-KAPİTALİZM- Tarihi Arkaplan - rahle.org

-KAPİTALİZM- Tarihi Arkaplan - rahle.org

-KAPİTALİZM- Tarihi Arkaplan


Facebookta Paylaş
Tweetle


 

Süha Serin

Kapitalizm, Endüstriyel veya 'tam' biçimiyle önce İngiltere’de (I8.yy. sonu) ge­lişen iktisadi sisteme verilen ad. Bat dünyasında feodalizmin sona ermesinden bu yana egemen olan iktisadi sistem.

Kapitalizm, önce teorisi yapılmış sonra uygulamaya geçilmiş bir sistem değildir. Son üç yüzyıl içinde batı akılcılığı ile insan özgürlüğü düşüncesi, bu ekonomik or­ganizasyonu ortaya çıkarmış, sonra düşünürler bunun teorisini yapmaya oturmuş­lardır.

Kapitalizmi kavrayabilmek için tarihteki birkaç başlığı hatırlamamız yerinde ola­caktır.

Feodalite:

Batı feodalinin gözünde insan hayvandan farksızdır. Hayvana nasıl yaşayabile­ceği kadar yem verilir ve sonra kendisinden yararlanabileceği kadar yararlanırsa insana da yaşayabileceği kadar yiyecek verilmekte ve kendisinden öylece yararla­nılmaktaydı. İnsana doğar doğmaz damga vuruluyor, hangi feodalin malı olduğu alnına böylece yazılıyordu. Hayvanın yavrusu nasıl hayvanın sahibine aitse, insanın oğlu veya kızı da öylece feodalin malı idi.

Ama o yüzyıllar Avrupa'sında sağlam bir mülkiyet fikri de vardı. Roma kültü­rüne ve kanunlarına dayanan bir mülkiyet fikri, ortaçağ feodalitesinde insana bile sahip olmak hakkını getirmiştir. Bu tuzağa düşürülmüş insanoğlu yüzyıllar boyu bu tuzaktan kurtulmak için çırpındı. Tek geçerli hukuk mülkiyet, yani bir varlığa sahip olmak olduğu için insanda bir varlığa sahip olabilmek uğruna kendisine verilen yi­yeceğin bir bölümünü biriktirmek yolunu tuttu. Bu birikim canı karşılığında elde ettiği varlıktır. Tek başına giriştiği bir iştir. Onu öyle sakladı öylesine çoğundan bi­le esirgedi ki, bu yaşam, onu bütün bir insanlık duygularından merhametten, ba­balık analık şefkatinden yoksun etti. Sadece bir tek şey düşünüyordu kölelikten kurtulmak İnsanlığından soyundu, yemedi, içmedi, ama gözünü feodalden de ayırmadı. Feodalin dara düşmüş bir sırasını kolladı, elindeki biriktirdiklerini ayağına kapanarak feodale uzattı ve ancak azatlı kölesi olabildi.

 

işte bu örneğine rastlanmaz insan türü daha nice yüzyıllar çalışacak, yemeye­cek, içmeyecek ve biriktirdikleri ile Avrupa küçük burjuvazisinin temelini kuracak­tır.

Dünyanın hiçbir yerinde insan, bu amansız zulüm köprüsünden geçmemiştir. Geçmediği içinde dünyanın bütün öteki insanlarından farklı bir insan türü mey­dana getirmiştir.

Acımasız, kıyıcı, bencil..................

Keşifler ve Denizaşırı Seyahatler:

Doğu Romanın merkezi İstanbul’un Müslümanların eline geçmesinden (1453) sonra Avrupalılar denizaşırı ülkelere açıldılar. Müslümanlardan öğrendik­leri teknik bilgiyi kullanarak yeni keşiflere koyuldular.

