ANLAMLANDIRMA ÇALIŞMASI (II) Mücadele Unsurları - rahle.org

ANLAMLANDIRMA ÇALIŞMASI (II) Mücadele Unsurları - rahle.org

ANLAMLANDIRMA ÇALIŞMASI (II) Mücadele Unsurları


Facebookta Paylaş
Tweetle



Muhammed Arslan

Harbi olmayabileceği de göz önüne alındığında savaş ile mücadele kelimeleri aynı anlamda kullanılabilir. Buna göre bir mücadelenin bazı unsurları/aşamaları şunlardır:

Zemin: Mücadele birbirleriyle ifade edilemez iki dünya arasındadır, mücade­le edenler ise arzuladıkları dünyayı yaşanır kılmanın peşinde koşanlardır. Bu dün­yalardan bir tanesi tamamen ak olan, diğeri de tamamen ak olmayandır. Bu iki dünyanın varoluşsal kesişimi yoktun Tamamen ak olana bir miktar başka bir renk eklerseniz tamamen ak olmayana dönüşür, yani varoluş kimliği değişir. Tamamen ak olmayana ne kadar ak eklerseniz ekleyin, özünde hala tamamen ak olmayan kimliklemesi -ak olmayan renklerinden arınmadıkça- devam eder, sadece görü­nüm itibarıyla ak olana biraz daha benzer. Bu nedenle çok bariz gözüken aklan referans gösterilerek tamamen ak olarak adlandırılamaz.

Dil: Mücadelede kendini, kendi referanslarıyla ve terimleriyle değil muhatabı­nın diliyle tanımlayan, buna kendini mecbur gören taraf yenilgiye doğru yol alma­ya başlamıştır. Davet edilen dünya modeli, her hangi bir muhataba onun anlaya- cağı/idrak edebileceği tarz da betimlenebilir. Ancak nirengi her zaman öz refe­ranslardır, bunlardan doğrudan neşet eden tanımlardır. Her kelime, her eşya kendini üreten dünyayla anlam kazanır. Bir başka dünyanın insanı onunla gereği gibi ilişkiye giremez, belki fiziki olarak yönlendirebilir, (örneğin "aşk" kelimesini, "love" kelimesinin tercümesi olarak bilen kişi, aşkı cinsellik olarak algılayacaktır.)

Öz kimlik: Mücadele dünya (model)leri arasında olduğu için, savaşın sonu: bir dünyanın diğeri karşısında model kurma ve yaşatma iddiasından vazgeçerek kendi modelini rafa kaldırması ve diğerinin dünyasına (yavaş yavaş) iltihak etme­si şeklinde cereyan eder. Mücadele devam ettikçe sahiplenilen dünyanın belirle­yici ve/veya ayırt edici özellikleri hayatta ve uygulanıyor olmalıdır. Zira bu tanım­sal belirleyici ve ayırt edici özellikler yoksa, farklı bir dünya adına çıkmanın hiçbir anlamı yoktur         -4

 

insan: Her dünya modelinin bir insan biçimi vardır. Bir dünyanın insanı, o dünyaya ait olabilmek için, söz konusu insan kalıbına haiz olmalıdır. Sözgelimi ya­lancı, sahtekar, binamaz biri İslami hayat dönüşümünü temsil edemez.

Hoşgörü: Mücadelenin hedefinde insan unsuru vardır. Kurtuluş reçetesi su­narken insan faktörü dikkate alınmalıdır. Bu nedenle insana hoşgörü İslam'ın özel­liklerinden biri olmuştur. Kendi adına hareket eden, fesadı yaymayan müşrikler­le beşeri münasebetler bu temel üzerine cereyan eder. Çoğu gafil olan insanlığa rahmet nazarıyla yaklaşmak Rahman a kulluğun bir tecellisidir. Kaçınılmazın dışın­daki şiddet "eğer sen onlara şiddetli olsaydın, çevrende kimseyi bulamazdın" şek­linde betimlenmiştir.

Çözüm Hududu: Her dünya, kendi bütüncül çerçevesi dahilinde, bireyinin hayatını mamur eder. Eğer bireyinin hayatına tamamen hakim değilse (birey bu hakkı ait olduğunu savladığı dünyaya vermemişse, veya söz konusu dünya bütün­cüllük şartlarına hakim olamamışsa), toplumsal sorunlardan o model sorumlu de­ğildir. Diğer yandan başka bir dünyanın ürettiği toplumsal sorunları, o sorunu çı­karan kültür ve insan yapısını değiştirmeden çözmeye çalışan bir kültür, (kendi terimleriyle tanımlayamayacağı) boş iş yapıyor demektir. (Örneğin gayr-i meşru çocuk problemi için; çocuğu doğuran anne, babanın kalplerinin değişmesinin ya­nında, sosyal çevrelerinin, basının, topluma hakim etiğin, bu etiği üreten kültürün vs. değişmesi gerekir.) Bir Müslümanın bu problemlere (tavsiye) çözüm üretme­si, kendisinin sebep dahi olmadığı, arızları çözmeye çalışmasıdır ki yaptığı bu uğ­raş -"faziletliler birliği" projesi dışında- mücadele kavramıyla bağdaşmaz.

