SURİYE: ETNİK GRUPLAR VE BİLANÇO - rahle.org

SURİYE: ETNİK GRUPLAR VE BİLANÇO - rahle.org

SURİYE: ETNİK GRUPLAR VE BİLANÇO


Facebookta Paylaş
Tweetle


Hamza Canoğlu

 

Yıl 2013 ve yine bir Esed olan, Beşar, hem Hama’da hem de Suriye’nin tümü üzerindeki vahşice katliamlarına devam ediyor, üstelik bunu dünyanın gözleri önünde yapıyor…

Tarihsel Süreçte Suriye

Bilad-i Şam olarak isimlendirilen bu bölge aslında Suriye ile birlikte Lübnan, Ürdün ve Filistin topraklarını da içine alır. Peygamberler diyarı olan bu bölge asırlar süren İslami bir geçmişe ve köklü bir kültüre sahiptir. Bünyesinde gelmiş geçmiş birçok alim zatı, geleneksel ilim medreselerini de barındırır.

Müslümanların Suriye’ye hakim olmasına kadar bölge Amoritler, Fenikeliler, İbraniler, Hititler, Persler, Büyük İskender, Roma ve Bizans imparatorlukları idaresinde kalmıştır. 635 yılında Hz. Ömer (r.a) döneminde gerçekleştirilen seferler neticesinde Suriye fethedilmiş ve İslam topraklarına katılmıştır. Sonrasında sırası ile bölge Emeviler, Abbasiler, Fatımîler, Selçukluların eline geçmiş ve 1516 – 1918 yılları arasında da Osmanlı Devleti bölgeye hakim olmuştur. Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı Devletine katılan Suriye toprakları 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar barış ve huzur dolu bir döneme ev sahipliği yapmıştır. Ancak 1920 yılında Fransız işgal kuvvetleri tarafından bu topraklar ele geçirilmiş ve bu durum Suriye halkı için büyük bir kaosun ve şiddetin de başlangıcı olmuştur. Fransızlar, tarihsel olarak Suriye’nin bir parçası olan Lübnan’ı ülkeden bu dönemde koparmış ve ayrı bir devlet haline getirmişlerdir.

26 yıl boyunca ülkeye Fransızlar hakim olmuşlar. 1946 yılında Suriye’de halkın oluşturmuş olduğu bir direniş hareketi ile Fransa’ya karşı isyanlar başlamış ve 10.000’lerce Müslüman Fransızlar tarafından katledilmiş, şehirler bombardımana tabi tutulmuş ve isyan kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Fakat buna rağmen Müslümanların rahat durmayacağını bilen Fransa ülkede fazla kalamayacağını anlamış ve 2. Dünya savaşının bitmesi ile ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Fransızların ülkeden çıkması ile bağımsızlığını ilan eden Suriye bir darbeler ülkesi haline gelmiş, 1949 yılında başlayan darbeler dönemi 1963 yılında diktatör Hafız Esad’ın gerçekleştirdiği darbe ile son bulmuş ve ülke Nusayrilere ait olan Baas Partisinin eline geçmiştir. Esad rejimi darbeleri sona erdirmiş fakat zalim bir yönetimin de başlama düdüğünü çalmıştır. Baas iktidarı ile birlikte Suriye Müslümanları açısından zor bir dönem başlamıştır. Çünkü yönetim Suriye nüfusunun %11’ini oluşturan Nusayri azınlığın eline geçmiş ve Nusayrilerin dışındaki tüm mezhepler iktidar kadrolarından uzaklaştırılmıştır. Sonrasında ise 15 Mart 2011 tarihinde başlayan halk ayaklanması ve Nusayri katliamları ile Suriye tam bir savaş ülkesi haline gelmiştir.

Nüfus Dağılımı ve Teknik Bilgiler

Başkenti Şam olan Suriye’nin dili Arapça, yüzölçümü 185.180 km2, nüfusu: 23.580.000 (2009), şu an itibari ile 25.000.000 olduğu düşünülmektedir. Konum olarak kuzey ve kuzeybatıdan Türkiye, doğudan Irak, güneyden Ürdün, batıdan Filistin, Lübnan ve Akdeniz ile çevrilidir. Halkın % 75’i Müslüman, % 11’i Nusayri, % 9’u Hrıstiyan, % 3’ü Dürzi, ve %

2’si İsmaili ve Yezidi’dir.

