ALİM VE ŞEHİD SEYYİD KUTUP (I) - rahle.org

ALİM VE ŞEHİD SEYYİD KUTUP (I) - rahle.org

ALİM VE ŞEHİD SEYYİD KUTUP (I)


Facebookta Paylaş
Tweetle



Hasan Sürmeli

Seyyid Kutup, 1906 yılında Mısır'ın Asyud şehrine bağlı Musa adlı köyde dün­yaya geldi. Babası İbrahim Kutup takva sahibi ve mücahid bir insandı. Aynı zaman­da el Hizb'ül Vatani adlı mahalli bir örgütün üyesiydi. Annesi de köyün ileri ge­len ailelerinden bir hanımefendiydi. Yaşça kendisinden küçük iki kız ve bir erkek kardeşi vardı; Hamide, Emine ve Muhammed. Bunların her üçü de ağabeyleri gi­bi İslam davasının içinde yerini almış şahsiyetlerdir.

Seyyid Kutup’un çokluğu ve ilk tahsili köyde geçti. Altı yaşına geldiğinde Mısır Milli Eğitimi’ne bağlı ilkokula başladı. Köyde ilkokulu bitirdiğinde, ilkokul dersleriy­le birlikte Kuran dersleri de gördüğünden, hafız denecek kadar Kuran ezberi yap­mıştı.

İlkokulu bitirince bir yakını ile beraber Kahire’ye yollanır. Kahire'de Ezher’in orta bölümüne kaydolur. Babası İbrahim Kutup daha sonra Seyyid'in kardeşi Mu­hammed Kutup'u da Ezher'e yazdırmıştır. Orta öğreniminde liseye geçtiğinde ba­bası vefat etti. Bunun üzerine dayısı, diğer kardeşleri Hamide ve Emine’yi de Kahire'ye getirir. Böylece annesiyle beraber bütün aile Kahire'ye yerleşmiş olur. Or­ta ve lise tahsilinden sonra yüksek öğrenim için, Darul Ulum Fakültesine girer. Üniversiteden 1933 yılında birincilikle mezun olur. Üniversitedeki hocalarından Mehdi Allâm, öğrenci Seyyid Kutup için yıllar sonra şöyle der.

"Seyyid Kutup gibi bir talebem olduğu için sevinçliyim. Hatta benim hiç öğ­rencim olmasaydı, Seyyid Kutup bana talebe olarak yeterdi."

1933’ de Fakülte bitiminde kendisini Avrupa'ya göndermek isterler. Ancak Kutup, buna karşı çıkar ve Milli Eğitim'de müfettiş olarak göreve başlar. Aradan

 

çok zaman geçmeden daha iyi okumak ve daha iyi yazmak için bu görevden ayrılır. Bu dönemde Seyyid Kutup'u bütün ideolojileri öğrenme ve yabancı dillerden Arapça'ya yabancı metinler kazandırma çabası içinde görüyoruz. Bu arada Mısırın önde gelen yazarlarından Taha Hüseyin, Mahmud Akkad Mustafa Sadık gibi ya- zarlan okur. Yine bu dönem düşünce planında edebiyat ve felsefe ile uğraşır. Bu devreyi daha sonra kendisi "cahiliyye dönemi" olarak adlandıracaktır. 1939-1951 arasında bu cahiliyye döneminden bütünüyle sıyrılarak İslam! bir çizgiye gelir. 1939 yılında ilk makalesi olan Kuranda Edebi Tasvir'i yayınlar. 1945 yılında Ku­randa Edebi Tasvir ve Kuran’da Kıyamet Sahneleri adlı çalışmaları Kitaplaştırır.

