Sohbet Adabı—4 (Sorunlarımız) - rahle.org

Sohbet Adabı—4 (Sorunlarımız) - rahle.org

Sohbet Adabı—4 (Sorunlarımız)


Facebookta Paylaş
Tweetle

Necmettin Irmak

Giriş

Günümüz Müslümanları olarak edebe dair yaşadığımız sorunların tabii bir yansıması, sohbete dair edebimizde de yaşamaktayız. Müslümanca bir sohbet ortamının oluşturulmasında, bu ortama iştirak etmede ve bu ortamdan istifade etmede gereken hassasiyeti sergilemekteyiz. Şüphesiz bu durumun pek çok sebebi bulunmaktadır. Biz burada bu sebeplerden bir kısmına değineceğiz.

Sohbet Ortamının Sıradanlaşması

Hz. Peygamber (as) ve onun yolunu izleyenler, oluşturdukları her sohbet ortamını, sahip oldukları en kıymetli hazinelerden bilirlerdi. Çünkü onlar bu ortamlar vesilesiyle kendilerini ihya ederlerdi. Bu ortamlarda bir araya gelir ve birbirlerine ülfet oluşturur ve sevgilerini arttırırlardı. Bu vesile ile bağlılıkları artardı. Onlar bu ortamları birer ilim meclisi olarak bilir ve bu meclislerde ilim ehli olurlardı; bilgilerini bu meclislerde test eder ve tashih ederlerdi. Bu meclislerde okunan her bir ayet, imanlarını arttırır; yapılan her bir zikir, kalplerini diri tutardı. Bildikleri basit bir şey dahi kendilerine hatırlatılsa, onu asla küçümsemezlerdi. Zira bilirlerdi ki, her bir hatırlatma, kendi dünyevî ve uhrevî maslahatları içindi.

Bizim sohbet ortamlarımız ise taşıması gereken misyonu yitirdiği için sıradanlaşmış ve bir ilim meclisi olma vasfını çoğunlukla kaybetmiştir. Sohbeti yapan kerdeşlerimzin durumlarını başka bir yazının konusu yapacağımız için burada sohbete iştirak eden kardeşlerimizin tavırları üzerinde duracağız. Çoğunlukla Müslümanlar, katıldıkları meclis veya eğitim programlarını –İslamî ilimlerden birinin ismi verilmeyip “sohbet” diye andıkları için– “ilim meclisi” olarak görmüyor ve basite alıyorlar. Bir de sohbeti yapan kişinin ilmî derinliği yoksa, sohbet ortamları daha da küçümsenir oluyor. Oysa kişi bilmeli ki, içerisinde Kur’an’dan ayetlerin zikredildiği ve Resulullah’ın sahih Sünnetinin konu edinildiği her meclis, aynı zamanda ilim meclisidir. Yeter ki sohbet ortamı her yönüyle istikamet üzere bir sohbet halkası olsun.

Sohbet ortamları niyet ve amel olarak  sıradanlaştırıldığında, iştirak etmek de sorun haline gelebiliyor. Geç gelmeler, gelmemeler, sohbetin ortasına terk etmeler, vb. ortamı sıradanlaştırıcı ve bereketi yok edici davranışlar, artık normal  kabul edilebiliyor.

Sohbete ihtiyaç duymamak da bu husustaki diğer bir sorunumuz. Kimi Müslümanlar edindikleri bilgileri yeterli görerek yahut “ben, bana yeterim” saikiyle sohbet ortamlarını zihin dünyasında sıradanlaştırarak sohbete iştirak etmekten kaçınıyor. Yahut İslamî çalışmalardaki konumundan kaynaklanan yanlış algılarla bu ortamlardan istiğna duygusu (gurur) ile uzak duruyor. Halbuki her Müslümanın mutlak surette her yönlü beslenmeye ihtiyacı vardır. Bazı Müslümanlar üzerine aldığı sorumluluk alanının sohbetten daha önemli olduğunu düşünerek –ki bu bazen doğru olmakla birlikte, esasen birbirini nakzeden hususlar değildir– iştirak etmiyor. Genel anlamda bütün bu durumlar şeytanın ve nefsin iğvasından başka bir şey değildir. Velev ki sohbetlerin içeriği çok iyi bildiği konular dahi olsa sohbetten uzak kalmak, beslenme kaynaklarından ve kanallarından uzak kalmaktır. Her gün yediğimiz yemekten ve içtiğimiz sudan bıkkınlık sebebiyle yemeyi ve içmeyi terk etmek, ölüm yahut hastalık sebebi olduğu gibi, kişinin iman ve amelen beslenmemesi de manen aynı tehlikeye kapı aralar.