12 Ekim 1492 sabahı saat 2'de gözcü 'kara, kara’ diye bağırdığı anda yerküre­nin dengesi alt üst olacaktır. Compenella'nın deyimiyle "önceki yüzyılların kıyasla daha fazla tarihin yazılacağı 16.yy. başlangıcı’, ASimith’in deyimiyle insanlık tarihi­nin en önemli olayı; Arnold Toybee'nin deyimiyle 'dünyanın saldırıya uğradığı, Ba­tının hayrat saldırısına uğradığı bir dönemin açılışı... Avrupa 1492'de yeni bir dün­yayı (Amerika) keşfeder ve bir sömürgeleştirme sürecinde, onu hızla farklılaştırırken, kendisini ve dünyanın geri kalan bölümünü de değiştirmeye çalışır.

Bununla birlikte Güney Afrika'ya da ulaşılır. Genellikle bu maceralı seyahatle­re Avrupa’nın hırsızları, hapishane kaçkınları, gangster ruhlu insanlar, aç gözlü muhterisler katılıyordu. Amerika’ya ayak basar basmaz yerli halka karşı kıyıma başladılar. Kızılderilileri mağaralara, dağ başlarına, orman içlerine sürdüler, topraklarına el koydular, kanlarını akıtarak, çocuklan ve kadınları dahi katlederek ele ge­çirdikleri altını, gümüşü, değerli madenleri Avrupa'ya taşıdılar. WelIs’in verdiği bil­gilere göre ilk gelişlerinden kıtaya hakim oluşlarına kadar yaklaşık 95 milyon yer­liyi öldürdü, hem de yüzyılı geçmeyen kısa süre içinde orta Meksika'nın Fetih döneminde yaklaşık 25.000.000 olan nüfusu 1600 yılında 1.000.000'a düşmüştü.

                             Avrupa'nın eski çapulcu, hırsız takımı şimdi yeni dünyanın milyonerleri olmuştu. Belki de ilk kapitalistler bunlardı. Afrika’dan gelen getirdikleri köleleri gemi mahzenlerinde odun gibi üst üste yığıyor, yolda açlık, hastalık ve işkenceden ölenleri denize atıyorlardı. Avrupa kentlerinde her gün esir pazarlan kuruluyordu.

Kapitalizmin harcı Afrikalı zencilerin, Amerikalı kızıl derililerin, Asyalı insanların masum kanlarıyla yoğrulmuştur.

Denizaşırı ticaretin gelişmesi ve feodal yapının değişmesi yanında, sermayeden daha çok teknik bilgi ve malul maddelerin ilk kaynağı Doğu-lslam dünyası ile ku­rulan temas, Batılılara, bir çok mamul maddelerin imal şeklini ve teknik bilgisini öğ­retmişti. Halı, cam, deri, kağıt imalinde ilerleyen batı giderek doğu ile rekabete gi­recek seviyeye geldi. Avrupa Hristiyanları Akdeniz'in, İspanya’nın, Sicilya'nın, Afri­ka'nın ve Mısırın bütün Müslüman memleketleriyle münasebet halindeydiler.

Birbirlerini 10, 30,100 yıl savaşlarıyla yiyen batılılar, doğuya sürüler halinde akın edince belki de ilk defa büyük medeniyetlerle karşılaştılar. Koca rasathaneler, has­taneler, saraylar, binlerce kitabı barındıran kütüphaneler v.b. görünce gözleri ka­maştı. Haçlı seferleri Batının, sosyal, kültürel, ekonomik hayatını değiştirdi.

*Türkçeye derebeyi diye çeviriyorlarsa da, doğu derebeyliği batı feodalitesi gi­bi kıyıcı, acımasız ve bencil özelliklere sahip değildir,

Kaynakça:

- Coğrafi Keşifler Tarihi - D. Arnold - Yöneliş

•            Çağdaş Kavramlar ve Düzenler - A. Bulaç - İz

•            İnsanlığın Son Çevresi -1. Bozdağ - Emre

•            Modem Düşüncenin Doğuşu - C. Bali. Akal - Dost

   

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