Nusayriler

İnancın kurucusu Ebu Şuayb Muhammed bin Nusayr’dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kitâb el-Mecmû’dur. Nusayrîler kendilerini Alevî olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Örneğin Nusayrîlerde cem yoktur, kadınlar ibadetlere alınmaz, Kendi usullerine göre genellikle cami dışında namaz kılarlar, oruç tutarlar. 16 kutsal duaları vardır. Ali, Hasan, Hüseyin sevgisi ilâhlaştıracak derecededir. Gökyüzünde Güneş Muhammed bin Abdullah’ı, Ay ise Ali bin Ebu Talib’i temsil eder. Ay’a kötü söz söylemek, Ay’a gidildiğine inanmak, Nusayrîler için günâhtır. Alevîler için kutsal olan Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi yerlerle ilgilenmezler. Ali, Muhammed, Salmân-ı Fârisî isimlerinin baş harflerinden oluşan AynMim-Sin harfleri inanç şifreleridir. Ali, Hasan, Hüseyin dışındaki imamlara fazla ilgi göstermezler.

Dünyada yaklaşık olarak 3.000.000 Nusayri bulunmaktadır . B un u n 2.500.000’i Suriye’de Lazkiye, Banyas, Tartus illerinde yaşamakta ve bu oran yaklaşık olarak Suriye Nüfusunun % 11’lik bir kısmını oluşturmaktadır. Geriye kalan Nusayrilerin 100.000 adedi Lübnan’da, 350.000 adedi Türkiye’nin Adana, Mersin ve Hatay bölgesinde bulunmakla beraber diğer kısmı ise Almanya, Fransa ve Avustralya ve İsrail’dedir. Hafız Esed ve ailesi de Nusayrîdir.

Nusayrî İnancının Temel İlkeleri  Nusayrilerin; İsmailiyye, Dürzilik ve Hristiyanlık ile harmanlanmış bir din anlayışları bulunmaktadır.

Şehadetleri “Ben Ali’den başka ilah bulunmadığına şehadet ederim” şeklindedir.  Namazları şekilsel değil sadece dua şeklindedir. İnançlarına göre içki haram değildir.  Nusayrîler, hayvanların ve kadınların ruhlarının var olmadığına inanırlar. Bu sebeple Nusayrîlerin itikadî inanışları erkeklerden oluşan topluluk içindeki sırlardan ibarettir.

Reenkarnasyon inançları vardır:

Ruhun öldükten sonra bir başka bedene geçtiğini düşünürler. Önceki hayatta iyilik yapanların ruhlarının insan olarak, kötülükler yapanın ise hayvan olarak şekilleneceğine inanırlar.

Hz. Ali aslında Allah’ın ruhaniyetidir. Yani asıl ilah Hz. Ali’dir. Görünürde imam ise de batında Tanrı odur. Ali Allah’tır ve nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali manadır, Muhammed ise isimdir. Muhammed de kendi nurundan Salmân-ı Fârisî’yi yaratmıştır. Bu sır, Nus a y r î l e r t a r a f ı n d a n Hristiyanlıktaki “Baba—Oğul— Kutsal Ruh” sistemiyle açıklanır.

Şia’ların çoğunluğu tarafından

Nusayriler Şia’dan kabul edilmezler. Şöyle ki Şia’nın merkezi olarak bilinen İran’da ölen Nusayriler Şia mezarlıklarına dahi defnedilmezler. Sadece kendilerinin Ehl-i Beyt inancında olduğunu söylerler. Anadolu Alevîliği ve Câferiyye Şiîliğine itikadî yönden kesinlikle benzememektedir. Nusayrî inancına göre, ilk üç halife ile birlikte bazı sahabeler (Ayşe, Talha, Zübeyr vb.), Muâviye, Yezîd ve Haccâc İblis’in sembolleridir ve lânetlidirler.

