Hazırlayan: Y. Emre Kırmızılı
Onlar, ilim ile cihadı nefislerinde birleştirmiş istisna kimselerden…
Bir konu hakkında fikir beyan ettiklerinde, önce onları dinler ve ne denli haklı olduklarını görürüm. Sonra elimden geldiğince sözlerine tâbi olmaya çalışır ve yollarını kendime yol edinirim…
Onlar benim önümdeki büyüklerim, üstatlarım… Yaşantılarına gıpta ettiğim yakın dönem önder şahsiyetler…
Başkaları bu yolda yürümeyi artık bıraksalar da inşaallah ben ölünceye dek onların izini sürdüreceğim…
Allah onlardan ve onların açmış oldukları yoldan giden diğer mücahidlerden razı olsun…
Onlar, cihad ve şehadet hakkında şunları söylediler:
Zalimlerin ve tağutların gölgesi altında zorbalıkla şekillendirilmeye çalışan Ortadoğu’nun gördüğü büyük İslam davetçisi ve mücahidi, 20. asrın en etkili İslam cemaatinin -İhvan-ı Müslimin- kurucusu ve dünyada bütün ümmeti etkileyen hareket adamlarından biri; âlim şehid HASAN el-BENNA (1906-1948):
“Allah cihadı her Müslümana farz kılmıştır. Hem de hiçbir şekilde kaçınılmaz ve terk edilmez bir farz. Her Müslümanı en müessir bir şekilde cihad yapmaya teşvik etmiştir. Mücahede ederken şehit olanların makamlarını herkesten daha üstün yapmıştır. Mücahit ve şehitlerin kazanacağı sevab her sevabın üzerindedir. Onların mertebesine ancak onlar gibi cihad eden ve şehadet mertebesine ulaşanlar erişebilir…”
“Ne eskilerde, ne yenilerde hiçbir nizam görmezsiniz ki, cihada, askerliğe, hak ve vatan müdafaasına İslam kadar ehemmiyet versin ve bu hallerde ümmetin birleşmesi için teşvik etsin…”
“İslam’ın bütün kaynakları Müslümanları en açık bir şekilde cihada davet eder. Karada, havada ve denizde; her çeşit harp usulü, cihad aleti ve harp levazımatı elde etmeye, asker olmaya ve birleşmeye çağırır…”
“Ey Müslüman! Sen şerefli ölüm için çabala! Ta ki kâmil bir saadeti elde edesin… Hem ölüme talip olun ki hayat size hibe edilsin… Biliniz ki, ölümden kurtulmak yoktur ve ölüm bir defadır. Eğer bu şerbeti Allah yolunda içerseniz bu sizin için dünyanın menfaati ve ahiretin sevabı olur…”
•
Müslüman Kardeşler Cemiyetinin Davet ve İrşad Heyeti Başkanlığını yürüttüğü dönemde, vaazları sebebiyle Mısır’ın çağdaş firavunu Nasır’ın adamları tarafından sık sık tutuklanarak hapse atılan ve nihayet son nefesini de o tağutların ellerinde asılarak veren, müfessir, mütefekkir ve şehid SEYYİD KUTUB (1906-1967):
“İslam’da cihad, tek cümleyle, (yeryüzüne) İslam nizamını getirme ve Allah’ın şeriatını bütünüyle hayata hâkim kılma işidir…”
“Amaç asla bir şahsın, bir ailenin, bir tabakanın, bir devletin, bir milletin veya bir ırkın yararı için değildir. İslam sadece Allah’ın yolunda (O’nun rızasını kazanmak maksadıyla) sefere çıkmaya müsaade eder; O’nun kelamını yüceltmek için…”
“Aslında bu bir akide davasıdır ve inanç esaslı bir savaştır. Nerede bir düşmanla karşılaşırsa karşılaşsın, mü’minlerin yakînen bilmeleri gereken şey budur…”
