Siyaset insanları sizin isteklerinizi yerine getirmenin onlara fayda sağlayacağına ikna etmektir. İnsanları yönetme sanatıdır. Müslüman bilinçli bir şekilde hayatın her alanında siyasetle iç içedir. Her hareketinin neden olacağı sonuçları önceden düşünür. Allah her zaman onun siyasetinin belirleyicisidir.
Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes'ulsünüz. İmam çobandır ve sürüsünden mes'ûldür. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes'uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mes'ûldür. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mes'ûldür." İbnu Ömer der ki: "Bunları Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işitmiştim. Zannediyorum ki şöyle de demişti: "Kişi bâbasının malında çobandır, o da sürüsünden mes'ûldür." (Buhârî, Ahkâm 1, Cum'a 11, İstikrâz 20, Itk 17, 19, Vesâya 9, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâret 20, (1829); Tirmizî, Cihâd 27, 1705; Ebû Dâvud, İmâret 1, (2928).
Tîbî demiştir ki: "Bu hadisten anlıyoruz ki, çoban zâtı için tutulmaz, mâlikin, güdülmesini istediği şeylerin muhâfazası için tutulur. Öyle ise, Şâri'in müsâde ettiği şeyler dışında tasarrufta bulunmamalıdır. Hadis, bâbında böylesine tatlı, böylesine câmi, böylesine beliğ bir başka örneği olmayacak mükemmellikte bir temsîldir. Zîra önce mücmel ve özlü şekilde beyanda bulunup arkadan tafsîl etti. Mükerrer kereler harf-i tenbîhe (uyarıcı unsura) yer vermektedir."
Kur’an kıssalarına baktığımızda peygamberlerimizde en güzel siyaset örneklerini görürüz, 21.yüzyıl da Müslüman siyasetine ışık tutacak, ibret alınacak, ders çıkarılacak başlıkları buluruz.
Gelin birlikte bakalım, gücümüz yettiğince, aklımız erdiğince anlamaya çalışalım.
'Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?' dedi. O da cevaben: 'Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşâallah beni sabredenlerden bulursun' dedi. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: 'Ey İbrâhim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz muhsinleri/iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır' diye seslendik. (Zuhruf suresi)
Hz. İbrahim bilir ki siyaset istişaredir. İnsan ne yapacağını, niçin yapacağını, nasıl yapacağını bilirse o işe daha gönülden sarılır. Sorumluluğu paylaşma kişileri olgunlaştırır. İtaat ve isyan bilinçli olduğunda anlamlıdır. Lidere bağlılık Allah’a itaati sürdüğü müddetçedir. Hesap vermeyen, hesap sormayan bir yönetim anlayışı şahsiyetli bireyler değil köleler oluşturur.
"İbrâhim'in ağırlanıp ikrâm olunan misâfirlerin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.) Onlar İbrâhim'in yanına girmişler, selâm vermişlerdi. İbrâhim de selâmı almış, içinden, 'bunlar, yabancılar' demişti. Hemen âilesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş, onların önüne koyup 'yemez misiniz?' demişti. (Zariyat suresi)
Hz. İbrahim cömertlik timsalidir. Liderlik vasfının cömert olmayı gerektirdiğini bilir. Cömertlik bazen bir gülümseme, övgü bazen de sırtında ki hırkayı hediyedir. Muhataplarımızda bir sıcaklık, söylediklerimizi kabul etmeye yatkınlık oluşturur.
Hz. Lut siyasette başka bir örnekliktir. Alternatif sunmadan yasak getirmenin eksikliğini bilir. Alışkanlıklarını terk etmesini istediğimiz kişinin peki onu yapmayayım da ne yapayım sorusuna cevap verir:
Lût: "Eğer evlenmek isterseniz, işte kızlarım, onlarla evlenebilirsiniz" dedi. (Hicr suresi)
İslami hareket günün 24 saatini kapsamadığı müddetçe verim sağlayamaz. Müslüman erkeğe nasıl baba olması gerektiğini de nasıl koca olması gerektiğini de gösterir. İşveren olmanın şartlarını, işçi olmanın şartlarını belirler. Gençliğine de yaşlılığına da hitap eder kişinin. Her durum için sözü/önerisi vardır.
Hz. Yakup oğulları arasında kıskançlık olmasın diye Hz. Yusuf’a yol gösterirken kardeşlerine değil Şeytana düşman olması gerektiğini öğretir.