Nusayrîler namazlarını kılmak için bir yerde toplanırlar. Burası, günümüz anlamıyla bir cami de olabilir, bir türbe de. Hatta birinin evi dahî olabilir. “Namaz”, Sünnî ya da Şiâ anlayışındaki namazla ilgisizdir. Soyla babadan oğula geçen “şeyh”lerin önderliğinde erkeklerin toplanıp dua ettikleri bir törendir. Secde ya da rükû gibi namaz biçimleri bulunmaz. Namazdan önce abdest alınmaz. Kâbe’ye dönmek gibi bir şart da bulunmaz.

Hac ise fırkaca kutsal sayılan kişi ve yerleri ziyaret etmeyi sembolize eder ve bilinen

hac ibadetiyle bir ilgisi yoktur. Nusayrîlikte ziyaret yerleri çok önemlidir. Buralar beyaza boyanır ve aynı zamanda ibadet yerleridir. Ziyaret yerleri ya su kenarlarında, ya da ağaçlık yerlerdedir.

Zekât, Selmân-ı Farisî’yi temsil eder ve dîni öğrenip aktarma anlamına gelir. Bununla birlikte fırkanın iç işleyişinde zekât, çeşitli vesîlelerle merasim sonrası şeyhe verilen paradır.

48 Yıllık Olağanüstü Hal

Buna savaş dönemi diyoruz aslında; fakat modern ifade ile: Temel hak ve hürriyetlerin geçici olarak halkın elinden alındığı ve askeriyenin yetkilerinin genişletildiği yönetim dönemi de diyebiliriz. Bu dönem Suriye topraklarında 1963 ile 2011 yılları arasında süregelmiştir. Devrimin başlangıcından günümüze kadar ki süreci anlatmak için ise zannedersem bir makale değil ciltlerle ifade edilebilecek kitaplar yazmak gerekli olabilir.

Kendilerini “Sosyalist Halk Demokrasisi” olarak tanımlayan baskıcı Hafız Esad yönetimi Suriye’yi kısa sürede bir istibdad ülkesi haline getirmiş, ilk hedefi İslami kimliğin yok edilmesi olmuştur. Tüm siyasi partiler kapatılmış, Baas partisinin savunduğu sosyalist ideoloji dışındaki tüm görüşlerin savunulması yasaklı hale getirilmiştir. İslami hareketlere kısıtlamalar getirilmiş, İhvan’ı Müslimin Cemaatine bağlı olanlara idam cezası uygulanacağı yönünde resmi kararlar çıkarılmış, bu hareketlerin liderleri tutuklanıp, çok şiddetli işkenceler altında hayatlarını yitirmişlerdir.

Sebep gösterilmeksizin 10 binlerce Müslüman tutuklanmış, şiddetli işkencelere maruz kalmıştır. Üstelik tutuklananların akibetleri bilinmemekle birlikte sorgu sual edenlerde tutuklanmıştır.

İdam etme, kadınlara tecavüz, öldürünceye kadar dayak atma, ayaklarından tavana asma, evlere vakitsizce baskınlar, camilere saldırılar, hakaretler, hiç bitmeyen tacizler şeklinde Müslümanları yıldırmayı hedeflemişler ve bunda da büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.

Hama Katliamı

Suriye’de birçok bölgede katliam olmasına rağmen bizim en yakından tanıdığımız Hama katliamıdır. İslamî hareketin, özellikle de İhvan-ı Müslimin Cemaatinin etkin olduğu, Esad’a karşı oluşmuş güçlü bir muhalefetin bulunduğu Hama Şehri Esad ve Avarelerini iyice korkutmuş ve artık bölgeye karşı bir harekette bulunmanın gerekliliği Rejim tarafından hissedilmişti. Bunun üzerine harekete geçen Hafız Esed ve avaresi önce bu muhalefeti devirmek için iki farklı komplo hazırlarlar.

İlk olarak katliamdan 2 sene önce cellâtlarını halk içinde fitne tohumları ekmesi, halkı birbirine karşı kışkırtmaları, şehir içinde kargaşa, anarşi ve terör oluşturmak için gönderir. Amaç toplumu tahrik ederek bir katliamın zeminini oluşturmaktır. Bu kişiler almış oldukları yüksek yetkilerle geldikleri Hama içinde her tülü iğrençliği ve rezilliği yaparlar. Kadınlara tecavüz edip erkeklerin onurlarını rencide edici her türlü vahşiliği sergilerler.

