İ-NESLİ – 2 [1] - rahle.org

İ-NESLİ – 2 [1] - rahle.org

İ-NESLİ – 2 [1]


Facebookta Paylaş
Tweetle

Fikri ÜNSAL

Dinsiz: Dinsel İnancı Kaybetmek

1980 lerin başlarında lise son sınıfa giden öğrencilerin %90’dan fazlası kendini şu ya da bu din grubuyla tanımlıyordu, yani 10 kişiye dini inancı sorulsa anca biri “yok” derdi. i-Nesli önceki kuşaklardan hiç birinin olmadığı kadar dinden kopuk anne-babalar tarafından yetiştiriliyor (2016 Üniv. Öğr. %17 sinin anne babası dinsiz, 70 lerin sonunda %5).

i-Nesli dini inanca sahip olmamanın toplumda sarsıcı bir düzeyde kabul olduğu dönemde olgunluk dönemine erişti. Obama 2009 başkanlık konuşması yaparken dinsel gruplar arasında “inanmayanları” da sayan ilk Amerikan başkanı oldu. Dine toplum içinde karşı çıkan Amerikalıların sayısı gittikçe artıyor

2015 te dini törenlere “hiç” gitmediğini söyleyen 12. sınıf öğrencilerinin oranı %22. 2016 yılında 18-24 yaşlarındaki her üç kişiden biri tanrıya inanmadığın söylüyor. 2004 yılında arada bir dua ettiğini söyleyenler %84 iken 2016 %25 i hiç dua etmediğini söylüyor. Kutsal Bitabın Tanrı’dan vahiy geldiğine inanan gençlerin sayısı da azaldı:  “İnsanların yazdığı masallardan, efsanelerden, tarihten ve ahlak kuralarından ibaret eski bir kitap” diyenlerin oranı %25.

Dindarlık hem özel hem kamusal alanda azalıyor. Özel hayatta dinsel inançların zayıflaması dinden hem evlerinde hem de kalplerinde bütünüyle kopanların sayısı artıyor anlamına geliyor. Din hakkında ne düşündüğünü soruyorum  “kötü zamanlarda falan insanlara destek olması açısından çok iyi” diyor. Bazılarının duaları da geleneksel dinsel yaklaşıma pek benzemiyor “Tanrı ya sırf şükretmek için duayı bıraktım, bir şeye ihtiyacım olduğunda ya da başka birinin bir şeye ihtiyacı varsa dua ediyorum yalnızca” diye yazmış 17 yaşındaki Tiera. 2015 yılında neredeyse her 10. ve 12. sınıf öğrencisinden biri dinin hayatında “önemli olmadığını” söylemiş. (2000 e kadar az da olsa önemli olduğunu söylüyorlardı). “Dua etmiyorum, her şeyi bilen bir tanrıya da inanmıyorum.” diye yazmış 19 yaşındaki Brittany. “Yaşamın bütünüyle önceden planlanmadığı, insanın kendi tercihleriyle geliştiğini düşünmek istiyorum”. Dindarlığın zayıflamasında olası neden, Amerikan kültürünün giderek daha bireyci olması. Onun deyimiyle “İnsanın kendi tercihleri”. Bireyci olan dönemlerde dindarlık zayıflıyor. Gençlerin “hoşuna gidiyorsa yap gitsin” ve “kendine inan” sözleri gibi.

 

Christian Smith Ruh Arayışı kitabında gençlerle yaptığı görüşmelerde birçok gencin “ahlakçı, sağaltıcı deizm” olarak adlandırdığı bir inanca bağlı olduğunu gördü. Tanrı inancını içermekle birlikte mutluluğun önemi, insanın kendini iyi hissetmesi ve “Tanrı’nın bir sorunu çözmesi gerekmediği sürece hayata müdahale çok da gerekli değil”. “Dindar birisiyim ve Tanrı’yı seviyorum, ama kurallar çok katı” diyor 22 yaşındaki Michelle. “İnsanlar cinsel tercihlerinin günah olduğunu söyleyen tiplerle işleri olsun istemiyor” demiş 23 yaşındaki Kelsey. Dinin daha pozitif, daha az negatif olmasını, ne yapmamak gerektiğinden çok ne yapılması gerektiğine ve herkesi kabul etmeye odaklanması gerektiğini söylüyordu i-Neslinden birçok genç.

