Murat BAYRAK
Bir rüyam var.
Helal rızkı derdinde olan bir esnaf görüyorum, rüyamda. Helal kazanmayı dert edinmiş kendine. “Helal değilse olmasın” diyecek kadar kesin kararlı. Her sabah dükkânını helal kazanmaya niyet: besmele ile açar; her akşam helal kazanmışlığa şükür: hamdele ile kapatır.
Her gelen müşteriyi “veliyy-i nimet” bilir. Nimet’in asıl sahibinin gönderdiği ve ne yapacaklarını gözlediği bir vekildir gelen. O’nun gönderdiği ve O’na gidecek bir amelin ifa edileceği misafir edasıyla karşılar, her gelen müşteriyi.
“bizi aldatan bizden değildir” düsturunu dükkânın duvarına değil, aklına; aklından da öte yüreğine asmış. “O’ndan olamazsam şeytandan olurum” bilinciyle hiçbir müşterisini aldatmayan…
***
Bir rüyam var.
Helal kazanç peşinde bir tüccar görüyorum, rüyamda. Helal kazanmayı vird edinmiş, gönlünde.
Alırken “aman anlaştığımızdan fazlasını almayalım” diye dikkatli. Öderken “aman vadesin geçirmeyelim, kul hakkıdır” diye endişeli. Satarken “sakın ola hatasını kusurunu gizlemeyelim; helal kazancımıza haram katmayalım” diye rikkatli.
Aldığını dürüstçe alıp, sattığını dürüstçe satarken, “dürüstçe ticaret yapıp kazananı Allah sever” diye niyetlenen.. Kendini, ancak helal kazanç kazanırsa Allah’a sevdirebileceğini bilen... Haram yolların görünüşte karlı da olsa sonunda Allah’ın gazabına çıkacağının bilincinde bir tüccar…
Hem tezgâhına koyduğu ürüne özenli; hem müşterisine sunduğu hizmette. Ama bu özeni, “müşteri kaybederim” endişesinden çok daha ötelere müteveccih: “helal kazancıma haram karışır da maazallah Allah Teâlâ’yı kaybederim”
***
Bir rüyam var…
Helal kazanç arayan bir sanayici görüyorum, rüyamda. Yatırımını helal üzerine kurmayı şiar edinmiş, kendine.
Kurduğu fabrikadaki her tuğlayı bismillah diyerek üst üste koyan. Her makinası bismillah ile çalışan. Hammaddesi besmele ile depoya giren; mamulleri hamd ile tesisten çıkan.. “kazancım üstüne kazanç edeyim” değil; “hammaddesinden mamulüne, bekçisinden genel müdürüne her bir aşama helal olmalı ki helal kazanç elde edeyim” diye telaşlanan..
“çalışanlarım kölelerim değil, kardeşlerimdir” diyecek kadar ğani gönüllü1. Onları her birinin alın terini, cehennem ateşini söndürecek bir rahmet damlası kıymetinde gören. Aynı zamanda hakkı ödenmemiş her damlanın sel olup kendisini cehennemlere yuvarlayacağının derdiyle uykuları kaçan. “Hakkın zayi olduğu yerde helal de zayi olur” diyerek korkan. “ne yapalım, devir böyle” demek yerine; “hak ne ise odur; Hak ne derse o olur” diyen.
Faizin helali haram ettiğinin bilinciyle faizin her türlüsünden uzak duran. “Faizli işlemden doğan her kazanç haram olur; ben haramı kazanç ile evime gidemem. Eve gitsem de kabre gidemem” diyen..
***
Bir rüyam var…
Helal rızık endişesinde bir devlet ricali görüyorum.
Kendisine verilen mülkün milletin emaneti olduğunu; milletin emanetinin esasta Allah’ın emaneti olduğunun bilincinde... Oturduğu koltuğun asıl sahibinin “Malike’l-Mülk” hakikatinin farkında. O’nun cc. adına hükmettiğinin rikkatinde.
Aldığının ve verdiğinin emanetten alınıp verildiğini; yaptığı her işin kendi kazancının helal ve haramını belirlediğini hep aklında tutan. Attığı her imzayı, çocuklarının ve ailesinin yiyeceğini haram veya helal eyleyeceğini bilerek atan. Öyle ya; hak ve hakikat ile edip eylediğinde kazancı helal olacak; işine batıl (belki de zulüm) karıştırdığında evine haram götürecek..