Öğrendiklerimizle Amel Etme

Günümüzde Müslümanlar olarak en önemli problemimiz, öğrendiklerimizle amel etmede ortaya çıkmaktadır. Bütün eksikliklere rağmen pek çok sohbet ortamı hali hazırda hemen bütün Müslüman oluşumlar tarafından düzenlenmektedir. Öyle ki, neredeyse sohbet yapılmayan ne bir semt, ne  bir sokak, ne bir apartman ve ne de bir akşam kalmıştır. Buna rağmen toplumda hem ihsan derecesinde takva esaslı bir artış gözükmemekte, hem de tevhid merkezli İslam’a dönük bir dönüşüm yaşanmamaktadır. Bunca faaliyete rağmen bu olumsuz durumun en temel sebebi biz Müslümanların öğrendiklerimizle amel etmeyişimizdir.

Sahabe neslinin (Allah hepsinden razı olsun) en bariz vasfı, Hz. Peygamber’den (as) dinlediklerini anında amele dönüştürme çabaları idi. İman ve teslimiyetleri bunu zorunlu kılıyordu. Pazarlıklı bir imanla Hz. Peygamberin sohbetlerine katılıyor değillerdi. Bunun için sahabe, sohbet ehli olmuşlardı. Gereğince amel etmeyecekleri bir sohbeti dinlemekten kaçınırlardı. Daha doğru bir ifade ile; dinledikleri sohbeti gereğince amel etmemeyi, işlenebilecek en büyük günah gibi görürlerdi. İnen vahiyden amel edecekleri miktarı öğrenir ve sonra geri kalanı öğrenmeye çalışırlardı.

Çağımız her yönüyle konforizmi yaşıyor. Bundan biz Müslümanlar da fazlasıyla etkileniyoruz. Hele de zihin konforu en çok hoşlandığımız ve uyguladığımız boyutu… Kur’an ve Sünneti entelektüel endişelerin malzemesi haline getirmiş olan biz Müslümanların sohbet ehli olmada gereken temel vasfı kaçırmamız, kaçınılmaz oluyor: Gereğince amel. Sohbet ehli olma, esasen tam da bu endişe ile sohbete katılarak gerçekleştirilebilir.

Sohbet ortamlarımız, çok ve gereksiz söz söyleme, bilgiçlik taslama, edebiyat paralama, gereksiz tartışmalar ile salihlik vasfını kaybederse, gereğince amelin de önündeki en büyük engel olurlar.

Sohbeti-Sözü Başkası İçin Dinlemek

İnsanın en tehlikeli zafiyetlerinden birisi, kendi eksikliklerini görememesidir. Eğer kendinde bir eksiklik görür yahut bir hata tesbit eder veya bir zafiyetinin farkına varırsa —ki durum, çok az kişinin yapabildiği bir erdemliliktir– çoğunlukla buna bir gerekçe veya mazeret üreterek kendi durumunu doğrular.

Bu hâl, sohbet ortamlarında sözü başkası için dinlemek şeklinde karşılık bulur. Sohbette dile getirilen konuların, Müslümanları uyaran ayetler ve hadislerin, muhatabı sanki farklı kimselermiş gibi kulak verir. Halbuki kişi her bir ayetin ve her bir hadisin muhatabının sadece ve özellikle kendisi olduğu bilinci ve endişesiyle sohbete kulak kesilmelidir. Aksi halde kendi zafiyetlerini tespit edemeyecek ve kendini düzeltemeyecektir.

Sözü başkası için dinlemek demek, dile getirilen uyarıları, hataları, kusurları başkasının üzerinde aramak demektir. Mesela, infaka teşvik eden ve cimrilikten uzak durmayı öğütleyen bir sohbeti –bir başka kardeşinin manevî hastalığını göz önüne getirerek– kendisinde var olan cimrilik hastalığını teşhise engel olması gibi… □

(Önümüzdeki sayı “sorunlarımız” ile ilgili kısım devam edecektir inşaallah.)

İlim ve Sohbet Adabı İle İlgili Bazı Eserler:

– İmam Nevevî, Riyazu’s-Salihîn, “İlim Bahsi”, Sağlam Yay.

– İbn Esîr el-Cezerî, Kütüb-i Sitte, İlim Bahsi, Çağrı Yay.

– Ebu Talib el-Mekkî, Kutu’l-Kulub, “İlim Bahsi”, Semerkand Yay.

– İmam Gazzalî, İhyau Ulumi’d-Din, “İlim Bahsi”, Hikmet Neşriyat.

– İmam Maverdî, Edebü’d-Dünya ve’d-Din, “İlim Bahsi”, Çelik Yay.

– Burhanededin Zernucî, Ta’limul’-Müteaallim, Yasin Yay.

– Muhammed Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe, “İlim Bahsi”, Ravza Yay.

– Enes Uner, İlim Risalesi, Yasin Yay.

– Yusuf el-Karadavî, Hz. Peygamber ve İlim, Şule Yay.

– Abdulfettah Ebu Gudde, İlim Uğrunda Yaşanmış Hayat Hikayeleri, Nun Yay.

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