CENNETTE KOMŞU OLALIM - rahle.org

CENNETTE KOMŞU OLALIM - rahle.org

CENNETTE KOMŞU OLALIM


Facebookta Paylaş
Tweetle

Fatih ÇAPAR

Maalesef biz inananlar olarak ihmal ettiğimiz, önemini kavrayamadığımız konulardan bir tanesi de Komşuluk hukukudur. Çağımızda hızlı şehirleşmenin, şehir yapılaşmasının ve değişen iş hayatının komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği malumunuzdur. Aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma ve dayanışma içinde olmayan, birbiriyle tanışmayan, konuşmayan insanlar bulunmakta karşılaştıklarında birbirinden bir Selam’ı, bir gülümsemeyi bile esirgemektedirler. Kibir, gurur, kin, nefret, bencillik, enaniyet; huzur ve saadetimizi kemiren birer virüs gibi ruhlarımızı tahrip etmektedir. Alttaki komşunun üstekini tanımadığı, kalabalıkların içerisinde, yalnızlıkların yaşandığı 21. Asrın insanı bu nedenle huzursuz ve mutsuz. Eski komşulukları anlatarak avunuveriyoruz ancak. Oysa İslam’ın öngördüğü; hak ve hukuk kurallarına azami derecede dikkat edildiği kardeşçe bir anlayışla yaşandığı komşulukları yaşamak ve yaşatmak biz inanların yükümlülükleri arasındadır.

Bu yazımızda, Biz iman eden kullar olarak yegâne önder ve rehberimiz olan Kuran ve sünnetin ışığında komşuluk hakkı ve hukukunun ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlayıp gündemimize alalım dedik. Peki, ilk önce kimlere komşumuz diyebiliriz; İslam âlimleri arasında Bu konuda meseleyi dar ve geniş tutanlar olmuş ve iç içe değişik tariflerde bulunmuşlardır. En yakın kırk ev, her yönden kırk ev, bağırılınca sesin ulaşacağı kadar ev, sabah namazına aynı mescide gelenler, mescitteki ikamet sesini duyan evler... (Kurtubî V/185 vd.) diye kısaca özetleyebiliriz. Rabbimiz bir ayeti kerime de şöyle buyurmaktadır;

"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisa, 4/36)

Ayeti incelediğimiz de temel tevhidi mesajını verdikten sonra, insanın yakın ilişki içinde bulunduğu diğer insanları gündeme getirmekte ve onlarla olan ilişkinin temelini,  iyilik etmek ve alçak gönüllü ve mütevazı olmak esaslarına oturtmaktadır. İnsanın sosyal çevresini oluşturan kesimler arasında özellikle komşulara vurgu yapılmış olması oldukça anlamlıdır. Ayette, YAKIN KOMŞU ve UZAK KOMŞU olarak iki tabirleri geçmektedir. Değişik ölçülere göre komşu sınıflamaları yapılmakta olmakla birlikte Âlimlerimize göre yakın ve uzak komşudan kasıt;

YAKIN KOMŞU: Akraba veya evleri birbirine yakın olanlara “yakın komşu”

UZAK KOMŞU: Evleri birbirine pek yakın veya akraba olmayan yahut gayr-i Müslim (Yahudi, Hıristiyan) olanlara da “uzak komşu” diye sınıflandırmaktadırlar.

Efendimiz oldukça dikkat çekici bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar,

"Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak sandım". ( Buhari, Edeb, 28; VII, 78).

Aileden sonra hukukuna en çok riayet etmemiz gerekenler, yan yana bir arada yaşadığımız komşularımızdır. Komşu hakkı, dinimizde çok önemli bir yer tutar. Aile yuvasında olduğu gibi komşularıyla da iyi geçinmek ve yardımlaşmak şarttır. İnsan kendi mirasçıları olan yakınlarına; çocuklarına, ana-babasına, kardeşleri ile nasıl bir ilişki içerisinde ise, komşularına da öyle olmalıdır. Çünkü insanın aile fertlerinden sonra en çok ilişki içinde olduğu kimseler komşulardır.

Her konuda bize usve-i hasene (güzel örnek) olduğu rabbimiz tarafından bildirilen efendimizden bu konuda çok sayıda hadisler varit olmuştur. O hadislerden bazıları şöyledir;

"Vallahi iman etmiş olamaz, vallahi iman emiş olamaz, vallahi iman etmiş olamaz" buyurmuşlar, sahabilerden biri de;

"Kim iman etmiş olmaz ey Allah'ın Resulü?" diye sorunca, Efendimiz,

"Kötülüğünden komşusunun emin olmadığı kimse" (Buhari, Edeb. 29; VII, 78.) cevabını vermişlerdir.

