ŞÜKÜR - rahle.org

ŞÜKÜR - rahle.org

ŞÜKÜR


Facebookta Paylaş
Tweetle

Gazi ÇOBAN

İblis (a.l.) Allah’a cc dedi ki; “Sen, (kullarının) çoğunu şükredici bulmayacaksın.” Araf/17


Kardeşim! Bil ki;

Ubudiyet; yaratılmış olmanın tek ve mühim gayesi ve onun da asli ve ehem yolu ise, Mevla Teâla’ya “şakir” olmaktır. Rabb Teâla, kullarından bunu beklerken, onların şükrünü kizb ve küfre tebdil etmek de, İblis’in yegâne gayesi oluvermiştir. Kulluk, şükr ile makbul ve onsuz da merdud olayazar. Bu ifadelerden maksadımız nedir? Dinle!

Rabb Teâlâ’nın kullarını “ibtila”sı iki cihetledir; (1) -ya bir ızdırar/fakr u zarurettir, kuldan sabr ve rıza beklenir

-ya da bir ni’met ü ikramdır, kuldan şükr ve hamd beklenir. (2)

Ni’met, kesintisiz ve sayılamayacak kadar çok, azab; nadir ve hususidir.

Ni’metler, hiçbir zaman kesilmez, sadece mahiyet-keyfiyet ve kemmiyette değişimler olur. Kalbin ritmi gibi. Şükre müteallik o kadar lütf u ikram vardır ki ibtilaya tabi tutulduğumuz, kısılıp azalması bile sabrı ilzam eden bir ibtila/imtihan olur. Lütf halinde kendi nefsini şükr makamında tutman ne derece zor ve meşakkatli ise, kesildiğinde de sabr o derecedir. El-Mün’im cc olan Rabbimizin “verdikleri”ne mukabil kulun tavrı, sürekli ve kesintisiz-şükr ve sabr halinde kalmaktır. Şükrün sabr ile birlikteliğini iyice bellemelisin. Aksi hal ile Eş-Şekur’e cc makbul bir şakir olamazsın.

Şükretme gayretinde olan kardeşim!

Bilmeli ve itiraf etmelisin ki Rabbimizin ni’met ve ikramları, bildiğimiz ve fark ettiklerimizden öylesine çoktur. Bu sebeple, bihakkın şükrden aciz olduğumuzu bilmelisin ki, şükrünün kifayetini iddia eden iğvaya kapılmayasın. Şeytan kapında, şükrünü çalmak için bekliyor. Çalamazsa, ifsad etmek için…

Nedir ni’met? Bilmeden ve tabi kalp gözüyle de görmeden, nasıl şükredersin ki! Akıbetinde “hayr” olmayan her “verme”, senin için “nikmet/şiddetli ceza” olur. Hatta akıbetinde “hayr” olan her “men/vermeme” de “nimet” olur. Cennet nimetleri, mahza hayrdır. Akıbete götüren yolun sırrı; yürüyüşünde saklı. Ellerine düşenin ne olduğuna değil, niçin düşürüldüğüne bak! Gökten inen “Rahmet damlaları”, ceylana başka, karıncaya başkaca görünürmüş.

“..nimet verdiklerinin yoluna hidayet eyle bizleri.” Fatiha/7

İstenebileceklerin en hayrlısı... Böyle isteyelim diye lütfetti Rabbimiz, her rekâtta namazın ve tekraren.

Sure-i Fatiha, bir anahtar oldu, mushafın kapağını açmaya ve hayatın külli anlamını sunmaya..

“El-hamdü lillah ...” Fatiha/2

Varlığın, başlı başına sana lütfedilen en büyük nimet. Varlığının ayakta tutuluyor olması da El-Kayyum cc un ikramı. İnsan olarak seçilmen, iman ve selamet, sağlık ve esenlik…

Sayıp dökmeye gücünün yeteceğini düşünme, edebe muğayir olur… (3) Sana verilenin ni’met veya ızdırar/sıkıntı olmasından daha mühimi, akıbetinde senin için ne olduklarıdır. Nice nimetler, kulların azabını artırmaktan başka bir şey olmamış, elleri yakan bir kordan başka. (Yunus as halkı) Nice de sıkıntılar var ki, sabr ve hamd ile nimete tebdil olmuş. Öyleyse aceleci olma. (Yusuf as kıssasını okuyunuz)