19 yaşındaki Millie “Dinlerin idealleri, modern toplumlarda insanların normal olarak gördüğü şeylerle çelişiyor” demiş. Trevor 20 yaşında. “Genç yetişkinler hayatla, kim olduğumuzla, yaşamın neden önemli olduğuyla ilgili yanıtlar arıyor. Oysa bize dua etmemizi söyleyip üzerinde İncil’den cümleler yazılı kâğıtlar dağıtıyorlar” diyor.

Öyleyse din kurumları i-Nesli’nin yaşamla, sevgiyle, Tanrı’yla ve anlamla ilgili “büyük sorunlarını” ele alan etkin tartışmalara odaklanmalı. i-Nesli kendine tam olarak nasıl yaşaması, neye inanması gerektiğinin anlatılmasını istemiyor. Bunun olumlu bir yanı olabilir. İnanmaya kendi istedikleri şekilde başladıklarında bu inancı daha fazla koruyabilirler

İnsanlar hala bir topluluğa ait olmak istiyor, ama… Bunu örgütlü bir din bağlamında yapmıyorlar. Din ortadan kalkmayacak ama esneyecek, açık, eşitlikçi bir din olacak.

i-Nesli nin dinin yerini alacak toplumsal etkileşimi nerede bulacağı belirsiz. Belki de hiç bulmazlar ve akıl sağlığı açısından muzır etkileri olan sosyal medya ağarıyla kalmak onları tatmin edebilir. Belki de ait oldukları topluluğu din üzerinden kurmazlar da ortak ilgi alanlarını paylaşan diğer insanlarla bağlar kurarlar.

Her iki şekilde de Amerikan toplumunun yapısı temelden değişecektir.

 

Daha Güvenli ve Daha Yalnız

12. sınıf öğrencilerinde aşırı içki içme oranı %50 azalmış son yılarda. Bazılarına göre i-Neslindeki içmedeki azalma ayrıldıktan sonra Instagram’da dalga geçen iletilerle karşılaşma korkusundan kaynaklanıyor. “İçki içmiyorum çünkü güvenli değil” yazmış 20 yaşındaki Teagan. “Başınız polisle derde girebilir, sosyal medyada utanç verici bir duruma da düşebilirsiniz, işverenler de güvenilir biri olmadığınız, utanç kaynağı olduğunuz için size iş vermez (belki)”

 

Kavga Risk Alma Düşük

i-Nesli daha az kavga ediyor. Son 12 ay içinde fiziksel bir kavgaya karışan 9. sınıf öğrencilerinin oranı 1991 de %50 iken %25 e düşmüş. “Arada bir biraz riskli bir şeyler yapıp kendimi sınamaktan hoşlanıyorum”

“Biraz tehlikeli bir şeyler yapmak beni gerekten heyecanlandırıyor”  ifadelerini katılım azalmış i-Neslinde.

İnsan hiç RİSK ALMADAN kendini nasıl geliştirebilir? Sürekli güvende olma isteği duygusal çalkantıya karşı korunma isteğini de doğurabilir. “Duygusal güvenlik kaygısı da bir anlamda i-Nesline özgü bir durum. Kötü deneyimlerden, rahatsızlık oluşturabilecek durumlardan ve farklı düşüncedeki insanlardan uzak durma, kaçma.

 

Bütün Öğrenciler İçin Güvenli Bir Alan

Yazar Claire Fox İngiltere’deki bir kız lisesine çağırıldığında bazı sözlerine öğrencilerin karşı çıkacağını düşünüyordu. Beklemediği bir şeyle, gözyaşlarıyla karşılaşacaktı. Söylediklerine katılmayan kızlar kendi görüşlerini savunmak yerine ağlamaya başlayıp “böyle konuşamazsınız!” dediklerinde şok olmuştu. Fox i-Neslini “Kar Tanesi Nesli” olarak adlandırıyor “son derece kırılganlar, en ufak baskı altında eriyip gidiyorlar”. “Güvenli alanlar” önceleri LGTB ya da azınlıklar için düşünülmüştü. Daha sonra “Güvenli alan” kavramı   “herhangi bir görüşten sıkıntı duyan herkesi koruyacak bir yer” haline geldi. “Burada her şeyle yüzleşebiliriz, ama gerçekler eksik kalsın” şeklinde bir şarkıda alay konusu edilmiş “güvenli alan” kavramı.