1948 yılı sonlarında İslam'da Sosyal Adalet adlı kitabı çıkar. Eserin yayıncısı Ihvan-ı Müslimin Lideri Haşan el Benna idi. Eser, sağlam bir sosyal yapının ancak Islam’i bir sistem ile olabileceğini belirtiyordu. 1949 yılında Amerikan eğitim siste­mi ile ilgili çalışmalar yapmak için bu ülkeye gönderilen heyet içerisinde yer alır. Amerika'da kaldığı yıllarda yeni eğitim üzerine yaptığı doktora tezini tamamlayıp Mısır'a döner. Yıl 1951 Mayıs'ıdır.

Amerika'dan döndükten sonra 'İslam ve Medeniyetin Problemleri' adlı eseri­ni yayınlar. Bu eser Mısır aydınlarını şaşırtır. Çünkü genel aydın kitlesinde Ameri­kan hayranlığı hakimdir. Ayrıca hükümet de şaşırır. Çünkü Amerika’dan; hüküme­tin beklediği Amerikancı bir Seyyid Kutup değil. Amerikan düşmanı bir Seyyid Ku­tup dönmüştür. 1952 yılında Milli Eğitimdeki bütün görevlerinden ayrılır.

Seyyid Kutup'un genel İslami bilinci Ihvan-ı Müslimin teşkilatına girmesiyle oluş­maya başlamıştı. İslam'da Sosyal Adalet adlı eseri 1948 yılında çıktığında bu bilinç sıhhatli bir zemine oturmuştu. Bu dönemde Seyyid Kutup ayrıca Müslüman Kar­deşlerin genel merkez yayın müdürü olmuştur.

Lider Haşan el- Benna 1949 yılında şehid edildiğinde Seyyid Kutup Amerika'da bulunuyordu. Orada bu şahadetin Amerika tarafından nasıl bir sevinçle karşılan­dığını bizzat yaşamış ve bir kez daha İslami kimliğini perçinlemişti.1948 tarihinde İsrail devleti kurulduğunda İlk Mısır-lsrail harbinde Kral Faruk’un ücretli askerleri düşman karşısında dayanamayarak bir bir cepheyi terk ediyorlardı. Müslüman

Kardeşler, Kurduğu gönüllü fedailerle kahramanca savaşa katıldı. Böylece Yahudilere karşı Mısır'ın bağımsızlığı korunabildi. Teşkilat üyelerinin bütün şöhretleri bu kahramanlık sayesinde gittikçe arttı. İleride Mısır'ın diktatörlüğüne soyunacak olan Nasır da 1952 başlarında bir grup subayla birlikte orduda görevli olduğu halde (o dönemde yüzbaşı) teşkilata girer. Nasır ve diğer subaylar krallığın dev­rilmesi için teşkilattan yardım isterler. 23 Temmuz 1952 tarihinde yapılan bir dar­be ile Kral Faruk devrilir ve Nasır iktidara gelir. İktidara gelen Nasırın,dönemin İhvan Lideri el Hudeybi'ye söylediği ilk söz "teşkilat ile bir anlaşma yapmıştık di­yorsunuz ama böyle bir anlaşma yapmadık” olur. Bu sözle, İhvanın darbe için verdiği desteğin arkasında yatan düşünce Nasır tarafından hiçe sayılıyordu. Teş­kilat ülkede İslam idaresinin kurulması için Nasırı desteklemişti. Ancak Nasır ik­tidara gelir gelmez İhvana cephe almanın yollarını aramaya başlamıştı.

1953 yılının sonlarına doğru Albay Nasır ile ihvan’ın arası iyice açılmıştır. 12 Ocak 1954 tarihinde Nasır başkanlığındaki ihtilal komitesinin aldığı bir kararla teş­kilat kapatılır. 26 Kasım 1954 tarihinde bir miting için İskenderiye'ye gelen Nasır burada suikasta uğrar. Bu vesile ile Nasır yine teşkilatı sindirmeye devam eder. Artık elinde yalancı bir koz bulmuştun Suikast..

