Süha Serin
Tövbe etmek, ilk babamız Adem’e (as) ve diğer peygamberlere uymanın esasıdır. Adem oğlunun kusur işleyip günahkar olması şaşılacak bir şey değildir. Bu tabii bir haldir.
Babasına benzeyen haddi aşmış sayılmaz. Fakat benzeyiş her yönüyle olmalıdır. Baba kırdığını sandığı, yıktığını yaptığı gibi evlatlar aynı yolu tutmalıdır. Adem’den (as)zelleler sadır olduktan sonra hemen pişman oldu, tövbekar oldu. Yalnız kusurda Adem'i (as) örnek alıp da tövbe ve pişmanlıkta ona uymayanlar ayaklan sürçmüş kimselerdir. Hata insanın yaratılışında mevcuttur. Hatasız insan olmaz. Ancak hemen tövbe etmek lazımdır. Hiç kusur işlememek meleklerin vasfı, hiç iyilik yapmamak ise şeytanın hususiyetidir. Kötülük işledikten sonra iyiliğe yönelmek insanlara mahsus ve onlar için zaruridir. Her insan ya Adem'e (as) ya da şeytana intisap eder. İşlediği kusurdan tövbe eden Adem’in (as) evladı olduğunu ispatlar. Kusur ve isyanında ısrar eden kendini şeytana uymakla tescil ettirmiş olur.
Tövbe ve istiğfar kavramları Kur’an-ı Kerim’de ayrı ayrı yerlerde kullanıldığı gibi aynı ayet içerisinde de kullanılmaktadır.
Yalnız istiğfar tıpkı Nuh'un (as) kavmine söylediği şu sözde olduğu gibidir. "Rabbinizden mağfiret isteyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır. Size bol yağmur sal- sın."(Nuh, 10-11)
Tövbe ile bitişik istiğfar içinse şu ayeti gösterebiliriz: "Rabbinizden mağfiret dileyin, sonra ona tövbe edin de sizi belli bir süreye kadar güzel bir meta ile eğlesin ve her lütuf sahibine lütfunu versin." (Hud, 3)
Tövbe kavramı günahları terk etmek, günaha tekrar dönmeme azmi, ondan anında vazgeçme ve geçmişten dolayı pişmanlık duymakla tefsir edilmiştir.
İstiğfar ise bağışlanma isteğidir. Günahın kötülüğünden kaçınmadır, Örneğin kafayı darbelerden koruyan miğfer de bu fiilden türemiştir. Miğfer lafzında koruma anlamının varlığı şarttır. İşte kulu da azaptan koruyan bu istiğfar, mağfiret dilemedir.
"Onlar mağfiret dilerken Allah onlara azap edecek değildir." (Enfal, 33)
İstiğfar tövbeyi, tövbe de istiğfarı içerir. İkisi de aynı manada kullanılabilir. Ama bir arada zikredildiklerinde istiğfar, geçen bir şeyin şerrinden korunma, tövbe ise; dönüş ve gelecekteki kötü amellerin şerrinden korunma isteğidir. Burada iki günah söz konusudur. Bunlardan biri geçmiş günahtır ki istiğfar bunun içindir. Diğeri yapılmasından korkulan günahtır ki tövbe ile bunun yapılmaması için azmetmektir.
Kul acziyeti ve hatasını, bağışlayacak yegane kimsenin Rabbi olduğunu bilirse tövbe ederse Allah (cc) onu bağışlar, onu güzel bir hayatla yaşatır. Sıkıntılarını giderir.
Nitekim Hud suresi 3. ayette mağfiret dileyip tövbe edenin güzel bir hayatla yaşatılacağı garanti edilmektedir.
Aynı şekilde Yunus'dan (as) da bahsederken: "Zünnun'u da (Yunus) an, o öfkeli bir halde geçip gitmişti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum."diye nida etti. Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız." (Enbiya, 87- 88)
Resulü Ekrem de bir hadislerinde:
"Bir kul günahı işler de "Allah'ım günahımı bağışla." der. Allah da şöyle buyurun "Kulum günah işledi. Kendisini hem affedecek hem de sorumlu tutacak Rabbinin bulunduğunu bildi." Kul tekrar günah işler ve "Allah’ım beni bağışla." der. Allah da: "Kulum günah işledi hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabbinin bulunduğunu bildi." der. Kul tekrar günah işler ve "Allah’ın beni bağışla." der. Allah da: "Kulum günah işledi, hem affedecek hem de sorumlu tutacak bir Rabbinin olduğunu bildi." der. Haydi istediğini yap! Ben seni bağışladım." buyurur.” (Buhari, Müslim)
Günah ehlinin dünya içerisinde temizlenebilecekleri üç yol vardın Bunlardan ilki tövbe-i nasuhtur. İkincisi hasenat işlenmesi ile günahların yok edilmesi ve üçüncüsü ise sıkıntı ve musibetlerdir. Allah kulu için hayır dilediği zaman bu üç yoldan birine sokar ki kıyamet gününe pak ve temiz bir şekilde gelsin.
"Makbul olan tövbe, kötülükleri yapıp yapıp da onlardan herhangi birine ta ölüm gelince: "Ben şimdi gerçekten tövbe ettim." diyenlerin tövbesi değil." (Nisa, 18)
"Allah indinde makbul olan tövbe, kötülüğü ancak cahillik sebebi ile yapacakların, sonra çarçabuk vazgeçip tövbe edecek olanların tövbesidir. (Nisa, 17) buyurulmuştur. Yani günahın hemen akabinde tövbe eder, bir hasene ile günahın eserini kalbinden siler. Geç kalır da kalbi fazla kararırsa, silinmesi zor olur. Bunun için Resul-i Ekrem (sav): "Kötülüğün akabinde bir iyilik et ki kötülüğü mahvetsin." buyurmuştur. Bir rivayette de Lokman(as) oğluna: "Oğlum, tövbeyi geciktirme, ölüm beklemediğin- anda gelir." Helak olanların çoğu tövbeyi tehir etmekten dolayı helak olmuştur. Çünkü kalbini kirletmeyi peşin yaptığı halde temizlenmesini tehir ediyor. Bu arada ölüm gelip çatıyor da kalbi selimsiz Allah'a (cc) ulaşıyor. Halbuki kurtulacak olanlar temiz kalp sahipleridir.
Sanma ey hoca ki senden zer ü sim isterler
Yevme la yenfauda kalb-i selim isterler.
"Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz. Umulur ki felah bulursunuz." (Nur, 31)
ihyau Ulumi’d-din, İmam Gazali
Medaricu’s-Salikin, Ibni Kayyim el-Cevziyye