Üniversitelerde tartışmalı konuşmacılarla ilgili diğer bir yaygın tepki de konuşmacıya “davetin geri çekilmesi”. Öğretim üyeleri öğrenciler gücenip rahatsız olur şikâyet eder işimden olurum endişesiyle ders programlarını değiştiriyor. Northwestern Üniversitesinden Prof. Laura Kipnis “Duygusal rahatsızlık (şimdi) maddi yaralanmaya eş değer görülüyor ve her türlü yaranın iyileştirilmesi gerekiyor”.

 

Korumanın Artıları Eksileri

The Atlantic’e yazan Hanna Rosin “güvenliğe odaklanmanın çocuklarda doğal olan keşfetme ve kendi kararlarını vererek öğrenme gereksinimini boğduğunu savunuyor”. Psychology Today editörü Hara Estroff Marano  “A Nation of Wimps” [ Pısırıklar Ülkesi ] kitabında “Aşırı koruyucu ve çocuğun etrafında dört dönen anne babaların çocukları güçsüzleştirdiğini çünkü çocukların sorunları kendi başlarına çözmeyi öğrenemediğini söylüyor”. “Şu hijyenik çocuklara bir bakın hele, ne dizlerinde bir yara var ne de karnelerinde bir tek kırık not!” “İnsanın bazen kendini kötü hissetmesi gerektiğini çocukların da öğrenmesi gerekiyor.  Biz yaşayarak öğreniriz, özellikle de kötü deneyimlerden öğreniriz”  

 

Okul ve Üniversiteye Yönelik Tutumlar

Bir öğrenci sandalyesine yığılmış yarı uyukluyor- sadece bugün değil her gün. Okulla ilgilenen ergenlerin sayısında 2012 yılından itibaren hızlı bir düşüş yaşandı. Okulu ilginç, zevkli ya da anlamlı bulduğunu söyleyen öğrencilerin sayısı azaldı. 2010’lu yıllarda her yönüyle çekici akıllı telefonlarla boy ölçüşebilecek fazla bir şey yok sınıfta.

Okulda öğrendiklerinin gelecekte işlerine yarayacağını düşünen 12. sınıf öğrencilerinin sayısı azaldı. Okulda başarının iyi bir iş anlamına geldiğine inananlar da azaldı. Birçok öğrenci okulların zamanın gerisinde kaldığını, hızla ilerleyen dünyaya ve değişen teknolojiye ayak uyduramadığını düşünüyor. “Tıpkı 50 yıl önce olduğu gibi. İyi de biz böyle öğrenmiyoruz artık.  Kitaplar bir şey öğrenmemizi sağlamıyor artık, çünkü içindekiler doğru olmayabilir”. Athena kitaplardakilerle internetteki bilgilerin çeliştiği örnekler veriyor Teksas’ın tarihiyle ilgili. Hangisi doğrudur deyince “internettekiler diyor”. Peki niçin? “Kitaplar 50 yıllık. Farklı şeyler kanıtlandı”.

i-Nesli üniversiteyi  “öğrenme, keşfetme ve farklı görüşlerle karşılaşma yeri” olarak görmüyor. Üniversitenin iş dünyasına hazırlanacakları güvenli bir ortam olması gerektiğini düşünüyorlar.

 

Yardımlaşma

i-Nesli katkıda bulunmak istiyor, ama bunun için bir şey yapmak istemiyor. Başkalarını düşünmenin önemli olduğuna katılıyorlar ama bunu eyleme dökmekte güçlük çekiyorlar. Bir sürü lafın çok az eylemin olduğu sürekli çevrimiçi hayatlarının da bunda etkisi olabilir. “İnsanlar sosyal medyada ‘daha fazla yardımlaşma’ ile ilgili iletiler paylaşıyor ama ileti paylaşmakla yardımlaşmak çok farklı” diyor 21 yaşındaki Chris.

