Cihad Kavramı Ve Fikrî Cihad Üzerine - rahle.org

Cihad Kavramı Ve Fikrî Cihad Üzerine - rahle.org

Cihad Kavramı Ve Fikrî Cihad Üzerine


Facebookta Paylaş
Tweetle

Rasim Baylan 

 

Cihâd Arapça bir kelime olup ‘Cehd’ veya ‘cühd’ kökünden gelmektedir. ‘Cihâd’, Kur’an’ın anahtar kavramlarından biridir. Cihad kelimesi Kur’an’da farklı formlarda 41 yerde geçmektedir.

Cihad kelimesi (terim olarak); küffarla savaş sırasında gayret sarf etmek manasına kullanıldığı gibi, nefis, şeytan ve fasıklarla mücadele için de kullanılır.¹

Cehd veya cühd ise kararlı ve şuurlu bir şekilde gayret etmek, zorluklara karşı çaba göstermek, çalışmak gibi anlamlara gelir. Aynı kökten türeyen ‘mücâhede’ sözlükte, düşmanın saldırısına karşı koymak üzere elinden geleni yapmak, bütün gayreti harcamak demektir.

Düşmanın insanın içinde veya dışında olması fark etmez. Mü’min, kendine zarar vermek üzere saldıran düşmanlarına karşı koymaya çalışır, onların zararlarını uzaklaştırmada gayretli olur.

Mü’minlerin kararlı ve şuurlu çabalarının bedenle yapılanına‘cihad’, ruhsal olanına‘mücâhede’, fikir ve İslâmî ilimlerde yapılanına da‘ictihad’.”

“Allah yolunda gayret göstermek, çaba sarf etmek” anlamlarına gelen‘cihad’, her üç manayı da içerisine almaktadır. Allah yolunda yapılan bütün çalışmalar, “Allah’ın adı yükselsin” (ilay-ı kelimetullah) diye gösterilen gayretler, O’nun dini İslâm’ı savunmak için ortaya konan çabalar tümüyle‘cihad’olarak nitelendirilir. Bununla birlikte; bedeniyle, malıyla cihad edene veya manevî yönünü olgunlaştırmak için çaba sarf edene‘câhid’ve‘mücâhid’, İslâmî hükümleri ortaya koymak için gayret edene de‘müctehid’denilmektedir.

Mü’minin, Allah tarafından kendisine emanet olarak verilen bedeni, malı ve zihinsel imkânları Allah yolunda harcaması, İslâm yolunda kullanması da cihaddır.

Kelimenin sözlük anlamından da anlaşıldığı gibi ‘cihad’ bir saldırı değil, olabilecek bir saldırıya karşı yapılan bir savunmadır. Bu saldırıyı savabilmek üzere çaba göstermek, çalışmaktır. O bir anlamda insanın mutluluğuna giden yoldaki engelleri kaldırmaktır. Kur’an, “cihad” kavramı ile fiilî savaş olan “kıtal” kavramını ayrı ayrı kullanmaktadır.²

Bir başka deyişle İslâmî ıstılahta cihad; Allah'ın dini için; can, mal, dil ve diğer vasıtalarla elden gelen güç ve gayretin sarf edilmesidir.

Cihadın amacı, Allah’a kulluk, hakkı hâkim kılmak, toplumdaki fitneyi kaldırmak, zulümleri önlemek, insanlara Allah’ın adını ulaştırabilmek ve hakk bayrağını yüceltmektir. İnsanları baskılardan ve zulümlerden kurtarmaktır. İslâm ile insanların arasındaki engelleri ortadan kaldırıp onların rahat bir şekilde İslâm’ı tanımalarına fırsat vermektir.

“Allah yolunda gayret göstermek, çaba sarf etmek” anlamlarına gelen‘cihad’, tanımından yola çıkarak cihadı kısımlandıracak olursak:

1-İslâm düşmanlarıyla cephede çarpışmak, (silahlı mücadele, muharebe ve kıtal gibi…)

2-î arzuları yenip rûhu güzel ahlâk ile bezemeğe çalışmak, ibâdet ve taatle meşgul olmak, (zühd gibi…)

3- Bir diğeri de fikrî cihaddır ki, yani emri bi’l ma’ruf nehyi ani’l münker görevini yerine getirmektir. İnsanları Hakk'a davet edip Kitap ve Sünnet ile amel etmeye teşvik etmek, İslâm'a saldıran zorbaları, tağutları, mele’ tabakalarını, mülhidleri, müşrikleri, bid’atçileri, hurafecileri delillerle susturup insanlığın hidayetine engel olan sebepleri kaldırmaya çalışmaktır.

İnsanlığa gönderilen tüm peygamberler de gönderildikleri kavimlerine karşı ilk olarak fikrî cihad ile mücadele etmişlerdir. İnsanları Allah’a kulluğa çağırıp, hiçbir ücret istemeden ve yılmadan emri bi’l ma’ruf nehyi ani’l münker yapmışlardır.

