İlyas Şahin
Bu ulu çağrıya, bu büyük haykırışa karşılık; İşte budur benim referansım, işte yol göstericim! dersin.
-Tanımam başkasını, dersin.
-Okurum, okuyorum devamlı okuyorum, dersin.
-Mucize budur; bizatihi kendisidir; asırlar oldu hala duruyor, dersin.
-Uğrunda ölürüm, dersin.
-Kevniyat, yönetim şekli… Her şey onun içinde vardır, dersin.
-Bak görüyor musun, nasıl da helak edilmişler? dersin.
-Kitap budur, budur benim kitabım, başkası olamaz asla, dersin.
-Hıh! Duvarlara asıyorlar! dersin.
-İyi okurum ha, sesim de pek güzelmiş canım, dersin.
-Kitap, dersin; işte budur, dersin.
-Tüm bunları söylersin de yüzün kızarmaz, utanmazsın.
-Çünkü sağında solunda seni dinleyenler vardır ve bu söylediğin yalanları dinlerler.
-Konuşurken ne de pervasızlaşırsın. Sıkılmazsın, yüreğin daralmaz, terlere boğulmazsın.
-Çok cesursun, çok! Kitabın dili gibi konuşursun, atarsın tutarsın, bütün sınırları çiğnersin. Bütün bunları rahatlıkla yapman şaşırtıcı!
-İnsaf et kendine. Nedir bu hadsiz ısrarın sebebi? Vazgeç artık. Dilini tutmalısın, bu nasıl konuşmadır? Kalbin hiç konuşmazken bu ne gevezeliktir. Gerekirse bağla onu ya da kopar gitsin.
-Hey sen! Beni duyduğunda ulu bir adam olacaksın, bunu biliyorsun?
-Seninle birlikte olmaktan mutluluk duyduğumu belirtmeliyim öncelikle.
-Zaman zaman konuşuyorum ama duymuyorsun.
-Ben yürüyemiyorum, koşamıyorum, ayaklarımın üstünde duramıyorum.
-Elim tutamıyor, parmaklarımı yumruk yapamıyorum, tokalaşmam mümkün değil.
-Bakamıyorum, gözlerim ışığını kaybetmiş, göremiyorum.
-Seninle konuştuğumu zannediyorsun ama ben konuşamam dilimin canı yok kıpırdamaya.
-En çok yalnız kalmak korkutur beni, yalnızlık ölümüm demektir, sonumdur benim.
-Benden önce gelen kardeşlerimin sonunu biliyorsun. Sonumun onlar gibi olmasından endişe etmişimdir hep ama sadece endişe. Korunuyor olmak rahatlatır beni.
-Önceki kardeşlerimin yitiş sebepleri yalnızlıktı ve bilmelisin ki sadece yalnızlık.
-Birimiz kayboldukça yeni bir tanemiz dirilir. Böyle olmasa vay sizin halinize, eyvah size, vah sonunuza…
-Eğer duygularım olsaydı, iyi ki duygularım yok.
-Siz çok üzerdiniz, yıpratırdınız, mahvederdiniz, perişan ederdiniz beni.
-Ben dağları yıkarım, parçalarım, sağlamım ama size tahammül edemezdim. İsyanınıza ancak O tahammül edebilir! Bunu biliyorum.
-Bak bizim hikâyemiz şudur, müsaadenle anlatmak istiyorum sana.
-Melek yeryüzüne bıraktığında bizi bedenimize can gelir sizin sayenizde. Enerjimizi sizden alırız.
-Sonra bizi yanlış anlamaya başlarsınız bilinçli olarak, farkında olarak bazen de fark etmeden.
-Bizi yanlış anlamaya başladığınızda hilkat garibesi bir hale düşeriz. Tanınmaz oluruz, biz bile kendimizi tanımakta zorlanırız.
-Bizi okumayı bıraktığınızda ise sonumuz gelmiştir artık. Sizi terk eder ve yalnız bırakırız, bu bizi yalnız bıraktığınız içindir. Bizimle birlikte sizin de sonunuz gelmiştir, kural budur.
-Sonra yeni bir kardeşimiz gönderilir size ve böylece devam eder.
-Ama bu işin sonuna geldik artık. Ben sonuncuyum. Sizi uyarıyorum ama ısrarla anlamıyorsunuz.
-Benim ruhum sizsiniz. Beni anladığınız sürece hareket edebilirim, olağanüstü bir güce kavuşurum.
-Can gelir bana hem yaşarım hem yaşatırım. Siz olurum, sen olurum. Sen ise ben olursun yani yürüyen bir kitap.
- Sana hayat veririm ama beni terk edersen, anlamaktan vazgeçersen eğer, çabuk bırakırım seni, sönüp kalıverirsin dizlerin üstü.
-Seni ısrarla uyarmak benim vazifemdir. Beni dikkate almamak ise senin vazifen değil.
-Kendimi anlatamadığımın farkındayım, beni en güzel anlayacak olanın sen olduğunun da.
-Beni tanıdıysan eğer ümit ederim ki bırakmazsın bir daha.
-Beni tanımadıysan eğer çok fazla zamanın kalmadığını bir kez daha hatırlatmalıyım.
-Beni anlamadıysan eğer ne kadar yazık ne kadar üzüntü verici.
-Beni anladıysan eğer, lütfen…
-Beni sensiz bırakma, beni mahcur ve mahzun bırakma.