 

Toplumsal ve Bireysel Tutumlar

Sosyal medyada daha fazla zaman geçiren ergenler bireysel tutumlara daha fazla, toplumsal katılıma daha az değer veriyor. Sosyal medyayı aşırı kullananlarda yeni araba, ev, yazlık gibi pahalı maddi şeylere sahip olmanın önemli oluğunu düşünme eğilimi %45 oranında daha yüksek. Dünyayı ve ülkeyi etkileyen toplumsal sorunlar üzerinde düşündüğünü söyleme eğilimi ise %14 oranında daha az.

 

Bir İşte Çalışmıyorlar Peki ne yapıyorlar?

2000 ile 2016 yıları arasındaki 15 yılda, bir işte çalışan gençlerin sayısı sürekli azalmış. Peki, çalışmayan gençler işe ya da okula gitmeyip ne yapıyor? Chicago Üvn. den ekonomist Erik Hurst’ün basit bir yanıtı var, en azından erkekler için: Bilgisayar oyunu oynuyorlar. %25 i günde en az 3 saat, %10 u en az 6 saat bilgisayar oyunu oynamış. 2015 yılında haftada ortalama 11 saat. Çalışmayan ve düşük vasıflı bu gençlerin istedikleri hayat: Okul yok, iş yok ve bilgisayar oyunlarıyla dolu. Genç erkekler çalışmadıkları için mi bilgisayar oyunu oynuyorlar,   bilgisayar oyunu oynadıkları için mi çalışmıyorlar? Hurst ikinci seçeneğin doğru olabileceğini düşünüyor – evde oturup bilgisayarla oynamak varken neden çalışasın ki? Bu teknolojik yenilikler boş zamanları daha zevkli hale getirdi. Düşük vasıflı işçilerin düşen piyasası da düşünülürse zamanını boşa harcamak daha çekici oldu”        

 

 

Yapabilir miyim?

i-Neslinin bazı üyeleri bu bozuk sistemde ne yaparlarsa yapsınlar bir önemi olmadığını düşündükleri için işten uzak duruyor olabilir. i-Nesli başarıya giden yolda daha fazla engel olduğunu düşünüyor. İstedikleri işe girmenin çok fazla çalışmak anlamına geleceğini söyleyenler de arttı.

 

Beklentiler: Balon Sonunda Patladı mı?

Y Neslinde beklentiler tırmanışa geçmişti. “İstediğin her şey olabilirsin” günün sloganı olmuştu. İş görüşmelerine giderken her şeyi bildiklerine inanıyorlardı. Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz diye sorulduğunda “Genel Müdür koltuğunda” diyorlardı. i-Neslinde beklentiler biraz daha alçak gönüllü (hala yüksek ama) ve daha gerçekçi. Ne de olsa “özgüven” Y neslinin takma adıydı. i-Nesli istedikleri işe girebilecekleri konusunda o kadar emin değil artık. Bu durum i-Neslini istihdam etmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat olabilir. Başarılı olacaklarından o kadar da emin değiller ve orta düzeyde bir işte Y Neslinden daha az hayal kırıklığı yaşayabilirler. Biraz yüreklendirilmeye ihtiyacı var i-Neslinin.

 

İstekleri: i-Nesline Yönelik Pazarlama

i-Nesli varlıklı olmaya çok önem veriyor ve anlama daha az odaklanıyor. i-Nesli kapitalizmi de kucaklıyor: “İnsanlara ihtiyaçları olmayan şeyleri aldıran reklamların kötü bir yanı yok” görüşüne katılanların sayısı arttı

Tüm kuşaklar içinde müstakil bir konuta yerleşmeye en çok önem veren kuşak i-Nesli (konut satışı ile birlikte ev gereçleri, mobilya ve beyaz eşya satışları da artacaktır). i-Neslinde 2016 yılında 12-17 yaş arası grupta yapılan araştırmaya göre kendi aracına sahip olmayı planlayanların oranı %92. i-Neslinin araba paylaşmak yerine kendi araçlarına sahip olmak istemesi de psikolojik profillerini yansıtıyor. İnsanın kendi arabasını kullanmasının “daha güvenli” ve “kişiye özel” olduğunu söylüyorlar.

