TUNUS: DEVRİMİNİN HATIRLATTIKLARI - rahle.org

TUNUS: DEVRİMİNİN HATIRLATTIKLARI - rahle.org

TUNUS: DEVRİMİNİN HATIRLATTIKLARI


Facebookta Paylaş
Tweetle

 

Necmettin Irmak

 

Akıbet Muttakilerindir.” (Hud: 49)

 İddialarımızın bedelini ödemeye hazır olacağız, İslamî mücadeledeki sürekliliğimizi koruyacağız, aceleci olmayacağız, muvaffakiyetin Allah’a ait olduğunu bileceğiz...

Rabbimiz, Kitab-ı Keriminde: “Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) varis kılmak istiyorduk.” (Kasas: 5) diye buyurur. Ayetin ifade ettiği hakikat, esasen Allah’ın da vaadidir. Ve iman ediyoruz ki Allah vadinden dönmez. Yine iman ediyoruz ki Musa’ya (as) ve ona inananlara vaat edilen, bütün zamanlara ve bütün mekânlara da vaat edilmiştir. Allah’a karşı sorumluluk bilincini terk etmeyen; ezilmişliğini ve sömürülmüşlüğünü sorumluluktan kaçmak için mazeret haline getirmeyen; kendini acziyete mahkûm etmeyen; çaresizliği iman ilkesi edinmeyen bütün mustazaflar, Allah’ın kendilerini yeryüzüne mirasçı kılmayı vadettiği müşerref ve mükerrem kimselerdir.

Kur’an-ı Kerimde Allah’ın bizlere İslamî mücadelenin örnekleri olarak sunduğu Peygamberler (as) ve onların takipçilerinin çabalarında şu iki hususu görebiliriz:

1. Mücadelenin sürekliliği,

2. Zamanın izafiliği.

Mücadelenin sürekliliğinden kast ettiğimiz, dava sahibi her Müslümanın yolun uzunluğuna veya kısalığına, zaferin yakınlığına ve uzaklığına bakmaksızın mücadelesini sürdürmesidir. Bizden istenen, mücadele yolunu tüketmek değil o yolda bir ömür boyu istikamet üzere yürümektir. Dünyevî kıstaslarla hedefe-zafere ulaşmak ya da ulaşmamak Allah’ın meşietindir.

 

Bu yönüyle nübüvvetin şu düsturu bizim de düsturumuzdur: ve ma tevfıkî illa billâh – muvaffakıyetim ancak Allah ile, Allah’ın vesilesi iledir.

Zamanın izafiliğinden kastımız, İslamî mücadelenin hedefe varmasında kat edeceği sürecin mutlakıyet arz etmediğidir. Kimi süreçler yıllarla, kimi süreçler on yıllarla, kimi süreçlerde yüz yıllarla ifade edilebilinir. Hz. Peygamberin (as) yirmi yıllık süreci ile Nuh’un (as) dokuz yüz elli yıllık süreci bunun en güzel örneğidir.

Bütün bunların Tunus’la ilgisine gelince: Bana göre inşallah İslam’ın baharı olarak isimlendirebileceğimiz Müslüman Arap halkların yaşadığı devrim sürecinin başlangıç noktası olan Tunus devrimi, en başta hatırlattığımız Kasas suresi 5. ayetinin çağdaş tezahürüdür.

Tunus’ta planlanmış programlanmış bir devrim göremeyiz. Hiçbir toplumsal kesimin ön gördüğü bir devrim olmadığı gibi, planlı bir devrim süreci de yoktur. Tamamına yakını Müslüman olan Tunus’ta İslam’a ve İslamî mücadeleye ait her şey baskı altında idi. En hafif İslamî iddialar dahi ağır zulümleri ve işkenceleri beraberinde getiriyordu. Bırakın devrimi azıcık nefes alınacak özgürlük ortamının dahi hayali kurulamıyordu.

Öyle ki Tunus İslamî mücadelesinin öncü isimlerinde Raşit Gannuşi’ye izafe edilen bir cümlede, devrimden birkaç sene öncesinde, sürgünde şunu söyler: “Acaba Tunus’ta bizi hatırlayan var mıdır?” Peki, ne oldu da sıradan günlük bir hadise, bir devrime hem de İslamcı bir devrime dönüştü? Şüphesiz bu durum yani basit bir olayın bir devrime dönüşmesi tamamen kendiliğinden olmuş değildir. Bu muazzam olayın basit tesadüflere bağlamak hakkaniyet içermez. Zira bütün baskı ve zulümlere rağmen hem Fransız işgali döneminde hem de sonraki diktatörler döneminde İslamî mücadele, varlığını ve çabalarını devam ettirdi.

Bütün imkânsızlıklarına ve çaresizliklerine rağmen Müslümanlar, sorumluluklarını terk etmediler. Ağır işkencelere ve uzun yıllar hapislere sabrettiler ve iddialarını da asla terk etmediler. Ödemeleri gereken bedel onları davalarından vazgeçirmedi. Aksine bu bedele bile-isteye razı oldular. Öncekilerin başına gelenlerin kendilerinin de başına gelmesini bir sünnetullah bildiler. Bu bir imtihandı. İmtihanı kazanmak gerekiyordu. İmtihandan kaçmak, kaybetmenin bizatihi kendisi idi. Onlar ise bedel ödemekten kaçmak için mazeret üretmediler. Yollarını değiştirmediler. Kendilerini bedel ödemekten kurtaracak farklı yollara tevessül etmediler.

Yukarıda ifade ettiğimiz iki hususu yani mücadelenin sürekliliğini ve sürecin izafiliğini Tunus İslamî hareketlerinde bariz olarak görürüz. Tunus’ta Müslümanlar her türlü zorluk altında ağır baskılara rağmen mücadeleyi devam ettirdiler. Hedefi ve zaferi uzak ya da imkânsız görerek yoldan ayrılmadılar. Sürecin uzunluğunun veya kısalığının istikamet için bir şart olmadığının farkında olarak hareket ettiler.

Âlemlerin Rabbi olan Allah, Musa’ya (as) ve onunla beraber olanlara vaat ettiğini Tunus’lu Müslümanlara da lütfetti. Tunus devriminden Türkiyeli Müslümanlar olarak çıkarmamız gereken en önemli derslerden biri de belki budur. Yani:

İddialarımızın bedelini ödemeye hazır olacağız...

İslamî mücadelede sürekliliğimizi koruyacağız...

Aceleci olmayacağız...

Muvaffakiyetin Allah’a ait olduğunu bileceğiz...

Kasas Suresi 5. ayetin bizim için de geçerli olduğuna yakînen iman edeceğiz... Allah’ın bu süreci İslam ümmetinin birliğine vesile kılması duası ile…

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