“Bazen mü’minlerin düşmanları, giriştikleri savaşın üstüne akide sancağından başka sancaklar çekmek, siyasî, iktisadî ve ırkî bayraklar kaldırmak istiyorlar. Maksatları mü’minlerle giriştikleri savaşın gerçek yönünü değiştirmek ve mü’minlerin ruhundaki akide meşalesini söndürmektir…”
“Biz bugün dünya haçlılarının bizi gerçek savaştan yanıltmak ve tarihi (kendi lehlerine) değiştirmek için çeşitli sancaklar diktiklerini açık bir biçimde görüyoruz. Gerçekte onların sömürgecilik anlayışları hiçbir zaman ortadan kalkmış değildir. Ortaçağ’daki o şımarık haçlı ruhları üzerine sadece birer maske takmışlardır…”
“Geçmişte onların bu kirli oyunlarını ortaya çıkaran pek çok komutan (Selahattin Eyyubî, Turan Şah gibi) oldu. Gelecekte de olacak…”
•
Müslümanlara uzun süredir unuttukları tevhid hakikatini yeniden hatırlatan, Hind Yarımadasının muvahhid önderlerinden, Cemaat-i İslamiyye’nin kurucusu, tebliğci, müfessir Allame EBU’L A’LÂ el-MEVDUDÎ (1903-1979):
“Tekrar düşünelim; Kur’an-ı Kerîm neden cihada, onu terk edenleri münafık sayacak kadar önem vermektedir? Çünkü cihad, ilahî nizamı tesise gayretin diğer ismidir;
bu yüzden Kur’an, onun, imanın bir göstergesi olduğunu ilan etmektedir. Başka bir deyişle, kalplerinde imanı olan insanlar şeytanî bir sistemle hükmedilmeye ne tahammül edebilirler ne de İslam’ı tesis etmek için sağlıklarını ve hatta canlarını vermekten çekinirler. Böyle durumlarda zayıflık gösterenler imanlarının hakikati hakkında şüphe duyarlar…”
“Yeryüzünde sadece tek bir kişi bile kalsa, kendini şeytanî sisteme terk ettiğinde güçsüz ve yalnız olduğu mazeretini ileri sürmeye hakkı olamaz. Ya da onun küfür hâkimiyeti altında soyutlanmış, aslından koparılmış dinî vaziyetini haklılaştıracak şer’î özürler araması doğru değildir. Bütün bunların tersine, onun için tek doğru istikamet Allah’ın bütün kullarını Allah yoluna davet etmekte yatar…”
“İslamî hareketin hedefi, bu dünyada önderlikte/yönetimde inkılâptır. Allah’a ve O’nun rehberliğine kaşı isyan etmiş, insanlığa karşı işlenen mezalimin (haksızlıkların) sorumlusu olan bir önderlik; Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyan, adaletli ve ilahî nizamın takipçisi bir liderlikle yer değiştirmelidir. Bu yüce gayeyi gerçekleştirmek için çabalamanın dünya ve ahirette Allah’ın rızasını kazanmamızı sağlayacağına inanıyoruz…”
•
Pakistan’da davet ve irşad çalışmaları yürüttüğü bir sırada, ABD’nin suikast timi CIA ajanları tarafından patlatılan bir bomba sonucu oğullarıyla birlikte şehid olan, Afgan cihadının unutulmaz önderlerinden, muallim ve şehid ABDULLAH AZZAM (1941-1989):
“Tağutların gölgesi altında yaşayan ve onların en basit kanunlarını dahi reddetmeyen, İslam için hiçbir fedakârlığa katlanmayıp zillet içerisinde bir hayat yaşamaya razı olan insanlar, melekler onların canlarını alırken: “Dinde ne halde idiniz?” diye sorduklarında ne cevap verecekler?