i-Nesli “son moda giysiler giymekle” çok az ilgileniyor. Bu da “bireyciliğin” bir yansıması olabilir: Moda artık daha bireysel bir şey eskisi gibi sürü zihniyetine dayanmıyor. Kotlarda hala moda demode var ama, insanlar daha esnek, mesela kot için “tek trend yok 12 trend var”. 24 yaşındaki İngiliz yazar rachael Dove i-Neslini “Esneyen (Sıkıcı) Nesil” olarak adlandırıyor. Moda tercihlerinin bile “güvenli” olduğunu söylüyor. Uniseks, sıradan, gösterişli olmayan, işlevsel giyiniyorlar. Bu alanda da çok riskli bir şey yok.

i-Neslinde otomobillerde “marka”,  “tarz” yada “popülerlik” önemli diyenlerin sayısı daha az, bu yüzden “daha pratikler”.“İş olsunda ne olura olsun” tutumu araba için de geçerli. i-Nesli “maddiyatçı” ama “uymacı” değil, parayı herkese uymak için değil “ayrı olmak için” kullanmak istiyorlar. “Bireyselliğimizi korumak istiyoruz, o yüzden de başkalarının kullanmadığı ürünler almak istiyoruz” diyor 23 yaşındaki Rebecca. 16 yaşındaki Ashley “Sırf başkalarında var diye bir şeyler almıyorum” diyor. “Bence günlük hayatta işimize yarayacak şeyler istiyoruz, çalışan ve işimizi gören bir şey olsun yeter” diye yazmış 21yaşındaki Sophia.

 i-Nesli ergenlik döneminde önceki kuşaklar kadar alışveriş yapmak istemiyor: Sabırsızlar. Amozon.com’dan önce nasıl bir dünya vardı bilmiyorlar. İnternetten anında sonuç almaya alışmışlar.

i-Neslinin bazı üyeleri bir sürü küçük şeye değil, deneyim ve gerekliliğe önem verdiğini söylüyor. “Fazladan para aslında sadece evi dolduracak daha fazla şey almak için değil, “yaşam kalitesi” için gerekiyor.

i-Nesli “Kalbime aklımdan daha fazla güveniyorum” ifadesine Y Neslinden daha az katılıyor. i-Nesli “pratik” şeylere daha önem veriyor, mantığı duygulara tercih ediyor.

 

Cinsellik

Aslında hiç cinsel deneyimi olmayan genç yetişkinlerin sayısı artıyor. “Cinsel yönden etkin değilim, böyle bir niyetim de yok” diye yazmış 19 yaşındaki bir kız. “Bu yakınlık düzeyindeki ilişkiler dikkat dağıtıyor”.

i-Nesli için kendine odaklanmak ve ekonomik başarı yarışı önemli ve bu yüzden cinselliği ve ilişkileri dikkat dağıtıcı olarak değerlendiriyorlar. 20 yaşındaki Tyrone a göre cinsellikteki düşüşün nedeni “gebelik ve hastalık korkusu”. i-Nesli akranlarıyla yan yana çok daha az zaman geçirdiği için cinsellik fırsatları azalmış olabilir. Snapchat, whatsapp, facebook taki cinsel içerikli mesajlar gebeliğe yol açmıyor ve i-Neslinin birçok üyesi bunu daha güvenli buluyor.

 

WP ta ergenlik döneminde cinselliği azalmasıyla ilgili bir yazıda “Belki de iPhonelarıyla çok meşgul olduklarındandır”  diyordu. Genç yetişkinler arasında ciddi ilişkiler azalıyor ve takılmak cinselliğe giden daha güvenli bir yol haline geliyor. “Cinselliğin yerini Netflix almış olabilir, değil mi?” diye soruyor 26 yaşındaki Lucy, Huffington Postta.

İdeal olarak da takılmak “duygusuz ya da anlamsız cinsellik” anlamına geliyor.  

 

Duygulara Yakalanma

Leigh Taveroff  “20 li yaşlar SENİ SEN YAPTIĞIN yıllardır. Bencil olun, eğlenin ve dünyayı keşfedin”. 20’li yaşlarda evlilik için 20 yaşındaki Ivan “Çok genciz, hayatı öğreniyoruz, eğleniyoruz ve hayatın tadını çıkarıyoruz. Bağlanmak bunu çabucak bitiriyor” diyor. 