Katliamdan çok önceleri sindirme şartlarının oluşması için halka zulüm etmeye başlanılır. Halkın can, mal, namus ve mukaddesatlarına yönelip, her türlü tahribat yapılır. Ve o kadar iğrenç bir şekle gelirler ki Hafız Esed’ın kardeşi Rıfat Esed, evlenecek genç kızların ilk gecelerini kendisiyle geçirecekleri şeklinde iğrenç bir zulüm başlatacak kadar ileri gider. Gönderilen tahrikçi Nusayri askerleri, küçük yaştaki çocukların bile namuslarına el uzatır, güç kullanılarak katledilmesi planlanan Müslüman halkın tahrik edilmesi adına elden gelen ne varsa yapılır.

Kanunlar olarak gereken her şey yapılır, Müslümanların kendi haklarını koruma, savunma gibi yolları da kapatılır. Anayasada bulunan ‘’resmi din İslamdır’’ ibaresinin kaldırılma girişimlerine karşı harekete geçen İslami muhalefet karşısında önce fitne fesada başvuran Esed Rejiminin sonrasında izlediği yol tamamen vahşice ve zalimce bir yöntem olur. Köşeye itilmiş, sıkışmış olan Müslüman halk gereken tepkiyi verince Esed ve Rejimi katliam için bahaneyi bulur ve hızlı bir şekilde başlatır.

Önce Hafız Esed’in kardeşi olan dönemin Genel Kurmay Başkanı Rıfat Esed Hama’yı muhasara altına alır, sonrasında ise kendisine 5.000 kişiye kadar katledebilme izni verilir. Sıkıyönetim komutanlığı, Hama’da her gün yüzlerce insanı öldürmeye başlar. Bazen devlet karşıtlarının bir binada saklandığı duyuluyor; eğer binada isyancıların yeri bulunamaz ise, bina içindekilerle birlikte komple yerle bir edilir.

Müslüman Hama halkı ise, baskı ve zulüme 1982 yılı Şubat ayında kıyama kalkmakla karşılık verir. Bu kıyamı bahane eden Esed Rejimi ise, Hama’yı önce havadan, sonra da karadan bombardımana tabi tutar ve Hama adeta harabe bir şehre döner. Kara harekâtı sırasında zehirli “prussic asid gazı” kullanılır. Birçok Müslüman saklandıkları yerlerde zehirlenerek ölürler.

Hama’nın şehit düşmesinden sonra Rıfat Esad yaptığı bir açıklamasında 38.000 insanı öldürdüklerini açıklar.

Katliamın Bilançosu

27 gün süren bu katliamın sonunda resmi rakamlara göre 40.000 Müslüman vahşice katledilmiş. 100.000 kişi kaybolmuş veya tutuklanmış, 10.000 kişi ise yurt dışına kaçmıştır. Esed’in 48 yıllık zulümleri sebebi ile kaçan insanların sayısı oldukça fazladır. Sadece 1.000.000 Suriye’linin Suud’da olduğu bilinmektedir.

Bugün İtibari İle Suriye’de: Katledilen Çocuk Sayısı: 4.400,

Katledilen Kadın Sayısı: 4.250,

Ölen Müslümanların Toplamı: 70.000, Yaralıların Sayısı: 275.000,

Hapsedilen Müslüman Sayısı: 550.000, Kaybolanların Sayısı: 120.000,

Toplam Göç Sayısı: 1.200.000,

Toplam İç Göç Sayısı: 5.500.000,

Açlık Tehlikesi ile karşı karşıya olan insan sayısı: 10.000.000

Hasar Gören Bina Sayısı: 3.000.000

Yıkılan Okul Sayısı: 3.800

* * *

Yıl 2013 ve yine bir Esed olan, Beşar, hem Hama’da hem de Suriye’nin tümü üzerindeki vahşice katliamlarına devam ediyor, üstelik bunu dünyanın gözleri önünde

yapıyor…

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