Sen sadece kalbini aç da nimetleri görmeye çalış. Zira görmeden şükr olmuyor. Gel sana bir oyun öğreteyim, ailece de oynayabileceğin; “etrafımızdaki nimetleri görebilme” oyunu… Kim bir nimetin farkına varırsa, onu sebebiyle beraber dillendirip topluca “elhamdülillah, şükürler olsun!” diyeceğiz…

Mesela;

-Akşam namazını ailece ve cemaatle kıldık. Bu namaz bize Rabbimizden bir lütuf idi. Onu kılacak sağlık ve güç Rabbimizden, cemaatle kılacak bir genişlik Rabbimizden, eksiksiz olarak akşama evimizde toplanmak Rabbimizden ve ve daha nice. Hepsi birer nimet i İlahi.

-Kısa veya uzun yolculuklarımızda, arzu ettiğimiz mekâna ulaştırılmak da bir nimettir. Eğer kazasız-belasız vardığımızda, bir şükr bekler Rabbimiz bizden.

-Çocuklarımıza, kendileriniz Rabbimizden yuvamıza bir ikram olduğunu, bunun da şükrü gerektiğini hep birlikte zikretmekte bir güzellik…

-Evde yemek yaparken yüzüne kızgın yağ damlası sıçrayan annelerimizin, gözlerine gelmemiş olmasını Rabbimizden muhafazasına hamledip nimet bileceğiz, şükredeceğiz.

-Güneşin doğmasına 15 dk. kala uyandırılıp, sabah namazını zayii etmekten korunmamız, lütf değil mi?

-Yükünü taşıtıp binek olarak emrinde olan hayvan boynunu büktüğünde, sana bir ni’met olduğunu hatırlatıyordur belki de... Et yiyesin ve onunla “Rabbe kurbet” olasın diye yere serilen bedenler de öyle...(4)

-Sadece olduklarımız mı, olmadıklarımız da birer nimettir. Bu gece dişin ağrımadıysa, Mevla’nın lütfuyla... Hoş, dişin ağrıdığında da başka bir nimet ama bu sefer şükrle beraber sabr da beklenir senden...(5) …

Kalbin nimeti görmesinden sonra, bil külliye onu El-Mün’im cc-El-Kerim cc-El-Vehhab cc –Er-Rezzak cc-El-Mukit cc olan Rabbimizden bilecek ve öyle iman edeceğiz. Kalplerimizi de bu konuda mutmain kılması için duacı olacağız. (6). Er-Rahman cc, kullarına ikram ettiği “şükr” için de Eş-Şekur dur, şükr bekler. Hem de az-buz bir nimet değildir bu. Eğer kalbin bunları görebiliyorsa, aklını da bu makamda tutmalı, “sebebler” manzumesinden kurtulmalısın. Bir adım ötende “nazar” makamı var ki, “inzal” olan bir yağmur tanesinin söylediklerini duyabilirsin. (7) Kalbini takva ile besle! “Şükr etmeme/edememe” derekesinin, cehennemi sıcaklığını kalbinde canlı tutmalısın. İblis’in tarafında olma, tardedilme azabının, ateş azabından şedid olduğunu bilesin. (8) …

Şükr kalbinde yerleştiyse eğer, dilin onu zikrden mahrum olmamalı, alabildiğine hatırlamalısın. Ve dahi, her daim bahs mevzuu etmelisin halk arasında. (9) Nimeti zikr, şükrün ikinci mühim cüz’üdür. Saklama onu, örtme, yay ki kullar arasında şükr artsın. Nafile taatlerin gizli olması tavsiye edilirken şükrün aleniyeti, vücubunun zaruratından olmalı. (10)

Nimeti yalanlamak, görme eyleminden sonradır. Göz göre göre yalanlamak, cidden aymazlıktır.

Rahman suresini baştan sona oku!. Rabbinin nimetlerini görecek bir kalbi gafletten nasıl da çekip alıveriyor! Hem “yalanlamanın” nasıl bir derekeye ve dahi dereceye sürükleyeceğine dair vaid-i ilahiyi hissedesin.