Allah Resulü ve sahabesinin de Mekke'de yaptıkları cihad, bu tür cihad idi ve bu cihad, müşrikleri çok rahatsız etmekteydi. Çünkü Resulullah’ın onları Allah’tan başka hiçbir ilaha kulluk etmemeye çağırması, kula kulluğu reddetmeye ve insanlar arasında adaletli olmaya çağırması, geceleri namaz kılışı, Kur'an okuyuşu, çok kimsenin İslâm'a girmesine sebep oluyor ve bütün engellere rağmen İslâm'ın yayılışı, putperestleri çileden çıkartıyordu. Onun için bu cihad, malla,  canla ve nefisle cihadın temelini oluşturmaktadır da diyebiliriz.

Fikrî Cihadın Kur’an’daki Yeri

Günümüzde de cihadın en güzel yollarından biri fikrî cihaddır. Kur'ân-ı Kerim;“Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir şekilde mücâdele et.”(Nahl, 16/125) buyurmaktadır.

“Hikmet” ve “güzel öğüt” karşımızdaki kişilerin durumlarına, yeteneklerine göre metod uygulayıp ona göre bir tebliğ içinde olmalıyız. Polemiklerden, tartışmalardan ve kişisel isnatlardan uzak mesajı net ve hoşgörülü bir şekilde ulaştırmalıyız…

Birinci olarak fikrî cihadda mücadele; cahil ve bilinçsiz halk ile olmalıdır. Çünkü cahil Kimseler düzenin, medyanın, gayr-ı İslâmî çevrenin kurbanı olarak, inanç, düşünce ve yaşayış olarak İslâm'dan gittikçe uzaklaşmıştır. Bunlar, çeşitli ideolojilere teslim olmuş ve birkaç formalite ve şekilsel özelliğin dışında dinlerini bırakmış durumdadır. Sistemin bilinçli ve sistematik şekilde öğrettiği çarpık din anlayışı bir yandan, geçmişte batılılaşma ve medeniyet adı altında dinî öğretilerin yasaklanması, aşağılanması ve kötü gösterilmesi diğer bir yandan -özellikle de çeşitli tarikat gruplarının bid’atler ve hurafelerle insanlara İslamî eğitim vermesi bir başka yandan- halkı tamamen bilinçsiz bir hale sokmuştur. İşte bunlara, öncelikle akraba, komşu ve yakın çevreden başlayarak ulaşabileceği her insana fikrî cihad yapmalıdır.

Tarihte ve günümüzde nice olaylardan anlaşılan bir gerçektir ki İslâm, gereği gibi anlatılırsa insanların çoğunun kalbi İslâm nuruyla aydınlanır. Fikrî cihadla İslâm'ı kabul eden fertlerin ve ülkelerin sayısı, kılıç korkusu veya silâhlı cihadla Müslüman olanların sayısından çok fazladır.

Bugün Avrupa, İslâm'ı bilmiyor, önyargılı ve istiğna duygusu ile sadece birkaç başlığın alabildiğince çarpıtılarak itham edildiği şekliyle İslâm'ı yanlış tanıyor. Müslümanların çoğunluğu da kötü örnek oluşturarak fikrî cihadın önünde engel oluyorlar. Hıristiyanlık, hele bugünkü hâliyle zaten insanları tatmin etmekten uzak… Müsteşrikler, İslâm'ı inceleyip ters yüz ederek Avrupa'ya önyargılı bir şekilde tanıtmakta ve İslâm'a karşı bir nefret doğurmaya çalışmaktadırlar. Son yıllardaki Müslümanları terörize eden Amerika merkezli itham ve iftiralar, Müslümanları yöneten çevrelerin “irtica” yaygaraları da İslâm'ın önündeki diğer engeller olarak sayılabilir.

İkinci olarak, fikrî cihadın tağutlara, zalim yöneticilere, müstekbir zorbalara karşı yapılması gerekmektedir. Bataklık kurutulmadan sivrisinekle mücadele yapılamayacağı gibi, emr-i bi'l-münker  ve nehy-i ani'l-ma'ruf yapan gayr-i İslâmî düzen ve kurumlara, medya ve etkili güçlere karşı bu cihad yapılmalıdır:

“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin.”³

“Zalim bir hükümdar-yönetici karşısında hak ve adâleti açıkça söylemek, büyük bir cihaddır.”4

“Allah benden evvel hiç bir ümmete bir nebi göndermemiştir ki, ümmet içinde kendisine yardımcı olan havârîlere, yerleştirdiği geleneklere göre hareket eden arkadaşlara ve emirlerine itaat eden dostlara sahip olmamış olsun. Sonra bunları bir nesil takip eder. Onlar yapmadıklarını söyler, emredilmeyen işleri yaparlar. Bunlarla eli ile fiilen mücâdele eden mü’mindir, dili ile mücâdele eden mü’mindir, kalbi ile mücâhede eden mü’mindir. Bunun dışında kalanların hardal tanesi kadar da olsa imanları yoktur.”5