"Kötülüğünden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez. (Müslim, İman, 73; I, 68.)

“Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa komşusuna iyilik etsin”( Buhârî, Edeb, 31; VII, 79)

"Komşularına iyi komşuluk et ki gerçek Müslüman olasın."  (İbn Mâce, Zühd, 24; II,1410)

Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre bir adam Resûlullah’a:

– Ey Allah’ın Resûlü! Falan kadının nâfile olarak çok namaz kıldığından, çok sadaka verdiğinden, çok oruç tuttuğundan, ancak diliyle komşusuna eziyet ettiğinden söz ediliyor, (ne buyurursunuz) dedi. Efendimiz:

“– O cehennemde olacaktır” buyurdu. Adam tekrar dedi ki:

– Ey Allah’ın Resûlü! Bir kadının da nâfile olarak az oruç tuttuğundan, az namaz kıldığından, az sadaka verdiğinden, sadece yağsız peynir (keş) gibi şeylerden tasadduk ettiğinden, ancak diliyle komşusunu rahatsız etmediğinden söz ediliyor (bunun hakkında ne dersiniz?)

Peygamberimiz:

“– O da cennette olacaktır” buyurdu. (İbn-i Hanbel, II, 440)Dikkat edilirse bu sözleri ile efendimiz, komşuluk ilişkisinin müminler için ne kadar önemli bir mesele olduğunu yine müminler için kırmızıçizgi olan imani hususlar ile ifade ederek bizlere göstermektedir.

Sonuç

Toplum hayatının düzeninin temellerinden biri de komşuluk ilişiklerinin insani temele dayalı olmasıdır. Huzur ve saadetimizi sağlamak komşularımızla iyi bir ilişki kurmakla mümkündür Bunu sağlamanın yolunu Kuran ve Sünnet teorik ve pratik olarak ortaya koymuştur. Bu teori ve pratiğin temelinde Komşuluk ilişkilerimiz Allah katındaki konumumuzu belirleyecek kriterlerden biridir. Komşularımızın hoşnutluğu, Allah'ın hoşnutluğunu kazandıran yollardan biridir. Nitekim bir hadis de efendimiz “Bir Müslüman ölür de en yakın komşularından üç kişi onun hakkında iyi şahitlikte bulunursa Allah Teâlâ şöyle buyurur: 'Bildikleri şey konusunda kullarımın şahitliğini kabul ettim', Yahut 'Kulumun bildiğim günahlarını affettim” (Ahmed, II, 408-409) buyurmuşlardır. Günümüzde Müslümanların toplum ilişkilerinde çok daha hassas olması gerekmektedir. Aksi takdirde doğru veya yanlış her yapılanın İslam’a ihale edildiği bir çağda yaşamaktayız. Çevresi ile komşuları ile sürtüşme ve geçimsizlik halinde olan, çevre ilişkilerinde sürekli olarak problem kaynağı olan bir Müslümanın ne kadar İslam’ı temsil etme noktasında çok olumsuz etkisi olacağı ortadadır. Komşularımızla ne kadar iyi geçinsek te onlardan eza ve cefa görebiliriz böyle bir durumda Hz. Ali (r.a) şu sözünü akla getirmekte fayda var  “Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değil, asıl güzel komşuluk komşunun eza ve cefasına karşı sabretmektir.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l- Ummal, 16/85)

Efendimizden bir sözle noktalayalım.

Borç istediğinde verirsin, yardım istediğinde yardım edersin, muhtaç ise verirsin, hasta ise ziyaret edersin, ölürse cenazesine gidersin, bir nimete kavuşursa sevinirsin ve onu kutlarsın, bir musibete uğrarsa üzülürsün ve ona taziye edersin, tencerenin kokusuyla onu rahatsız etmezsin, ona pişirdiğinden verirsin, binanın üzerine çıkmazsın, onun izni olmadan ferahlatıcı rüzgârını kesmezsin, meyve aldığında ona da hediye edersin, hiç olmazsa evine getirirsin; çocuğun onun çocuğunun gıpta edeceği bir şeyle çıkmaz. Ne dediğimi anlıyor musunuz? Komşunun hakkını ancak Allah`ın çok az şanslı kulu gözetebilir." Bir defasında Efendimiz Aişe annemize hitaben: "kurban etini dağıtmaya önce komşumuz Yahudi’den başla" buyurmuşlardır”. (Beyhakî, Şuabü’l-İman, c. 7, s. 83; Kurtubî, el Câmi li Ahkami’l Kur’an, c. 5, s. 188; İbn Hacer, Fethü’l-Bârî, c. 10, s. 446) 

Rabbim hakkıyla anlayıp hayatına yansıtan ve cennette birbirleri ile komşu olan kullarından eylesin. Âmin

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