Nimeti bil ve bildir! Ne demiştik, “nimet sıfatına haiz her ne varsa, o, Allah’ın cc dır”. Bu hakikati görmez ve bilmezsen, yani bu “sıfat” ta tebdile cüret edersen, Ben-i İsrailin muhatabı olduğu azaba yol alırsın. (11) …

Şükrün mütemmim cüz’ü de azalarınla a’mal-i salihattır/salih ameller. Eşyada ni’met sıfatını tebdil; şükrden ictinabla olur. Şükrden, yani şükrün gerektirdiği amelden…(12) Nimetin şükrü, onun cinsindendir;

-Malın şükrü; infak (13)

-Nefsin şükrü; cihad

-Kalbin şükrü; iman-ihlas-takva ve irfan

-Gözün şükrü; bakmak ve bakmaktan sakınmak

-Kulağın şükrü; duymak ve duymaktan sakınmak …(14)

Tevhid, mahzaa nimettir. Şükrü, şirkten ictinab ve a’mal-i salihattır. (15) Kardeşim!

Görebildiğin, belki de fark ettirildiğin her nimet için Mevla Teâla’yı “tesbih et!” , “Subhanallah” de! Ki, kalbinin şaşkınlığı diline vursun.

Şaşkınlığını attığında asla bekleme, El-Hamid olanı medh-ü sena eyle ki, nefsin istiğnaya yol bulamasın.

Küçüklüğüne/büyüklüğüne sakın bakma, tekbir eyle, “Allah’u Ekber” de! Ki bir kudretin onu rahmetle inzal ettiğine şahidlik edesin.

Ve Kardeşim!

Ve acizliğinin farkına varasın ki “kulun şükr”ü, “bihakkın” olmaz. Şükr hiçbir zaman nimete tekabül edemez. Aczini itirafla başla da “şükretmeyi” O’ndan iste! Tıpkı Hz Süleyman as ın yaptığı gibi;

“Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve razı olacağın salih ameller yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, salih kulların arasına kat.” 27/40

Aynı dua, müslim kulların dilinden, ayetin son kısmındaki ufak bir değişiklikle ahkaf/15 de şöyle;

“zürriyyetim hakkında da benim için islah nasib eyle!”

Ve Rabbimiz İbrahim suresi/7 de Ben-i İsrail’e olan nimetlerini hatırlattıktan sonra buyuruyor;

“Ve hatırlayınız ki, Rab'biniz size bildirmişti: Eğer şükrederseniz elbette size arttırırım ve eğer nankörlük ederseniz şüphe yok ki, benim azabım elbette pek şiddetlidir”

Dikkat ediniz!

“şükrederseniz elbette size arttırırım.” Nankörlük edilmesi durumunda tehdid açık; şiddetli azab. Hem dünyada, hem de ahirette. Peki, şükredilmesi ne mukabil neyin ziyade edileceği?

“Nice sükût, kelamdan beliğdir”

Neyin artacağını bilmiyoruz, belki tahminde bulunuyoruz, ama şundan eminiz; “kulların hayrına ne varsa”

İmtihanın da…

Cüneydi Bağdadi; şükrü şöyle tarif etmiş; “Allah’a cc, nimetleriyle asi olmamandır” Ve ilave etmiş; “hayâ; nimeti görüp kudreti idrak etme halidir.”


(1)İbtila: Allah Teâlâ’nın verdikleriyle kullarını imtihanıdır ki, onun ni’met veya nikmet/şiddetli ceza olması, kulun tavrı ile de ilgilidir

(2)89/14-15 “Ama insan, Rabbi onu her ne zaman imtihan edip de kendisi de ikramda bulunur, nimetler verirse: «Rabbim bana ikram etti.» der. Amma her ne zaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakit da rabbim bana ihanet etti der.”

(3)Nahl/18- “Hâlbuki Allah'ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. “

(4)43/13- “Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz: «Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi.” ayrıca

Hac/36- “Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.”

(5)Kalem/2- “Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.”

(6)Nahl/53- “Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır. Sonra size bir zarar dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız.”

(7)22/63 “Görmedin mi, Allah, gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah çok lütufkârdır, (her şeyden) haberdardır.”

(8)3/123- “Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız.”

(9)93/11-“Rabbinin nimetini yad et”

(10)2/152- “Artık Beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlükte bulunmayınız.”

(11)2/211- “İsrail oğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (ayetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir.” ayrıca 14/27- Görmüyor musun o kimseleri ki Allah'ın nimetini nankörlükle değiştirdiler ve kavimlerini helak yurduna kondurdular”

(12)16/71 “Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar”

(13)16/114 “Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.”

(14)16/78- “Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”

(15)12/38- “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