“Şüphesiz ki mümin kılıcı ve dili ile cihad eder.”6

Cihad Hakkındaki Yanlış Anlayışlar

Cihad konusunda özellikle günümüzde bir takım yanlış anlayışlar söz konusudur. Bunlardan biri, kâfirlerin ve özellikle müsteşriklerin cihadı sadece savaş olarak, hem de kan dökücülük, istilâ, işgal, vahşîlik ve barbarlık gibi İslâm’ın savaş anlayışında da olmayan özelliklerle tanımlamasıdır. Dinin sadece kılıçla yayıldığı da bu yanlış mantığın empozesidir. Kur’an’daki cihadla ilgili emirleri bu mantıkla çarpıtmışlar ve dinin temel esaslarından birinin devamlı savaş olduğunu iddia etmişlerdir.

Diğer yanlış, bunun tam tersi, oryantalistlerin ithamına cevap vermeye çalışan karşı uçtur. Bu savunmacı anlayışa göre İslâm sadece barış ve iyilik, merhamet ve hoşgörü dinidir. Yalnız güzel söz ve tatlı dille hakikatler anlatılmalıdır. Bu anlayış, Hıristiyan misyonerlere özenen, onların yerli versiyonlarını öne çıkaran bir yaklaşımdır. Propaganda yapar gibi o da resmî “din görevlileri” tarafından ve de devletin uygun gördüğü yerde, onun belirlediği kurallar içinde dinin anlatılmasını isteyenlerdir. Bırakın mücahid kimliğini, davetçi-tebliğci kimliği bile bu anlayışta doğru değildir; hatta propaganda şeklinde bile din anlatılmamalı, kişilere dayatmadan, dolaylı bir yaklaşımla dinin güzelliklerini saymakla yetinmelidir.

Cihada başka bir yanlış yaklaşım da şöyle özetlenebilir: Bugün cihad-savaş devri geçmiştir. Cihad eskidendi, şimdiki dünyada cihadın yeri yoktur. Çok toplumlu, farklı din ve kültürden insanlarla her konuda uzlaşarak birbirimize karışmadan özgürce yaşamayı sürdürmeliyiz. Herkesin doğrusu kendisinedir, kimse kimsenin görüşüne -bırakın müdahalede bulunmayı, kendi görüşlerini bile empoze etmemeli- karışmamalıdır. Bu anlayışa göre cihad taraftarlığı irticadır, bağnazlık ve yobazlıktır, çağa ve çağdaşlığa uymaz.

Cihad için bir diğer yanlış değerlendirme de, kâfir ve zalimlere karşı mücadelenin küçük görülmesi, savaş anlamındaki cihadın hafife alınması ve dış düşmanlara karşı çok açık bir işgal olmadıkça en küçük bir tavır takınılmamasıdır. Bu yaklaşım, bir takım kitap ve sohbetlerde ifade edilen “şimdi küçük cihaddan büyük cihada döndük” şeklindeki (zayıf) bir hadis rivayetinden beslenmekte, parçacı yaklaşımla dinin bazı emirlerini dışlama ve parçalama zihniyetinden gıdalanmaktadır.

Hâlbuki Kur’an, “küçük cihad” zannedilen “kâfirlerle savaş” için “büyük cihad” tabirini kullanmaktadır:“Kâfirlere itaat etme ve bununla onlara karşı büyük cihadla cihad et.”(Furkan, 25/52) Dolayısıyla Kur’an’a “büyük cihad nedir?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap, kâfirlere karşı yapılan cihad olmaktadır.

Harici düşmana karşı cihad, mü’mini olgunlaştıran, nefsini terbiye eden en güzel okuldur. Bu okulda okumayan cihadla dirilmenin yollarını bilemez. Cihadla nefsini öldürmek için sürekli uğraşan kimsenin ise uyuşup kalması muhtemeldir. Oysa cihad ölmek değil; dirilmektir, diriltmektir, ebedî yaşamanın yolunu bulup o yola koyulmaktır. Ölümsüzler kervanına ulaşmak için cihadın canlandırıcı, diriltici şekli olan dışımızdaki düşmanlara karşı buğzu, reddi, tavır almayı unutmamalı, gerektiğinde saldırganlarına karşı da kıtal anlamındaki cihada sarılmalıdır.

Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Resulüne iman eder, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz ki bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan yardım/zafer ve yakın bir fetih. Mü’minleri bunlarla müjdele.(Saff, 61/11-13)

Dipnotlar:

1. Bkl. Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler ve Kavramlar, İnkılap Yay.

2. Bkl. Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, 110-111. Beyan Yay. Ahmet Kalkan, İslam Akaidi, 332-333; Ahmet Kalkan, Kur’an Kavram Tefsiri.

3. Ebû Dâvud, Cihad 18, 2504; Nesâî, Cihad 1, 2, 48.

4. İbn Mâce, Fiten, 4011; Tirmizî, 2265.

5. Müslim, İman 20.

6. Ahmed b. Hanbel, VI, 387.

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