Dedi ki: Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine haber verme. Sonra senin için bir hilede bulunurlar. Şüphe yok ki, şeytan insan için apaçık bir düşmandır.(Yusuf Suresi)
Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.(Yusuf Suresi)
İnkârda inatlaşmalarını engellemek için Hz. Yakup oğullarıyla tartışmaz. Daha da kötü bir yola sapmasınlar diye Yusuf’u aramaya çıkmaz. Hayatından emin olduğu için, bulup yeniden abileriyle bir arada tutmaz. Siyaset; davetçi üzülse bile elinden gelenin en iyisini yapmaktır. Benzer bir durumu Hz. Harun da yaşamıştır:
"Ey anamın oğlu!" dedi Harun, "lütfen sakalımdan, saçımdan beni çekiştirip durma. Ben, senin "İsrailoğullarının içine ayrılık soktun, sözümü dinlemedin!" diyeceğinden endişe ettim."(Taha suresi)
Yine bu ayetten ikna üslubunun inceliğini, Kalbe dokunacak sözlerin yine kalpten çıktığını görürüz.
Yûsuf dedi: "Rabbim! Zindan benim için bunların beni çağırdığı şeyden daha sevimlidir. Eğer onların oyununu benden uzak tutmazsan onlara meyleder de cahillerden olurum."(Yusuf suresi)
İslam da siyaset iktidarı elinde tutmaya çalışmaktan ibaret değildir. Müslüman öncelikle Allah’ı razı etmeye çalışır.
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin." dedi. Elçi kendisine gelince, Yûsuf dedi ki: "Kralına dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir." (Yusuf suresi)
Müslüman hem tebliğ hem eğitim faaliyetleri için şüphe uyandırabilecek durumları netleştirmelidir. Zindandan çıkmak İslami kimliğinin temizliğinden daha önemli değildir. Siyaset kısa vadeli değil uzun vadeli düşünmeyi ve strateji geliştirmeyi gerektirir.
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır. (Yusuf suresi)
Çevre ve olaylar düşünme şeklimizi ve davranışlarımızı etkiler. İnsanların çoğu, çoğunluğun kendinden beklediği davranışları göstermeye çalışırlar. Uygun şartları oluşturmak muhatapların istediğimiz davranışları göstermesini sağlar. Şeri sınırlar içinde kalmak, ahlaki değerlere uymak, hedefe giden her yol mubahtır anlayışından uzak durmak siyasetin islamiliğini belirler.
Hz. Musa’dan bazı örnekler vererek devam edelim.
Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın." …Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun sen kötü bir iş yaptın." … (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." (Kehf suresi)
Siyaset idareciyi/lideri doğru yolda tutmaktır. İdareciyi doğru yolda tutmak doğru yaptığında destek olmakla, yanlış yaptığında engel olmakla mümkündür.
İnsan yaptığı işin sorgulanmasından hoşlanmaz. Hele de idareciler bunu hâkimiyetlerine bir saldırı olarak algılayabilir. Bu nedenle toplumun her kesiminden isteyen herkese hesap vermenin ve razı olunmanın da ötesinde Allah katında kendisine emanet edilen kişilerin vebalinin bulunduğu sürekli onlara hatırlatılmalıdır.
Siyaset gemi sahibinin hakkını savunmayı, masum çocuğun niçin öldürüldüğünün hesabını sormayı ve emeğin karşılığını talep etmeyi hak ve sorumluluk olarak yükler Hz. Musa’ya.
Dedi ki: "Haydi çekip git artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir. Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azab dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha suresi)
Siyaset cezayı da gerektirir bazen. Nasıl ki kangren olmuş bir organa zamanında müdahale edilmediğinde hastalık ölümle sonuçlanırsa toplumu ifsad eden kişi, düşünce ve sembollere de etkili müdahale gerekir. Ceza hem muhatapların hem de izleyen herkesin aynı suçu bir daha işlemelerine engel olacak ağırlıkta olmalıdır.
“Mektup Süleyman’dandır, Bismillâhirrahmânirrahîm (diye); Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla (başlamakta)dır.” “Bana karşı baş kaldırmayın, teslimiyet göstererek, Müslümanlar olarak bana gelin’ diye (yazmakta)dır.” … Elçiler, hediyelerle) gelince Süleyman şöyle dedi: ’Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Ama siz, hediyenizle böbürlenirsiniz.” Onlara var (söyle:) İyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız.” (Neml suresi)
Siyaset güç ile alakalıdır. Hz. Lut’un keşke size karşı sığınacak bir kale bulsaydım sözü ile Hz. Süleyman’ın Müslüman olun yoksa size ordularla geliriz sözü sahip oldukları dünyevi gücün siyasete yansımasıdır. Ne gerçekleştiremeyeceğimiz tehditler etkili olur siyasette ne de caydırıcılığı olmayan cezalar.
Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı." (Araf suresi) Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: "Ey Âdem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" (Taha suresi)
Melek olmak, İktidar sahibi olmak, Ölümsüzlük… İnsanın üç zayıf noktası.
Siyasetçilere dikkat edilmeli. Duymak istediklerimizi söyleyen, nefsimizin hoşuna gidecek şekilde davranan ve iyiliğimizi ister gibi görünenlere karşı uyanık olunmalı. Bizi Allah’a yakın olmakla, iktidara ortak olmakla, dünyalıkla kandırıyor olmasınlar!