 
  Metin Kutusu: Bu tutuklanmada yanında bulunan mürşid Hudeybi’nin bildirdiğine göre mah¬keme reisi Cemal Salim ile Seyyid Kutup arasında o zaman şu konuşma geçer.
Cemal Salim: Üstad Seyyid neden böyle yorgunsun?
Seyyid Kutup: Yorgunum, çünkü altı saat ayakta bekledim.
Cemal Salim: Ne demek? Hepimiz böyle ayakta beklemişizdir.

14 Kasım 1954 tarihinde yapılan yeni bir darbe ile Nasır beraberindeki ordu mensubu kişiler Cumhurbaşkanı Muhammed Necibi devirirler. İhtilalin olduğu gece tutuklamalar konusunda öncelikli olanlardan biride Seyyid Kutup'tu. 1954 yılında ‘Nasır suikasti' bahane edilerek tutuklandı. Ve kendisine çeşitli işkenceler yapıldı.

 

 

Seyyid Kutup: Evet ama biz hapishanede devrim tüzüğüne göre yargılanıyoruz, deyip gömleğini çıkarır ve İşkence izleriyle dolu sırtını reise gösterir. Bu işkence­lerin kamuoyuna yansımaması için bütün mahkemeler gizli olarak yapılır.

Mahkeme sonucunda 15 yıl hapse mahkum olur. 10 sene yattıktan sonra 1965 yılında Irak devlet başkanının müdahalesi ile serbest bırakılır. Ancak Nasır, Seyyid Kutupu yine birtakım siyasi hesaplarla serbest bırakmıştır. Ve Onu Akde­niz sahilinde bir kasabada göz hapsine aldırır.

Seyyid Kutup hapisten çıktıktan sonra 1965 yılında Yoldaki İşaretler adlı kita­bını yazar. Bu eser çıktıktan sonra yeniden tutuklanır. Bu defa Rusya destekli bir karardı. Çünkü komünist Rusya bizzat Nasırdan Seyyid Kutup ve arkadaşlarının komünizm için bir tehlike olduğunu, onların susturulmalarını istemişti.

Seyyid Kutup, Mısır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından göstermelik bir mahkeme ile idama mahkum edilir. Tarih 22.8.1966'dır. İdam karan okunduğun­da şöyle haykırır

"Eğer Allah kanunu ile mahkum edildiysem, ben Hakk'ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkum olduysam, ondan çok daha üstün bir düşünceye bağlandığımdan, batıldan münafıklardan merhamet dilemem.

Allah’a şükürler olsun ki, on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaş­tım."

Dönemin alimlerinden Abdurrahman Azzam Onun ardından şunları söyler

"Herkes biliyor ki sen şehidsin. Çünkü zalimlerin karşısında bütün gücünle di­kilmişsin. Sonra da şehidlerin efendisi Hz. Hamza gibi şehid edildin. Biz seni Al­lah'ın arslanlarından sayıyoruz. Inşaallah mahşerde onlarla müşerref olursun."

Mahkeme karan bütün İslam aleminde nefretle karşılandı. Bütün kınama ve iti­razlara rağmen Seyyid Kutup 29.8.1966'da sabaha karşı idam edildi.

İdam öncesi Kahire Hapishanesi’nin etrafı ağır silahlarla donatılmış askerler ta­rafından koruma altına alındı. Gazeteciler sokulmadı. Şahadetinden sonra Mısır resmi makamlannca alelacele Kahire kabristanlarından birine defnedildi. Allah’ın rahmeti onun üzerine, laneti de bütün İslam düşmanlarına olsun.

Seyyid Kutup’un idam Sebebi ve Diğer Olaylar

Seyid Kutup’un şehid edilmesinde Amerikan haberalma örgütü ClA'nın da büyük rolü vardır. Çünkü ClA’nın Mısırda sürekli bir heyeti vardı. Bu heyetin gö­revi Mısır’da yayınlanan kitaplan okuyup incelemek ve Mısır düşünce hayatını Amerika’ya rapor etmekti.