“İlişkiler” bireyci bir düşünce olan “mutlu olmak için başkasına ihtiyacın yok-kendi kendini mutlu edebilmelisin”  yaklaşımıyla çelişiyor. i-Nesli bu düşünce ile büyüyor, kültür çevresi kulağına bu düşünceyi fısıldıyor. “Kendi kendini mutlu et” ifadesi 1990-2008 arasında Google’ın kitap veri tabanında Amerika çıkışlı kitaplarda 3 kat artmış. “Başkasına ihtiyacın yok” ifadesi 70’li yıllarda kitaplarda neredeyse hiç geçmiyor. 1970-2008 arasında 4 kat artmış. İlişki düşmanı “asla taviz verme” ifadesi 90-2008 arası 2 kat artmış. Kullanımı artan diğer ifade ne dersiniz? “kendimi seviyorum”

“Sevgi uğruna riski göze almak gerektiği düşüncesine kuşkuyla bakıyorum. Anlamlı bir hayat yaşamanın başka yoları da var. Özellikle üniversitede romantik bir ilişki insanı hedefinden gittikçe uzaklaştırabilir” yazmış üniversite 2. sınıf öğrencisi Flannery James kampüs gazetesine.

 “Kimliğin ilişkilerde değil ilişkilerden bağımsız geliştiği gibi bir düşünce var şimdi” diyor psikolog Leslie Bell. Ancak bir yetişkin olarak tanımlandıktan sonra ilişkiye girebiliyorsunuz”. “Bir başkası ben de her an büyük bir etki oluşturabilir” diyor 20 yaşındaki James. “Bir başkasıyla birlikteyken kendini öğrenmesi zor oluyor insanın”.  “Bir ilişkideyken onların sorunu sizin de sorununuz oluyor” diyor Mark. “Kötü bir gün geçirdiklerinde acısını sizden çıkarmak istiyorlar”. i-Nesli insanlarla muhatap olmak çok yorucu bir şey demek istiyor adeta.

Üniversitedeki “takılma” ortamının “hızlı bir şekilde tatmin olmanın” bir yolu olduğunu söylüyor James.  “Böylece bir insanın her şeyiyle uğraşmak zorunda kalmıyorsunuz, o andan zevk alıyorsunuz, o kadar”

“İlişkiler geçici, hayattaki her şey geçici, yani yalnız kaldığınızda, başka bir erkek ya da kız arkadaş bulamadığınızda ne yapacaksınız? Kendi başına mutlu olmayı öğrenmemişseniz başka biri gelip sizi alana kadar acı mı çekeceksiniz?” demiş 18 yaşındaki Haley. “Sevip kaybetmek / Hiç sevmemekten iyidir” mısralarının tersyüz edilmiş hali.

Birisine duygusal olarak bağlanmak, sevgi nahoş bir durummuş gibi “duygulara yakalanmak” olarak anlatılıyor. Bir sitede “Arkadaşınızla Duygulara Yakalandığınızın 32 İşareti” arasında  “Hayatını umursamaya başlayıp bir şeyler öğrenmeyi istemek” yer alıyor

Başka bir sitede üniversite öğrencilerine “Duygularına Yakalanmamanın Yollarını” öğretiyor. “Hayat hikâyenizi anlatmayın”. “Sakın sarılmayın” Böyle bir yakınlaşma duygusal yakınlaşma demektir. “Şu sarılıp yatma işine hiç girmeyin, gerekirse aranıza yastıklarla barikat kurun”

 

Evlilik

2015 yılında i-Nesli 12. sınıf öğrencilerinin %77 si evlenmek istediğini söylüyordu (1977 Bebek Patlaması Nesli ile aynı). i-Nesli evlenmeden önce birlikte yaşamanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. “Evlilik ve iyi bir aile hayatı” 77 de birici sırada iken 2011 de 4.sıraya düştü. Evlilik “sürekli iş, işte başarı ve çocuklara daha iyi imkân sunmadan sonra” 4. Sırada.

“Birçok insan evliliği erteliyor. Çünkü birisine hesap vermeden düşlerini ve tutkularını gerçekleştirmek istiyorlar” diye yazmış 22 yaşındaki Andrew. 1960’ta erkeklerde ortalama evlenme yaşı 23 iken 2015’te 29’a yükseldi.

