AKL-I SELİM - KALBİ SELİM - rahle.org

AKL-I SELİM - KALBİ SELİM - rahle.org

AKL-I SELİM - KALBİ SELİM


Facebookta Paylaş
Tweetle

Recai BAHADIR

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ 

Hevanın ve aklın aşırı derecede yüceltildiği ve ilahlaştırıldığı bir çağda, Müslümanlar olarak akletmenin ne olduğu ve neye tekabül ettiği ile ilgili açık bir anlayışa sahip olmamız önem arz etmektedir.

Müslümanlar arasında da modern-post modern söylemler bağlamında çokça kullanılan,  bazen yerilen bazen yüceltilen aklın mahiyeti, işlevi ve sınırları nedir?

Yüce Rabbimiz tüm insanları nasıl bir akletme ameliyesine davet etmektedir? Nasıl akletmeliyiz ki Rabbimizin bizlere bahşettiği bu nimetin hakkını verebilelim?

Kuran-ı Kerim bizlere göklerin, yerin, insanın ve hayatın hakikatini sunan bir kitaptır. Yüce Rabbimiz bizlere, kelime ve kavramların en doğru şekildeki kullanımını, hakikatin bilgisini, belagat açısından da tam bir mucize olan yüce kitabı ile öğretmektedir.

Modern dünyanın kabullerine şu anda pek uymasa da akletmenin, kalbin eylemi, kalbin faaliyeti olduğunu yüce Rabbimizin kitabından öğreniyoruz.

"Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları olsun? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir"  Hac/ 46

Daha önce yaşamış ve inkârları dolayısıyla yok edilmiş kavimlerden bahsedilen ayetlerden hemen sonra gelen “ kendisi ile akledecek kalpler” ifadesinden anlıyoruz ki kalp ile akletmek demek; hakikati kavradığı halde bile bile inkâr eden kavimlerin akıbetlerinden ibret alabilen bir akletmedir. Hayatı derinden sorgulayan, kâinattaki ve kendi içimizdeki birçok ayeti  (işareti/delili/mucizevi olayı) değerlendirip yüce Rabbimize hakkıyla imana yönelen bir akletme olayı olarak da ifade edebiliriz.

İslâm düşüncesinde kalp, akletmenin, imanın, hakikatin, bilginin, hikmetin ve ahlakın merkezindedir.

 "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." Şuara/89

" İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler" Rum /59

"Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti" Saffat /84

"Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?" Casiye/ 23

 "Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir" Kaf /33

Birçok ayeti-kerime ile bizleri akletmeye çağıran yüce Rabbimiz akletmeyi kalbimiz ile yapmamız gerektiğini bizlere bildiriyor. Akletmeyi Rabbimizin istediği doğrultuda gerçekleştirebilmek için, akledecek olan kalbimizin selim olması gerekmektedir.

“İbrahim, Rabbine kalb-i selim (tertemiz bir kalp- Allah’a teslim olup selâmet bulmuş hastalıksız bir kalp) ile gelmişti. O, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Siz nelere ibadet ediyorsunuz? Allah’tan başka uydurma ilahlar mı istiyorsunuz? Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?” (Saffat, 84-87)

İman iddiamızı yüce Rabbimiz elbette sınayacak ve bizlere daha bu dünyada kendi durumumuzu gösterecektir.

"O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır"  (Mülk 2)

"Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır".(29/3

İman ettiği değerleri, ateşe atılma pahasına ortaya koyan,  mücadeleyi ertelemeyen ve zorlu imtihanlardan başarı ile geçen, Hz. İbrahim a.s ve onun çağları aşan tevhid mücadelesi bizler için en güzel örnek olmaya devam etmektedir. Rabbimize kalbi selim ile gelen Hz.İbrahim (a.s)' ın hayatı ortadadır. Bizlere düşen onun gibi zorluklardan kaçınmadan gerektiğinde bedel ödemeyi göze alarak, zalim, müşrik ve kâfirlerle mücadele etmek, iman ettiğimiz değerleri her ortam ve şartta en üstte tutarak müslümanlar olarak yaşamaya çalışmaktır.

Şeytan ve yandaşı olan yerel ve küresel kâfirler, kalp ile akletmeyi ihmal etseler de, şeytanca akletmeyi ihmal etmediler ve madde üzerinde egemenlik kurdular. Kutsalla bağını koparmış aklı kullanarak ve çok çalışarak bilim ve teknolojide ilerlediler. Bu maddi güçlerine dayanarak Müslümanlar ile açık veya gizli ama her zaman sistematik ve çok sinsi yöntemlerle savaşıyorlar. Sosyoloji, psikoloji, sanat ve edebiyatı kullanmanın yanında sanal dünyanın imkânları ve ayartıcı etkisini de ekleyerek Müslümanları yollarından saptırma çabalarını artırmış bulunuyorlar.

İslam düşmanlarının yoğun ve sistematik çalışmaları maalesef etkisini göstermeye başlamıştır. Yalan ve iftiraya dayalı yoğun bir propaganda ile İslami kimlik, kitlelerin gözünden düşürülüp yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yoğun propagandanın etkisi ile özellikle gençler kendilerini Müslüman kimlikleri ile ortaya koymaktan uzaklaşmaktadır. Liberal, deist, ateist, demokrat, lgbt, feminist, agnostik, laik, kemalist, satanist gibi arzu ve istekleri ( hevayı) ilah edinen akımlar güçlenmektedir. Özellikle iletişim ve sosyal medya araçlarını kullanarak oluşturdukları hava/algı/akımlar ile toplumu ifsad edip yozlaşmayı büyük bir hız ile yaygınlaştırmaktadırlar.

Kalbi selim olmak boş bir iddia olmamalıdır. Kalbi selim olan ve bizlere örnek olarak gösterilen Hz. İbrahim’in (a.s) hayatı ve Rabbimize yönelişi, üzerinde düşünmemiz gereken bir hakikat olarak durmaktadır.

Kur'an-ı Kerim ile irtibatın zayıflığı ve işlenen günahlar kalbin kararmasına neden olur. Bu durumda kalp, ilim, hikmet ve iman nurundan yararlanamaz. Akıl, basiret ve duygu yeteneği körelir. Paslanma, sapma, hastalanma, katılık, perdelenme, körleşme, mühürlenme, kilitlenme gibi manevi hastalıklara maruz kalır. Kişi artık kalbi olduğu hâlde onunla hakikati kavrayıp anlayamaz; gözü olduğu halde onunla gerçeği göremez, kulağı olduğu halde onunla hakkı işitemez.

İman, ilim ve salih ameller ile beslenen kalp, selim bir kalp haline gelirken, dünyaya çok dalmak, tefekkürü terk etmek, ölümü unutmak, İslami mücadeleyi terk etmek ve merhametsizlik gibi kötülükler, kalpleri hastalıklı bir hâle dönüştürür. “Merhamet ancak kalbi katılaşmış inançsız bedhahların kalbinden çekilip alınmıştır” hadisi şerifi kalbin ihtiyaç duyduğu merhamet duygusuna işaret etmektedir.

İnsani zaaflarımızın kuşatması altındaki kalbimize mukayyet olabilmek için; insana, eşyaya, kâinata kalp gözü ile bakabilmek ve gönül dili ile konuşabilmek için daima Sevgili Peygamberimizin (sas) bize öğrettiği şu dua ile Allah’a yalvarmak gerekir: “Ey kalpleri bir halden diğer bir hale çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!”

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