Emre YAVUZ
Şükür ve tersi olan nankörlük Kur’an-ı Kerim’de yer alan merkezi kavramlardandır. İman ve salih amel tavsiyesi ile beraber şükür konusu da müminlerden beklenen esaslardandır. Allah (c.c.) şükrü de kendisine yakınlaşma vesilesi olarak zikreder. “Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara 152). Nimetlerin kaynağını şükür ile beraber zikreder. “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah'a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah'a şükredin.” (Bakara 152). Şükrün bir boyutunun da Allah’a karşı gelmemek olduğunu bildirir bize rabbimiz. “Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir'de yardım etmişti. O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.” (Ali İmran 123). İman ve salih amel gibi şükrün de mükafata götürecek önemli amellerden olduğu çok yerde vurgulanır. “Hiçbir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız.” (Ali İmran 145). O kadar önemli bir ameldir ki şükür, insanı cehennem azabından bile kurtarır. “Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir.” (Nisa 147). Müşrikler ile müminler arasında ayırt edici özelliklerdendir şükür. “Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, "Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?" desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?” (En’am 53). Şükür o kadar önemli bir yere sahiptir ki, inanmayanlar bile zor durumda kaldıklarında Allah’a kurtarılmaları karşılığında şükretme sözü verirler. “De ki: "Sizler, açıktan ve gizlice ona ‘Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız' diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim kurtarır?"” (En'âm : 63) Şeytan şükrün imanın korunması ve tazelenmesi konusunda ne kadar önemli olduğunu bildiğinden dolayı insanları şükürden uzak tutmaya gayret eder. Bu da nimetin sahibini tanımamak ve ona muhalif hareket etmek olan nankörlük demektir. "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın." (A’raf 17). Nimetlerin devamı da şükre bağlıdır, bu dünyada veya ahirette kulun nimetlerin devamı için şükretmeye devam etmesi gerekir. “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."” (İbrahim 7). Bedenen ve manen bize verilen tüm nimetler yine şükrün edası için kullanılması gereken lütuflardır. “Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl 78). Bunca nimete rağmen yine de şükür konusunda insanların çoğu ziyandadır. “Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Müminun 78). Şükretme konusunda Allah (cc) peygamberlerini dahi nimet vererek sınar ve bize bunu Kur’anda belirtir. Allah insanlara nimetlerini verir ve kullarının da şükrünü eda etmesini bekler. “Kitaptan bilgisi olan biri, "Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm" dedi. Süleyman tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: "Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir."” (Neml 40). Şükür sadece Allah’a değil aynı zamanda insanlara da olur. “İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır."” (Lokman: 14)
Bir hadiste “Allah’a şükretmeyen insanlara teşekkür etmez, insanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmez” denilmiştir (Müsned, II, 258, 295, 303; Tirmizî, “Birr”, 35). Nimetler kulluğu azaltmaya değil teşekkürü artırmaya vesile olmalıdır. Yine bir gün Hz. Aişe validemiz “Niçin böyle yapıyorsun ey Allah'ın Resûlü? Oysa Allâh senin geçmiş ve gelecek hatâlarını bağışlamıştır.” dediğinde Efendimiz (sav) “Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyurmuştur. (Buhârî, Tefsîr, 48/2)”. Mümin kul için şükür ve sabır sürekli devam eden hallerdir ve mümin için hep hayra vesile olur. “Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. (Müslim, Zühd 64)