%36’sı evlenmemiş annelerin çocukları olan i-Nesli de evlenmeyi gerekli görmüyor. “İnsanlar artık evlenmek zorunda değil ” diyor 22 yaşındaki David.

 

Çocuk İstediğimden Emin Değilim

Çocuk sahibi olmayanların sayısı artacak doğum oranları tüm zamanların en düşük düzeylerini görecek. 1990’dan bu yana 20’li yaşların başlarındaki kadınlarda doğum oranı %36 düştü. Aynı dönemde 35-39 yaşlarındaki doğum oranı %63 oranında arttı.

 i-Nesli çocuk istiyor, ama masraflarını karşılayamamaktan ve genellikle çocuk sahibi olmakla birlikte düşünülen uzun süreli yetişkin ilişkilerinden korkuyor. i-Nesli çocuk sahibi olacak, ancak bunu alışılmadık düzenlemelerle yapacaklar. İlişkiler konusunda ihtiyatlı oldukları için kendi başlarına çocuk sahibi olmayı seçebilirler.

“(Hamilelik) ilk başta sürpriz oldu. Ama Louis ve Briana çok, çok yakın arkadaşlar ve bu haber onları daha da yakınlaştırdı”. “Bir ilişki yaşamıyorlar, ama son derece güçlü bir arkadaşlıkları var ve ikisi de bebek konusunda çok heyecanlı”. Belki de i-Neslinin yeni anne babalık modeli bu olacak: Evlenmiyoruz, birlikte de yaşamıyoruz, bir ilişki bile yaşamıyoruz, ama iyi arkadaş olacağız ve bebeğimizi birlikte büyüteceğiz.

 

Esrar, Kürtaj, İdam, Silah Denetimi / “Ne İstiyorsan Yap, Liberter”

Esrar birçok eyalette yasalaştı. 1980’lerle karşılaştırıldığında 2015’te i-Neslinde esrarın yasalaşmasını savunanlar 2 katına çıkmış. “İnsanlar kendi bedenlerini denetleyebilmeli ve devlet buna müdahale etmemeli”. i-Neslinde esrar kullanımı daha az ama serbest olmasını istiyorlar. Bir şarkıdaki gibi , “Sar bir cigara / Ya da istersen sarma”. 2014 ve 2016 yıllarında kürtajın yasal olması gerektiğini savunan 18-29 arasındaki i-Nesli gençlerin oranı %50 ve bu oran gelmiş geçmiş en yüksek oran. Her koşulda kürtaj yasal olmalı diyorlar. “Bunun bütünüyle kadının kendi tercihi olduğuna inanıyorum”. “Kendi hayatı kendi kararı”. “Hiç kimseye zarar vermiyor”

Yasalarınızı bedenimden, eşyalarımdan, silahlarımdan çekin ve lütfen bırakın ne istiyorsam yapayım.

 

Devlet- Siyaset- Hükümet

i-Nesli devletin işlemediğini düşünmekle kalmıyor, bir çoğu devlete güvenini de kaybetmiş. i-Nesli hem hükümetle ilgilenmiyor hem de güveni azalmış (90 ların başında güven azdı ama ilgi yüksekti). “Hayatımı doğrudan etkilediğini düşünmediğim sürece genelde hükümetin yaptıklarıyla ilgilenmiyorum” diye yazmış 21 yaşındaki Chandler. Politikacıların yolsuzluğu hükümete ilgiyi yok etmiş. Siyasete katılmamanın bir nedeni de “güvenlik (Trump taraftarları ile Bernie Senders taraftarlarının sokak kavgaları).Oy vermenin ve yurttaş eylem gruplarının devlet yönetimini etkileyeceğini düşünen 12. sınıf öğrencilerinin oranı tüm zamanların en düşük oranı. “(Siyasete) katılmıyorum, çünkü aslında hiçbir şeyi değiştirmediğini düşünüyorum” diyor 21 yaşındaki Justin. “Bence siyasette her şey para… Hayat siyaseti ve siyasetçileri kafaya takmak için çok kısa” diyor Charlie.

 

Haberlerin Meraklısı Değilim

Öğrencilerin çoğu “haberlerle ilgilenmediğini” söylüyor. “Haberlerin çok da meraklısı değilim” demiş 19 yaşındaki Marisol. “Haberlerin çoğu can sıkıcı”. “Haberlere sabredemiyorum”. Gündemi takip edip etmedikleri; “ders için gerekiyorsa bakıyorum”. “Dünyada hangi haberler ilgini çekiyor” sorusuna “Şey, bilmiyorum, nasıl yani?” denmiş.

