Biyo-Evrimcilerin temel itikatlarında, maddenin ve canlıların sürekli olarak “yenilendiği” düşüncesi yer alır; buna göre, yaşamda her şey iyiye ve mükemmele doğru evrilmekte, eskiyi aratmayacak değişiklikler geçirmektedir. Örneğin; insan, hayvanlar aleminin içinden bu şekilde çıkmıştır… Benzer şekilde, canlılık denilen şey de, kökü itibariyle “cansızlık”tan neşet etmiştir. Ve böylece de devam edecektir. Tıpkı insanın ileride daha mükemmel bir varlık halini alacağı ana dek… (Karşılaştırın: X-Men, Spidermen, Evolution, Captan America, vb. filmler) Bu evrim sürecinin temelinde yatan fikir ise, yeninin iyi-güçlü ve eskinin kötü-zayıf oluşudur; zira, geçmişte insanlık tarihi oldukça karanlık çağları atlatmış ve şimdi, yıllar geçtikçe en mükemmel bir nizama ve dünya anlayışına kavuşmuştur. (Karşılaştırın: Orta Çağ, Engizisyon Mahkemeleri, Aydınlanma, Demokrasi, vb. kavramlar) Bütün bunların neticesinde “çağdaşlık” her daim “gericilik”ten üstün tutulmuştur; artık beşerî hür düşünce, göksel dinî inançlardan daha üst bir mertebede kabul görmüştür…
Modernizm, işte hülasa bu anlattıklarımız üzerine bina edilir: İlericilik, gelişim ve geçmişi kötüleme... Dine bağlı yasalar (şeriat) ise bu bakış açısında kendine düşen payı almıştır: Eskide kalma… Bu sebepledir ki, biz Müslümanlar “modern” kavramına bir türlü ısınamamışızdır. Nerede bir modernist çıkmışsa, dini-örfü ve geleneği küçümsemiş, Batı’nın şimdi geldiği noktayı kendince yüceltmiştir. Böylece şunu da ispat etmiştir aslında; her modern düşünce sahibi, nisbi miktarda evrimci ve materyalisttir, eşyanın ve aklın sürekli bir gelişimine inanmaktadır.
Durum bu olunca, dergideki makalelerden olumlu bir eleştiri veya tespit beklemek imkansızlaşır… Yoksa şeytanın hangi hilesi sevilebilir ki? Yapılacak şey, bazen sırf tenkid etmek ve yuhalamaktır! (Karşılaştırın: Tebbet, Kevser, Kafirun, vb. sureler) Bu durumu yadırgamamak gerekir, hele dünya milletlerinin şu an ki perişan hallerini görüp müsebbiplerini düşünecek olursak, aslında az biledir… Kuşku içersindeki muhataba en azından şunu sormak gerekir: Modernizm adına Batı’nın Müslüman coğrafyaya taşıdığı kaç değer vardır? Hakikaten, Modern Batı’nın Müslümanlara bir hayrı dokunmuş mudur?
Velhasıl, bizler yazıyoruz, çünkü çok okuyoruz, çok da anlatıyoruz, artık dileyen nasihat alır, dileyen de şöyle bir bakar ve “vaktim yok” der geçiştirir. “Allahım! Biz, bize düşen vazifeyi elimizden geldiğince yerine getirmeye çabalıyoruz. Amellerimizi kabul buyur.”
Bir sonraki sayıda görüşmek duasıyla, ALLAH’a emanet olun.
es-selâmu aleykum ve rahmetullahi…
Y. Emre KIRMIZILI