
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara and içen Allah'a yemin olsun ki onun Ra’d suresi I I 'deki beyanı haktır.
Hz. Adem’den Hz. Muhammed (sav)'e kadar gelen Tevhid kafilesinin muazzam, çilekeş hareket adamları Peygamberler, İslam yolunun köşe taşı ve aynalarıdır. Bu anlamda İslam ümmeti gerçekten müthiş bir köklülüge sahip olup yenitü- redi, zıpçıktı ve kökü dışardan hareketler gibi su üstündeki köpük misali geçici hafif değildir. Fakat Allah Resulünün beyan ettiği üzere ölüm tiksintisi, dünya sevgisi gibi iki merkezi sebepten dolayı bugün İslam ümmeti maalesef köpük misali dünya seli üzerinde hafif kalmaktadır.
Tarihin tam bu noktasında gözlerimizi açıp aynalara bakmak ve durumumuzu görüp değiştirmek zorundayız. Geçmiş kavimler ve peygamberlerinin anlatımında Kuranda gördüğümüz en büyük hakikat, değişim için ilk adımın kullardan gelmesi gerektiğidir. Yoksa Allah Teala yeryüzüne inip de kulları, ellerinden (bazılannın da kulaklarından) tutup değiştirecek değildir. O, peygamber ve kitap göndermiştir. Dileyen iman ile dileyen de küfür ile değişir.
Değişmeyi istemek ve istememek, işte bütün mesele bu. İstemek, gerçek anlamıyla, hemen peşinden istenilen şeyin ardına düşmek demektir.
"Bir toplum kendındekini değiştirinceye kadar Allah onu değiştirmez." (13/14) Değişim ilk olarak bireylerin nefislerinde,onların irade mekanizmalarını işletmeleriyle başlayacaktır. Kul bu anlamda ilk adımı atacak ve bu husustaki hevesim,
aşkını, istikrarını sonuna kadar götürecektir. Allah da kuldaki bu cehd ve aşkla orantılı olarak onu değiştirecektir.
Sünnetullah budur. O,değişim programını (Kur’an’ı) ve bu programın uygulayıcısını (peygamberi) göndermiştir. Şimdi sıra kuldadır.
Bu programın, uygulanabilir nitelikte olduğuna ve insan üstü olmadığına dair en büyük delil Hz. Peygamberin bizim gibi beşer olmasıdır. (14/1 1,18/1 10,41/6) Nitekim O, yürüyen Kurandı. Puta tapan Ömer'in Kuran programından geçtikten sonra put kıran Hz.Ömer olması da en güzel örneklerimizden biridir.
Değişmesini istediğimiz veya değiştirmeyi düşündüğümüz bir ev, araba, iş vs. için nasıl yol yordam, yöntem metot araştırmasına girişiyorsak kendimizi değiştirme hususunda da araştırmaya girmemek akıllılık olmasa gerek.
Değişmemiz gerektiğine iman etmek zorundayız. Üstümüzdeki ataleti, tembelliği, alışkanlığı atabilmek için ilk önce bu hususta endişelenmemiz gerekmektedir. Biz hakikaten sırat-ı müstakim üzere miyiz diye kendimizi sorgulamamız, "amenna ve saddekna" psikolojisinin rahatlığı ve uyuşturuculuğundan kurtulmamız gerekmektedir. (Uyuşturmuş ve rahatlatmış bir "amenna" söylevini kastediyorum)
"İnsanlar yalnız "Amenna" (inandık) demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?" (29/3)
İman ettik, dediğimiz halde iman etmemiş de olabiliriz.
"Araplar: inandık, dediler. De ki: "inanmadınız, fakat İslam olduk deyin. Çünkü henüz iman kalplerinize girmedi." (49/14)
Evet! İşte Kuranda bize öğretilen, bu endişe içinde olmak zorundayız. Aksi takdirde kemale ulaşmak ve değişim programının bölümlerini başarıyla geçmek mümkün değildir. Endişe duymayan, halinden memnun olan olgun olamaz.
Kitaba iman ettiğimizi söylüyoruz. Acaba gerçekten biz iman ediyor muyuz? imanı kelime anlamıyla (ki güvenmek demektir) ele alıp da sorarsak "Elçi sizi Rab- binize inanmaya (güvenmeye) çağırdığı ve (bu konuda) sizden sağlam söz almış olduğu halde inanan insanlar iseniz neden Allah'a güvenmiyorsunuz?"(57/8)
Biz Allah'a güveniyor muyuz?
"Allah yazdı. Kesinkes ben ve elçilerim galip geleceğiz." (58/21)
Ve Kuran...
Ona ne kadar iman ediyoruz? (Değişim için atılacak adımlara yardımcı olsun
diye ümmetin nefsine yöneliktir bu sorular.)
"Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek,ayakta durarak ibadet eden, ahiret- ten korkan ve rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (39/9)
Biz hiç bu bilginin peşine düştük mü? Bu hususta bizden bir değişim kıpırdayı- şı bekleyen Allah’ı razı etmeyi hiç düşündük mü? Çilesini çektik mi, ayette Allah'ın tarif ettiği kişi gibi olmanın? Hakikatte alim, Allah'tan korkandır. Allah korkusu ilmim elde etmek için hiç nefisleri Kur'an'da denedik mi?
Peygamberlerle imtihan ettik mi? Sefere çıkardık mı?
ilim, çok ayet hadis rivayeti, tefsiri bilmek değil Allah korkusudur. Selef alimlerinin bu tarifi bizde bir şeyleri değiştiriyor mu?
"Onlara Rahman'ın ayetleri okunurdu da ağlayarak secdeye kapanırlardı. Onlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler,şehvetlerine uydular. Onlar kötülük bulacaklardır."( 19/58-59)
"Şimdi siz bu söze mi hayret ediyorsunuz. Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?" (53/59-60)
"... biz o insana şah damarından daha yakınız." (50/16)
Şah damarımızdan daha yakın olduğunu hissetme ve bu yönde değişimi gerçekleştirme...
"Nerede olsanız O, sizinle beraberdir." (57/4)
Bizler, bunları biliyoruz. Bunlara iman ediyor muyuz?
Bir şeyin bilgisine sahip olmakla kendisine sahip olmak farklı şeylerdir.
Yoksa kitabın bir kısmına iman edip diğer kısmına iman etmiyor muyuz? Veya inanmayanların davranışları gibi amel, söz, duygulanma mı ortaya koyuyoruz?
Yüreklerindeki iman yanardağının patlayıp beden ülkesini,iman aşkının kor kor lavlarıyla değiştirerek Allah'ın hükmünü oralarda hakim kılma zamanı gelmedi mi?
"iman edenler için hala vakit gelmedi mi ki kalpleri Allah'ın zikrine ve inen Hakk’a saygı, huşu duysun ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?" (57/16)
Sizin için de vakit gelmedi mi ?