Mesaisini, dakikasına kadar dikkatle işine sarf eden. Görünüşte değil; esasta sorumluluk taşıyan... Oturduğu koltuğun sefasını süren değil; cefasını çeken... Bir gün raşit halife Ömer bin Abdülaziz gibi hutbeye çıkıp “ben halifelik görevini bırakıyorum; kime isterseniz ona verin” deyiverecek kadar takvalı.
***
Bir rüyam var.
Evine her akşam helal ekmek getiren bir baba görüyorum. Çok veya azın değil; helal veya haramının derdinde olan bir baba…
Gözlerinde haram korkusu; bakışları haram endişesi taşıyan. “ailem ve çocuklarıma haram lokma yedirirsem, onlar haram-zade olurlar; haram-zade olan sonunda haram-zede olur” diye korkan.
Her sabah evinden “Ya Rab... Bana helal kazanç nasip eyle. Haramın her zerresinden muhafaza eyle” diye dua ederek çıkan. Şeytan ve taraftarlarının önüne serecekleri her haram nimeti elinin tersiyle iterek “Allah’tan korkarım” diyen. Harama bulaşma endişesiyle şüpheli şeyleri dahi terk eden.
“haram kazanmaktansa elim boş döndüm” diyebilecek kadar cesaretli. “dünyanın haramından ahiretin helali iyidir” diyecek kadar ali-cenap.
Aile ve çocuklarından gelebilecek taleplere “size haram yedirmektense ölürüm daha iyi” diyerek direnen. Akrabalarından gelecek haram tavsiyelerine “haram kötü, cehennem daha da kötüdür” diyerek göğüs geren…
***
Bir rüyam var.
Evinde helal rızık bekleyen ve her geleni ve getirdiğini kontrol eden bir anne görüyorum.
“helal haram ver yarabbi / çoluk çocuk yer yarabbi” anlayışından ateşten korkar gibi korkan. “herkeste var; ben de isterim” cümlesinden şeytan görmüş gibi kaçan.
“ben yavrularıma helalinden ak sütümü verdim; bundan sonra onlara haram yedirmem” diyerek eve giren her lokmayı inceleyen. Herkesin elindekini değil; helali isteyen, helali bekleyen; kapıdan içeri haramın girmesine izin vermeyen.
Yavrularını, “eğer haram yerseniz sütüm size haram olsun” diyerek te’dip; “hayatı boyunca helal rızık peşinde koşana sütüm de hakkım da helaldir” diye helale teşvik eden.
Eşini her sabah “aman bey; kuru ekmeğe razıyım... Hatta elin boş gel razıyım... Yeter ki evimize haram getirme” diyerek uğurlayan. Akşam, “hoş geldin beyim... Helal getirdiysen sana ömrüm feda. Haram getirdiysen kapıdan giremezsin” diyerek karşılayan.
***
Bir rüyam var…
Helal rızık ile büyüyen bir çocuk görüyorum. Anasından emdiği süt helal zaten... Anasının sütünden sonra da boğazından geçmiş her lokma helal.
Daha bülüğa ermemiş; indallah’ta mesul değilken düşmüş helal lokma sevdasına. Komşunun bahçesindeki erik ağacındaki can eriklere bakmış; canı çekmiş, yiyesi gelmiş. Ama kendine “komşunun eriğidir, bizim değil ki” demiş. “haramdır, kimse görmese de Allah görüyor” diye utanmış. Vazgeçmiş..
Babasının masaüstüne bıraktığı bozukluklara bakmış. İçinden “bir iki tanesini alsam kimse fark etmez. Gidip kendime çikolata alırım” diye geçmiş. Elini uzatmadan daha, kendinden utanmış; “izinsiz alırsan haram olur. Haram para ile alınan çikolata da haram olur” demiş, odayı terk etmiş.
***
Bir rüyam var.
Evindeki baba, dükkandaki esnaf, işletmedeki tacir, fabrikadaki sanayici, dairedeki amir veya memur, cephedeki asker, hanedeki anne, sokaktaki çocuk..
Her nerede olursa olsun, her kim olursa olsun, her bir ferdin helal kaygısında olduğu; haramdan ateşten korkar gibi koktuğu bir ülke görüyorum.
Ya bu rüyadan uyanırsam?!
1 ğani gönüllü: gönlü zengin