AKLIMIZA DÜŞEN - rahle.org

AKLIMIZA DÜŞEN - rahle.org

AKLIMIZA DÜŞEN


Facebookta Paylaş
Tweetle



Adamın birinin kulağı çınlıyor, gözleri bulanıyordu. Gitmediği doktor, kullanmadığı ilaç kalmamış ama derdine dermen bulama­mıştı.

Kimi doktor bademciklerini almıştı, kimi doktor burnundaki kemiği; dişleri yü­zünden böyle olduğundan söyleyen doktorlarda olmuş, bu yüzden daha elli yaşında takma diş kullanmak zorunda kalmıştı. Fakat hiçbirinden yarar görememişti.

Fakat her geçen gün kulakları daha fazla çınlıyor, gözleri daha sık bulanıyordu.

"Artık doktorlara filan gitmem, ölmem için doktora gitmeme gerek yok!" dediği halde, bir arkadaşı Amerika'dan geldiğini söylediği bir doktoru o kadar övdüki, dayanamadı ve doktora gitti.

Doktor yapması gereken tahlilleri yaptı. Her yönden hastasını inceledi ve:

"Maalesef beyninizde tümör var beyefendi" dedi, "tümörü almamız büyük risk oluşturur. Masada kalabilirsiniz."

"Bu halimle sizce ne kadar yaşanım Doktor?"

"Kesin bir şey söylenemez" dedi Doktor, "belki iki sene filan..."

"İki yıl" diye düşündü adam, "canım nasıl istiyorsa öyle yaşayabileceğim, elalem ne der diye bocalamayacağım temiz iki yıl yeter bana."

Doktoru bile şaşırtan bir metanetle muayenehaneden çıktı. Önce otomotiv­cisine uğradı. Emektar külüstürünü verip ne zamandır almaya can attığı, ama "ela­lem ne der?" korkusuyla bir türlü alamadığı otomobili satın alsaydı...

Keyifle direksiyon başına geçti terzisine sürdü. Öteden beri konfeksiyon elbi­se giymeyi sevmiyor, tüm elbiseleri bu terziye diktiriyordu. Ama bu kez değişiklik yapacak çok sevdiği bordo kumaştan bir de gömlek ısmarlayacaktı. Dükkana gi­rer girmez:

"Bordo bir gömlek dikmeni istiyorum dostum" dedi, "başkaları yaşıma yakış­madığını düşünür diye asla bordo gömlek giymedim."

Terzisi şaşırmıştı, ondan ilk defa bir gömlek dikmesini istiyordu. "Hangi dağda kurt öldü?" diye şakacı bir tavırla sordu.

Adam gülümsedi: "Bu defe kurt-murt değil, ben ölüyorum...” "Aman ağzından yel alsın!"

Elbise ölçüsü zaten terzide vardı, bu yüzden yalnızca gömlek ölçüsü alınacak­tı.

Usta terzi adamın göğsünü, göbeğini, kollarını, bileklerini ölçtü... Ölçülerini özenle deftere kaydetti, müşterisinin ne kadar titiz olduğunu ve bu gömleği ne çok istediğini biliyordu.

"Yakanızın ölçüsünü de aldım mı. iş tamamdır.”

Ve adamın yakasını ölçtü:

Tam tamına kırk dört.. Kuzum siz kilo mu aldınız?"

"Yok" dedi adam biraz tepkili, "bir gram bile alamadım" üstelik benim yaka numaram kırk dört değil, kırk; dört santim fazla ölçüyorsun. İhtiyarlamışsın be dostum!"

"Ben değil sen ihtiyarlamışsın galiba" dedi terzi "baksana yaka numaranı bile unutmuşsun. İşte tas tamam kırkdört"

"Asla! Neredeyse bir asırdır kırk yaka giyerim. Aç telefonu eşime sor; yıllar­dan beri bütün gömleklerimi o alır."

Terzi sinirlenmeye başlamıştı. Müşterisinin direnişini kendine güvensizlik sayı­yordu:

"Kim alırsa alsın” dedi, sesini biraz yükselterek, "ben kırk yıllık terziyim, nasıl ölçü alınır iyi bilirim."

"Yanılıyorsun" dedi adam tekrar, "kırk giyiyorum."

"Kırk dört" diye bağındı terzi, "kırk yaka giyerseniz kulaklarınız uğul­damaya, gözleriniz bulanık görmeye başlar."(*)

Payımıza Düşen:

İnsan, olması gerekene değil de başkalarının kalıplarına girdikçe hayat yollan daralacaktır.

Hele insan, Allah'ın iradesine uygun kalıplara girmedikçe Islam'i hayatın yol­lan daralacak, hakkı bulanık görecek, kulakları hakkı işitemeyecektir.

(*) Kıssa Yavuz Bahadıroğlu’ndan alıntıdır.

 

 

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