Mısır kültür atmosferinin tamamıyla Haşan el-Benna, Seyyid Kutup çizgisine döndüğü görülür görülmez hemen durum Amerika'ya rapor edildi ve Seyyid Ku­tup da Amerika’nın menfeatleri sebebiyle şehid edildi.

Seyyid Kutup'un idam edilmemesi için büyük kampanyalar düzenlenmesine karşın, Nasır şöyle emir veriyordu:

"Bir oldu-bittiye getirin de bu şiddet alevlerini söndürün."

İşte bu emir uygulanıyor ve Seyyid Kutup sessizce idama yollanıyordu. Bu dö­nemde Mısır dergisinde (En-nur) konu ile ilgili olarak şu bilgiler de yer almıştı:

ABD'nin Kahire elçisi Mr. Cafre, Cemal Abdünnasır'ı ziyaret ederek Müslü­man Kardeşleri ortadan kaldırdığı taktirde ABD’nin her türlü yardımı yapacağını bildiriyordu. Aynı Mr. Cafre daha sonra Beyez Saray'a müsteşar olmuştu. Ve bu sıfatla gezdiği Ortadoğu’dan dönüşünde Arap-lsrail banşından sözeden raporu­nu kongreye sunmuştu. Bu raporda:

"Barış ancak Müslüman Kardeşlerin yok edilmesiyle mümkün olabilir" deni­yordu. Rapor ABD’de yayınlandığında Mısır’da tutuklama ve idamlar başlamıştı.

Şehidin Kardeşleri

 

Büyük şehid Seyyid Kutup'un kardeşlerinden her biri İslam davasını omuzla­mış şahsiyetlerdi. Muhammed, Hamide ve Emine, her üçü de Müslüman Kardeş­ler safında her şeylerini feda etmişlerdi.

İslam davası için hapishanelerden hapishanelere dolaşan bu kardeşleri kısaca tanımak Seyyid Kutup’un aile yapısını tanımak açısından yararlı olacaktır.

Seyyid Kutup'un en küçük kardeşi Muhammed Kutup’tur. Çocuk yaşlarda Kuran öğrenmiş ve daha sonrada Edebiyet Fakültesi Ingiliz dili bölümünden mezun olmuştur.

Muhammed Kutup’un ilk fikri çalışması, Kur'an-ı Kerim'in insan ruhunu nasıl tanımladığı konusuydu. Bu konuda İslam TerbiyeMetodu' adlı kitabı yazdı. Ken­disinin 1954'ten beri İhvan ile berberliği vardı. Ancak bu, hükümetçe bilinmeyen gizli bir beraberlikti. Sırf Seyyid Kutup'un kardeşi olduğundan hapse atıldı ve iş­kencelerden geçti.

Halen hayatta olan Muhammed Kutup İslam mücadelesini büyük bir gayretle sürdürmektedir. Onun eserleri ile ağabeyi Seyyid'in eserleri arasında bir tamam­lama vardır. Seyyid Kutup yazdıklarında daha çok itikat ve ekonomi üzerine eğil­diği halde, Muhamed Kutup da psikoloji ve toplum üzerine eğilir ve iki kardeş bir eser bütünü oluştururlar.

Metin Kutusu: Seyyid Kutup'un diğer kız kardeşi Emine Kutup'du. O da ablası gibi şuurlu bir mümine ve aynı zamanda bir edebiyatçıydı.
Emine Kutup da ablası gibi yalnızca Kutup ailesinden olduğu için 10 yıl hapis cezasına mahkum edilmişti.
Seyyid Kutup'un büyük kızkardeşi Hamide Kutup'tur. O, kuvvetli bir iman ile beraber Ihvan'ın toplantı evlerini gece gündüz bakıp koruyan bir İslam mücahidesiydi. Bilhassa Ihvan-ı Müslimin'e her türlü maddi, manevi desteklerde bulunuyordu. Bu rejim tarafından da hoş karşılanmıyordu.