Şu anda zulüm tüm İslam coğrafyasında sel olmuş akmaktadır. Peki, topyekûn Allah yolunda harekete geçmek için daha ne kadar bekleyeceğiz? İslam âlimleri: “Doğuda bir Müslüman kadın esir düşse batıdaki Müslümanlara onu kurtarmak farzdır…” diye fetva veriyorlar. Oysa bizim bu halimiz düzelmedikten ve biz bu fetvanın gereğine göre harekete geçmedikten sonra İslam ne yapsın?”
“Ey İslam davetçileri! Ölüm tutkunu olunuz ki, size hayat bağışlansın. Uzun emeller sizi aldatmasın. Aldatıcılar Allah ile sizi aldatmasın. Okuduğunuz kitaplar, devam ettiğiniz nafileler sakın sizi aldatmasın. Büyük işlerden yana sizleri rahatlatan, basit işlerle uğraşmaya kalkışmayın.
Ey İslam yavruları! Bombaların nağmeleri, topların gürültüleri, uçakların uğultuları, tank sesleri, eğitiminizin nağmeleri olsun. Dünyanın rahat ve huzuru içersinde yaşayan, lüks hayat süren ve mideleri şişkin kimselerin nağmeleri ve yatakları sizin büyüyüp gelişeceğiniz yerler olmasın.
Ey İslam davetçileri! Cihadsız, savaşsız, kansız, sakatsız, Allah’ın dininin muzaffer olacağını zanneden kimseler bu dinin tabiatını idrak edemeyen kimselerdir. Onlar vehme kapılmışlardır. Davetçilerin heybeti ve davetin şevketi onlarda yoktur.”
•
İsrail ordusunun defalarca suikast tertibiyle öldürmeye çalıştığı, nihayet bir helikopter saldırısı sonucu şehid edilen, Filistin bağımsızlık mücadelesinin sembol ismi, Hamas -İslamî Direniş Örgütü-nün kurucusu, İhvan-ı Müslimin’in yetiştirdiği lider, Şeyh AHMED YASİN (1938-2004):
“Değerli kardeşlerim! Dünyanın değişik yerlerindeki mü'min ve mücahit gençler! Biz bugün İslamî hareketin merhalelerinden bir merhale üzereyiz. Bu merhale gelişme ve yükselme merhalesidir. Yüce Allah'ın izniyle zafer noktalarına doğru ilerleme merhalesidir. Biz bugün vatanımızda ümmetimiz ve toplumumuz açısından ana tabanı oluşturmaktayız. Allah'ın izniyle, er ya da geç zafer bizim olacaktır.
Dünyada çeşitli devletler bulunuyor. Güçlü her zaman güçlü olarak, zayıf da her zaman zayıf olarak kalacak değildir. Yarın inşallah güçlüler biz olacağız. Vatanımızın ve topraklarımızın bütün parçalarını kurtaracağız. Onurla ve zaferle oraya döneceğiz. Böylece orada Allah'ın sözü yüceltilecek, Allah'ın kelamı en yüce kelam olarak haykırılırken, inkâr edenlerin kelamları en aşağı dereceye düşecektir…”
“Benim bütün Müslüman gençlere nasihatim; en başta İslam ahlakıyla ahlaklanmalarıdır. Doğruluk, güvenilirlik, ahde vefa, sevgi, kararlılık, çalışma ve neticede ihlâs, Müslümanlarla yardımlaşmak ve onların dertleriyle dertlenmek de İslam ahlakının gereklerindendir. Allah yolunda cihad ve Allah-u Teâlâ’nın kelamının en yüce olması için başkalarıyla yardımlaşmak da İslam ahlakının gereklerinden biridir. Müslümanlara da ilme önem vermelerini tavsiye ediyorum. İlim, gelecekte bizim düşmanımıza karşı zafer elde etmekte kullanacağımız silahımız olacak. Cehaletle zafer elde edemeyiz! Ancak dini, dünyayı ve ahireti kuşatacak bir ilimle zafer elde edebiliriz…”