 

Siyasi Katılım

Siyasi kayıtsızlığın ve kutuplaşmanın temel bir nedeni olabilir, internet. Siyasilerle geleneksel yöntemlerle iletişim kurma dönemi (posta vb) bitti. i-Nesli toplumsal değişim oluşturmada yeni yollar buluyor. Facebook profil fotoğraflarına bir eşitlik simgesi koymak veya Twitter’da bir etikete yazıyorlar. Sokak yürüyüşü yapmakla aynı şey olmayabilir. “Siyah Hayatlar Önemlidir” hareketi de büyük oranda internette yayıldı. Bir konuda farkındalık oluşturabiliyorlar.

Hangi tip siyasiler i-Nesline hitap ediyor? i-Nesli bireyciliği, özerkliği her şeyin üzerinde görüyor ve en önemli değer “kendin olmak”. i-Nesli görüşleri tutarlı olan, başkaları için değişmeyen birini istiyor. “Trump’ın Aklına ne geliyorsa söylüyormuş gibi görünmesi birçok insanın hoşuna gitti” .

Yine de güçlü fikirleri var i-Neslinin ve buda ülke genelindeki siyasi kutuplaşmayı yansıtıyor. İnternet kültürünün kötü yanı sosyal medya ve sitelerinin insanları kendi arkadaş ve aile kozasına bağlaması ve insanların onlar gibi düşünen insanlarla kümeleşmesine yol açması. Buda insanları kendi görüşlerinin yankı odalarında kutuplaştırıyor. Sonuç olarak, güçlü siyasi görüşleri olan genç Amerikalıların sayısı arttı, ama gündemi izleyenlerin ya da siyasi hayata katılanların sayısı azaldı.

 

 



[1]  “i-Nesli” kitabı Amerika’da yapılan ekran süresi, akıllı telefon kullanma, bilgisayar oyunu oynama gibi davranışların gençler üzerindeki etkisini geniş şekilde ele alan bir kitap. Kitapta ekran süresinin i-Neslinde oluşturduğu “mutsuzluk, yalnızlık, depresyon, alışveriş, ev-arabaya karşı tutum, okula ve okumaya karşı tutum, din, siyaset, madde kullanımı, kürtaja karşı tutum” gibi hayatın neredeyse her alanlındaki  etkileri ele alınmış. Kitap Psikoloji Profesörü Jean M. Twenge tarafından yazılmış. Amerika’da uzun yılları kapsayan çok sayıda araştırma çalışması ve Jean M. Twenge’nin yüz yüze görüşmeleri kitaba kaynaklık etmiş. Bu yazıda yazarın yüz yüze görüşmelerinde geçen veya elektronik ortamda kişilere ait ifadeler tırnak içinde yazılmıştır.

 

i-Nesli bizler için gençleri tanımak [ Davet – Eğitim ], çocuklarımızı tanımak [ Yetiştirme ] ve yetişkin i-Neslini tanımak [ Dikkat - Davet – Eğitim ] anlamında bir katkı sağlayabilir. “i-Nesli” tanımı “elektronik aygıt kullanımı üzerinden ele alındığı için” gençler başta olmak üzere, çocuklarımız ve biz; kısaca “elektronik aygıt kullanan herkes için geçerli bir tanımlama” olabilir. Kitap, Amerika’da yapılan çalışmalarla oluştuğu için bizim kültürümüze uymayan, Amerika’ya özgü durumlar içeriyor olabilir. Çalışma Türkiye’de dahi yapılmış olsa bu tür çalışmaları mutlaklaştırmamak gerekiyor. Bugünün gençliğini ve bugünün insanını anlamaya katkısı olabilecek bir çalışma olarak görülmesi en doğrusu beklide.

 

“i-Nesli”  kavramı nesil yıl ayrımında (1995-2012) arası doğanlar için kullanılmış. Bebek Patlaması Nesli (1946-1964), X Nesli (1965-1979),  Y Nesli (1980-1994) olarak ifade edilmektedir.

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