Sebat: Taraflardan birisi üstün ve/veya egemen konumda ise uzun soluklu bir mücadele gerekir. Gevşeklik mağlubiyetin ilanıdır. Muarızın uzun soluklu ham­lelerini görmeyi engeller. Şeytanın sürekli uyanık olduğu dikkate alınarak; yaratı­cıya kulluk için, yeryüzünde gafillerin uyandırılması ve adaletin tesisi mücadele­sinde, tanımlanabilir ne varsa icra edilmelidir.

Süreğenlik: Rakibin hamleleri dikkatle izlenip yorumlanmalıdır. Mücadeleyi karşılıklı alet hakimiyeti ve alet kullanma becerisi olarak algılamayıp rakibin buna yönelik manipülasyonlarını takip etmek yeterli değildir. Bu sadece kaçınılmazı işaret eder. Fakat psikolojik harp tüm cahili medeniyetlerin kullanageldiği bir un­surdur. Bunun kapsamında:

Görmezden gelip yok sayma vardır: Böylece rakip kültürün mede­niyetler arenasında ikna edici, sağlıklı bir modelinin olmadığını, gelip geçici bir heves olduğunu kendinin ve muhalefetin hinterlandına ima ederler. Böylece onun kendini muhalefet olarak tanımlamasını ve muhalifliğinin de temellerinin olmadığını görmesini, yani çözülmesini ve bundan vazgeçerek statüskonun daha olgunlaşması için çalışmasını talep ederler.

Alay etme: Muhalif kültür temsilcilerinin ifade ettikleri düşünceleri ken­di terminolojileri ile yorumlayarak, şahit olanlar topluluk nezdinde küçük düşürmeye çalışırlar. Genellikle temel tanımlara yönelik eleştiri yapılmaz. Kendi topluluklarında hakim olan alışkanlıklar için karşı tarafın düşünceleri sorulur ve alışkanlıklarını en tabii durum gören topluluk bunları yeniden şe­killendiren yada ilga eden bu düşünceleri delilik olarak görür. Bu nedenle kamusal alanda, topluluk önünde evrensel (fıtri) ahlak ve temel(imani) çağrılar yerine (bunların doğal bir sonucu olan) bir uygulamayı dillendirmek, hikmetten uzak bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Alayın diğer bir çeşidi de kültür (din) temsilcilerinin zaafını deşifre etmek­tir. Bir iddia sahibinin bir zaafı avamın zaaflarının tümünün (dolayısıyla dö­nüşmemesini) meşruluğu demektir. Temsilcinin karşı duruşuyla hayatına gi­ren makam, mal, şöhret, kadın gibi varlıklar deşifre edilir. Topluluğa "bu adamlar zenginliğin kendilerinin olması için farklı görünüyorlar’’ mesajı ve­rirler. Böylece kültürün(dinin) ne söylediğine değil sunduğu hayat mode­linin (sözde) zilletine şahit olanlar, ondan uzak duracaklardır.

Alaydan sonra şantaj ve tehditler gelir. Topluma söz konusu muhalefetin bir işgal gücü, amaçlarının mevcut statüskoyu yıkıp tüm varlığa el koymak olduğu propagandası yapılır. Kamuoyu buna inanırsa statüsko erkinin mu­halefeti sindirmesi ve yok etmesi meşrulaşacaktır. Ancak karşı kültür tem­silcileri kendilerini net tanımlarlarsa ve buna ilgili kamuoyu şahitlik ederse, bu o kadar kolay olmaz.

Boykot yokluğa mahkum edilemeyen muhalefetin ayrıklaştırılıp çözülmesi için son bir çaredir. Böylece iki dünya bir arada yaşamayacaktır. Birey tara­fını seçip coğrafyasını belirlemelidir. Eğer muhalefetin(?) safında yer alırsa tüm sosyal haklardan, hatta yaşamsal haklardan bile vazgeçmek zorun­dadır. Tecrit muhalefetin^) insan gücünün(?) çözülüp hakim kültüre boyun eğdirilmesini hedefler.

İşkence ayrıklaşmanın son aşamasıdır ve karşı kültüre kusulan kinin bir yan­sımasıdır. Gerek boykot gerekse işkence ile muhalefetin(?) ya çözülmesi yada şiddet kullanmasının sağlanması hedeflenir. Böylece bu topluluğun cezalandırılması için makul bir gerekçe oluşur, kamuoyu desteği sağlanır.

Kendi varoluş sahasını (amacını, hedeflerini, insan tipini, davranış kalıplarını vs.) konjektürden bağımsız ve kendi bütünlüğü içinde tanımlamış bir medeniyetin mücadele şansı vardır. Karşılaşılan tüm şartlara cevap üreten ve bütün dinamik­leri tanımlı bir medeniyet yaşam savaşında karşılaştığı teknik başansızlıklar tanım­larını tekrar sorgulayıp düzenlemeyi gerektirmeksizin yoluna devam edecektir, özellikle dünyevi başarıyı bir güzellik olarak telakki edip, aslolanın bu uğurda yapılan gayretler olduğu bilinciyle, nihai zaferin Allah indinde derece sahibi olmak olduğunu bilenler, teknik aksaklıklar karşısında bile huzurlu olarak çalışmalanna devam edecektir.

İnsana şefkatle yaklaşan, meselenin dünyayı yönetmek değil, insanların adalet­li bir dünyada Allah'ı özgürce ve gereği gibi tanıyarak Ona ibadet etmesi yada O’na isyan etmemesi için davetten başka bir şey olmadığının farkında olanlar, bu psikolojik harp tuzaklarına da düşmeyecektir.    

Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