Bir büyükelçi ile evlenme teklifini geri çevirmiş ve müebbed hapse mahkum bir İslam mücahidi ile nişanlanmıştı. Daha sonra tarihin kaydettiği on yıl gibi uzun bir nişanlılık döneminden sonra o mücahidin hapisten çıkmasıyla evlenmiş ol­ması, Onun imanın yüceliğini gösteren açık bir örnektir.

Görüyoruz ki, Seyyid Kutup ve ailesi büyük bir iman ve İslam abidesidir. On­lar ailece İslam için yaşamışlar, İslam için savaşmışlardır. Onları yargılayanlar da, Allah’ın lanetiyle donanmış bir sayfaya yazılmışlardır.

Seyyid Kutup’un Fizik ve Ruh Durumu

Seyyid Kutup orta boylu, koyu esmer tenli, kıvırcık saçlı bir zümreye sahibti. Küçüklüğünden itibaren sıhhatli bir hayat yüzü görmemişti. Anne ve babasını kaybetmesi sebebiyle karşılaştığı güçlükler, sıhhatinin daha da bozulmasına yol açmıştı. Hayatının son zamanlarında bir takım mide rahatsızlıkları çekiyordu.

Ancak o zayıf teninin örtüsü altında, çok sağlam bir ruh, kale gibi bir irade, keskin bir zeka taşıyordu. Mütevazi, heybetli, hazır cevap, eleştirilerinde açık ifa­deli, merhametli, ince bir yaradılıştaydı. Seyyid Kutup'un hapishane arkadaşlarından Muhammed Ali onun şahsiyeti hakkında şunları aktarıyor:

Birgün bir dostum Seyyid Kutupla görüşmeye gitmiş ve benim içinde bir ran­devu almıştı. Ben, bundan dolayı büyük bir mutluluk ve sevinç duymuştum.

Kendisiyle görüşmeden önce hayalimde canlandırdığım Seyyid Kutup, uzun boylu, heybetli, beyaz tenli, sert bir insandı. Oysa şimdi karşımda duran Seyyid Kutup orta boylu, esmer tenli, ancak karşısındakinin duyabileceği zayıf bir sesle konuşan, derin bir kültüre sahip mütevazi bir alim idi.

Görüşmenin ardından hayalimdeki şahsiyetle gerçeğini karşılaştırdığımda şu sonuçlara varmıştım. Vücudun küçük olması önemli değildi, önemli olan nasıl bir ruha sahip olduğuydu.

Seyyid Kutup aziz ve temiz bir ruh taşıyordu. Siyah ve beyaz karşılaştırması da yapmazdım, çünkü İslam ne siyahı ne de beyazı ayırır. Ama Seyyid Kutup İslam'ın ayrıcı vasfı olan takva ile donanmıştı.

Benim halimi ve hatırımı, nereli olduğumu sordu. Sıcakkanlıydı. Tane tane ko­nuşuyordu. Şaka yapmadan ciddi bir tarzda anlatıyordu.  Tekrar görüşmek dileğiyle ayrıldık. Aradan yıllar geçti.

Seyyid Kutup hapishaneden çıktığında kendisini ziyaret ettim. Ancak hasta idi. Yanaklarında kırışıklıklar meydana gelmiş, saçlan ağarmış gözleri kırmızılıklarla dol­muştu. Ama yine aynı Kutup'tu. Yine ağzından tatlı sözler dökülüyor, iman nurunu çevresine bir kandil gibi saçıyordu.

Kısacası Seyyid Kutup tevazu ile donatılmış bir ahlak abidesiydi.

Yararlanılan kaynaklan

Çağın önderleri, Mustafa Yalçın (ilke yay.)

Çağdaş Davet Önderleri, Fethi Eken, Ravza Yayınlan Seyyid Kutup ve İslami Hareket Metodu, Risale Yay.


Copyright 2018 © RAHLE DERGİSİ